gı eman Selim paşa keyifliydi, mültefit. ti, gayet iyi konuşuyordu. Osma- na “Damat bey,, diye hitap edi- yor, evlilik hayatına dair ölçülü, edebli şakalar, nükteler o savuru- yor, zarif hikâyeler söylüyor. Be- kârlar havluları ağızlarına ka- pıyarak kıs kıs gülüyorlar. Evli. ler Osmanın başına geleceklere acıyorlarmış gibi başlarını sallı- yorlar. Yemek sonuna doğru paşa mahalleliye hitaben yeni komşu- larma dair ciddi dostane temen- nilerde bulundu. Davetlilerden derin bir uğultu gibi sesler çıktı. Yatsı namazmda Vehbi Dede, imamet etti, Her rekâtta en kısa süreler imtihap etti. Fakat ekseri- si (Şüreinisa) ve © (Süreinur) dan bilerek ve zemine uyan süre- ler. Üslübu bu gece her vakitten ziyade mistik ve lirikdi. Yeni müs- lüman olmuş bir musikişinasın düğün gününe bundan daha mü- nasip bir hatime olabilir miydi? Paşanın kâhyası fenerini yak- tı, mahalleli yeni güveyiyi evine götürdü. Herkesin elinde bir fe- ner vardı Sabit key ağabey takımı öksürdü- ler. Fakat alelâde bir güveyi gö- türürken yaptıkları açık şakalar: birbirlerinin kulaklarma - fısılda- mâkla ikfifa ettiler. Osman kapı dan girip, kapı kapanmcıya kadar! camaat Rabianın evinin kapısm- da bekledi. “Mübarek olsun, mübarek ol- sun...., Ayak sesleri, bir iki öksü- rük, sonra sokak, uykusuna dal dn“ Penbe elinde lâmba, dükkân- da bekliyordu. Arkasında kırmızı ,canfeş entarisi, kulaklarında uzun “mercan küpeler, ve ilk defa başın- z da örtü yok. Artık Osman, evin © vefendisi... Rabianm odasına kadar Penbe fenerlerini savurdular, tivakit, tercüme ve iklibos hakkı mahfuzu.r.) lâmba gösterdi, Kapıyı açmca: “Allah dirlik düzenlik versin , di- ik “yerek güveyin arkasını sığadı. yi * Gelin piyanoya dayanmış bek. j “liyordu. Üstü gümüş susam çiçek-) ———————— leri işlenmiş mor kadife entarisi- “nin içinde bir yaş daha uzamışlı. Telli duvağının arkasında yüzü © pek seçilmiyor, uzun boynu mor kadifenin içinden, antika bir va- zodan çıkan zanbak sapı gibi... Osman durduğu yerde kaldı. Kı- zı kurunüyustai bir üstadın tahay- » yül ettiği bir Meryemana resmine © benzetti. Gözleri yaşardı. Penbe eliyle bir daha omuzuna dokun- du, yerde yayılı duran seccadeyi gösterdi. Elbet, elbet! Bu kada. büyük bir sevinç eşiğinde duran - “birerkeğin halikına şükretmesi lâ. © zım değil miydi? « Çingene kapıyı kapadı, gitti. gu Çi i | © Osman karısma doğru yürüdü. ; xu Sağanak. Rabia koştu, köşe pen- ceresini kapadı, perdeleri indirdi. N iz , v ğe İller) Piyanonun üstündeki gül regi a- bajorun altında, Osman rahat kol- tuğuna kurulmuş, dizinde Rabix nın tekir kedisi mırlıyor. O akşam yemekten sonra mut- fakta biraz fazla eğlenmişlerdi Rakım demişti ki: “Osman, sen haftada bir olsur mahalle kahvesine çık. Konağa her gün uğruyorsun. Bizim soksk seni kibar, zengin defterine yazar- sa Sabit bey ağabey takımının a- layından baş