yazam: a ela dei Sine kli e ineği al 37 ——— Bu akşam gözler! adetâ görme- den Rabiaya bakarken birdenbi- re, dört sene evvel piysnoya ancak yetişen başım, şimdi piyanonun üs tünden odayı seyrettiğ'nin farkına vardı, ve beklemediğ' bir hakikat keşfetmiş gibi heleranlandı, par- makları kaldı. Piyanistin gözlerindeki tahav- vülü gören Rabianın yanakları da nadide bir eski şarap rengini aldı, uzun kirpikleri parlak gözlerinin üstüne indi, Büyüdüğünü, kadın olduğunu Peregrini'rin birdenbi- re keşfettiğini anlamış, Âdem'in cennet bahçesinde kendini ilk çıp- lak gördüğü zaman duyduğu acaip hicabı duymuştu. Aralarında yıl lar süren sade ve zayri şahsi rabı- ta ilk defa yüreklerine çarpmlı olan bir bağ oluvermişti. Piyanist ellerini dizlerinin üs- tüne koydu. İçinde kirli ayaklar- la mabede giren bir adamın günah hissi hasıl oluvermişti. Gözleriy le Vehbi Dedeyi arad:. Arkasında ayakta buldu. “Bizim çocuk artistin ne kadar büyümüş olduğuna dikkat ettim de biraz şaşırdım.,, dedi. Rabianın büyümesi, hepsinin zihnini dolduran bir mesele oldu- ğunu bu vak'a ortaya çıkardı. Hilmi mahzun ve her zaman- dan daha peltek: “Rabia ablanın aramızda olmı- yacağı günü düşünmek bile iste miyorum. Ne fena âdetlerimiz var,,, Cüce Rakım, Rabianm eteğine yapışmış: “Her halde benden kaçamaz, ben amcasıyım.,, diyordu. Rakımın sevincinin, zaferinin arkasmdaki mâna — cücelik, ucu: belik — Rabianın iç'ne dokunmuş tu, Rakımı omuzuzu dalgın da' gm okşadı. Bu akşam, Rabia, büyümenin hayatı karıştıran, güşleştiren cep- hesini düşünüyordu. Bu kadar alıştığı ve sevdiği muhitten ayrıl. mak biraz güçtü. Fakat neden sr kılıyordu. Kardeş gibi sevdiği Hilmiyi Sabiha hanımın odasında görecekti. Vehbi Dededen kaç- mak mevzuu bahis dsğildi, ondan kaçan hemen hiç kadın yoktu Şevki ile Galibin mevcudiyetleri ile yoklukiarı onca msavi.. O hal- de? Sesi dünyaya meydan okur gibi, yökseldi: “Kaç göç, zenginler için! Ben fıkara bir esnaf parçasıyım, ben bir hafızım, dükkânda, camide, dünyanın erkeğini görüyorum, ni şih Hilmi beyin dostlarından ka: gacak mışım ?,, diyordu. Tevfik, derin bir nefes aldı. Kı- zının erkekten kaçrmıyacağı ona, bir karar almak vaz'fesini yükleti- yordu, Halbuki oau bir şeye ka rar vermek Kadar üzen bir şey (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) yoktu. Esasen şimdiye kadar ken- di ibtiyariyle hiç bir karar alma- muştı. Kız varsın istediği zaman erkekten kaçsım.... Bu akşamdan sonra bir zaman Rabianın zihni Pereyrini ile çok meşgul oldu. Senelerdenberi ona alışmış, bağlanmıştı O, ötekiler- den bambaşka, daha pek canlı bir insandı. Çirkin yüzünün yıldırım sür'atiyle değişmesi, siyah gözle rinin İnsanın yüzünü delip kafa- sının içine bakması, simasındaki karışık çizgilerin #ikündan en ateşli bir heyecana geçmesi... Bun- lar hep ona mahsus seylerdi. Fa- kat Rabia en çok onar ellerini his sederdi. Kendi başt..