10 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 SONKANUN — 1936 .- İatlaisteklekek L D Suikast maznunlarının .MUHAKEMESİ i (Baş tarafı 1 incide) içeri girmişlerdir. Sucluların iyetleri tespit edildikten sonra is kararnamenin Ookunacağır.: İdirmiştir. Okunması üç saat sü- #sön kararnamede ilk olarak Yah- o anın ifadeleri kaydediliyordu. Yahya sorguya çekildikçe bir- rini tutmıyan sözler söylemiş, ümle birinci ifadesinde Şama İ kazanmaya gittiğini, Cerkes temle tanışıp görüşmediğini bil- Yahya son ifadesinde eski ifa- l lerinin hükümsüz olduğunu söy yerek Şamda bir kahvede tavla ynıyan Çerkes Etemle tanıştığı- , 'bunun tertibiyle hududu dört işi olnr?k geçtiklerini, maksat- rının vilâyetleri gizlice geçerek ı* vvetlerimizi anlamak olduğunu e.tmiştir. Yahya, bu dört ki- le l:_nrîikte Halebe yaklaştıkla- Bı, üzerlerinde tabanca taşıdıl: n _gfârdüğü bu adamlardan mdi isminde olanının gayet iyi wfT fsızca konuştuğunu da sözleri- e ilâve etmiştir. 4 S'-_hlfa:.Çerk_es Etemin bu işi ğ 1 Saibin idare edeceğini, kendi- ŞğNe yol göstereceğini, suikast i- y Y"_P'lü.cak talim ve terbiyenin : Alı Saibin çiftiliğinde hazırla- &Sını söylemiştir. ÜZEYRİN İFADESİ ı Z?yr'ın kararnamede okunan i- dadesinde, Üzeyrin Al£ Saible ko- A ştuğu “Siz mebussunuz, ne ya- gParsanız siz yaparsınız,, demesi- e karşı onun da “Mebus olduk a ghe oldu. Dama taşı gibiyiz. İste- kR *' lerini yapıyoruz. Bütün arka- htf şlarımız huduttan dışardadır. Aştan birkaç kişi temizlenirse iş- düzelir,, dediği, suikastçıların 'Bustos başında geldiklerini, beş Kişi olduklarını, Ali Saible çiftlik- ü l:em. &ttiğini ve gelen suikast- A ?_Aı' Saibten haber götürdü- nu'ıtiraf ettiği yazılıydı. g, ARİF NE DEMİŞ? WiLifin îğmn_ifadesinden sonra Â- e , iyede adesine geçildi. Arif, Su- - D Üt rkes Etem ve arkadaşla e ve Anıştığını, bunların Atatür- iştık! arkadaşlarına suikasta ça- . di'a'nm. öğrendiğini, Üzeyrin İ b:"’e 'suikast yapacak adıı?- imi__"dldır. Bu iş Ali Saibin ; ni ğinde hazırlanacaktır,, dedi- el ön beş gün sonra Yahyanın di *rek tabanca ve bombaları ken V_".ne verdiğini, Üzeyrin evine Eittiklerini, Çerkes Etemin Ali ibe verilecek olan mektubun Şa- Pan tarafından gizlendiğini söyle- Miştir, Kararnamede, suikast işinde lanı'acak olan tabanca ile bom :ıl:“'m bulunamadığı, yalnız si - ların saklandığı yerde maz - dunlardan bir kısmının bahsettiği ;:ı“ tisesinin çıktığı zikrediliyor- ALI SAİBİN İFADESİ li Saibin ismini ortaya atan ahyadır. Üzeyr de suikastçıla- Tin Ali Saible temas ettiklerini “Söylemiş, Ali Saib, okunan ifade- Sinde “Bu iş meydana çıktığı za- “TMan Adanada bulunduğunu, bilâ- hare İstanbula, Bursaya ve tekrar A"'llıı'ıı gittiği, ağustosun beşin- g* İstanbula döndüğü,, yazılryor- - Kararnamede, Ali Saibin ifa- de verdiği sıradaki teessürlü ' döktüğü göz yaşları bilhassa kay- | dedilerek bunun masum bir ada- muın böyle bir işe teminin karıştı- Tılemış olmasından mütevellid 16«- — YAHYANIN İFADELERİ — | ve | tıraptan mı7 yoksa büyük bir suç karşısındaki nedametten mi oldu- ğunun takdiri mahkemeye bıra - kı'mıştır. t DURUŞMA YAPILIYOR Kararnamenin okunması bit - tikten sonra evvelâ Yahyanın du- ruşması