20 TLE'TEŞRIN — 1985 HABER — Akşam Postası İNEK TEYZENİN MİRASI bozuk mete. Sepete Senemi siklet!e şimdi Iscağız ama Kbimecaksim ? ( zarar yok, Yakında ör/ara yeğişmezsek Bomonti şişe birası MÜŞTERİLERİNE Bomonti Şirketi Istanbul şişe birası müşterileri arasında 1935 senesi yaz ayları için: Bir müsabaka tertip etmiştir Her şişede etiketin altında numaralı bir kâğıd vardır, Bu numa- il da her ay nihayetinde bir noterin kontrolu altında müsabaka yapılacaktır Verilecek primler 100, 60 ve 30 liradır Müsabakada kazanan numaralar her aym beşinde gazetelerle ilân edilecektir. Kazananlar aym yirmisine kadar Şirkete müracaat etmelidirler Şirket, dükkânlarda ve lokanta larda numarasız şişe kabul et- memelerini ve şişelerin üzerlerind eki numara kâğıdlarmı muha. faza etmelerini sayın müşterilerinden rica eder. rayı alanlar arasın Pek yakında piyasaya çıkacaktır. ilk okuma Beşinci sınıf için çıktı Tevzi merkezi - VAKIT yurdu. İstanbul Ankara caddesi: Tel, 2437 Diş hekimi Ratip Türkoğlu Ankara caddesi Mesarret oteli Karşısı numrara (88) Mevcut bıçakların en mükemmelidir. Halis İsveç çeliğinden (yapılan bu bıcak gayet İnce olduğundan ci bozmaz ve çok rahat 20 . 30 defa tıraş yapar. Perakende fiyatı: tanesi 5, 10 tanelik kutuları 40 kuruştur. Toptan alanlara ayrıca iskonto yapılır. Deposu: Beş Mü , i i : taş, Ortabahçe caddesi 10 No. da Kemal, İtriyat. Telefon: 40817 Es iğ i Beyazıtda köşebaşında “JALE, Tayyare piyango gişesinden bilet Alanlara bir paket (Kemal Tıraş Bıçağı) hediye edilecektir. ©“ e Kemal traş bıçağ 2 PARDAYANLAR kapı açıldı. Bir gün evvel kapmn önünde kavga ettiği isviçreli uşak içeriye girerek bir saniye kadar hayret içinden kımıldanmadan dur . du, Şunu da söyliyeyim ki Marşal Şö.: valyenin konakta bulunduğunu kimse. ye haber vermemiş olduğu gibi çılgın. casma gittiği zaman da dünyada bir) Pardayanm bulunduğunu > tamamen) unutmuştu. İsviçreli uşağın konağa girdiğini görmediği için şaşmağa hakkı vardı. Kendisini hiraz toplıyarak: — Siz misini? diye haykırdı. — Benim dostum. o Yaranız, nasıl oldu? — Nereden girdiniz? — Kapıdan! İsviçreliyi yavaş yavaş dünkünden çok bir hiddet kaplnmağa başladı. Fa. kat delikanlmın kuvvetini hatrlayın- ea bu hiddet fazla aramadı. — Kapıdan girdiniz ha?. Peki, kim açtı size kapıyı? — Siz açtınız azizim, Teviçreli saçlarını koparır gibi bir harekette bulundu. — Şimdi buraya nasıl girdiğinizi bana anlatacak mısınız? - On dakikadanberi bunu size ân. latmağa uğraştım. Ben kapıdan gir - dim ve kapıyı açan da sizdiniz. —— Sizi bu odaya sokan da ben mİ tdim, yoksa Monsenyör mü idi, — Siz de vardınız, fakat çok ah - mak bir adam olduğunuz için farkm dn değildiniz. Bunun üzerine İsviçreli hiddetine yenilerek bağırdı: — Buradan defolur musun yok - a seni hırsız diye yakalattırayım mı? Hud anemak istediğiniz konakta tu» tuldun ki bu da asılmaklığma sebep o Jacaktır. İsviçreli dünkü acının tesiriyle in , tikam almak fırsatını kaçırmamak İs, tediyse de sözü yarıda kaldı. Kolu - nun birisi tarafından tutlduğunu his . setti, Arkasma dönünce Marşal ile bu run buruna geldi. Fransuva: — Odadan çık ve kimsenin içeriye girmemesi için kapıda bekle!.. dedi. İsviçreli hürmet ve hayretle eğilir. ken kapanan kapınm arkasmda kay « boldu. Monmoransi içeriye girerek: — Şövalye, sizi yalniz bıraktığım için kusurumu bağışlayınız! Pek fazla heyecanlı idim. Şimdi ise, görüyorsu. nuz ya, yapmış olduğum gezinti heye. canımı