ı ayrı hayat- ları olan iki mah'âx gibi... Sert, buruşuk, güt parmaklı iki el.. On- ların korkunç bir 4.r'arı varmış gibi Rabia, onlardan hem ürker, hem de onların harsketi yüeğine ekseri çarpmtı veri-ii. Zihni hep bunlarla meşgul olduğu o günler. de Sabiha hanımı şasirtan bir sual sordu: ““Hanrmefendi, *ir Müslüman kızı, bir Hıristiyanlı evlense ne olur?,, “Ne tuhaf sual, kızım. Bir şey olmaz. Çünkü kimse nikâhların: kıymaz, çünkü şeriat bırakmaz; “Fakat, şeriati” dinlemeseler, evlenseler...,, “Mahallel ikisinde taşa tu- tar.,, “Fakat Hıristiyan karısı alan Müslüman erkek yok mu?,, “Erkekler başka... O kadarmı bilemedin mi?,, | (Devamı var) Fransız tiyatrosu HALK OPERETİ öugün matine 16 da Bu akşam 20,30 da BAY - BAYAN HALK OPERETİ Büyük operet Yazanlar; Mahmut Yesari ve Necdet Rüştü. Müzik: Sezai e Seyfeddin Asaf. Gişe gündüz açıktır. Telefon: 41819 Fiyatlar: 25 — 50 — 75 x 100 Loca: 400 — 300 Yakında: TELLİ TURAN HABER AKŞAM POSTASI IDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi |! Posta kutusu : İstanbul 214 Telgrat adresi : istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 24812 idöre veliân ,, : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Senelik 1400Kr. 2700Kr. İLÂN TARİFESİ Ticaret iHAânlarının satın 12,50 Resmi mânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası i tmı getirmiştir. İ ve meraklı bir kalabalık vaktia — HABER — — Akşam postası TD A isitin mii 16 SONTEŞRİN — 1845 o | - İnebolu vapuru faciası | İzmir, 16 — Ulusal Birlik ga- zetesinin yazdığma göre, deniz yolları işletme şefi Zekeriya, İne- bolu vapuru kaptanı Mehmet Ali- ye Mersinden hareket etmeden ev- vel telgraf çekerek, iskelelerdeki bütün yükleri almasını, boş kama- raların da yükl doldurulmasını bil- dirmiştir. Kaptan Mehmet Ali bunu ileri sürerek fazla yük almak mesuliyetini Zekeriyaya yüklemek istemektedir. Fakat Zekeriya dün gece Ege vapurunda telgrafla böyle bir e- mir vermediğini, verdiği emrin Antalyada yük olduğundan ona göre ihtiyatlı davranmasını, ve böyle telgraflar çekilmesinin mu- tad bir şey olduğunu söylediğin - den Mehmet Ali kaptanın bu iddi. asinı reddetmiş olmaktadır. Vapur daha Antalyaya geldiği zaman tamamiyle dolmuş bulunu- yordu. Burada bekliyen daha 250 ton malı görünce tayfalar Antalya li- man reisine baş vurarak vaziyeti söylemişler, liman reisinin kendi- lerini dinlememesi üzerine de: — Sen bizim kefenimizi koltu- ğumuzun altına veriyorsun, demiş- lerdir. Kaptan diyor ki : İnebolu süvarisi Mehmet Ali kaptan da ticaret mahkemesinde şu ifadeyi vermiştir: “ — Pelikan fenerini dönerek| yeni rota alacaktık. Sancak tara rafından sağanak halinde şiddeti! deniz rüzgârı başladı. Gemi iske. leye yattı, su girdi. Bunun üzeri- ne panik oldu. Süküneti temin ve dalgaları başa almak için demirle dim. Yolcular iskeledeki yükleri denize attılar. Gemi bu defa san- cağa yattı. İstikbâl vapuru da is- keleden yaklaşıp toslayınca ka - paklandı. Hâdise rüzgâr ve de - niz şiddetinden ileri geldi. Gemi - nin batacağını yarım saat (önce anladım. “Su makineden ocaklara yaklaşıyor,, dediler. Fazla yalpa vurarak devrilmemek