, şekilde almak imkân: olabilirdi. Balkanları ölüm tuzağı ve pusu haline getirmiş olan teşkilâlın iç Tefrika No, o 1 Selânik: Yorucu bir çok günlerden son- ra “gemiciler,, nihayet teknelerini donatarak büyük yolculuğa başlı - yabildiler. oSelânikteki Osmanlı bankasmm temellerine doğru ken. dilerine bir yol kazmağa uğraşan bu adamlar, sıçanlar gibi toprağm — altında çalışmaktadırlar. Osmanlı bankasının karşısmda bir dükkân) kiralıyarak bürasmı bir “berber! dükkânr,, haline koydular, içine 'de arkadaşlardan birini “ber - ber,, olarak yerleştirdiler. Toprak dolu kese kâğıtları berber dükkâ- nma uzatılıyor, bunlar sandıklara konduktan sonra rıhtımdan süp - © rüntü gibi denize atılıyordu. Saraffof parası çok yavaş ve büyük (faslalarla gel. mekte olduğundan “ge miciler,, büyük sıkıntı içindedir - ler. İçlerinden birisi Vardar ırma- ğı kıyılarmdaki Veless şehrine gi . derek yengesinin elmaslarını çal dı. Amcası hırsızı Selânikte yaka - ladı ve eline verdiği kırk altım lira mukabilinde elmasları geri aldı. Bu çok bir para değildi; hele Os- manlı bankasmı havaya uçurmağa yetmezdi. Fakat gemicileri 1900 yılın Nisan, Mayıs ve Haziran aylarmda kayalara düşmekten ko- rudu. Gemiciler dokuz kişidir. Besle necek ağızlar çoktur. İşte bunun için arkadaşlardan birisini İstan - bula göndermeğe can âttılar. Çün- kü beslenecek ağızlardan biri böy.! lece eksilmiş olacaktı. Bundan baş ka İstanbulda bir mümessil bulun" durmakla Saraffof tahsisatmdan bir mikdarmı daha muntazam bir Pavel Şatefi göndermeğe verdiler. Başlangıçta berber dükkânı iyi işlememekle beraber gitgide yerli Bulgarlar burasmı kendilerine bir) randevli yeri yaptıklarından, ziya» retçilerin sayısı günden güne ço -| ğalmıştı. Bu çok tehlikeli idi. Çün- kü fazla kalabalık polisin ai İ sunu uyandırabilirdi. İşte bunun için gemiciler İstan- bulda arkadaşlarından Şateff yeri- n3, berber dükkânmı idare etmek üzere bir Ermeni taşnakçının gön- cerilmesini istediler. Bu yalnız po lise karşı bir tedbir değil, ayni za- manda da Makedonya faaliyetle- rine doğrudan doğruya Bulgar pro pagandası nazarile bakan ve bu - nun aleyhinde olan yerli Rumlara karşı da alınmış bir tedbirdi. Yarı Türk yarı Rum ki» adı taşıyan Kö) se Aristidi adlı Ermeni, berber karar dükkünmı idare etmek isile İstan- f buldan gelince, “gemiciler,, derin bir soluk aldılar. * İstanbul: Tüneleilerin Karşıma burada bir kaya çrktr. Bunlar taşçı kalem- lerile ağır çekiçler kullanmağa baş ladılar. Bir günde ancak bir buçuk santim kadar delebilmektedirler Tünel yetmiş beş santim genişli - ğinde ve bir insanın başını eğerek | oturacağı kadar yüksekliktedir. | Delikanlılar şimdi ikisi şehirde İstirahat etmek, ikisi de iş başım da olmak üzere iki takım halinde çakymaktadırlar. Amielenin birisi! MAKEDONYA ihtilali Komitesi geri yüzü 19 Yazan: Stoyan Kristof kaya başında elindeki taşçı a ve çekicile taşı parçalamağa uğ J raşmakta, öteki de tünelin başm-| da bir lâstik boru ve körükle içeri. ye hava vermektedir. Eğer bu a - dam körüğü üç dakika için durdu- racak olursa, kayanm başmda o - lan ispermeçet mumu söner ve tü. nelde soluk almak güçleşir. Bir adam tünelde ancak iki saat kadar dayanabilmektedir, İki saat geçin: ce kayada çalışan adam tünelin başma giderek körüğü almakta, öteki adam kayan başına geç * mektedir. Bunlar yalnız gündüzleri ça - lışmaktadırlar; geceleri sokak çok sessiz olduğundan bekçiler gürül- tüyü duyabilir, Birisi uyurken öte- ki başımda