9 SONKÂNUN — 1936 Gidüren mezar.ı Hüseyin Cemalin, ıztırap ve elemle uzun zamandır can çekişti- ği bu yatağın etrafında hakiki bir dram cereyan ediyor. Karısı Kâmile, onu uzun 7â -| mandır sâbırla tedavi etti. Zira;| izdivaçlarınm ilk mesut seneleri-! ni asla unutamazdı. O ne tatlı sa: adetti öyle... Fakat, sonra, bu bah-! tiyarlık. birdenbire hastalıklarla sekteye uğramıştı. Kalp ağrıları, Hüseyin Cemali yatağa mahküm ça yavaş krizler sıklaştı. Adamcağız artık, koltuğa otur - mak için bile kalkamıyor. Doktorlar, muayeneden sonra | hastanm yanmdan uzaklaşınca,| Kâmilenin istintakma uğruyorlar, ümitsizlikle başlarını sallıyorlar İ ve verecek bir cevap bulamıyor - lardı. Hüseyin Cemalin ahlâkı da bo- zulmuştu. İztıraplar, onu öyle si- nirlendirmiş, tahammülsüz bir ha- le getirmişti ki... Her şeye karşı bir aksilik çıkarıyordu. Biçare Kâ- mile, hizmet için ne derece çaba - lassa yaranamıyordu. Terslenip duruyordu. Evden beş dakika ay - rılsa, hattâ ilâç yaptırmak için ec- zahaneye gitse, kıskançlık sahne- leri başlıyordu... * Hülâsa, ev, cehennem haline gelmişti. Buna rağmen, Kâmilecik, bü- yük bir sabır ve cesaretle, hasta - bakıcılık vazifesine devam edi. - yordu, Hüseyin Cemal, karısının bu iyi kalpliliğinin farkında bile de- ğil! Ona karşı daima mütecaviz... Taima hakaret edici... Hasta adam, gitgide işi azıttı: — Yakında öleceğim... Benden kurtulacaksın... Başka birine va Fi Tacaksm... Zaten, senin de istedi: ğin hu! Demeğe başladı. şi» Senelerdenberi sevdiği, sene lerdenberi kurtarmağa uğraştığı adama karşı, Kâmile, şimdi kin besliyordu. Bağırmalara karşı ba- ğrrmakla, küfre karşı küfürle mü. Yabele yolunu tuttu. Hattâ bir kere, Cemal: : — Beni öldürmek e? zi Diyince, genç kadın haykırdı: İZ elinin hakettin artık... Evet, öldüreceğim! ş Ve ertesi gün, şeytan onu dürt- tü, Uyutma ilâcını dört misli faz- la olarak bardağına a Bu- hasta, gözlerinden $im - iki tehditli ie kısık sözler söyliyerek öldü, gitti... s” Bu ölümden sonra, Kâmilenin haleti ruhiyesi büsbütün garip bir hal aldı. : Kin, artık sönmüştü. Ölen a - damın iki tesiri kalmıştı: İyi ge. çen seneler ve ölürken ettiği kü -|i fürler, beddualar... Kâmile, ıztırap içinde kıvra - | nıyordu. R Kocasının yataktaki hali, ge- celeyin rüyâlarına giriyor, gün - düzleri ise, gözlerinin önünde do- Gün geçtikce bu tesir, azala - cağıma arttı: “Ben kocamın kati- liyim!! Ben, dünyanın en kötü insanıyım!,, Diye kendi kendini yiyordu. Ye Siyah elbiseler giydi. Hıristi - yan gibi, başına matem tülleri ört. tü, Kabristana gitti. Kocası san ki sesini işidecekmiş gibi, yalvar - mağa, yakarmağa başladı. — Seni öldürdüm... Beni affet... Diyordu. Ve, öteki dünyadan geliyor - muş gibi, mezarın derinliğinden kulağına eninler geliyordu. Çok mütevehhim, çok hasta olmuştu... ... Kânunucvvelin hazin, karan . İrk bir günüydü. Kâmile gine