yatıştırdı sözlerini söyledi. Pardayan Marşalım aklından ne geçtiğini anladı. Soğuk kanlılıkla: — Monsenyör, her zaman methini- zi işitir ve Monmoransilerin, sülâlele. rinin şerefini ve üstünlüğünü devam ettirmek için nasıl çalıştıklarını du. yardım. Fakat bu şeref ve üstünlük, bu resmin önünde ağladığınızı ve gu- rurunuzun heyecanmızın içinde kay - bolduğunu gördüğüm zaman bütün gaşaşasiyle gözümün önünde canlan - dr, dedi. — Hakkınız var, pek doğrusöy. lüyorsunuz. Ağladım. Fakat bir dos » tumun önünde ağlamak (kadar tatlı bir şey olmadığımı da anlıyarak.. Size dostum dememe ve bu surette muame. le etmeme.müsaade ediniz. Çünkü dünyada en büyük bir sevinç haberin! sizden duydum! — Momsenyör, benim Müsyö dö PARDAYANLAR 2 İhtiyar kadın yavaş yavaş: — İşin içinde bir haksızlık bulun - duğunu da öğrendiniz yal, (Geliniz öylese oğlum, dedi. Marşal ise, bu acı anda, bu fakir kadının kendisine oğlum demesine hiç şaşmadı. Kocakarı da okadar sev. diği Jan dö Piyene kızım (demediği| halde Fransuvaya söylediği oğlum ke- Yimesinin ağzından farkında olmıya - rak çıkmasına hayret etmedi. Fransuva ayağa kalkarak bir değ. neğe dayanıp ağır ağır yürüyen koca- karıyı takip etti. İhtiyar kadın koca . sma; — Işığı tut! dedi. Sonra köşedeki bir kapıyı açtı. Marşal içeriye girdi. Burası güzel döşeli temiz bir oda idi. Kulübe ile taban tabana zıttı. Burada bir koltuk sandalyesi ve bir de sütün. Tu karyola vardı. Ytak henüz bozul - mamıştı. Duvarda iki üç resim asılı idi. bunlardan biri Meryemin kaba bir resmi, öbürü İsaya küfrettiği için ömrünün sonuna kadar yürümeğe mahküm olan bir Yahudinin, üçüncü sü ortasından bir şimşir geçirilmiş bir haç ve karyolanın başucunda yağlı boya bir resim vardı. Marşal kendi resmini tanıyark göz. Teri yaşardı. O vakit kocakarı söze başladı: — Monsenyör, gidişinizin ertesi gü. nü Jan buraya yerleşmişti, Sizin ken- disini terkettiğinizi o söyledikleri za . man kederinden hastalanarak bu ya takta tam dört ay ölümle pençeleşti. Bu odada ağladı, Dua etti. Kendisini kaybetmiş olduğu zamanlar bile ismi- nizi anarak burada Allaha yalvardı. Margal diz çöktü, Müthiş bir ağlama kulübeyi inlet. ti, Kocakarı, senyörün acılarına hür - met ederek sustu. Odanın kapısında ihtiyar köylü, yanan çıaryı elinde tu , tarak bir heykel gibi duruyordu. Marşal tekrar ayağa kalkınca Ja . nın sütninesi; — İşte bu odada yavaş yavaş iyile. şerek matem elbisesini giydi. Fransüva boğuk bir sesle: — Siyah elbiseli kadın! sözünü mi, rıldandı. — Monsenyör, kızmız Luiz de bu o , dada doğdu. Monmoransinin vücudu sarsıldı, Ko cakarı sözüne devam etti: — Çocuğun doğması annenin haya tını kurtardı. Yavaş yavaş zayıflayan kadıncağız kızı için kuvvetlenmeğe çalıştı, Luiz büyüdükçe annesi de can lanıyordu. Çocuk ilk defa gülümse - yince annesi de gidişinizden beri ilk defa olarak güldü Monsenyör, Fransuva elinin tersiyle alnından akan terleri sildi, — Ötesini söylemek lâzım mı? — Hepsini, ne biliyorsanız hepsi. ni söyleyiniz. — Öyle ise geliniz! diyerek koca - karı kulübeden çıktı. Monmoransi ve #htiyar köylü onu takip ettiler. Gece - aym ışığıyla aydınlanmıştı. Vadi ta. mamen görünüyordu. Sık bir çalılığn köşesinde kocaka. rı durarak geri döndü ve kolunu ku. Yübeye doğru uzattı. > Bakınız, Monsenyör, buradan bu anda ay ışığı vuran pencere görünü » yor, Gündüz bu yerde dürülunca kulil, benin içinde ve bu pencerenin arka , wnda ayakta duran bir adam (iyice 1