yapılmıştır. Yahya bir saat süren duruşma- sırda köylerinde Nadide isminde bir kızı alabilmek için paraya ih- tiyacı olduğunu, bunu kazanmak için de Halebe gittiğini, asker ka çağı olduğu için hududu pasaport- suz geçtiğini, Halepte isminin İ- sa olduğunu işittiği — bir adamın kendisine 125 kuruş vererek Şa- ma gitmesini tavsiye ettiğini, Sam dan Ammana geçtiğini, Manol na- mında bir Bulgarın yanında çalış- tığını, kazandığı 6 İngiliz lirasmı bozdurduğu sırada hırsızlara çarp tırdığını, tekrar Ammana döndü- ğünü, bir gün sonra Hayfaya geç- tiğini, burada David isminde bir yahudinin yanında altı ay çalıştı- ğını, tekrar Yafaya gelerek on beş ay kaldığını, Ammana ilk çık- tığı sıralarda Hamadan ismindeki adamın kahvesinde tavla oynıyan ve sonradan Çerkes Etem olduğu- nu öğrendiği adamın kendisin' yanına çağırarak: — Türk yavrusu ne var, ne yok! Türkiyeden ne haber ,tayyare çok mu? Asker çok mu? diye sualle, sorduğunu, ikinci defa ÂAmmana gidişinde Etemle konuşmadığını, temmuz ortalarında hududu geçe- rek Kilise geldiğini, geceyi Ki- liste Mahmut namında — birisiyle geçirdikten sonra Ceyhana gel -! diğini, sonra köyüne gelip de Na- didenin başka birisiyle evlenerek Akifiye köyüne gittiğini haber al- ması üzerine bostan bekçiliği yap mak üzere köyde kaldığını, evvel. ce verdği 75 lirayı Üzeyrden al- mak üzere Andrine gittiğini söy- lemiş ve sözlerine şöyle devam et- miştir: — Üzeyrin yanında iken, bu a- dam Suriyeden geldiğimi söyliye- rek beni jandarma kumandanına ihbar etmiş. Kumandan beni ya- kalattı. İfade verdik. Fakat bana müdüre karşı iftira ettirmek is'i- yorlardı. Kabul etmedim. Ben. bodruma attılar, yarma odunlarla falaka ile dövdüler. Sonra bir a-| ğacı yararak huyyelerimi sıkıştır dılar. Ondan sonra ne istedilerse söyledim, Maraşa götürdüler. Son- ra Ankaraya getirdiler. Evvelki ifademin yalan olduğunu söyle- yince işkenceye başladılar. Dört gün, dört gece aç kaldım. — Sen Atatürke, İsmet Paşaya suikasta gelmişsin, dediler. Böyle şeyleri nas:l aklıma geti- ririm. Fakat zorla (öyledir) de- dirttiler. İdris ağanın ismini söy- lettiler. Büyük adam var mı, di- ye sıkıştırdılar. Söyleyip de kur- tulayım diye Nahiye müdürünün ismini söyledim. Mebus var mı? diye sordular. Ona da var dedim Aklıma Marasta iken ismini işit- tiğim Ali Saib gelmişti. Söyledim Fakat kir gün Kâzım paşa ve Ziya bey de var mı? diye sordular. Bü- yüklerden birinin ismini daha ka- rıştırdılar. Reis bu sırada Kâzım Paşanrı kim olduğunu sormuştur. —— Maznun: — Hiç bilmiyorum. Kim oldu- ğunu da tanımam, cevabını — ver- miştir. Yahyanın ifadesi bittikten son- va müddelumumtf söz almış: — Fransa hükümeti Suriyede HABER — Akşam postasi ŞÇ ı ee AAA a ——— ——— ——— Z tahkikat yaptırmıştır. Tahkikat dış işleri delâletiyle makamımıza verilmiştir. Bu muhtırada Çerkes Yahyanın Çerkes Ragıpla birleşe- rek görüştüğünü ve ayni gün için- de hududu geçtiklerini teyit el- mektedir. Sonra Yahya rakı şi- sesini kaya kovuğunda sakladığı- nı itiraf etmiştir. Zaptı bu suret-: le tashih ettirmenizi rica ederim, demiştir. ÜZEYR SÖYLÜYOR Yahyadan sonra Üzeyr sorgu- ya çekilmiştir. Üzeyr, Ali Saibi dört sene evvel gördüğünü, evvel ki ifadelerini tazyik üzerine söy- lediğini, bunların asılsız sözler ol- duğunu, Çerkes Etemin mektubu- nun da uydurulmuş sözler arasın- da olduğunu söylemiştir. Bu sırada Ali Saibin avukatı Hamit Şevket söz alarak: — Davamıza taallük eden hu- sus Yahyanın ilk sözü ve tefevvu- hatiyle Üzeyrin ifadesidir. Şimdi ikisini de dinlediniz. Görülüyor ki en çok tahkikat poliste oluyor. Karşılarında hâkim olduğunu an- ŞEAYNEREAN K SN Ceza kanununda, hareketlerile ilgili görülebilecek maddeler 168 inci madde — Her kim — 125, 128, 146, 147, 149 ve 156 imcr maddelerde — yazılı cürümleri işlemek için silâhlr cemiyet ve çe. te teşkil eder, yahüut öyle bir — cemiyet ve çete ümirliği ve kumandayı veya hususi bir vazifeyi haiz olursa on seneden aşağı olma. mak Üzere ağır hapis cezaşına mühküm o. hunur, Comiyet ve çetenin sair efradı — beş se. neden ön söneye kadar ağır hapis ile ceza. landırılır. Müdde 128 — Harp zamanmda müstah. köm bir yeri, bir şehri bir kaleyi, askeri bir şeyleri yapmağa malhsus imalâthane ve fab. rikaları İrtibat ve mühabere, münakale vası. talarmı ve erzak ve harp mühimimatr ma., ğaza ve ambarlarmı, kara ve deniz ve hava kuvvetlerinin tamamını veya bir kısmını i. haneten düşman eline geçmesine sehep olan yahut silâh vesair harbe yarıyan maddeleri ve askeri erzak ambarlarmı ve tayyare tan. garlarını yakan, yıkan, luran veya bunları işe yaramıyacak şekilde bozan ve Türkiye ordusunun zararına ve düşman — menfaatine ayni şuretle köprüleri, setleri şimendiferleri, yolları tahrip eden veya müdafaa, — taa'ruz için tasavvur edilmiş ve — yapılmış olan bir tuğyan ameliyesini veya her türlü — askeri ameliyatr men — veya tehir eyliyen yahut işe yaramaz bir hale koyan ve her ne olursa olsun memlekete düşmanm girmesine ve iz. tilâsma yardım eden ve mali bir iştivak tarz! jle veya erzak mühimmat vermek — suretile düşmanın askeri küdretini arttırmağa ça. laylaştıran ve bütün bu işler İçin düşmanla veya vasıtalarile müzakereye girişen kimse idam cezasına malıküm olur. Madde 146 — Türkiye — Cumhuriyeti Toşkilâtı Esnsiye Kanununun tamamını ve ya bir kısmımı tağyir veya tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meolisini ıskata veya Vazifesini yap maktan men'e cebren teşebbüs edenler tdam cezâşına mahküm olur. 65 inci müddede gösterilen şekil ve su. retlerle gerek yalnızca gerek bir kaç kişi İle birlikte kavli veya fili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda ve insan toplardığı mahallerde nutuk irat veyahüt — yarta *alik veya neşriyat dera cderek |bu cürümleri işle. meğe teşvik edenler hakltında yapılan fosat teşebbls derecesinde kalır ise dahi, idam ce, zası hükmoluünur. Madde 147 — Türkiye Cümhuriyeti İcran Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren mehedenlere, bunları teş. Vİk eylivenlere idamı cezası hükmolunur. Mindde 149 — Her kim, hükümet — aley. hinde halkı silâh jile iayana veya Türkiye a. halisini biribiri aleyhine silühlancıraralı mu Kkütöleye taşvik eyler ise ön beş senaden aşa. Bt olmamak Üzere ağır hapse könülür. Eğer teşvik netlcosi olarak Isyan vayn İltal zuhur etmiş ise buna sebebiyet — veren olunur, Bu öürümlere yalnın (ştirak etmiş olan. | lar altı kaneden aşağı olmamak Ürzere ağır | hnp_qo_hp;ı_u_r,_ b mevkil ve tersane, cephane Ve harbe yarıyan | lışan veya arttırma vasıtalarını bulan ve ko. yahut asilere kumanda eden kimaeler l.'