me- zarlığa gitti. Kendi de farkına var madan, akşam g©$ vakta kadar o- rada kaldı. Ağladı, sızladı, kabrin üzeri - ne kapandı. Yağmur yağmağa baş lamıştı: — Gidiyorum... Yarm gine ge-|* lirim kocacığım! Diyerek yerin - den kalktı. Uzakta, ışık yanan bir kulübe vardı. Oraya sığınacaktı. : Lâkin,bir adım atması üzerine sendelemesi bir oldu. Mezardan onu yakalamışlardı. Eteğinden geri çekiyorlardı. Beyninde şimşekler çaktı; bir kasırga oldu: — Benden intikam alıyor! Di- ye düşündü. Kaçmak için yeniden bir te - şebbüste bulundu. İmkânı yok... Mezar, onu, eteğinden yakala- mış, tutuyor. Beyninde bir kararma oldu. Bir çığlık kopardı. Yaş topraklar üzerine yığıldı. ,“» Ertesi gün, onu cansız buldu - lar. Yüzünde korku ifadesi vardı. Eteği, yerde bir dala takılmıştı tı ; Nakleden : Hatice SUreyya Diş hekimi Ratip Türkoğlu Ankara caddesi Meserret oteli Karşısı numrara (88) anlaşılamaz bir İsis nekimi | iz i gaşamamımıasasaanııyınınının girene iyi bir terzi mi arıyorsunuz işte size bir adres: iHSAN YAVUZ Kadın ve Erkek Terzisi istanbul « Yenipostane karşısında Fora Nur yanında Letafet hanımda AKŞAM POSTASI (DARE EV! istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Yâzı Işleri telofonu : 24572 ıgare ve Nân 1 24570 ABONE ŞARTLARI Ernebi 27100 Kr. 6 ayık “SO. 3 aylık 400 no ,, 4 aylik O 150 300 İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının satırı 12,50 Resmi #ânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Türkiye 1400 Kr. 730 Telgraf adresi : istanbul HABER | İ döşemelerin üzerine yuvarlandı. | Yabancı ayni zamanda derhal kı- * hayrete düşürdü. Herkes bir an - da Ancelloyu hatırladı, Bu deli- HABER — Akşam postası Tefrika Ne: 4 Geçen kısımların hülâsası ( Rodosta Kanlı Balta meyhanc- sinde Kırmızı sakallı Jak, «- damlarile Rodos şövalyesi Do- büssona Sultan Bayezidin gön- derdiği yirmi bin düka altını ta- #iyan gemiyi nasıl ele geçire- ceklerini düşünürken © Ancello adında biri, kendisile alay et- mek istiyen Jakın muavini Va- leroyu dövüşte mağlüp ede- rek onlara iltihak (ediyor. Bu sırada meyhaneye çok genç bir delikanlı girmiştir. Fakat Valero yarım saat evvel uğradığı mağlübiyetin acısını on- dan çıkarmak ister gibi (gencin muşamba yakasndan (tutarak sarstı, Ve bir daha ulur gibi hay- kırdı; — Hey! Cevap ver? Burada| ne arıyorsun? Yabancı cevap verecek yerde arkasına tesadüf eden bir direk- ten hiz alarak şiddet.e Valeroyu | itti. Valero böyle bir mukabeleye| uğrayacağını hiç hesaba katma - mış olduğundan bozulan müvaze- nesini düzeltemedi. Ve sırt üstü ıcmı çekmişti: — Bana yol vermiyenin kar - nm deşerim! Diyehaykirarak ka- pıya doğru atılmıştı. Fakat kapı- daki iki adam dört olmuştu. Iki! tabanca ve iki kılıç da kendisine! doğru uzanmıştı, Yabancı meyhaneye seri bir göz gezdirdi. Başka kaçacak bir| yer yoktu, Valero da ayağa kalk. mış kılıcını çıkarmağa uğraşıyor- du. Meyhanede bulunan diğer kimseler de ayağa kalkmışlardı. Kapıdan çıkmağa uğraşmak ken- i re serdi. disi için hem faidesiz, hem de teh.