MAKEDONYA İhtilal Komitesi Balkanları ölüm isede ve pusu yeri haline getirmiş olan teşkilâtı içyüzü 3 " Tefrika No©i Garvanoff Ulah kaçakçısına paranın mütebaki kısmını vererek melinitleri almak suretile suikast-! lerin önüne geçilebileceğini san - mıştı. Bu darbe “Gemiciler,, e çok ağırdı ve onları dehşetli bir suret- te kızdırdı. Deltçeff onları yatış - ırmağa muvaffak oldu. Nede olsa uçurucu “maddeden ellerinde yetecek kadar vardı. Bu, bildiğimiz gibi yüz kilo idi. Bulga-! ristan taş ocaklarından da altmış kilo kadar daha çaldılar. Bulgaryadan gelen mal Nobel- in yaptığı dinamitti. Mösyö No - belin dinamitini Sofyadan Selâni- ğe taşımakta çok güçlük çektiler. Önce Şark ekspresinin vagonlile - rinde çalışan Makedonyalı bir gen- ci kullandılar. Sofya istasyonunun! abdesthanesindeki sandığa içinde beş kilo dinamit olan bir kemer bırakılacaktı. Makedonyalı genç bunu alarak hemen kuşak gibi be -| line saracaktı. İstanbulda istas -| yondan üniformasile çıkarak ke -' meri Beyoğlunda Pale Kristal kah vesine götürecek, orada eskiden Sofyada Kafe Battenbergde bu - lunmuş olan Çekoslovakyalı bir dansöze verecekti, Bu dansöz Sofyada bir altin! istavrozla birlikte eşyasından öte- beri bırakmıştı: Kadmın yapacağı hizmete mukabil “Gemiciler,, ona eşyalarmı verecekti. İşte altmış kilo dinamitin hepsi İstanbula bu| suretle taşındı. .. z:Şimdi-bümi Selâniğe götürmek lâtımdı. Bu iş çok daha kolaydı.) Arada geçilecek yabancı ülke smı- rı yoktu. Ortzeto İstanbula gelerek! bir çok sardalya balığı aldı. Bun - ları fıçılara yerleştirdi aralara da dinamitleri gizledi. Sardalya! balıkları kazasız belâsız Selâniğe vardılar. ğimdi gemicilerin ellerinde yüz kil8 Belçika meliniti ve altmış ki- ls Nobel dinamiti vardı. Delikan - lar kendilerini alçakça bir hile ile aldatarak ellerinden dinamit - “ini almış olan Garvanoffa gi - i atıp tuttular ve şimdi bütün bombalıyacaklarını bağı çağıra söylediler, Genç tedhiş- gilörin üstünde büyük nüfuzu olan Getse, Dzltçef hareketlerini biraz gozikfirmeleri için yalvardı dur. du. © yaz yapılacak olan urumi! isin için yolda bir çok tüfekler geliyordu. Suikastten sonra Türk - lerin çok sıkı tedbirler almaların - dan ve bu yüzden memlekete tü -| fekiyrin kaçırılamıyacağından kor kulusdu. Deltçeff “Gemiciler, i| büsbütün kandrabilmek için elle-| rine iki yüz elli tane altın koydu.| 1903 Martmda Selânik beledi-| yesi kanalizasyon boruları için 80-| kakları kazmağa başladı. Gemici- lerin de yeraltı geçitleri meydana çıkacak diye ödleri patladı. : Ne yazık ki şehir amelesi kanalizas - yon künkleri için ancak iki metre derinliğinde çukur kazdılar hal - buki tünel bunun iki misli derin likte idi. Bü korkuyu atlattıktan bir kaç gün sonra ise Avrupa gazetelerin de Makedonya ihtilâleılarınm Av rTupâ menafiine karşı geniş mik « yasta sujkastler hazırlamakta ol - dukları bavadisleri okundu. Bu * nün neticesinde de Türkler banka: Yazan: Stoyan Kristof da ve diğer binalarda nöbetçileri giftleştirdiler, Asiler büyük plânlarınm büs bütün suya düşmesi korkusile fena halde titizleşiyorlardı. Bu sıralar da Damyan Grueff sürgünden Se- lâniğe döndü. O da plândan vaz “ geçmeleri için gemicilere yalvar - dı; Türklerin mukabil tedbirler a- larak Vmro'nun bütün teşebbüş * lerine engel olmalarmdan korku « yordu. Onları kandıramayınca hiç olmazsa teşebbüslerini (isyandan sonraya bırakmaları, eğer kitle ha- linde isyana muvaffak olmadığı takdirde bunu bir Avrupa devle - tine zarar verecek tarzda tatbik etmeleri için çok yalvardı. Bütün bu yalvarmalar boştu. Çocuklar Nuh diyor da peygam - ber demiyordu. Tam beş yıl bu za man: beklemişlerdi. Eğer az daha bekliyecek olurlarsa fırsatları ellerinden kaçıracaklarmdan kor « kuyorlardı. Bundan başka topra - ğın derinliklerinde duran Bay No- belin dinamiklerinin rütubetten bozulmak ihtimali vardı. Cinayette onların da hükümet memurları tarafından yakalana - rak suç ortağı sayılmamaları için Selânikten çıkıp gitmelerini Vmro elebaşılarma söylediler. Grueff | Manastıra kaçmak suretiyle ken - dini istikbaldeki isyan için kur - tardr. Garvanoff ise Selânikte kaldı. Suikastlere mâni olmak için elin- den geleni yapmış olan bu adamın yakalanarak müebbet küreğe mah| küm edilmesi kaderin tuhaf bir! cilvesiydi. Tethişçiler şimdi işe başlamağa hazırdılar. Ancak mühim, hem de gok canlı bir mesele daha kalmış- tı: Suikastlerde kaçarak kendile- rini kurtarmağa uğraşmalı mı, yoksa hepsi birden ölmeli miydi - ler? Bu noktayı kararlaştırmak için şehrin dışmda “Pyrgi,, denilen bir, yerde toplandılar. Ulusal ihtilâl! teşkilâtınım arzuları hilâfma ve | hiç kimseye danışmadan şehri kun| dakladıktan, bu müthiş ci- nayetlerinden #onra Oyaşamağa hakları var mıydı, yoksa kendi el- leriyle yaktıkları ateşlerin alevle - rinde mahvolmak vazifeleri değil miydi? Bu korkunç müzakerede reyler ittifak edemedi. Bazıları içlerinde hâlâ yaşamakta olan Şateff de da| hil, vazifelerinin sadece Selânik suikastleriyle bitmiş sayılamıya - cağımr, binaenaleyh kendilerini ö- lüme mahküm etmekte mâna ol - madığı söylediler. Fakat “Kap - tan, ında bulunduğu ekseriyet tarafı bu işte kendilerini de feda | etmek lâzımgeldiğine karar verdi. Yaşamak demek kahramanca yap! mış oldukları bir işin azametini, lekelemek demekti. Bütün çevre - lerine ölüm tohumları saçtıktan sonra kendilerinin yaşaması al - çaklık sayılırdı. İşte bunun için hep birlikte ölmeğe karar verdi « ler, Hayatlarını böylece kararlaştır- dıktan sonra, Paskalya tatillerini müteakip hemen ise başlamağa karar verdiler. İşe Selânik lima - nmda ecnebi vapurlarından birini dinamitlemekle başlıyacaklardı. Limana İngiliz, İtalyan, Rus, Fran; sız, Avusturya, Belçika ve Alman ka AZI dihasiz Türk kızı Neclâyı kaçıran adamın azılı bir haydut olduğu ve milyoner Hopkinsi öldürerek, onun adiyle Avrupa seyahatine çıktığı anlaşılmıştır ! — Sana yakında bin değil, bel-| ki on bin dolar vereceğim. Yalnız! hiçbir gün benden ayrılmayı ha - tırından geçirmemelisin! — Bunu sen yaparsın amma.. ben yapamam. Bizi zaten hâdise ler biribirimize bağlamıştır. — Oh... O meş'um geceyi bana nerden hatırlatın, Jüli! O ne sr- kıntılı, ne korkunç bir geceydi. E- ğer sen yanımda olmasaydın, o gece ben hiç şüphe yok ki yakayı eleverecektim. — Onu nasıl boğduğunu düşün dükçe benim de tüylerim ürperi - yor! Hopkins çok cılız ve kuv - vetsiz bir adammış. Ben onu kuv- vetli bir sporcu sanırdım. — Ben de öyle, Jüli! Ben de © nu demir bilekli bir adam sanı * yordum. Zaten böyle sandığım içindir ki bir hamlede boynuna sarılmıştım. Onu öldürmeğe hiç de niyetim yoktu. — Ben sana yardım etmesey i dim, sen enu kolay kolay öldüre" mezdin! Çünkü o yere yuvarla - nınca silâhına sarılmıştı. Ben ar- kadan kollarını tuttum. Sen de boğdun!... — Yata binerken kendimder çok korkuyordum, Jüli! Seni ya *|" nımda görmek istedim. Eğer sen yatta benimle oirlikte olsaydın. ben bu kadar kısa zamanda dön- miyecektim. — Polis hâlâ (milyoner Hop - kins) in katilini aramakla meş * gul. Yatı nezaret altına almışlar Dün birinci limandan geçerken gördüm... O yatı İspanyada bir zengine satıp isini kaybetmeyişi- ne şaşıyorum. — Seni bir daha nereden gö - recektim? — Bana Madritten bir mektup yazardın... Hemen kalkıp gelir dim. Avrupa #ı yaşardık. — Burada bir tehlike mi sezi - yorsun? — Hayır. Fakat, içimde bir senileri uğruyordu. Bu bayrak - lardan birisini seçmeden evvel, Makedonya meselesinin lehinde o lan bir diplomata danıştılar. Bu adam gemicilere, Makedon- ya işinde en çok alâka gösteren fakat statükoyu değiştirmemek is tedikleri için bu işte hiçbir teşeb - büşs yapmıyacak olan develetlerin Rusya ile Avusturya olduğunu söyledi. İngiltere de işte alâkadardı, fa- kat tam o sıralarda müttefiki ol - madığı için cezri müdahalelerde bulunması ihtimali yoktu, Alman- yanm ekonomik mnfaatlerini teh dit etmekten hiçbir şey çıkmazdı. Çünkü Almanya Türkiyenin en kuvvetli dostuydu. İşte bunun için bu memleketle- rin bayrağını taşıyan vapurlar 's-| kartaya çıkarıldı. Geriye Fransa, | İtalya ve küçücük Belçika kalı J yordu. Gemiciler Fransanın Ma - kedonya için büyük işler görebile- ceğini, çünkü kendisiyle birlikte şüphe var: Günün birinde Mister Hopkinsiti hesabını bizden sora. caklar gibi... Korkuyorum. — Hiç korkma, Jüli! Parker yaşadıkça, sen hiçbir tehlike ile karşılaşmıyacaksın! Yakında zen gin olacağımızı umuyorum. On beş gün daha sabredelim. —Halâ İstanbuldan müspet bir cevap gelmedi mi? İri boylu adamın gözleri, bulut- lar arasında ışıldıyan iki korkunç yıldız gibi yanıyordu: — Hayır. Daha cevap gelme - di. Fakat, paşanın kızı çok umu- yor... Babasından beklediğimiz paranm yakında gelmesi muhte - meldir. Parayı alınca Kanadaya SEVIŞIIZ, — Pasaportları yaptırdın mı? — Çoktan hazırladım. Kana -| 'dada ne yapacağımızı, nereye gi- deceğimizi düşünürüz. — Türk kızı, seni hâlâ milyo - ner Hopkins diye tanıyor, değil mi? — Evet. Benim milyoner oldu ğuma inanmasa bile, adımın Hop| kins olduğunda şüphesi yoktur. Onu serbest bıraktığımız gün, biz de Nevyorktan kaçmış olmalıyız. “Jüli bir viski daha içerek. iri boylu adamin kulağına uzandı: — Tomdan emin misin? — Kendimden çok ona itima dım vardır. Niçin sördun? — Senin (Milyoner Hopkins) rolünü oynıyarık yatla Avrupaya seyahate çıktığını o da biliyor da. — Ondan hiçbir sırrımı sakla- mağa lüzum görmem. Eğer dün - yada onun gibi bir arkadaşa daha malik olsaydım, Amerikayı