30 Kasım 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

30 Kasım 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

f i i | yazam: HALİDE EDİB Ii i “Tevfiği bekliyorum, .mefendi. Hâlâ gelmedi. © ediyorum.,, “Nereye gitti?,, Rabia güldü: “Çocuk gibi. Kadıköyünde eski — bir oyuncu arkadaşına. Aklı fikri hep oyun. Hanı. Merak “Nasıl oyun?,, «“Tavan arasında eski sandığı © karıştırdı, bir kadın kıyafeti çıkar “dr, gitti, kırrta kırıta gitti. Ahba- | bi yeni evliymiş, karısmı kıskandı- 'racakmış... Hastalığından sonra dökülüyor diye bıyıklarını tıraş et. N i İ işti. Görseniz siz bile kadın sa" K nırsınız.,, Paşa, “Babana söyle kadın kr — yafetile yakalarsam falakaya çe- kerim, ,, dedi, “Bugünlerde kıyamazsınız. Hik © mi Beyin vedâ ziyafetinde köpük" İü bir şey içirmişler, pek keyfine © gitmiş, hep onu söylüyor. Zati Bey çağırıp tekdir ettikten sonra çene- sini bıçak açmıyordu....,, Kâhya kadın kapıyı açtı, “Muavin Râna Bey selâmlılta Paşayı görmek istiyor, ,, dedi. Râna Beyin bu saatte konağa elmesi yeni bir vaka çıktığına de lâlet ediyordu. Herhalde mühim olacak. Selim Paşa gecelik kıya” fetile selâmlığa gitti. Muavin kuş gagası gibi uzun burunlu, kaçık çeneli bir adamdı. İçeriye gömülmüş gözleri kirpik- izdi ve bu çiplakiık ona bir yılân bakışı veriyordu. Çenenin o kadar kaçık ve küçük olması umumiyetle inanıldığı gibi Râna Beyde irade izliğe delâlet etmezdi. Bilâkis o hem görünüş itibarile, hem de mizaç itibarile yırtıcı bir av kuşu na benziyordu. Paşa mütebessim sordu. “Hayırola, Râna Bey. Sakın| 'bu saatte kadın kıyafetinde bir er- “kek tevkif ettiğini haber vermeğe gelmiş olmıyasın!,, “Nereden biliyorsunuz ?,, Paşa nefes alı. Tevfiği kadın kr yafetile yakalamışlar, polis zihni" yetile ona esrarlı bir mana vermiş. ler. Daha neşeli sordu. “Kız Tevfik, değil mi?,, “Tâ kendisi, fakat siz nerden haber aldınız?,, “Küçük sokakta bakkaldır. cukluğundan beri tanırım. Zu ride zenne rolüne çıkardı. Ka” “dın kıyafetine (o girmek illetidir. Şimdi kızma takılıyordum. Kız elimde büyüdü, ben tabsil ettir- .. Herifin bir merakı daha in Dahiliye nazırının taklidi” 'ni yapar... on merak Paşanm tasvib ” İsa vini gülmedi. “Mesele daha çok ciddi, Pa” am. Herifi kadın kıyafetile Fran nesinden çıkarken ya*| ine kli Bakkal (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) dan olacak ki gül | 30 SONTEŞRİN — 1985 Edebi 4D EPA kaladık, Üstünde koca bir paket muzir evrak,,, Selim Paşa midesine yumruk yemiş gibi içinde bir baygmlık duydu. — Beyruttan aldığı şifre- lerin uyandırdığı ümit artık sol muştu, O, zihninde bütün vak'ayı hakikatten pek uzak olmıyan şek" lile tesbit ediyordu. Hilmi bu biça” reyi davet etmiş, “Köpüklü şey,, dedikleri şampanyayı içirmiş. Son rane söylemişse söylemiş muzir evrak kaçırmağa ikna etmişti. Ah sefil oğlan... Bir soytarının arkası- na saklanmağa tenezzül eden, kor kak, zelil erkek! Selim Paşa, izze- ti nefsine bu kadar büyük bir dar be yiyeceğini hiç hatırma getirme mişti. Hilmi hain olabilir... Sü- rülür.... İdam bile edilir. Bunların hepsi onun baba kalbini parçalıya* bilir. Fakat oğlunu korkak bil- mek, zelil bilmek... Buna - benzer iztırabı taşıyan bir baba bu kub benin altında mevcut değildi. İçindeki bu acı şeylerin tesirini Râna Bey Paşanın yüzünde . sez- medi. Bilâkis o iş saatlerindeki yavuz, uyanık Zaptiye nazırı olur vermişti, “Otur, Râna Bey. Vak'ayı baş tan anlat.,, “Malüm ya, Fransız postahane- sinin kapısında adamlarımız var. Biri de şu mahut kestaneci. Oraya daima süslü hanımlar girip çıkı- yor. Fakat siz emir verdiğiniz için memurlar dokuhamiyorlardı. Bu defa yeldirmeli, eski biçim giyin miş, uzun boylu bir kadın girmiş. Bu kiyafette kadının ecnebi pos- lasına