| likeli idi. Çünkü nerede ise Valero| yetişecekti. Sağ tarafta tezgâhın| yanma isabet eden yerler boştu.| Masaları, iskemleleri devirerek o- | raya atıldı. Sırtını dıvara verdik-! ten sonra gelecek hücümları bek! ledi. İ Valero bir anda önüne gelmiş-! ti, Hiddetinden dudakları titriyor, | elindeki kılcını şiddetle savuru -! yordu. Fakat genç delikanlının | kılıç kullanışı yeniden herkesi kanlı da kılıcını şayanı hayret bir maharetle kullanıyordu, Bunu Va- lero da anladı. Ve iki adım geri - lemek lüzumnu hissetti, Ayni za- İ manda dişleri arasından: — Bu akşam da amma belâya çattık be! Bu da ötekisi gibi çık- tr... Şeytan mı nedir? Diye mırıl.| dendi. | Delikanir birdenbire bir ma - nevra ile Valeroyu tezgâha doğru sürdü. Tabta barak meyhaneci bu sefer hiç telâş etmiyordu. Anlaşı- lan payını daha evvelden aldığı | na emindi. Valeto iki adım daha! atarsa tezgâhın önünde sıkışaca - ğını anladı. Yeni bir oyun tatbik edeyim dedi. Bu oyunu pek nadir kimselere karşı, ve son dakikasın- a indik ki ei da a: bazen en Kılıcını artık güçlükle savuruyordu. Birdenbire dizlerinin titrediğini duydu, ve göğsüne sapla nacak kılıçların soğukluğunu bekliyerek olduğu yere çöküverdi da tatbik ederdi. Şimdiye kadar | hiçkimse bu oyununa karşı koya. mamıştı. Vücudünü yere doğru eğdi. Kı. kemi hafif bir meyille kaldırdı. Bir iki ayak oyunu yaptıktan son- ra: — Al sana! Diyerek birdenbi. re ileri atıldı. Fakat bu hamlede hedefini doğru bulamamış, delikanlı tam vaktmda sağa sıçramıştı. Valero-| nun rakibin tam kalbini nişanlı -| yan, kılıçı drvara çarparak iki parça oldu. Delikanlı boş durma. dı. Şaşkınlıktan o kurtulamayan Valeronun göğsüne şiddetli bir tekme indirerek boylu boyuma ye- Bu hâdiseyi seyreden diğer korsanlar hemen kılıçlarını çeke- rek yabancının üstüne atıldrlar.! Kırmızı sakallı Jak bu hâdiseye! dehşetli kızmıştı: l — Gebertin şunu! Diye böğür.! dü. Yabancının önüne dikilen kı - lıçların sayısı beşi bulmuştu. Beş kılıç gitgide ona yaklaşıyor, ve yabancının tek kılıcı bu beş kıl - ca gittikçe daha güçlükle karşı koyabiliyordu... Bu zamana ka - dar Valero da ayağa kalkmış, başkasından aldığı bir kılıçla ye- niden delikanlıyı çepçevre saran beş haydudun arasına katılmıştı. Zavallı delikanlı artık mahvol- muştu. Gittikçe yorulduğu ve eridiği gözle takip edilir derecede belli oluyordu. Yüzü sapsarı olmuştu. Gözleri büyümüş, ve ağzı ha- fif açılmıştı. Gittikçe kendisine doğru yaklaşan kılıçlara son kuv- vetile mükabele ediyordu. Tezgâhın üstünde yanan ışığın kırmızı akisleri yorgun yüzünü kana boyuyordu. Valero onun bu halini büyük vahşi bir zevkle seyrediyor, etra- fını saran haydutları: — Haydi arslanlar, haydi, gayret! Şimdi işi bitiyor! Dökün şunun barsaklarmı! Haydi! İleri!