için demir- ledim. Gemi fazla suya battığın- dan tulumbalar işletilemedi. Ma- kine işlemiyordu. Karaya gitsek yalpadan batacaktık. Gemi 15 de- rece meyil yapmıştı. Makine önü- ne su geldiğini söylediler. Makine ağırlaşmıştı. Makineler durduk - tan yarım saat sonra battık. İs - tikbal vapuru batmadan bir kaç dakika önce yaklaştı. Başta kimse yoktu. Halat alınamadı. İstikbal bize toslamasaydı, beş on dakika sonra batacaktık.,, Kurtulan yocular geldiler Diğer taraftan dün gece saat 11 de İzmirden gelen Ege vapuru, fa- cia etrafında tahkikat yapmak ü- zere İzmire gitmiş olan Zekeriya nın başkanlığındaki heyetle İnebo- lu vapuru yolcuları ve müretteba- Yolcu ve mürettebatın aileleri gece yarısı olmasına 1“ ğmets Ga lata rıhtınımı doldurmuştu. Kazazedelerin hemen hepsi yarı hasta ve bitkin bir haldeydi- ler. Buna rağmen hepsini yüzün- de hayata yeniden kavuşan insan larda görülen memnüniyet çizgi- leri okunuyordu. Bir muharririmiz kendilerini vapurda karşılamış, Zakeriya, kur tulan yolcular ve tayfalarla ayr' ayrı konuşmuştur. İşletme direktörü Zekeriya diyor ki: Zekeriya hâdiseyi şu şekilde arı- latmıştır: — Gemi İzmirdeydi, sekiz mil kala, 25 kulaç suya batmıştır. Va- purun ne sebepten dolayı battığı belli değildir. Tahkikat bunu mey- dana çıkaracaktır. Fakat kaza nın gemi delinmek suretiyle oldü- ğu katiyen doğru değildir. Belk! yüklerin fena şekilde istif edilme- si buna sebep olmuştur. Tahkika- tın şimdiye kadarki safhaları kap- tanı da suçlu gösterir vaziyette- dir. Birkaç iskeleden daha malümat istedim. Bunlar geldikten sonra raporumu hazırlıyarak genel di - rektörlüğe vereceğim. Mürettebat anlatıyor Gemi mürettebatından anba:- cı Ahmet, İbrahim, ateşçi Davut, yağcı Recep, kömürcü Ahmet ge- minin batma hâdisesini şu şekil- de anlatmışlardır: — Vapur o derece yük almıştı ki salonlar, boş kamaralar © bile tıkabasa doluydu. Gemide pamuk azdı. Asıl yük buğday, çeltik ve pirinçti. İzmire yaklaştıkça teh- like artmağa başladı. Gemi bir sağa, bir sola yatıyordu. Karı burnu geçtik. Deniz de biraz art- tı. Ve biz daha fazla sallanmağı başladık. Bunun üzerine yolcularla bir likte anbarda ve güvertedeki yük - leri bir taraftan öbür tarafa doğ ru taşımağa başladık. Birinci kaptanla ikinci kaptan da bu sırada kavga ediyorlardı. 'İ- kinci kaptan Besim: — Karaya oturalım, baştan ka- ra edelim. diyordu, birinci kaptan we: -— Sen bana karışamazsm. Bu- rada'âmir benim.. Demir atacağım. diyordu. Geminin ciddi surette tehlikede olduğunu anladığımızdan yolcu lara gizli gizli tahlisiye mantarları dağıttık. Bir miktarmı da denize attık. Kaptanın, istim yoktu sözü katiyen yalandır. Demir attığımız zaman kazanda 130 diblo istire vardı. Nihayet imdat düdüğü çaldı. İstanbula doğru giden İstikbal va- puru dönerek yardıma geldi. Ar- tık gemi batıyor, herkes kendisini denize atıyordu. Biz de bir iki saat denizde yüzdükten, ve birçok yolcuları kurtardıktan sonra İstik- bal vapuruna alındık. Telsiz memuru ne diyor ? Vapurun telsiz memuru Ziya