kadın... «Biri anlattı: ş — Bu kâgir evde kimse otu- ramıyor. o Zira, Re geceleyin kesik iğ beliriyormuş. Kel , başlı bir kadın lesi kucağında, odalarda, sofa- larda, merdiven başlarında dola- Başka biri Jâ- fa katıldı: — Kesik baş'ı kadının aslı ney. miş, biliyor mu- sunuz? Bu ,ş vaktile bir Yeni. niçerinin miş ... Yeniçeri, karışı nı bir yahudiyle yakalamış,, Kesmiş.. O zamandan itibaren, her zaman, evin içinde ge- celeyin bir kadın dolaşırmış.. Bü- tün kiracılar kaçarlar, ev sahip'e- ri, binayı ucuzca elden çıkarma- pın yolunu ararlarmış... Son zı- manlarda ise, zengin bir adam bu- Yasını aldı. Maşallah, oturup du- ruyor. Ne başı kesik kadın gördü. ğü varmış, ne de yere damlıyan kan damlaları... ... Kahvede konuşulan bu sözleri iki hırsız, alâkayla dinliyordu. Tafsilâtı böylece öğrendikten ni; içtikleri kahvenin paraları- nı verdiler, çıktılar, Dışarda, Avni, Ragıba sordu: 5 — Sen, bu palavralara inanr “yor musun? — Kâgir eve şimdi girince şu kafası kesik kadına raslamağı pek isterim doğrusu... Mesele, ev sahi- binin mücevherleri yanında bu- lundurmasında! Sen ona ne der- sin? — Ne diyeceğim? İnşalah ban- kaya koymamıştır. — Odaya gireriz. Yatakta ev sahiplerini bastırırız. “Yerini söy- leyin, yoksa gebertiriz!,, diye teh- dit ederiz. Fakat, söylemezlerse öldürmeyiz ha... Münasebetsizlik şıkarmamanın yoluna bakmalı... AY, bulutlar arkasına saklan - magik, İki hirsiz, ağaçlar altımda yürüyordu. Bir puhu kuşu haykırı- yordu, Avni: di “ba deği, — Evet... Puhu, ba bil kuşların ötmesini ben a Uğursuzluk getirir. — Fakat, aldırma... nahtarını kilide sok! Ha 2 bakalım içeri... ki adam, şimdi alt taşlıktaydı. | lar. Ayaklarının ucuna Gi bin bir mi gayret ederek atla yürüyorlardı. Haydi, h, aferin, | VD: — Ayakkablarını fısıldadı. : EN merdivenleri çıkıyorlardı! rn rma bir. çıtırd, geldi. > arın çatlaması nevinden bir Sıkar? - diye: Bir saat, on ikiyi belerle çaldr. » ağır ağır dar. Kesik başlı On ikinci darbe vurduğu vakit, basamakların ortasımda kesik baş- lı kadın göründü. Demin kahvede söyledikleri gibi, kellesini kuca - ğında tutuyordu... Yavaş yavaş, onlara doğru yü- rüyor... Ragıp, vücudunun tiril tiril tit rediğini duydu. Avninin ise, dişle- ri çatır çatır birbirine çarpıyordu. Hayal, biraz daha yaklaşınca, ikisi birden, feryadı bastılar. Hat- tâ, pabuçlarımı bile almağı unuta- rak, tabanları kaldı. dılar... Bu ayakkablar, yakalanmaları için vesile teşkil etti. *# Ertesi gün, jandarma karako- lunda istintaka çekilen hizmetçi diyordu ki: — Niçin benden korkarak kaç- tılar, anlıyamadım... Hanım, ha- mama girmişti. Onu yıkadım. Son- ra, hazır hamam yanmışken ben de yıkandım. Eski bir bornuzu ba- na vermişlerdi. Başımın üstüne aj- dım. Çamaşırlarımı da top ederek cağımda tuttum. Böylece mer- diveni inerken, beni gördüler. Fer. yadı kopararak kaçtılar. Anlaşılan başı kesik hortlak olduğumu sar- dılar... İs-het, isabet! tan kurtulduk... Nakleden : Hatice Sureyya » Soyulmak- HABER AKŞAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: İstanbul 214 Telgraf süresi : istanbul HABER Yazı Işleri telofonu : 23872 idare vellân .. : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Kr. 730 , 1489 ,, 490 » so. 150 30. İLÂN TARİFESİ scaret ilanlarının. satir 12,50 hilli anların 10 kuruştur. Senelik Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası — Tefrika numarası: 107 Hızır, Lidyayı öptü Fakat acaba damarlarının yanıp tutuştuğunu hissetmemişti?.. Bu kıza karşı hem hassastı, hem değildi Geçen kısımların hülâsası Lidya , Hızırın donanmasına, onun gemisine geliyor. Burada, Ali amuca, Doğan, Emine ve Çelebi de vardır. Doğanla Emine Lidyayı tantyacak gibi oluyor lar, fakat, tanıyamığorlar. — Kimdir? Emine: — Gözü üm ısırıyor, amma kim olduğunu iyice tayin edemi - yorum! - dedi, — Sende, bende Kendisini hatırladığımıza nazaran, onu, her halde Ağrıbostan tanıyoruz, değil mi, Emine? — Öyle olacak, Doğan... Dur, dur... Hatırladım... Bu kız, pren - ses Lidya olacak... — Aşkolsun... Iyi buldun... Tâ kendisi... Karı koca, böyle konuştukları sırada, korsanlar, genç kızı almış- lar, Hızırm yanına çıkarmışlardı. Emineyle Doğan, arkalarından gittiler, Fakat bu sırada, ötekiler içeri girmiş bulunuyorlardı. Emi- ne, kapalı kasaranm aralığından gördü: Hizir, genç kızla konuşmağa başlamıştı. Yüzünden bir memnu- niyet tebessümü akıyordu. Doğan: ç — Pek dostça konuşuyorlar. Bizim içeri girerek tavassuta giriş- memiz manasız olur! Haydi, gide. lim, Ali amcaya haber verelim... « dedi. Ali, bütün söylenenleri dinle. dikten sonra: — Hızıra meram anlatmak ka- bil olmsyacaktır. Gene biz, bu işi kendi başımıza halledelim! . de. di, , Ancak neticeyi kendisine bil. diririz!... Panzehl Lidya, o akşam, Hızıra diyordu ki: — Ben sizin hoşunuza gitme - dim mi, ulu reis... Halbuki, bütün emelim buydu... — Bütün emelin?.. Hızır dizleri dibine oturan bu İ genç kızın saçlarımı ağır ağır sı - vazlıyordu. İki yanağını, kocaman ellerile yakaladı. Gözlerinin içine baktı. “— Sende mi diye düşündü. Evet., Anita... Sonra Cülyeto! Hepsinin aşkının sonu felâketle, uğursuzlukla neticelenmişti. Ayni onlardansın?,, sözleri Cülyeto da söylememiş miy /W di: “Bütün emelim sensin!...,, Fakat, bu kızın gözleri içine E — ij bakıyordu. Bu gözlerin derinliğinde bir hi- yanet olabilir miydi? Bunlar, o kadar Hızıra yakmdı/& ki... Bu ten, ona o kadar candan Sili geliyordu ki... Ne sevimli kızdı bu.. Kanı derhal kaynamıştı... Sa - atlerden beri, onu yanından ayı» ramıyordu. Harbin pilânlarmı re- islere onun yanmda anlatmıştı... Yarınki muharebenin nasıl başla - ması, nasıl tamamlanması lâzım geldiğini anlatmıştı.,. Fakat, aklı fikri, kızdaydı. Bu- na rağmen, kendi kendine hissini tahlile uğraşıyordu: “ Herhalde, yarın harbe gi- receğim için, bütün benliğim as - kerlikle meşgul.. Vücudüm kadın! aramıyor... Buna rağmen, aklım bu kızla meşgul...,, Lidya, tekrar sordu: — Hoşunuza gitmiyor muyum ?. Niçin beni sevmiyorsunuz?.. Sev - miyecek misiniz?.. Bir kedi yavrusu gibi yaltak - lanryordu. Hızır, bağdaş kurmuş, sedirde oturuyordu, Kızm bu sözleri üze - rine, onu, kendine çekti, Öptü. Hayır, damarları ateşlenmiş barut gibi yanmıyor!... Bu güzel kızın yüzüne, dudaklarını temasi lonaya; Losyon; pudra; şısnda No: 44 Telefon: 20845 Umumi satış mahalli: Ş. i PİTT o Yazan: (V&-Nö) Lüks kojonya ve pudraları Lüks kolonya ve pudraları Yılbaşı için en güzel hediye ler teminatlı (LÜKÜS) marka ve ikramiyeleri havi ko - Briyantain; yağiız krem ve tirnak cilaları tercih ediniz: İşbu emsalsiz itriyatımızı sayım bay ve bayanlara tavsiye ederiz, yalnız, bir defa tecrübenizle devamlı müşterimiz olacağmıza eminiz; her yerde teminatlı Lüks mar kasını arayınız. Umum satış yeri Sirkeci Şahinpaşa oteli kar Toptan sipariş kabul edilir ve yurdumuzun her tarafına gön- derilir her müracaata cevap verilir: Buda Bir Baskındır 2. 35 kuruşla ısmarlama ve hazır Çift kollu ve çift yakalı poplin gömlekler yalnız “BASKIN, gömlek mağazasında bulunur. Beyoğlu Sakızağacı No, 21/1 Ağacami civarında ye KARŞI EN MUKEMMEL ŞİFAİĞ VERİCİ VE KORUYUCU İLAÇ GOMENOSTERİLİ burun damlatıdır. Nezleyi derhal iyi eder ve teneflüş yolu ile geçen has talıklardan korur. 30 kuruştur. KREM SOLEY Güneşin ve soğuğun tesiri ile husule gelen yanıklıkları, çat —laklıkları ve lekeleri izale eder ve cildin güzellik taravet ve leta* Si fetini temin eder, ark Merke» Feza deposu. Fiyatı: 50 kuruştur niçin ettirmek, onda, hiç bir ihtiras u » yandırmadı. “— Acaba ihtiyarladım mı?... Bana ne oldu?... Böyle değildim..,, | | — Otur yanımda yavrum... Senden pek hoşlandım... Lidya, düşünüyor: “— Bana verdikleri işi yapa * mıyacak mıyım ?... Bu kadar bece. riksiz miyim?... Nasıl oldu da bu adamın hem hoşuna gittim, hem gitmedim...,, Birdenbire aklma geldi. — Beni hizmetinize alınız öy « leyse... Sizin yatağınızı yapayım. Diğer işlerinizi göreyim... Hızır, güldü: y — Yatağımı mı?... Benim ya - tağım yoktur.. İşte, şurada, tah - taya serilmiş halı üzerinde yata - rım... Rahata alışmamak için, ka- zım... Pekâlâ... Sen, bu hizmetime bak.. Şerbetimi de sen verirsin. Lidyanın gözleri ışıldadı. Fa - kat, düşüncesini belli etmemek i« çin, gözlerini iğdi. Bu hizmet, cidden çok hoşuna gitmişti. ARILI!