Prens Abdullahın hazinesi BUNA LÜZUM pi YOKDUR. . BENİ DE POLİSİM, SENİ TAKi8 EDERSE |. Niz POLİSİ HAB PAR EVE GE Ms E | POLİS PAİRESİNE GiDE CE deĞiM HALBUKİ Siz BA NA BİR Kız TAKİBE O İRIYORSUNUZ (© | vx BU iŞ MÜHİMDİR. gi 'TAKİS EDEGEĞİNİZ ip KIZ FEYKALADE GÜZELDİR... dünyanın en Zengin adamlarından biri olan Prens Abdullahın milyondeğerindeki (hazinesini çalmak için tertibat aldığını bildiriyor. X:9 daha fazla izahat almak için kendisini bul « duğu bir sırada Maroninin adamları Mişel öldürüyorlar. Ve kız kardeşi Şilâyı öldürmek için de tertibat alıyorlar. X:9 Buna mâni olmak için rıhtım boyu serserilerinden sarışın Liri kıyafetine giriyor ve Maroninin adamları kendisini şef Maroniye takdim ediyorlar. Maroni kendisine işin ehemmiyetini ve bunun tarihte en büyük hırsızlık olacağını söylüyor. Sarışın : Liri, yahut hakiki ismile X:9 bu işi yapmayı kabul ediyor. Bu sırada şişman Jorjla Şilânm zenci hizmetçisi Meri, Şilâyı götürmek için gelmişlerdi. Şilâ buna ehemmiyet verip gitmek istemiyordu, Tam bu sırada Marohinin adamları da Şilâyı kaçırmak £ çin onların bulundukları otele geliyor.lar, Bu sirada haydutlar şişman Jorjun bir hiylesi sayesinde Şilânın yerine zenci hizmetçi Mariyi kaçırıp şefin önüne getiriyorlar. Fakat Mari abdallığı yüzünden X:9 u ele veriyor. X:9 derhal ta. j bancasını çekip, ışıkları söndürüyor. Bu sırada polisler de gelmişlerdir Haydutlar kaçmaktan başka çare bulamiyorlar. 4 üs İ X:9 Yahut Dekster, evvelce müthiş bir haydut olup bilâhare ıslahı hâl etmiş olan Mişelden bir mektup alıyor. Mişel bü mektubunda Maroni adında bir haydudun Nevyorkta bulunan ve Devlet Demiryolları ve Limanları Şermin RATE Umum İdaresi İlânları terzihanesi Taksitle rop, manto, tayyor lar. Sultanhamam Camcıbaşı han numara 1 birinci katta, İstanbul Belediyesi İlânları ; Zeynep kâmil hastanesi için lâzım olan ve Bir litresine 14 ku- Tuş bedel tahmin edilen ve günd e beşten yirmi litreye kadar mec- Mmuu 5000 litre süt açık &ksiltme ye konulmuştur. Şartnamesi leva- de görülür. Eksil tmeye girmek isteyenler 2490 No. lr eksiltme arttırma kanununda yaz ılı vesika ve 52 liralık muvakkat teminat makbuz veya mektubile beraber 9/12/935 pazartesi günü saat 15 de daimi encümende bulu nmalıdır. (B.) (7448) Sapanca istasyon büfesi üç sene müddetle 16. 12. 35 pazartesi gü nü saat 10 da Haydarpaşada gar binası dahilinde 1 inci işletme ko i misyonu tarafından pazarlıkla kir aya verilecektir. Muhammen ay « lik kira bedeli 8 liradır. İstekliler in 21 lira 60 kuruş muvakkat te « 1 minat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve kanunun üncü Gİ maddesi mucibince işe girmeye m anii kanuni bulunmadığma dâir beyanname ile pazarlık günü saat inden evvel ya bizzat yahutta ta - ahhütlü meptupla komisyon reisli ğine müracaatları lâzımdır. Bu işe