durarak, uyuyan ada - min öksürmemesi yahut sayıklama ması için nöbet beklemektedir. Çünkü bir depoda geceleyin adam larm bulunması şüpheyi davet e - debilir. Buraya su, matbaacılarm büyük mürekkep şişeleri içinde getirilmektedir. e Delikanlılar su - yu yalnız içmek için kullanmakta, el ve yüzlerini katiyen yıkamamak tadırlar, Bir takım tünelde iki hafta ça- lıştıktan sonra istirahat için şehre çıkmakta, yerini ikinci takım al maktadır. İşte yıkanmak ve te. mizlik işlerini bu istirahat zama- nmda yapıyorlar, Her dört günde bir matbaacı" nım oğlu Naço gelerek bumlara er. zaklarını getirmektedir. Yukarıdan asılmış olan bir tor- baya delinen taş kırpıntıları doldu rularak çekilmekte ve depodaki boş sandıklara doldurulmaktadır. ve Selânik: Burada toprak yuşumaktır ve iş iki ay içinde başarılabilecektir. Payitahtta ise tünel (oancak ! altrayda kazılabilecekti. Bom - bacılar bu isyana siyasal bir ma- na vermek için her iki bankayı ay- ni günde uçurmak istiyorlar, ayrı | ayrı günlerde olduğu takdirde bun lara münferit birer Nihilist hare - keti manası verileceğini sanıyor- lardı. İşte bunun için İstanbulda- kiler Selâniktekilere haber gönde- rerek işi bir müddet tatil etmeleri- ni söylediler, “Gemiciler,, bu öğüdü dinledi- ler. Karşılarına eski Roma du. Komiteciler Makedonya dağlarını ellerine geçirerek Vmro'yu Sultanın nüfuzuna ortak etti, Bu gördü: günüz çete, Pirlepe'nin Atanas Muardzheff takımıdır... Bk Neclâ Amerikada — O demir parmaklıkları, ince. cik bilekleriniz kıramaz! Bu çe- lik kapılardan kolay kolay kaça» mazsınız! Ve emin olunuz ki, bu- rada, sesinizi benden başka bir kimseye işittiremiyeceksiniz! — Benim bürriyetimi ne hakla, ne cesaretle gasbediyorsunuz? Be- ni vatanımdan, aile ocağından çaldımız.. Nevyorkun ıssız bir kö şesinde hapsettiniz! Unutmayın ki, bu size çok tuzluya mal ola- cak. — Evet.. En aşağı yüz bin Jira-| ya! — Yirminci asırda, münevver bir Amerikalının, bir aile kızmı kaçırarak para kazanmağa kal kışması medeniyet nâmına utanı-| lacak bir hâdisedir. Ben sizi İs- tanbulda çok kibar ve asil bir a»! dam olarak tanımıştım. — Bu ticaret, asalete ve kibar- lığa halel getirmez. Merak etme- yin! Ben bir tüccarım!. Elimdeki malı mümkün olduğu kadar paha» ya satmak için, tezgâhtarirk yap mağa mecburum. — Beni kime satacaksınız? — Babamın bu parayı gönde- receğini.umuyor musunuz? — Bunu siz benden iyi bilirsi- niz! İki ay mühlet verdim, Bu müddet içinde babanızdan müs bet bir cevap gelmezse, ölünciye kadar, burada sizi bir metres ola- rak kullanacağım, Şimdi görüyor sunuz ki kılmıza bile dokunmu - yorum. Fakat, ik! ay sonra... — İki ay sonra ne yapacaksı » nız? — Babanıza yazdığınız mektu - ba menfi cevap geli-se, yüz bin lirayı kaybetmiş olacağım. Bu pa- raya mukabil elimde siz kalacak» sınız! Bundan daha asilâne bir hareket olur mu? Bakınız, şimdi N ; > - baha kadar ağlamaktan usanm” varlarının çıkmış olduğu bir nok- tada işi tatil ettiler. Tünelin bu noktasına “Terme. pilea,, adını taktılar. Paraları tüketmemek için “Ge-| zi ika ân LA A 5 ün 5128 e Mal Liv nl e Bay ağ Og Tü — İngilizce olarak — sastlerce, , mış ve kurtulması için hemen yüz | tacak yer vardı. YE, Am erikayafAsı m, kaçırılan i rik KIZI m Bahamden menfi yi gelince, sen de benim metresim olacaksın! ,, A size, candan bir dost gibi hürmet ediyorum.. “Siz,; diye hitap edi- yorum. Fakat, o vakit.. Sizde pek âlâ bilirsiniz ki, bir adam metres! olarak koynuna aldığı bir kadına! “siz,, diye hitap ötmez. Metres, etini satmış bir kadın demektir. Kasaptan et alırken, insan, o etin! karşısında nasıl eğilmezse, biz de metreslerimiz karşısında eğilmek| bilmeyiz. İşte o kadar. Haydi. mu- kaddes olarak dünyada ne tanr yorsanız, neye tapıyorsanız ona yalvarmız.. Babanız menfi bir ce- vap vermesin, Yoksa işiniz ve 80- nunuz kötüdür! ; $ » Neclâ, Nevyorka geldiği güm denberi — kafese kapanmış bir kuş gibi — her tarafı kilitl:. ka- pısı ve pencereleri demirden örül müş bir evin içinde hapsedilmiş»! ti, Evin altında iri boylu bir bek-| çi vardı. Bu adam Neclâya her| gün yemek veriyor ve her ni girişinde bir şeye ihtiyacı olup ol-| madığını soruyordu. Neclâ ilk günlerinde bu odanın demir parmaklıklarmdan, avazı çıktığı kadar: “— Can kurtaran yok mu?,, Diya haykırdı. Haydutlar ta» buraya hapsedildiğini günlerce söyledi. Evin, etrafından ne bir yolcu geçiyordu.. Ne de bu sese cevap, veren bir adam vardı. Nselânın sesi, biraz sonra, iri bir kaya parçası gibi karşıki tepe- ciklerden yuvarlana (o yuvarlana tekrar dönüyor ve zavallı kızcağı- zın başına çarpıyor.. Kulakların: da hazin akisler yapıyordu. Amerikaya gelir gelmez, Mis- ter Hopkinsin diktesiyle İstanbu-) la, babasıma uzun bir mektup yaz»! bin lira göndermesini bildirmişti. miciler,, den bazısı velessdeki ev-! lerine gittiler. Orada aile söfra-| sında günde üç övün yemek ve ya” (Devam var) İşte Mister Hopkins bu meki bun cevabını bekliyordu. 5 Günler geçtikçe, Neclânm beri nini: i — Ya menfi cevap gelirse.? © Endişesi sarıyordu. Modada tanıştığı ÇAmerliğ İ milyoner Hopkins) in Amerikad? bir haydut çetesinin reisi olduğ” nu Neclâ nereden bilsindi? Kendisi için hazırlanan bu müt hiş tuzağa nasıl düştüğün'i düşi dükçe tüyleri ürperiyordu. Bu mahbeste ne vakte kadı kalacaktı? ğ Hopkins son oltimatonu vet il ti: Menfi cevap gelirse, Jj olacak... ğ Neclâ bunu düşünmek bile imei miyor, Aslan Turgudu şimdi bü” tün erkeklerden güzel ve üstün sö rüyordu. ğ Hopkins, üç dört günde bir liyor, Neclâ ile bir dost gibi koni suyor, bir viski içerek yarım sa” kadar oturduktan sonra dönü?” gidiyordu. Her gelişinde ayni sözleri tele ralamaktan usanmamıştı. — Şimdi “siz,, .. Fakat, pi gelmezse: “Sen,, ... | Diyip gülüyordu. | - Kolay kolay bir kadma tutu i cak tiplerden değild. “OAm& kaya gelirken, yolda Neclâya kıs#” | ca hayalını anlatmıştı: © Yirmiden çok kadınla yaşamı#”* | Ve yaşadığı kadınlardan ayrılıf” ken, onları toprak altıma gönd mekte güçlük çekmemiş ! Öyla ya.. Böyle bir haydut 6 tesi reisi, kendi koynuna al bir kadını kolayca hayata salıv€ rir miydi? i Neclâ: — İşte ben de onlar gibi olacs” ğım.. Günün birinde buralarda # lüp gideceğim. i Diye dövünüyor ve geceleri ## yordu. j Neclâ, izzeti nefsini bilen kızdı.. Kendisini tuzağa düşü bir erkeğe teslim olmayı akim: bile geçirmiyor: — Babam, istediğimiz par?" göndermezse, kendi tırni gırtlağımı koparırım! Diye söyleniyordu. Neciâ bir sabah, kendisine si getiren iri boylu bekçiye sesli di: — Tom! Senden bir şey sor * bilir miyim? ii Tom, uzun suratının üstünde * ki kaim çizgi gibi duran kaşlı ler” nı birden yukarı kaldırdı: — Sizinle uzun boylu görü$ ğe mezun değilim! Bir şey isti sanız, söyleyiniz! i, — Hopkins burada yok. Kis” den korkuyorsun? Uşak gülümsedi: — Hopkins burada yek — diriz?! Bütün bu duvarlarda. Y* da, tavanda.. Her köşede Hopki” sin kulağı vardır. O, bizi uz! gi de ! | dinlemesini de bilir. “Gudbay Mi? (Devamı v7) Le iğ Gaf ağn İnn