girmesi memurun zihnini gıcıklamış. Fakat belki küçük ha- nımlardan birinin dadısı diye bir şey yapmamışlar. Kadın çıkınca kestanecinin önünde durmuş, kes- İ tane almış. Ellerinin kılları naza' rı dikkatini celbetmiş. Sonra para çıkarmak için eteğini kaldırınca ayaklarında erkek kundurası gör- müşler. Derhal pesine düşmüşler. Tenha bir sokakta sarkıntılık ba- hanesiyle başörtüsünü çekmişler, örtü ile beraber takma saç da elle- rinde kalmış. Bugün akşama doğ- ru zaptiyeye getirdiler. Evraka bi; göz attım, mühim.,,, “Adresi var mi?,, “Anlaşılan herif postahanenin içinde adresi imha etmiş. İtiraf et- tiremedik. Hem de bizim “Göz patlatan,, Muzafferi işe memur ettik. Kadın kıyafetli bir herifte bu metanet çok garip. Hülâsa ne- tice alamadık,,, Paşa ayağa kalktı: ! “Beni bir iki dakika bekle, gir yineyim.,, dedi. xXxın Zaptiyenin bütün lâmbaları ya: nıyor, bütün memurlarında nadi- de bir av yakalamış avcılarm ne- şesi ve gururu var.. Avlarını a ka çırıla s1 ürk kızı n ar; Hopkins, otomobilde gelirken, başından geçenleri anlattıktan sonra, Arslan Turgudun elini sıktı: Yaşasın Türk polisi... Haydutların otomobili yakla” şmca, acı bir düdük sesi işitildi. Şoför firene sarıldı: — Bana dur işareti veriyorlar, Durmazsam, hayatım tehlikeye düşer. Diye mırıldandı, Fakat, Ahmet pehlivan tabancasını çekerek $0 - förün burnuna dayamıştı: — Yoluna devam et.. Ötesine karışma! Şoför hızla yoluna devam etti, Aslan Turgud, hiç beklemediği bir sırada karşılaştığı bu felâketi de para ile atlatmayı düşünürken, kırmızı otomobil birdein çapraz” lama yolun üstünde durmuştu. Ahmet pehlivan otomobilden dışarıya fırladı. Kırmızı otomobil- den de iki haydut yolun üstüne in- mişlerdi. Haydutlardan biri Ahmet peh” livana sordu: — Nerden geliyorsunuz? — Meksikadan.., — Kızıl otelde ne var, ne yok? — Oraya uğramadık. Neden soruyorsun? Haydutlar biribirlerine bakış- tılar, İlk önce konuşan haydat tek * rar sordu: — Otomobilde kim var? — Sana ne...?! Dağların müs- tantiki isen haber ver... Öyle ko * nuşalım! Öteki haydut otomobilin ya - nma sokuldu., İçeriye bakınca bir den irkilerek geriye çekildi. Arslan Turgud ve Hopkins el- lerindeki rovelveri haydudun üze rine uzatmışlardı. | Haydutlar, yolcuların kendile rinden kuvvetli olduğunu görünce ! otomobillerine bindiler. Biri şo - före işaret verdi.. Öteki haydut pehlivana özür dileyerek: — Kusura bakma, dedi, bize i - hanet eden arkadaşarımızdan bi * rini arıyoruz. Sizinle bir alışveri- şimiz yok! Kırmızı otomobil uzaklaşınca" ya kadar yolun üstünde bekledi - ler. Haydutlar Ahmet pehlivanla döğüşmeğe cesaret edemedikleri için, çabukça dümeni kırmağa mecbur olmuşlardı. Pehlivan tehlikeyi savuşturduk tan sonra, tekrar otomobile at * ladı. Yollarına devâm ettiler. Milyoner Hopkins yolda ge -| lirken, Turguda başından geçen “| leri kisaca anlatıyordu: — Tip itibarile bana çok ben- ziyen Parker adımda bir viski ka-| çakçısı bir gün, yeni aldığım yat- ta kullanmak üzere yata kaçak vis| ki getirmeyi teklif etmişti, Şarka | seyahate çıkacağım için, bu teklifi reddetmedim. : Yatı teslim aldıktan sonra, beni gelip görmesini söylemiştim. Dört ay önce bir gün yatı teslim alaca" ğim gün - yatın parasmı bir hafta önce ödemiştim - liman “üstünde ani bir hücuma uğradım. Beni bir deniz tayyaresile havaya kaldır - dılar. O günden beri hürriyetime sahip değildim. Beni ilk önce Nevyork civarın- da bir köye, bir kaç gün sonra da buraya getirip hapsettiler. Par * keri çoktanberi görmüyordum. Bu sabah yanıma geldi.. Müstehzi bir| tavırla hatırımı sordu. Bir kadm delâletile büyük bir paraya kona- caklarımı, ondan beni serbest bı - rakacaklarını söyleyip gitti. Hopkins geniş bir nefes aldık- tan sonra: — Şimdi siz söyleyin! dedi. Be | iki iri yarı herif Selim paşanın hu. zuruna getirdi. Tevfiğin kıyafeti perişan, fakat hâlâ kadm esvabının bakiyesini muhafaza ediyor. Yüzünde düz- gün, allık, sürme birbirine girmiş gözlerinden çenesine uzanan iki müvazi siyah, kırmızı, beyaz yo! var — göz yaşı izleri — yanakla- ri, burnu,'gözlerinin etrafı mor siyah çürüklerle dolu, içleri her za- man bir kadın kadar yumuşak kestane rengi gözleri, ömründe ili: defa gülmeği unutmuş gibi şaşkın ve donuk. Arkasındaki siyah yel- dirmenin aşağı kısmı parça parça, her tarafında çamur, omüzlarında biraz da kan lekeleri. (görüyor bu? Tanıyor mu? Anlıyor mu? Bunları kestirmek kabil değil. Tevfiğin dışını, içini perişan eden, aklını alan bu vaziyetinde Selim paşa “Göz patlatan,, ın im: zasmı tanıdı. Kendisi, bir eli Tev- fiğin omuzunda, efendisinder emir bekliyen bir av köpeği inki- yadiyle, tehalüküyle Selim paşa- nın gözlerine bakıyor. (Devamı var) Rko Radyo Sinema kumpanya- sının baş berberi Bayan Mel Berns bu yeni baş tuvaletini icat etmiştir. Alın üstünde soldan ayrılan saç lar doğradan doğruya enseye doğ-! ru gayet hafif dalgalarla fırçalar mıştır. Yüksekçe yuvarlanmış ta, tepenin mümkün olduğu kadar ge-! .risine ve mutat olan yarım daire yerine bütün bir daire halinde kon.| muştur. Uçlar muntazam halkalar | halinde duruyormuş tesirini veri cek şekilde kıvrılmıştır. Bu mevsimde bu saç tuvaletini sinema yıldızı Singer Ragers'in saçlarında görüyorsunuz. ni burada nasıl buldunuz? Bu ce” hennemden nasıl kurtardınız? Aslan Turgud, Parkerin cesare tine hayret etmekten kendini ala” miyordu. Nevyork limanından bir adamı hava yolile kaçırmak, başka mem” leketlerde işitilmiş hadiselerden değildi. Fakat, o, Amerikaya gek diği günden beri akla, hayale sığ” mıyan vak'alara şahid oluyordu. Milyonere cevap verdi: — Bahsettiğiniz haydut, sizin rolünüzü oynıyarak, sizin yatmız” la ve sizin adınızla İstanbula gel mişti. Yatta verdiği bir çay ziya” fetinde nişanlrmı Amerikaya ka çırdı. Ben, bir Türk polisiyim.. Bura” İya, nişanlım: aramağa geldim. Bir garib tesadüf, bize sizin izinizi gösterdi. Bu iz üzerinde yürüdük Ve sizi bulduk — Ya nişanlınız..? Onu bula * madınız mı?. — Sizi meydana çıkardığım gf bi, onu da bulacağımdan emi nim!, — Bu mesele ile Nevyork zabr” tası meşgul olmadı mı? — Olmaz“ olurmu, dostum? Hattâ, Nevyork zabıtası bu uğur” da bir de kurban verdi. — Ne dediniz... Kurban mı vef di? — Evet.. Mister Temsoru tu ” zağa düşürerek, yeraltı su yolla” rında boğdular... Hopkins bu kara haberi duyun ca elini şakağma koynrak düşün” meğe başlamıştı. Süratle ilerliyorlardı. Arslan Turgud sordu: — Ne düşünüyorsunuz? — Nevyorka gidince, bu hay * dutların peşine Tomsonu saldırma ya karar vermiştim. Onun ölümü” nü duyunca, bütün ümitlerim suy& : düştü. — Merak etmeyin, dostum! Ni” şanlımı ben bulacağım., Ve o hay” dutları da ben ele geçireceği” Siz'müsterih olun! Hopkins şaşkın şaşkın Adan ! Beyin yüzüne bakıyordu. Aslan Turgud, milyonerin kula” ğına iğildi: — Nevyorka varınca, hiç kim” | seye görünmemeyi vâdediyor mü” sunuz? - — Kalifornyadaki kız karde#' me bir telgraf yazmama da müf# Ade etmez misiniz? — Kabil değil. Çünkü Kalifor nya zabıtası da sizinle aylarda” beri meşguldür. Kurtulduğunu”” duyunca gazetelere verecekler. baberin Nevyorkta yayılması, b ni nişanlıma kavuşmaktan mene” debilir. Haydutların bana karf' yeni tedbirler almasına meyda” vermemek için, başka bir nami* bir otelde oturmalısmız! — Hayatrmı kurtardımız.. Size sevincimden teşekkür etmek im” satını bulamadım. Nasıl istersen” öyle hareket edeceğim! - ve elifi sıkarak - üç kelime daha söyle” me müsaade ediniz: Yaşasın Tek > polisi.” Gön N

Bu sayıdan diğer sayfalar: