LI İÇESİ Ağ 115 — Yolcular büyük zahmetlerle kayaları tır” maniyorlar. 118 — Jorj izahat veriyordu: — Bunlar Tufan, dan evvel yaşamış hayvanların cinsindendir. İşte 10 metre boyunda bir kertenkele... hayvan... 270 PARDAYANLAR — Buna şaşıyor (musunuz? Bunu düşündüğüm zaman, hattâ dünden - beri bir an bile aklımdan çıkarmıya - rak, yalnız hayret etmekle kalmıyo - rum. Adeta sersem, budala, deli ol - dum. Bu adam haytımı elinde tutu - yordu. Onun için serbest obrakmağa mecbur kaldım, dedi, — Sakin olunuz azizim Kitalan. Her geyi baştan sonuna kadar < anlatınız. Eğer bu delikanlı sandığım ise mesele söylediğiniz kadar mühim (değildir. Kitalan donmuş gözlerini ötede beride dolaştırarak: — Tanrı size kolaylık versin! dedi. Ve Bastilde geçen meseleyi o anlattı. Sözünü: — Siz bu hususta şimdi ne düşü - nuyorsunuz? cümlesiyle bitirdi. — Bu, fevkalâde bir şeydir. Her - halde bu delikanlıyı kendimize çek . meliyiz. Bunu da banâ bırakın. — Kendisini tanıyor musunuz? — Hayır, fakat onu çok yakından tanıyan bir adamım var ki bu kâfi - dir. Haydi gidiniz azizim (Kitalan. Merak etmeyiniz, tehlike baş göste - rirse Gize haber veririm. Lâkin hiç bir tehlike olmıyacak ve delikanlı bu. gün, yarın bizim elimizde bulunacak - tır. —Sakinliğiniz heyecanımı yatıştı- xıyor. Rahat rahat nefes almağa baş - leyorum. Bu haşarı çocuk bir kere e- Jimize geçerse onu doğru bana gönde- tulamaz bilirsiniz ki Bastilde çok mü. kemmel hücreler vardır. — Merak etmeyiniz. Yarın bu genç Pardayanı ell ayağı bağlı olarak size gönderirim. Bununla beraber ondan İstifade etmek mümkün İse kendi i - gimizde de kullanırız. Kitalan tekrar esrarengiz bir su - reite arabaya binerek daha içi rahat olarak gitti, Tam bu anda ihtiyar Pardayan da odasına girerek kendi elbiselerini giy- di ve Didyeyi de acele giydirdi. — Olan biteni kimseye söylemezsen sana yüz Ekü var. Eğer ağzını açıp kimseye bir kelime söylersen karnına bir hançer saplar ve seni gebertirim. Şimdi bunlardan birisini seç! dedi. Bu suretle kendisine bir şey ol « madan Pardayanın elinden kurtulan Didye: ” — Elbette yüz Ekü daha iyidir. di. yerek elini torbaya sokup parayı aldı. — Haydi, şimdi git ve uyandığımı vekilharca haber ver. Ne duruyorsun. çabuk olsana ahmak! — Başüstüne, başüstüne oMösyöl, Hemen şimdi haber vereceğim. Pardayan bir koltuğa oturarak a- yaklarını uzattı., ve bardağına su ko - yup sanki onu içmekle meşgulmuş gibi görünerek işin sonunu beklemeğe başlar, Dolamhaçlı küçük merdivenin önün de duyduğu şey düşüncesini tamamen değiştirmişti. Okuyucularımız, Parda- yanım Marşal ile Kitalan arasında ge. çen konuşmanın en mühim kısımları- nı duyduğunu anlamışlardır. Konakta araştırma yapmaktaki riniz. Bu sefer artık elimizden kur .| 9öKSMdm unutmuştu. O konakta, Marşalım kendisinden gizlemek istediği bir adamın bulunup bulunmadığını anlamak istemişti, Ar. tık bu ona vız geliyordu. Oğlunun teh. like içinde bulunması ona her şeyi w nuttarmuştu. Şimdi bunları ona der » hal haber vermek lâzımdı. 119 — .. 12 metre boyunda triseratops denilen 117 — Önlerine gövdeleri mermer gibi beyaz ve uzun ağaçlardan mürekkep bir orman çıktı. Yal, 120 — .. Bu da Pedokesarus denilen müthiş hay” PARDAYANTAR ul İşte Pardayan, Marşalın ihtiyatın. dan çok tesadüfün yardımiyle konak- ta Jan dö Piyenle kızının mahpus bu - lunduklarını bu suretle öğrenemedi. Acaba bunu öğrenmiş olaydı Janı kurtarmağa kalkışacak mı İdi, Maksadımız domanımızın kahra - mannalrını üstnomal bir halde göster- mek olmadığı için bu hususta tereddüt ederiz. Aslımda bu ihtiyar Pardayan ney - di? Bir serseri! Ömründe ahlâk ve ter biye namına bir şeyle karşılaşmamış. tı. İyiyi kötüden ayırmıyorsa da bunu içgüdü (sevkitabit) ile yapıyordu. Gerçi Marjanside bir yüksek kalp lilik göstermişti, fakat Okimbilir, bu anda belki de yalnız katılaşan kalbin- de bir ân için doğan bir merhametle hareket etmişti. Her neyse, ihtiyar Pardayanın oğ. luwu pek fazla osevdiğini de şurada söyliyelim. Oğlunun Bastilin en müthiş bir zin danına atılacağını oduyduğu zaman duyduğu acıyı bir çok küfür savur - mak ve bir bardak dolusu şarap iç - mekle gidermeğe çalıştı. Nihayet şu kararı verdi; — Hemen konaktan çıkarak Devi - niyere gideceğim. Dışarı çıkmama kim mâni olmak isterse dinim hakkı için öldüreceğim. Sonra, alt tarafı kolay. Bunun üzerine, kılıcını © kuşandı. Tam çıkmak üzere iken Damvil içeriye girdi. — Nasıl bakalım, iyice uyuyabildin; mi? Bu gece için hazır mısm Mösyö! Pardayan? — Monsenyör, halimden tamamen haber aldığımızı görüyorum. Her şeyi Iyice gören uşaklarınız var. Marşal hafifçe kızararak: — Hakikat çok basittir, Kendim gelip sizi görecektim. Fakat uyuduğu- nuzu söyledikleri için rahatsız etmek istemedim. Yalnız uyanınca bana ha » ber vermelerini tenbih ettim. . Çünkü sizi acele görmek istiyordum. dedi. — Bu aceleden dolayı ben de mem. nun oldum. Her neyse, artık iki üç gün uyumıyacak kadar dinlendim ve uyudum. — O kadar bllyük bir şey istemem. Geceyarısı her şey bitecektir, — O saatten sonra, artık serbest bu lunacağım değil mi?. — Rüzgâr gibi serbest! İstediğiniz yere gidebilirsiniz. Burada bulundu « ğunuz müddet bu oda sizindir. Kalkı « şacağımız iş uzıyacak ve belki biraz tehlikeli olacaktır. Onün için ne ka dar kalahalık olursak o kadar iyidir. Ha, aklıma geldi, bir (o delikanlıdan, oğlunuzdan bahsetmiştiniz değil mi? Pardayan titriyerek : — Evet Monsenyör! dedi. — Bu çocuğun icabında kılıç kullanabileceğini umuyor musun? — O0vo.. Ru hususta çok ustadır. — Öyle ise, onu bana yarın muhak- kak getir, Nerede oturuyor? — Sen Jeneviyev dağı tarafında, — Bu da çok tuhaf... Galiba oğlu « nuz papas veya doktor olmak İstiyor? — Hayır, fakat hepsi: meyhaneye devam eden, ayaş, kavgacı, şakacı ve geveze olan talebelerle beraber gez . meği çok sever. — Pekâlâ! Öyle ise bu delikanlıya güvenebilirim değil mi? — Bana güvendiğiniz gibi Monsen- yör. Marşal odadan çıktı. Pardayan kilremı belinden çıkara « rak; “