alamazsın.,, Penbe darılmıştı. “Güvey gireli iki hafta bile ol- madı. Acelen ne?,, “Yarın akşam giderim, Rakım amca. Sen ne dersin Rabia?, Rakım homurdandı. “Bu gibi şeylere kadm karış- maz.,, “Benim kahveye çıkmasın dedi- ğim var mı, amca?,, Fakat Rabia, kahveye çıkmağı Osmanın bir akşam sonraya bı- rakmasına memnun olmuştu. Şimdi odalarındaydılar. Osman, oturduğu yerden, Rabianm, so- yunmak için yüke girişini tenbei, tenbel seyrediyor, kendi kendine gülüyordu. Kızın ne çok çocuksa âdetleri vardı. İşte şimdi beyaz ge- celiği ile yükten çıkıyor, Aynanın). Diğ, : önüde örgülerinin firketelerini a- liyor, arkasına salıveriyor. Niha yet, uzun mindere arkasını daya- yıp, ayaklarını uzatıp halıya otu- ruyor. Her akşamki gibi dizinde dikişi var, elleri dikişin üstünde hareketsiz. Her akşam ayni yere, ayni di. kişle oturur. Fakat dikmez. Başla- mak için bir şey bekler. Beklediği şey Osmanın pedalı kısıp hafif hafif bir fanteziden ötekine geçen piyano çalışıdır. Fakat bu akşam Osman konuş- mağı tercih edecekti. Konuşmak onun kurtulamıyacağı bir illet adetâ bir tiryakilik, Ve Sinekli Bakkalda aradığı biricik şey bu. (Devamı var) Vİ Tertrika No, 14 IYI DEĞİLİM >AZAN: EL Leylâ, en sonra söyliyeceği sö: zü ilk önce söyliyerek itidalini topladı: — O günlede seni seviyor dum, dedi, fakat gönül bu ya. Senden sonra, daha çok sevdiğim bir erkekle karşılaştım. Ve kalbi mi ona verdim. Seni, paranı ve servetini yiyerek aldatmış olsay dım, beni tahkire hakkın olabilir di! Fakat, şimdi.. Hayır. Kendi e- vimde, kimsenin hakaretine ta hammül edemem. — Pişman olursun, Leylâ! Hay di, yürü.. Gidelim. — Bana tehdit vız gelir, ku- zum! Kocam gelmeden, buradan uzaklaşsan çok iyi yaparsın | Mühendis Ziya, çok sevdiği bu kadından kolay kolay ayrıla- mıyacağını anlamıştı. Fakat Ley- lânm üç ay içinde kendisinden yüz çevirmesinin, kendisini bek- lemeden bir başkasının kollarına atılmasınm sebebini anlamak is - tiyordu. — Bana anlat, Leylâ! Beni ne den aldattın? Beni sevmemiş ol - saydım, hapishanelere kadar gel- mezdin! Son yaptığın nakdi feda- kârlık da sevgini gösteriyordu. pi gözleri dönmüştü. li Ki ar (Kahbe!) erkek çıkma» siri onu er si >Ziya kadar tah- kir etmemişti. — Gönlüm senden sonra baş - kasını sevdi! Anlıyor musun? İşte o kadar.. Haydi, Kocam gelme - den dışarıya... — Seni almadan bir yere git- miyeceğim, Leylâ! — Sen aklını, kaybetmişsin! — Seni kendi evime götürece - ğim, Senin için, ikimiz için hazır- ladığım yeni yuvamızda mesut ve bilhassa temiz bir hayat yaşaya - cağız, — Benim burada kirli bir ha- muhakemeni ) yat yaşadığımı sana kim söyledi? — Hiç kimse söylemedi... Ben gözümle görüyorum ki, sen mesut değilsin! Böyle kirli bir sokakta temiz bir hayat yaşanır mı? bur değilim, — Şantaj! dedi. Büyük bir asabiyetle: — Şantaj m:!? O5KOKALI KOKALI KAD İSHAK FERDİ Leylâ nihayet mühendis Ziyanın da N başını yakmış: “Işte, Doktor Şahabın katili budur !,, diye haykırmıştı.. ai kabul etmek büyük bir felâkettir. Ve buna da mec- Dudaklarının ucuyla ve fevkalâde bir istihfafla: Leylâ bu sözleri duyunca büs- bütün hiddetlendi: — Senden nefret ediyorum ar - tık, Çamur içinde de kalsam, sev- diğim arkekle başbaşa oldukça mesudum. — Yalan söylüyorsun, Leylâ! Kendini aldatıyorsun! Sen bed .! baht bir kadınsın! — Rakı beynine vurmuf söylediğini bilmiyor. Hepsi bes yan! Ziya, Yılmaza dönerek: gi — Affedersin, arkadaş! Ve Bu kadın üç ay evvel benimle © lenmeğe karar vermişti, Birde bire izini kaybettim. Aradım. dum. Şimdi sizinle evli olduğ Ben her şeyi öğrendim.. Dün - gördüm, Allah mesut etsin... Gİ G kü ve bugünkü hayatmı! Her şe - yorum, p W yi dedim ya.. İşte o ka Tir. Fakat, | Lie dili aaalerbi Ni seni ne de olsa seviyorum. Seni| üyiledili ç lü bu çamurlu hayattan kurtarmak istiyorum. ! Leylâ, biraz sonra gelecek o -| lan Yılmazla Ziyan karşılaşma- sı büyük bir faciaya meydan ve-| receğini düşünerek, bu vaziyetten! “© t kendini kurtarmağa, hem de Yıl-| *'”* gir maza karşı deruhte ettiği vazifeyi :1 yapmağa karar vermişti. Bu kara-! ni Leylânın yardımile bulacağ' rınr tatbik ederken, #af ve'temiz | dan emindi... Silâhını çekereki bir gencin başını: yakacağını dü. — Davranma! Dedi, eller # şünmüyordu. karıya... <i İşte.. Tam vaktmda kapı çalın- Ziya kavgacı bir adam değ” mağa başlamıştı. ” İdi. Leylânm, kendisine böyle © Leylâ câli bir heyecan ve telâş iftira-atacak kadar bayağı 19 eseri göstererek kapıyı “açtı: bir kadın oldüğunu tahmin — Onu yakala, Yılmaz! Söy' leri yalandır. Ben sarhoş değ” Demindenberi beni tehdit edif du. O, Doktor Şahabm katili Kaçırırsan, bir daha elde edei ” N Yılmaz er geç, Şahabın in n , — Nerde kaldın, Yılmaz? Ölü-| mişti. gi yorum», N Da — Alçak... gi Yılmaz içeriye girince; “genç Diye homurdandı. Ellerini # bir adamın soğuk kanlılığını'mu- derdi. hep olarak gelse dazılağa > Peki ama, ser kamnır Yılınaz hüviyâtini Bilgidiğii — Bu adam kim? i z ” Leylâ ikisinin de yüzüne mânâ- Ziya, bu ii boylu adamin i kı bir tebessümle bakarak mırı -| bıta memuru olduğunu görül. dandı: bu çirkin komedyanm , — Katil! bir facia ile kapanacağını Gas, mEOESİ KELES ISA Onun da arka cebinde bir veri vardı. Elini arkasma göt“, dü., Tabançasını çekti; — Ben katil değilim.. Fi zi şimdi katil olacağırı., ç Diyerek Yılmazın üstüne ati Zavallı Ziya, Yılmazın ku li yumruklarile bir hamlede yuvarlanacağını halırmdan X geçirmemişti. a Tabancası derhal yere düş, kalbi koparcasına çarpmağa b” lamıştı. Yılmaz sevinç ve neşe içi gülüyordu. Ziya omuzunu silkerek güldü: — Çılğın kadın... *APIMOZ ouıga Hayy Zoruyla, — Şahabm katili mi? Leylâ başını salladı: — Evet,.. Kaç gündenberi ken- disini takip ediyordum, Kadın ki yafetine girerek, doktor Şahabı öldürdüğünü