da yarı hasta bir vaziyetteydi. An- cak şu sözleri söyliyebildi: — Görüyorsunuz ya, çok halsi. zim 45 dakika denizde kaldım. Beni mazur görün. Bir şey söyle- meğe takatim yok. Yolcular ne diyorlar? Yolculardan Mustafa Ahmet, Mehmet Hamidi, Osman, Osman Hüsnü, Abdullah, Fatsalr Murat Kâmil, Ramazan Kadir de bu feci hâdiseyi şöyle anlatmışlardır: — Biz gemiye Antalyadan bin- dik. Jandarma hizmetini yapmış, tezkere almıştık. Gemide çok yük vardı. Gemi bir sağa, bir sola ya- tıyordu. Bunun üzerine bize ha: mallık yaptırmağa, ambardaki güvertedeki yükleri bir taraftan bir tarafa taşıtmağa (başladılar. Kara burnu geçtikten sonra buğ- day, pirinç çuvallarını denize at- tık. Karanlık iyice basmıştı. Ba Zımız cankurtaranları takmak is tedi. Kaptan tabanca ile tehdit ederek zorla çıkarttı. Gemi bat- mak üzereyken imdat düdüğü ça- Imdı. Mürettebat ve halkın bir kısmı canlarını kurtarmak için fi- likalardan birine binerek denifi inmek istediler. Fakat kaptan il keserek bunları denize düşür“ Sonra ikinci olarak indirilen kapa kendisi binerek gitti. Bu sırada gemi evvelâ sola © ru eğildi, sonra sağa doğru € rek battı. Biz de denize döküldü” Güç belâ canımızı kurtarabi Tİ İzmirde bize çok iyi baktılar., Yunan Kralı Pariste karşılandı) Atinaya gelmekte olan Yunan * lı Pariste cumur başkanı ve Jık mümessilleri tarafından veri Eski bir eser bulundu — | Süleymaniyede | Mollaşemseddin mahallesinde bulunan yer eski | bir mabet midir? Süleymaniyede Molla 5 tin mahallesinde kanalizasyon i toprak kazılırken büyük bir mer merdiven, sütun kaidesi bir mezar bulunmuştur. “gi İki gün evvel de bir vazo ” | . »i lunmuştu. Bu eserler müzeler #* | işleri memuru Necdet tarafınd a yerinde tetkik edilmiştir. N. bu eserler hakkında bir muhaf” £ rimize demiştir ki: ij “ — Bulunan merdivenlerin €* bir mabedin methaline ait olm” muhtemeldir. Nitekim bunun metre ötesinde bulunan eski z kalın bir duvar da bu zannı vetlendirmektedir. Bulunan 64” lerde yazı ai hs” gi devre ait olduğunu kestirem?” Asıl mütehassısların tetkikindi | sonra bu nokta aydınlanacakt!f”, Cürmü meşhut Sivil memur Bay#” | Fütuhat rüşvet | alırken yakalandı İzmir, 15 — ga ar törlüğü sivil memurlardan yan Fütuhat Alsancakta ii tebaasından dö Poladan yi san'atler kanunu haricinde #89” tine devammı temin ettir: söyliyerek para alırken di hut halinde yakalanmış, yeni çektirilmiştir. Zehirli gazlerde” d korunma komisyo".. Zehirli gazlardan korunms — birlerini alacak olan ki dün İstanbul kaymakamların"? iştirakiyle bir toplantı ar Bu toplantıda, ka leri MT mıntakaları içindeki ve sığınak olabilecek yerleri pit ederek gelecek toplantıY# : dar birer liste halinde hazırla. ları kararlaşmıştır. mm ye kın gaz tehlikelerinden ini gö runmaları lâzım geleceğini! > ren birde broşür hazır Yakında halka dağıtılacak". “ Tavuk kuluçEt i makinesi alırı0! de? e li Dört yüzlük bir tavuk makinesi ana makinesi v€ ei atını satn almak isterim ların ve son fiyatın Kurun Mi ri memurluğuna mektupla P ei di meleri,