ıı!ııı | rin emniyet işleri servisleri tara - — . âla Ş3 LA E N layınca doğruyu söylüyorlar. Yal- nız Ali Saib var mıydı? diye bir sual sorulmuş. Bu suali soran han- gi takip memurudur, sorulsun, de- miştir. Reis maznuna bu suali soranın kim olduğunu sormuş, Üzeyr, bu- lunduğu yerin emniyet müdürüyle Hamdi ismindeki kısa boylu bir adam olduğunu söylemiştir. Üzeyrden sonra kardeşi Arir isticvap edilmiştir. Arif, Amman- da bulunduğu sıralarda Çerkes E- temle kardeşi Reşidi ve tüfekçi Ya kup isminde bir Türkü görüp ta- nıdığını, Çerkes Etemle hiç bir münasebette bulunmadığını, daha yakından tanıdığı Reşitle hiç bir siyasi mesele görüşmediğini, tem- muzda Türkiyeye döndüğünü, ya- kalandığımı, işkence yapıldığı için bir şeyler söylediğini, bunların doğru olmadığını bildirmiştir. *Bundan sonra nahiye müdürü SŞemsettin sorguya çekilmiştir. Şemsettin düzgün bir ifade ile hâdise hakkında ilk gelen şifre den başlıyarak mahkemeye çıkın- cıya kadar olan safahatı birer bi- rer anlatmış, bu arada bazı ma- halli memurlarla da arasının açık olduğunu söylemiştir. Nahiye müdürü sözlerinin so - nunda rejime olan bağlılığını, he le Atatürke karşı uzanmak iste nen kolun kendiliğinden — omuz başlarından düşüp kopacağını söy lemiştir. Şemsettinden sonra İdris istiç- vap edilmiştir. İdris 67 yaşında bir ihtiyar olduğunu, Yahya ile Etemi tanımadığını, kendisini kin. senin dövmediğini söylemiştir. İdristen sonra Şaban, İsmail sorguya çekilmişlerdir. İsmail de Üzeyri tanımadığını söylemiştir. ALİ SAİB SÖYLÜYOR Bunlardan sonra sıra Ali Sai: be gelmiştir. Ali Saib demişti: ki: — Sırf kendi talisizliğim eseri olarak adım bu davaya karıştı. Ü- zeyr hariç maznunlardan hiç bi- rini tanımam. Üzeyri de dört bu - çuk senedenberi görmüş değilim. Eğer bu müddet içinde görüşüp temasım tespit edilirse bütün bu | iftiraları olduğu gibi kabul ede - rim. Beni bu ağır zan altına ald,. ran iftira, bana getir'ldiği iddia edilen bir mektuptu. Bu tarihler de İstanbulda olduğum uzun tah- kikatla tespit edildiği cihetle me- selenin esasen varid olmıyacağ anlaşılmıştır.,, Ali Saib müstantik kararname- sinde göz yaşları arasında ifade vermesinin iki suretle izah edi! mesi münasebetiyle demiştir ki: “—— 17 senedenberi sadık — bir nefer gibi arkasından ayrılmıya- rak daima gölgesinde olmayı şe- ref bildiğim Büyük Atatürkün ha yatına yapılacak bir sulkasta is- mimin karıştırılması karşısında ben ağlamıyayım da kimler ağla- sın ?,, İ Ali Saib müstantiğin ifades! veçhile bu hikmü — mahkemenir vicdani takdirine bıraktığını, bas- ka bir diyeceği olmadığını söyle miştir. Bundan sonra maznwunlara ai' bazı mektup'ar ve rakı şişesinin Yahyanın söylediği yerde çıkma- sı üzerine tutulan zabıt okunmuş- tur. İddia makamı, fransızca sure- ti de bağlı olan ve Fransız sefa retinden Dışbakanı Tevfik R”sti Arasa verilen terkereleri mahke- meye vermiştir. Bunlar da okun- muştlur. Bu tezkerelerde Fransız man - dası altında bulunan hükümetle 9 —— fından elde edilmiş olan malümat ve on sekiz şahıs hakkında sureti mahsusada yeniden yapılan araş- tırmaların neticeleri bildiriliyor- du. Bu neticelere göre, Elbüstanlı Çerkes Hamdi meçhuldür. 