295 — Toprakaltı kralicesi Trimenenin binler. ce yarasa adam tarafmdan çekilen kritsal gemisi geliyordu. 297 — Kraliçe Jorja: — Bizim kadar ileri olmıyan öbür dünya a- damlarile tanıştığıma memnun oldum dedi 208 — Jorj: —Yanılıyorsunuz! dedi, bizim de sizce malüm olmıyan bir çok bilgimiz var, 394 PARDAYANLAR ——————— ———— Bir inleme ve bir hıçkırık duyuldu. Pardayan kapıyı açtı. Karanlıkta, Jilin merdiven basamaklarından biri. nin üzerinde diz çöktüğünü gördü. Korkudan mosmor kesilmişti, İhtiyar Pardayan: — Şövalye, siz kapıda (durunuz. 'Tabancalarmız elinizde bulunsun, Bu iki rezilden biri çıkmak (isterse he - men öldürünüz, dedi. , Vekirharç: — Merhamet ediniz Mösyö, diye yal. yardı, — Ölmekten bu kadar (korkuyor musun, —Evet, kirkuyorum.. Çok korku . yorum. — Bu doğru değildir. Çünkü enin- de sonunda hepimiz öleceğiz. Jilin dişleri biribirine çarpıyor, yü. zü renkten renge giriyordu. Korku .. nun son derecesine barmıştı. — Pekâlâ, eğer sana canını kurtar. mak için bir çare teklif edersem, — Oh, ne isterseniz söyleyiniz. Bü - tün ömrümce biriktirdiğim altınları isteyiniz. Ben ben zenginim. (Parda. yanm aklma Damvilin sandığı (kasa geldi.) Hepsini size veriyorum. — Paranı istemem. — Öyle ise ne istiyorsunuz söyleyi- niz, istediğiniz her şeye razı oluyorum.! Oh, korkuyorum. Merhamet ediniz! Jilin korkusu o dereceyi bulmuştu! ki, Pardayan onu daha fazla kirkut. mayı tehlikeli buldu. — Haydi merak etme, seni öldür. miyeceğim. Asılmıyacaksın. Fakat bu- tadan bir şartla çıkabilirsin, Son derece sevinen vekilharç: — O şart nedir? diye hağırdı — Marşal dö Damvilin Dam dö Pi.l yenle kızını nereye götürdüğünü hana söyliyeceksin! Jil bitkin gözlerini Pardâya dön - dürdü. — Bana bunu m usoruyorsunuz? Canımı kurtarmağa bedel (o bunu mu öğrenmek İstiyorsunuz? — Evet, görüyorsun ki bunu söy - lemekle kurtulacaksın, Diz çökmüş olan Jil ayağa kalktı, Dişleri biribirlerine çarpan; tirtir tit. riyen bu adam şimdi taş gibi kesilmiş. ti. Metin bir sesle; — Öyle ise beni öldürünüz! Bunu öğrenemiyeceksiniz., dedi. Pardayan sıçradı. Cesaretine gü - venen şövalye bile bu anda son derece korkunç bir hal alan babasının iste - ğine goyun eymekten kendisini ala madı, İhtiyar kurt: — İpi ver! diye homurdandı. Ipi getirmemişlerdi. Fakat Jill ko- lundan tutarak az evvel söylediği çi. vinin altına götürdü. Soğuk bir sesle: yliyecek misin? Sana düşün - mek için bir dakika mühlet veriyo - rum, dedi. Til; — İpi getirmediğinizi görüyorum. Konağın avlusunda bir çöp (arabası vardır, Sizi bu araba ile Sen nehrine ! götürecektim. Boğazmıza bir taş bağ- lamak için arabada bir ip bırakmış - tım. İpi getirip beni buraya asmız. Fa- kat benden bir şey öğrenemezsiniz, ce. babını verdi. — Cehennem Zzebanileri boynunu koparsın herif, seni asmağa kıyamı - yorum, diyerek hançerini çekip: — Bu cesaretin için seni asmıya » cağım, Fakat, eğer söylemiyecek olur. KİL IAN KRALİÇESİ ği 296 — Havada binlerce güzel kadınlar uçu yorlar, Yerlere çiçekler, konfetler atıyorlardı, 299 — Kraliçe: — Mağrur adamlardan hoşlanmam © diyerek tahtından kalktı, PARDAYANLAR san da bir kta canını cehenneme göndereceğim sözlerini söyledi, Vekilharç, ceketini yırtarak : — İşte kalbim, Yalnız ölen bir ada. mın son isteğini yerine getirmek ister seniz, Monsenyör dö Damvile, ken - disine sadık olarak öldüğümü söyle - menizi rica ederim dedi. Her iki Pardayan bu (fedakârlığı takdir ederek hayret içinde kaldılar. Ölmekten o kadar korktuğu halde şim di Damvile sadık kalmak için göğsünü hançere açan vekirharem bu hareketi onlara çok büyük göründü. Birdenbire titreyen bir ses: | — Mösyö dö Pardayan 'dedi. Pardayan başını çevirince, Fıçının arkasından çıkan Jilloyu gördü. — Korkma, senin de sıran gelecek tir. Evvelâ amcan, sonra sen.. Fakat, seni öldürmiyeceğim. Kulaklarını ke.| seğecim. | Sapsarı kesilerek tepeden tırnağa| kadar titriyen Jilli: — Biliyorum. Kulaklarımı kurtar. mak için size bir teklifte bulunaca -| ğım. — Teklifin ne imiş bakalım? — Aradığmız iki kadının nerede ol . duğunun biliyorum, —Sen ha! Mösyö, bu ahmağın söz. lerine inanmayınız, dedi. — Affedersiniz. Bu ahmak O herif kulaklarını pek seviyor. Fakat haksız- bk ediyor. Çünkü kulakları pek çir . kindir. Ne ise, mademki (kulaklarını beğeniyor. Doğrusunu söyliyere bun. Varı kurtaracaktır. Pardayanın elinden - kurtularak yeğeninin üzerine atılan Jil: | — Yalan söylüyor! diye haykırdı.| Fakat Pardayan vekilharem gır. lağından yakalıyarak şövalyeye tes - lim ettiği için Jillonun yanına yaklas, şamadı. Bunun üzerine Jilloya: — Söyle! dedi. Jil: — Bir şey bilmez, yalan söylü- yor diye bağırdı, — Amca, yalan söylemiyorum. A rabayı hazırlamak için emir aldığım ve bu delikanlı ile belâya uğradığım gün bütün bu hileleri bu ihtiyatlı ha. reketler düşüncemi kurcaladılar, Ara- bayt takip ederek her şeyi gördüm. A. İ rabanm nerede durduğunu biliyorum. ! Ve bu Mösyüyü oraya götürebilirim, Şövalye: —Orası neresidir? dedi. — Dühaş sokağı. Hemen Alis dö Lüksün hayali gö - zünün önünde canlanan şövalye: — Lüâhaş sokağı mı? diye hayretini gösterdi. Fakat bü sokakta Alisin evinden baş ka evler de vardı. Mariyyakım nişan « | İesr ilan Alisin, Dük Damvilin mel'un. luk vasıtası olması imkânsızdı. Öyle ise nerede? Şövalye, kadınm haya- tında bir çok karanlık şeyler seziyor. du. Onun için iyice anlamak istedi.: — Haydi bakalım. Doğru (söyle, sokağın neresindedir? diye sordu. Vekilharç Jil bağırdı: — Sus! Alçak! Monsenyör seni as. tırır, parçalatır, kemiklerini Okırar, i işkence çarkına gerdirir. 2 5, bu ev pek çabuk tanınabilir. Traversen sokağının köşesini hasıl & diyor. Bir bahçesi ve bu bahçenin de yeşil bir kapısı vardır. Vekilhartin kudurmuşçasına ba «