| Az kaldı! İşte gidiyor! Diye teş - vik ediyordu. Birden, bir kılıç delikanlınm muşamba caketini deldi. İkinci bir kılıç alnın: hafifce sıyırdı. So- Çiliteğı gündenberi, en büyük güyesi 0. kuyucularına elinden gelen hizmeti yapak, İ mek olan (HABER) (Bize sorunuz, size ce, vap, verelim) başlığı altında yeni bir sütün açamık, mühterem © okuyucularma yeni ve faydali bir hizmet daba görmeği düşündü. (Bize sorunuz, size cevap versin) sütü Du, tam manasile okuyucularımızın bir dert ortağı; bir akil hocası olacaktır. Doktora gitmeğe Mizum kalmadan sil danışmak istediğiniz bnatalık'armızda, sıkın. | bıya dilştüğünüz fakat bir müşavere vukatlara avuç dolusu para vermek isteme, diğiniz hukuki işlerinizde, o eruk ettiğiniz | müşküllerinizi halletmeye çalışacağız. ge eken ğuk demirin alnmz teması ona. son bir kuvvet daha verdi. — Biravo!... — Biçin şunu ikiye! — Ha, şöyle! Artık gözleri hiçbir şey gör « müyor, gayri ihtiyari bir hareket: le kılıcını sağa sola savuruyordu. | Birdenbire dizlerinin titrediğini. duydu.: Göğsüne saplanacak kı « İİ lıçlarm soğukluklarını bekliyerek olduğu yere çöküverdi. Hiç bir şey, ama biç bir şey görmüyordu. Sanki bütün &trafını koyu bir ka- /| ranlık sarmıştı. ; Evet bir anda meyhane zifiri bir karanlığa bürünmüştü. Bu ka- ranlıkta önlerini görmeyen azgın | haydutlar kılıçlarını dıvara çar; vlar. İkisi kırıldı.lki küfür yük - seldi. Ve bunu bir nara bastırdı.s / — Yolverin! Çekilin! : Bir anda Kanlı reyba « nesini bir uğultu ve bir gürültü | kapladı. Ne olmuştu? Neler oluyordu? Feryatlar, körükörüne | birine çarpan kılıçların çıkardık'erı sess ? ler ve kıvılcımlar, biranda... he yanı kaplamıştı. Yoksa bir baskı- na mı uğramışlardı? İhtimal! Yalnız bazılarının hatırladık! rma göre, yabancı delikanlı m. delik deşik edileceği srada birs denbire nereden geldiği belli ol- mıyan bir iskemle tezgâhın üze: rindeki ışığı söndürmüş. Bun mütekaip tavanda masalar, iskem- leler uçmağa başlamıştı. Orta lık tamamiyle zifiri bir karanlığa || bürünmüş olduğundan hiç kimse etrafı göremiyor, ne olup bittiğ ni anlıyamıyordu. Ve meçhul bir düşmana karşı bir kör dövüşüdür, / gidiyordu. — Baskına uğradık! — İhanet! — Vur! — Kır! — Ah, yaralandım! — Tut! sesleri birbirine karışt yor, bir gürültüdür kopuyordu. Bu kör dövüşü bir müddet böyle devam ettikten sonra kırmızı sa- kallı Jakın bütün gürültüleri bas- tıran kalın sesi yükseldi: ğ — Hey çocuklar! Bu tarafa ze lin! (Devamı var) vesaire bakkında bir derdiniz, bir sor, mu vap?! Hemen bize yağız, ve sorunuz... y Süalleririze, her sahan en sahibi salih, yet yükeek bilgil şahsiyetlerin: danışarlk bu sütunlarda derhal o osvap © vereceğiz ve ONUN İÇİN HİÇ GEÇ KALMAYINIZ ği Bütün müşküllerinizi, 15.20 satırtık Ksü. ve düzgün bir yazı İla yâzarak: i (DİZE SORUNUZ SİZE CEVAP VERE. LİM.) h