bana itiraf etti: — Burada ne işi var? — Şimdi bana söylediklerine pişman olmuş. Buraya beni tehdi- te gelmiş. Mühendis Ziya dişlerini göste- rerek yüksek sesle gülmeğe baş - ladı: >> 3.2341 iv da e eri Başım yukarda, selimlamaksızın, kendime MH bir duruş vermeğe uğraşarak odadan çıktım. Hat. ki içerimde fırtınalar kopmuştu. Kendimi soft bulduğum vakit bütün varlığımı derin, bilinmesi Pi bir hiddet ve öfke sarmıştı. a aaw — Alay etmeyiniz beyefendi. Bir kadına yaptığı- nız bu hareket doğru değildir. Sizi tanımıyorum. Ve daha fazla tarımağı da asla istemiyorum. Fakat ben Samiye Ekremim “Tok,, diye bir de aile ismim var Bu ismi taşımağa hakkı olan yegüne kimseyim. İşte hangi meş'um tesadüfün sevkile siz veyahut karınız benim İsmimi çaldı ise mahkemeye vereceğim. Arif Nedret yüzünü fena halde buruşturdu — Onof! dedi. Yarabbim şu o kadınlarne de çok söylerler... Meyusane bir hareketle: — Evet dedim. Fakat saadetleri tehlikeye girin ce İcraata girişmenin yolunu da pek güzel bilirler. Gülmeğe başladı. Eğer buna gülmek demek ca- izse... Kısılmış dudakları arasından sadece (İncecik bir ıshik çıkıyordu. — Saadetiniz mi? dedi. Arif Nedret isminin han- gi kadını lekeliyebileceğini anlamıyorum. — Benim için istemediğim isminizi o taşımak ve — Evet. Şu bir saat içerisinde söylediklerinizden doğru olan tek bir şey! Sözlerimden böyle şüphe edilmesi ve şantaj yap- makla itham edilmekliğim beni artık kendimden ge“ girmişti. Bağırarak; — Fakat bunları ben uydurmuyorum, İşte kâğıt- lar... Niçin otları tetkik etmemekte bu kadar muan. nidane ısrar ediyorsünüz?... Elindeki bir sigarayı ağır ağır bitirdikten sonra elektrik siline bastı azametle: — Artık saçmalarınızı dinlemekten başım tuttu, Şimdi sizi kapr dışarı ettireceğim. Birdenbire sükânet bularak: — Buna lirum yok! dedim. Ben çekiliyorum ta- kat bu işi benimle dostçasına © balletmediğinize çök mütcessif ve pisman olacaksınız. Uşak gelmişti, Sigarasını ihmalkârane yakarak: — Hanımı götürünüz! dedi, — Ah kaba herif!.. Ah terbiyesiz herifi. İS adam... Yalan söylediğimi, şantaj yaptığımı söy” sun öyle mi?.. Pekâlâ ileride göreteğiz!... Saatlerdenberi İstanbul sokaklarında di koşuyordum.. Ancak açacağım bi: dava ile hef düzeleceğini düşünüyordum. Ah onu ve karsi”. zil edecektim! İçerimde yükselen biddet ve * kadar büyüdü ki o gün akşama kadar bir şey Y€ bile aklıma gelmedi. Akşam Üzeri biraz Durmadan öyle koşmuştum ki farkında Olm İstanbulun ta öteki ucuna kadar gelmişim. Otelime dönmek için bir taksi çağırdım. ... Bu heyecanlı günün akşamı kendimi arel * sında yalnız bulunca ağır bir yeis bütün ” sarmıştı. O gün yaşadığım acı saatler bende "gi bırakmamış vücudum. hurdehaş olmuştu. $*“ 4” ağır bir mengene arasında sıkıştıran bu w çi #rndaki aynaya akseden ve gündüz hiç görü” miyven kendi şeklimin temaşasile büsbütün M. (Devamı © du,