ait şartnameler Haydarpaşada 1 i nci işletme komisyonu reisliği ile 9 il Vi Sapanca istasyonundan parasız ol arak verilmektedir. e 1 (7559) KARYOLA İngiliz karyolalarının i z 936 desenleri gelmiştir ÖKONOMİI SEVEN i Mobilya Mağazası: Ahmed Fevzi > ii Rizapaşa e No. 66. Tel 23407 ile Mi la Li 2 © ni 423 PARDAYANLAR işte şövalye kapıyı çalarken bun * ları düşünüyordu. Pipo sahibini ta - nımış olduğunu anlatarak üzerine at. Jayıp ellerini yalarken, dev o cüsseli İsviçreli acele acele: — Ah mösyö lö şövalye, Monsen - sör sizi ne kadar sabırsızlıkla bek. Üyor, dedi. Delikanlı acı acı gülümsedi. — A, Monsenyör beni mi bekli . yor? — Evet, evet.. Çabuk geliniz, Bir kaç saniye sonra şövalye Mar- galin huzuruna çıktı. o Fransuva dö Monmoransi: — Siz burada ha! Ben de sizi bekliyorum dostum. Hemen yola çı - kacağız. dedi. — Monsenyör, yola çıkmak, Pa - risi terketmek istiyorsunuz değil mi? — Evet, Pariste boş yere araş - tırmalar yaptığınızı öğrendim. Güya yolu üzerinde bir asker kolunun ka - palı bir arabayı götürmekte olduğunu haber verdiler. Güyan Damvilin mali. kânesidir, Kısa bir zaman içinde Hanri de oraya varacaktır. Kadınları önceden yola çıkardı. Biz onlara yeti- şerek askerlere (o hilcum edeceğiz. Ya. nıma süvarilerimin en cesurlarından on İki kişi alacağım. Yalnız siz, on iki süvariye bedelsiniz, — Monsenyör, bu geceye okadar Parisi terketmemenizi dilemeğe casa - ret edeceğim. — Niçin Pardayan, niçin? Bir sa- niye kaybetmeden hemen yola çi - kalım, Haydi hemen atlara o binelim. — Monsenyör, dileğimde ısrar e - diyorum. — Tereddüt mü ediyorsunuz? Siz ha? — Tereddüt etmiyorum, kalıyo - rum. Siz de kalacaksınız monsenyör, Parisi terkedeceğiz, fakat bu gece de. gil. Şimdi yalnız başmıza olarak beni takip etmenizi rica ederim. Delikanlının sesi ve söyleyişi o ka. dar tuhaf idi ki Monmoransi titrek bir sesle: — Pardayan, siz hazı şeyler bili - yorsunuz! diye bağırdı. — Geliniz Monsenyör! | Marşal son bir tereddüt daha ge. çirdikten sonra: — Haydi gidelim. Fakat vaktimi. zin çok kıymetli olduğunu düşünü - nüz. Eğer bir saat daha gecikmiş ol . saydınız... dedi, — Eğer bir saat daha gecikmiş ol saydım ne yapacakdınız Monsenyör? — Sizsiz gidecektim. Şövalyenin yüzünde hiç bir teessür i. zi görünmedise de kalbi derin bir acı ile burkulmuştu. Bir saniye sonra her ikisi de yola çıkarak Ramosun kiralamış olduğu eve vardılar. Kapı çalınınca ihtiyar âlim açtı. İçeriye girip yemek odasın. da bulununca şövalye.: — Mösyö Ramos, bizi bir saat ka- dar bu odada yalnız bırakmak lüt . funun esirgemezsiniz sanırım dedi. — Oğlum, ev sizindir, diyerek ih tiyar Ramos zemin katındaki başka bir odaya gitti. Marşal, iyi veya fena vakalardan evvel duygularını kaplıyan bir önsezi (hissikablelvuku) içinde bulunuyor - du. — Nerede bulunuyoruz? diye sor. du. Şövalye, bu sorguya cevap ver » meden: “PARDAYANLAR — Demek ki karar verdin öyle mi? Yaptığının bir ahmaklık olduğuna İ- nanmıyorsun ha! Gözleri yaşaranlara fedakârlık, kahramanlık o göstermek, hürmet etmeğe mecbur (olduğumuz sözü geçer büyük canilere kılıç sal - lamak öyle mi? Hoşuna giden şeyler bunlar mı? İstediğin bu mu? Ben de sana uymağa mecbur kalıyorum, Ha. yatımda bana kılavuzluk eden Töre - berden (prensip) ayrılıyorum. Ne yap malı?.. Haydi öyle olsun, İhtiyar asekrin sözlerinde hiçbir a, Tay izi yoktu. Bütün samimiliği ile söylüyordu. Şövalye babasını kollarının ara - sına alıp sıktı, Babası, kollarını çaprasvari bük- tü. Oğlu da buna basarak elile deliğin kenarına asılarak bir kaç saniye için. de tavana ve oradan dama çıktı. Şövalye, damm sokağa bakan ci. hetinin aksi tarafında bulunuyordu. Gözüne bir takım küçük bahçeler ve avlular ilişti. Evin avlusuna inmiş ol- sa çıkılamıyacak bir yere girmiş ola. caktı. Bitişik evin damına çıkmaktan başka çare yoktu. Damdan evin içine inerek oradan sokağa çıkacak bir de. Tik arıyacaktı, Şövalyenin vaziyeti çok tehlikeli idi. Evin damı, öbür evlerin damları gibi dik ve meyilli olarak yapıldığı i- çin Üzerinden geçmek hemen hemen imkânsızdı. Yüzde doksan yuvarlan. mak ihtimali vardı. Bununla beraber bu, sövalyeyi yolundan o alıkoymadı. Evden uzaklaşmak için o katlanacağı güçlükleri görünce, tekrar içeri gir - mek için de ayni güçlüğü çekeceğini anladı. Bununla beraber, kendisi bu tehlikeyi göze aldırmış olsa bile acaba Marşal buna razı olacak mi id.? 425 Şövalye, Marşale Jan dö Piyenin yanına gitmek için böyle bir teklifte bulunamıyacağını anladı, Gerçi, Fransuva tereddüt etmiye - cekdiyse de şövalye, kendisininkin den başka bir hayatı bu suretle teh - likeye koymağa cesaret edemiyordu. Bu düşüncelerle ümidi tamâmen kırı. larak deliğe dönmek üzezre iken hafif bir gürültü duydu. — Pist!. diye sesleniliyordu. Da « ha yüksek olan bitişik evin damma doğru başını kaldırınca, dar pencere- den kendisine tuhaf tuhaf bakan bir insan yüzü gördü. Şövalye: — Bu yüzü acaba nerde gördün? diye düşündü, Bu adam, beyaz sakallı, şefkatli bakışlı bir ihtiyardı. Yavaş sesle; — Evinize dönünüz, dedi. — Evime mi döneyim? — Evet. Kurtulmak istiyorsunuz değil mi? — İstiyorum... — İyi ama, bu yoldan bir yere git meniz imkânsızdır. Bulunduğunuz ev. le benimkinin arasında bir kapı var dır. Gerçi bu kapı kapalıisedeben açabilirim. Haydi delikanlı, içeriye gi- rip beni bekleyiniz. Şövalye, son derece sevinerek bu yüksek kalpli ihtiyara (o teşekkür et. mek istedi. Fakat adamcağız gözden kaybolmuştu. Şövalye, delikten girerek ambara atlarken: — Yay canına! Acaba bu adamı nerede gördüm? diye düşünüyordu. Babası: — Ne oldu? diye sordu. Şövalye vakayı anlattı bunun üze. rine baba oğul anbarın köşesine yığı.