214 — Jorj güçbeli Jessiyi bir mağaraya gö - türdü. Ölürsek de beraber öleceğiz diyordu. 217 — Şeffaf kanatlı güzel insanlar onlara yi. yecek verdiler, li NE Nİ KRALİÇESİ istediğini onlara anlat: 338 PARDAYANLAR kendisine getirilmesini şiddetle emret) ti. İkincisi: Hemen o akşam, Pariste bulunan bir çok aziz heykelleri Yin da kiliseler için hediye istenmemesini ilân eden tellâllar çıkarıldı. Üçüncüsü: Sen Antuvan sokağın - daki attar dükkânı sahibine dükkâ - nın levhasını değiştirmesini ve aksi| takdirde dükkânı kapanacağı emro - Tundu. Birinci emir hükümsüz kaldı. Çün kü bütün araştırmalara rağmen ne Brizar nede Lâruşet obulunabildi. Kral bundan dolayı kızarak polis mü dürünü azletti. Üçüncü emir derhal yapıldı. Attara| emri bildiren zabit emrin kendi önün -| de yerine getirilmesini istedi. Bir bo - yacı çağırarak ik Hipokrat, ke.| Timeleri silindi. Boyatı: — Bunun üerine ne yazayım? diy sordu. Tacir alaylı alaylı gülerek: | — Mademki dükkânrmın İevhasini değiştirmekliğim lâzım, öyle ise “Bü. yük Sen Antuvan,, yazınız, dedi. Zabıt de bunu kabul ederek kra - hn da hoşuna gideceğini söyledi. İşte bu suretle, kralın emri tama men tersine bir tarzda yerine getirile. rek levha ondan sonra öylece kaldi Brizar ile Lâruşetin aranmasından| Pariste kimsenin haberi olmadığı gi. bi bu değişiklikten de mahallede kim) senin malümatt olmamıştı. Fakat, Paris içinde kiliseler için hediye istenmemesi hakkındaki kralın ikinci emri müthiş bir dedikoduya se- bep oldu. Bütün kiliselerde papazlar ateş püskürdüler, Hattâ tellarlardan birisi taşa tutuldu ve bir başka a Sen nehrine atıldı. İşte bu suretle de, Şövalye dö Par- dayan babasının emrine bir kere daha itaat etmiyerek, farkında olmadan bir çok mühim vakalara sebep olmuştu. —İl e PİPONUN BİR HIRSIZLIĞI Baba oğul Debarre sokağını ter . kettikten sonra Sen nehri kenarında gezinerek nerede o gizleneceklerini ve ne yapacaklarını konuştular. Bu su - retle hem dolaşarak hem de konuşa - rak nehrin kıyısını takip edip gemici. lerin devam ettikleri bir meyhaneye vardılar, alye meyhaneyi görünce; Karnım aç! dedi. Babası da: — Ben de susuzluktan o bayılıyo . rum, Haydi içeri girelim, o sözlerile karşılık verdi. Fakat meyhanenin kapısına doğ - ru giderlerken birdenbire durdular , Babası: — Bir omlet ile bir şişe şarabı öde. yecek kadar paran vardır sanırım. de. di Şövalye ceplerini arıyarak bir pulu bile bulunmadığını söyledi. İhtiyar kurt: — Ben de bütün paraları Katuya verdim. Ah, ama da biçimsiz bir iş yaptım, dedi. — Katu bizim hayatımızı kurtar - dığı için buna acınmağa hakkımız yok tur, — Ben de aksini söylemiyorum. Fa kat açlıktan ve sususzluktan ölürsek o da bizi büyük hir şeyden kurtarmış olmıyacak! Yki adam içlerini çekerek Omey. 215 — Bu hararet ne? Ne oluyor? Yoksa rü « yamı görüyorüm? 218 — Jorj çatlamış dudaklarını göslererek sü ağa çalıştı. 216 — Birdenbire mağarada güzel bir erkekle güzel bir kadın belirdi. 219 — Kadın bunu anladı, Ve Jorja arkasın * dan gelmesini işaret etti, Kulağını duvara dayad” PARDAYANLAR 339 haneden uzaklaştıltr. Yeisli ve ses siz bir tavırla nehrin boyunu takip et meğe başladılar. Arkalarında bir hırıltı duydukları ve bacaklarının arasına bir şeyin yu. varlandığını hissettikleri zaman zihin, lerin darmadağımıktı. Bu gelen Pipo idi. Pipo o sahibine yetişmek için hem koşuyor Ohem de kısılmış çeneleri arasından hırıldıyor da, Böylece hırıldayan bir köpek ağzın da bulunan bir şeye kimsenin ilişme - mesini anlatmak ister, Hakikaten sadık Pipo sahibini a -| dım adim takip etmiş, Sen Antuvan sokağmdaki kavgada bulunmuş, hat. tâ birkaç kişiyi sırmış ve sonra Mari 'Tuşenin kapısı önünde şövalye içeri girince uaznıp yatmıştı. Nihayet, sa - hibi buradan çıkınca tekrar takibe ko. yulmuş ve yolda, şövalyenin babasına dediği gibi, o da kendi kendisine: — Karnım aç! demişti. Pipo kendi köpek aklile düşünerek: — Madem ki karnım açtır, bir şey yemeğe mecburum! kararını verdi. İşte bu kararına uyarak, köpek hem sahibini takip ediyor, hem de yi . yecek bir şey bulabilmek için sağına solüna bakınıyordu. Çünkü karnı aç. tı, Yolda rastladığı bir çok süprüntü yığmlarına burnunu soktuysa da yi. yecek bir şey bulamadı, Bunlara ha. karet dolu bir bakış fırlattı. Pipo sıkıntısmdan esniyerek acaba açlıktan ölecek miyim? diye düşünür ken birdenbire kuyruğunu dikip hur - nunun ucunu yana eevirdi ve durdu. Bu sırada baba ile oğul yollarına devam edip Sen nehri sahiline doğru! sağa sapıyorlardı. Köpek de bir do. muz kasabı dükkünmin önünde du. rüyordu. Bu dükkânda nefisdo- muz pastırmaları asılı idi, Pipo gözucuyla bu pastırmalardan en geridekini gözüne kestirerek : —İşte işime yarıyacak bir par - ça! Bunu her halde almalıyım! diye düşünüyordu. Pipo, hırsız olduğundan, öyle boş hülyalarla vakit kaybedecek köpek - lerden değildi. ! Gayet uslu ve namuslu bir tavır 2 larak yavaşça dükkâna girdi. Dük « künm iç tarafında oturan kasap: — Ne kadar da güzel bir köpek! derken birdenbire yerdinden fırlaya « rak; — Hırsızı tutun! diye bağırmağs başladı. Boşuna zahmet ve gürültü! Köpek çoktan uzaklaşmış ve var o kuvvetini bacaklarına vermişti. Kasap: — En nefis bir domuz pastırmasın! çaldı. Ah sefil köpek! diye barbar ba giriyordu. Hakikaten kasap çok da mübalağt etmemişti. Çünkü bu pastırma olduk- ça büyük bir parçaydı. Birkaç dakika zarfında o Pipo şö” valyeye yetişerek bacaklarının ara * sına sokuldu. Sonra artık sahibini kay betmiyeceğinden emin olarak kumla- rin Üzerine uzanıp pastırmayı yeme! istedi. Fakat ihtiyar Pardayan bunu göre rek hemen köpeğin üzerine atılıp do * müz pastırmasını yakaladı. Pipo ons hayretle bakarken ihtiyar Kurt: — Bu sabah sana Kızarmış bir tav» şan parçası vermiştim. Sen de bu P3*