par mağımda oynat.rdım. —O kadar eminsin demek on* dan?... — Çek. — Ne olur, ne olmaz... Türki - yedeki paşadari paraları alırsak, Tomu da ortadan kaldıralım. Ben üç rakkamından hiç hoşlanmam. hareket etmesi için Rusyayı sü - rükliyebileceğini düşündüler. Böy lece Fransa seçildi. x 28 Nisan sabahı Mesajeri Mari- tim kumpanyasının Gudelküivir gemisi İstanbula yolcu almak üze- re Selânik İlmanma girdi. Pavel Şateff, gemiye Yorgi Manasseff adiyle ve birinci sınıf yolcu olarak girdi. Bavulları mu- ayene eden jandarma elini gömlek ve çamaşırların arasında gezdir - dikten sonra delikanlıya geçmesi için işaret etti. Eğer jandarma bavulu eline a - İsp ne kadar ağır olduğunu şöyle bir muayene etmiş olsaydı, yarım saat sonra Selânik limantnı sars - mış olan gök gürültüsünü andırır patlama hiç de yukubulmazdı;| günkü bavulun dış kapakları içine tam on bir kilo Belçika dinamiti| dikilmişti, (Devamı var) Böyle sonu kanla biten oyunları bir veya iki kişilen fazlasının bil: mesi tehlikelidir. Üçüncü şahsı yok etmek bizim için daha kârlı olur! — Fena fikir değil! Bunu son ra düşünürüz, — Bu çece nerde kalacaksın? — Brondway'da üçüncü cxd - dede Kaliforniya otelinde. — Tomun evine neden gitmi - yorsun? — Etraftaki evlerden şüphelen mesinler diye, geceyarısından sonra oraya gitmeyi doğru bul » muyorum. * — Kaliforniya otelinden emini misin? — Hiçbir tehlike yok. Uşak - ! ların hepsi otel sahipleriyle o kas dar iyi uyuşmuşlar ki... Gözleri - nin önünde adam soysan, başları- nı çevirip geçiyorlar!... — Fena değil! Fakat, sık sık © tel değiştirmek daha faydalı olar sanıyorum. İstersen bu geceyi be- nim odamda bislikte geçirelim. — Buda fena değil. Otele ya” rın gece giderim. “. Macestik lokantasından gece * çıkarak, YO) yertei pansiyona gelmişlerdi. Okuyucularımız bu fasılda adı geçen Parker'in kim olduğunu el- bette anlamışlardır. Parker, hakiki milyoner Hop - kins'i öldürdükten sonra — ken disinin şahsan ona çok benzeme sinden istifade ederek — Hop - kins rolünü oynamış ve milyone * rin yeni satın aidığı yatla Avru - pa seyahatine çıkmıştı. Hakiki Hopkinsi zaten yat mü- rettebatı uzaktın bir kere gör müştü. Milyoner Hopkins bekâr bir adamdı. Nevyorkta onun bo ; Zulduğunu ilk günlerde kimse an- lamamıştı bile. Parker seyahatten döndükten sonra, milyoner Hopkins'in meg * hül bir adam tarafından boğula - rak öldürüldüğü zabıtaca haber alınmış, ve o günden itibaren ka- tilin izi aranmağa başlanmıştı. Parker sevgilisinin odasına gir" diği zaman çok heyecanlıydı. Sanki o gece başına bir felâket gelecekmiş, yahut ensesine bir p9 lis «li uzanacakmıış gibi, içinde bir ürperme ve korku vardı. Jüli, Parkerin çekindiğini gör - dü: — Neden korkuyorsun? Polis seni aramıyor ki... Hopkinsin ba; tli henüz şk) Parker, sevg “sinin yatağına u* zandı: — Makiyajli gezmekten usan - dım, Jüli! Yat mürettebatı, be * nim, hakiki Hopkinse ne kadaf çok benzediğimi elbette zabıtaya söylemişlerdir. Polis. milyoner Hopkinse benziyen ne kadar a * dam varsa, hepsini tevkif ediyor! sorguya çekiyor. Makiyajsiz ge — zertem, hiç şüphe yok ki beni de yakalıyacaklar (Devamı var) Yarısı