933 se- nesinde Hüseyin Hamdi isminde birisi Şama iltica etmişse de şim- di Fransız mandası altındaki ara- zide yoktur. Çerkes Üzeyr ve Çerkes Yakup Ammandadırlar. A- teş Mehmet 926 da mülteci sıfati- le Suriyeye geçmiştir. sinde Kemalistlere muhalif hare- ketlerinden dolayı huduttan uzak- laştırılmış olan Çerkes Etemle kardeşi Reşit ve diğer kerdeşi Tev fik Ammandadır. Abdülkadir Kemali Hayfada bulunmaktadır. Kuşçubaşı Eşref Suriyeye asla geçmemiştir. Çerkes Emin, Tahir, Talib ağa, Nazım böyle bir suikasta iştirak edecek vaziyette değillerdir. Doktor Edip Kemalin de halen Filistinde olduğu, Hoca Esadın 1926 da Ammana getirdiği Çer- kes Mahmutla Çerkes Canbazı bi- len, tanıyan olmadığı bildiriliyor- du. Bundan sonra hukuku umumiye şahidi olarak Ankara emniyet mü- dürü Sadri dinlenmiştir. Sadri demiştir ki: “— En son günlere gelmiştik, Yahya başka bir diyeceği olmadı- ğını söyledi. Bir aralık derinden derine nefes alarak “size son bir sözüm daha var,, dedi. Tereddü: Rti, israr ettim: “Bu işin başında Ali Saib var- dır. Biz Ali Saibin çiftliğinde ta- lim görecektik. Bize bütün talima- tı o verecekti,, dedi, Tekrar sor- duk. İfadesinde israr elti.,, | Emniyet müdürü, Yahyanım -. “ayni ifadeyi Ankara valisinin hu« zürunda olduğu gibi, İçbakanı, müsteşarı, Ankara valisi ve emni- yet umum müdürünür de huzu- runda tekrar ettiğini söylemiştir. Yahya, Üzeyr, Arif Ankara em- niyet müdürünün şahitliğini ka- bul etmediklerini söyledikten son- ra ÂAli Saib söz almıştır: “— — Bu zat, döven ve sövenle- rin başında bulunan adamdır. Böyle bir zatın şahadeti nasıl ka- bul edilir. Diyorlar ki Yahya Ali Saibin adını verdi. Peki, bu adı nereden alarak vermişlerdir. Matbuat ka- nununun müzakeresi sırasında ben Arif Oruç için: : we — Bu adam Çerkes Etemin u- şağıdır. Böyle hainler için kanun yapılmaz. Bu hainlerin yeri vatan dışıdır. Bunlar mem'eketten dışa- rı atılsın,, dedim. Her hususta düş« manı olduğum bir adamın verdiği isimle hakkımda böyle ağır bir hü- küm verilebilir mi?,, Müddeiumumi, mahkemeye bir ra- por vermiş ve bunu da emniyeti amumi- ye ıjııımgn verdiğini — söylemiştir. Ra- pora kanaat gelmez de — mutlaka ajanın dinlenmesi icap ederse nihayet emniyeti üumüumiyenin bu ajanımı feda edesek is#im ve adresini verebileceğini de ilâve — ct- Müddeiumumi, yalnız — suçlulardan larında tekrar ettiği dahiliye müsteşarı, — Ankara va'isi ve emniyeti umumiye müdürünün âmme şahidi olarak — dinlenmiyeceği, cünkü bu davanın sübutuna medar olacık de- lillerin çok kuvvetli olduğu cihet'e dev. let otoritesine dayanıldığı hissini vere mek istemediğini tasrih — etmiştir. Alâ Saibin vekili, müddeilumuminin son sö- zünü tesekkürle senet ittihaz — ettiğini söy'em'atir. Tddia makamı, mahkemenin sürdü. ğü lüzum üzerine rapor sahibinin eninde yetlumumive ajanlarından İzzet olduğu- nu sövlemiştir. Myuhakeme, vaktin gecilemesi yüzün Dahiliye Vekili, 925 sene- _ « ()

Bu sayıdan diğer sayfalar: