9 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

9 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 İLKTEŞRİN — 1985 3ARBAROSTA e AKER — Keşan Posta | Tefrika numarası! 35 N içen kısımların hülâsası | Hızır Reis, on iki sandalla, ge- £ celeyin iki kadırgadan ayrılı - © yor. Kendine Köse Yorgi körfe- | sinde baskın vermek istiyen Hi. risliyan donanmasına (baskın vermek İstemektedir, Recep is- mindeki emniyetli bir adamını! Sarıkumsal civarında © karaya çıkarıyor. Recep, ilk üki nöbetçi. ! vi hakladıktan ve parula fa -| lan öğrendikten sonra üzerinde! ki Hiristiyan askeri elbiseleri -) ne rağmen üçüncü nöbetçi ta - rafından tanılıyor, ğ | Recep bunu beklemiyordu. Söz! ri için, öksürmeğe baş -| N ! Nöbetçi büsbütün şüphelendi: ”— Hem demin oralarda ışıklar be. söndü... Bir gayrıtabitlik Wdu.. Neydi bakayım?. Ellerini karı kaldır. KAga, ustalıkla hançerini sıyı » p kolunun yenine soktuktan son ellerini havaya kaldırdı. Nö - İçi, onun beş parmağmı, alaca | çi açık gördüğü için azı- emniyet getirdi. «dep, kısık, bozuk bir sesle; Bu şakaları bırak kardeşimi Bati...-Dr di dı... Hastalandım » Bitmam tuttu... Dı dıdı.. ndum, ateş yakmak istedim... dı dı... Arkadaşım: “Sen git, ine başkasını yollasniar!,, de» de onun için geldim.. Dı dıdı... Nöbetfi, artık büsbütün itimat : Kend askerlerinin elbisesi- bu gelen adamda görüşü ve is. i bilinişi de bu emniyetin Hmasma seoep olmuştu, - Öyleyse gel bakalim... ? — Ellerimi de indireyim mi?... Li drdr., I— İndir bakalım... | Tam Yüz yüze gelmişlerdi. Sbetçi, keskin gözleriyle kar» ısindakini teşhis etti; İ — As! Sen, Hrist, ilsini... İs yamtar. ristaki değilsin... — Yok, bak, sö > tamak olmaz. Hin Setini! İndiriyorum pr olunun yesinden çı- arı ığı NÇeni, hızla, nöbetçinin ırtlağma sapladı, Böylelikle, o u, baykırtmadan Yere serdi. Sİ Şimdi artık, vazifesi bem, 15 ve azifegi bitmiş gir Baskın baskın üstüne Yanında bulunduk), İ #ı kumsalın deniziyle Köse y> körfezi arasında epeyce büyük! r mâni teşkil ediyordu. Recep, bunun kumsal ta; içti. Tâ dibe çömeldi. Çal nı çıkardı, Üzerine eğildi. İşiğm irfez tarafından görülmesine çifte ihtiyatla mâni olduktan ara üç kere çaktı. Pa kayıklarm beklediği paro. ran Aradan bir çeyrek geçmiş Beçr *mişti ki, Aga, denizif üzerinde iki karaltı sezdir zünden boyu - « Bir kere “in- “. Oh hele çok şükür... Nö - betçi değiştirme zamanı olmadan! geliyorlar...,,. Bir çakmak daha çaktı İliönce, Hrzm'ın boş ve hafif| sandalı kayanın dibine yanaştı. Recep ona, vaziyeti, kısaca an lattı. — Aferin oğlum... Hele paro - layı öğrendiğin mükemmel. Oy » leyse şimdi elimizde üç hıristiyan üniforması var... Biri sırtındaki, biri bu nöbetçininki, biri de or - manda bağlı adammki., Sen, bir zimle beraber geleceğin için hr - ristiyan elbiselerini çıkar, Re * cepl... Üç arkadaş hıristiyan kılı ğında Kocaçamı basmağa gide * cek... Reis, bu üç kişiyi tayin etti. Re cep de, elbisesini onlardan birine verirken, diğerine, bağladığı ada - mm yerini anlattı, Bu sırada, kor- sanlar, paçaları srvamışlar, kayık. larmı karaya çekiyorlar ve ince di- lin körfez tarafma geçiriyorlardı. Hızır, bir çok emirleri Birden) sıraladı: | — Kayıklarımızdan beş tanesi, beş galiye kâfidir. Fakat, dört bor. to mühimdir ha... Bunların uzakta oluşları, ehemmiyetleri büsbütün arttırıyor! Onum için, geri kalan yedi sandalı da üstlerine yollrya - cağız! Onlarda ateş görmeden Gallere saldırmamalı.. Sonra, ka - çanları toplamak için, Köse Yorgi! saraymın arkasmda olan Türk ka»| lelerine de haber vermeli ki. asker çıkarımlar... Bu habercileri de tayin ederek! şimdiden yola saldı. Bütün terti -| batı baş dödürücü bir süratle ya - pıyordu. Çabukluğun bir nümune- si de, deminki fıçılarm denizde ge- lirken boşaltılıp suya atılması ve içlerindeki maddelerin münasip! miktarlarda karıştırılarak kayık - lar yayılmış olmasıydı. Bundan başka, on iki sandalm baş tarafında, kılıç balığınm şişle- ri gibi, parlak, sivri demir mah J muzlar çakılmış bulunuyordu. On iki filika, gözle kaş arasım- da İncedil denilen ve ortası âdeta su seviyesile eş olan toprak parça. sından körfeze aktarıldıktan son - ra, Hızır, arkadaşlarma: — Haydi, çocuklar.. Şimdi, he. Pimiz soyunacağız... . dedi. » El. Biselerimizi, ve silâhlarımızı son- radar bulabileceğimiz işaretli yer. lere saklıyâtm... Bu emirde, büyük bir süratle yerine getirildi. O derecede ki, sa-| hile ayak basıldıktan belki yarım! saat sonra herşey aleste hazır bulu nuyordu. | — Ilk önce, bortolarm yedi san- dalı yola çıksın... Herkes fısıltı halinde: — Hayhay... - diyerek yerlerine atladı ve körfezin içinde “ Fersiz, küreği,, denilen tarzda kürek çe - kerek, Hıristiyan Galilerini müm - kün mertebe uzağından geçtiler. yollarma devam ettiler, VökaR : va #skin çelik, nöbetçinin başını hiç zorlamadan!? © nseden gırtlağa kadar katetti muvazenesi lozulmıyan kesik kafa, gövdenin üzerinden yere düşmedi ! -Nâ) Cafer, Kemal ve İbrahim adm. da üç korsan, Hıristiyan elbisele- rini giyerek Hızırın karşısına gel -| diler. — Gidelim mi, reis... Yolumuz açık olsun... Aman ço- cuklar, gözünüzü açm! Birimiz) pot kırar ve üzerimize aldığımız! vazifeyi yapamazsak, bütün plân altüst olur! — Biliyoruz, reis... Reis onlara, kısâca, vazifelerini tekrarladı: — Şimdi koşan Bakalım... Üç genç, sahiden de koşmağa başladılar, Dili geçip yarım ada - nm koruluğuna daldıktan sonra, Artık gürültü — çıkarmaktan bile korkmadıkları anlaşılıyordu. | Koca çamm altmda oturanlar yerlerinden fırladılar, lenler; — “Yani!;, - diye parula verdi. — “Yılanlar manastır!,, — Ne haber?... Geliyorlar mi?) — Geliyorlar ama, durun!.. aB-| Km ne anlatacağız!... . diyerek, Türkler, zincir başımda duranlara yaklaştı. J Üçü birden “gık, bile demek - sizin yere yuvarlandı. İlk iş; - ne olur ne olmaz! . ağızlarmı tıka - İbrahimi Pex — Öldürmek daha Kolaydır a- belinden çıkan kuşakla bağlar - ken: — Benimki daha fazla «der! - dedi. . pazuları müthiş... Kadir gaya çakarsak âlâ payzenlik eder.. Bu bağlama işi pek kısa sürdü. Üç arkadaş, koca çama bağlı zin- cirin baklalarmı gözden geçirip sağlam olduğuna kanaat getirdik- ten sonra sahile indiler. Orada, nöbetçinin söylediği gibi, hakika- ten bir sandalın başi olduğunu gördüler, İpi çözüp içine atladıkları gi - bi, bir solukta taş merdivenin ya- nma gitmek işten bile olmadı! Bu taş merdiven, kulenin arka tarafına çıkıyordu. Burası, tama - mile ağaç kaplıydı... Yalnız kule -| nin avlusu mesabesinde olan otuz metro en, otuz metro boy kadar! murabba bir yer, “Malta,, denilen dört köşe taşlarla kaplıydı Üç Türk, bu Maltanm kenar. daki parmaklığa kadar gelerek vaziyeti kertiriz etmeğe başladı - lar, İ Recebin yaraladığı n8betçi doğ. ru söylemişti, Kulenin dışında yal- nız bir adam nöbet beklivori. Yerli taş bir kanepeye oturmuş, iri bir kıher dizleri arasma sikış . termış, çaprasladığı iki kolunu kı- hem kabzesine dayamıştı. Gözle . rini karşıki çamlığa dikmişti. | Kulenin yukarısındakilerle, ball | Yeni bir | Ertuğrul Sadi ve N Sağda N. Türk sahnesinin emekdar ar - tistlerinden Ertuğrul Sadi Rusya, İran, Irak, Suriye ve Kudüste yap-| tığı temsil tarnesinden dönmüş - tür. San'atkâr bu sezonu; değerli komik Naşitle İstanbulda geçire- cektir, i le Haber aldığımıza göre konfor. bir hale sokulan Şehzadebaşı! Turan tiyatrosunda Ertuğrul Sadi! 5 tiyatro him hazırlıklar yapılmıştır. Birleşik temsillerdea kanto ve tuluat olmıyacaktır. Naşidin piyes aftistliğini kabul edişi iyi birte- sir uyandırmıştır, Bu sezon tanm- mış yazıcıların seçilmiş eserleri t6 min edilmiştir. Bu geceki ilk temsile hükümet erkânı, gazeteciler davet edilmek. tedir, Birleşik temsillerin rejisör- ve Naşit birleşik temsilleri için mü| âdedi 35 kurüş. Het Yerde satılır, am a em ğıra bağıra. bir muhavereye giriş- miştiz — Kocaçamın sltmda demin bir kımıldama oldu, geliyorir san- dım, rkası çıkmadı be Vasil... Yukardan bir 868: — Rüya görmüşsündür, rüya... © — Neye rüya görecelmişim, saçmalama, Niko! Üç Türk, birbirine işareti çak- tı. Pabuçlarmı maltanm dışmda bırakarak, yalın ayak taşlar üze - rinde yürümeğe başladılar. Yer ta- mamile düz ve pürüzsüz olduğu için çit bile çıkarmıyorlardı. Rüz- gâr yaprakları hışırdattığmdan, nöbetçi, ufak tefek çıtları da işi - tecek halde değildi... Kılıçlar ellerinde yaklaştıkları lüğünü Ertuğrul Sadi yapacaktır. Baylar, Gençler Hiç bozulmıyan TEKSAYT prezer vatiflerinden daima cebinizde bulun - sun, Teksayt ancak orijinal zarflarda satılı, Beyoğlu üçüncü sulh hukuk hâkim liğinden: Mahkememizin 985 /509 sayılı dos yassiyle Yasef Kazancı tarafından U- zunköprüde mukim iken halenika. meigâhı meçhül bulunan Ali bey oğlu Abdülrezel aleyhine açtığı iki-yilr ek Mi lira alacak davasınınıdüruşmasın - dan davacı tarafından ibraz olunan 250 liralık senetteki imzasını o inkârr halinde istiktap icra edileceğinden bahisle muameleli gıyap (okararının yirmi gün fasıla ile ilânen (tebliğine karar verilmiş ve muhakemesi 18 — 11 — 985 günü saat ona talik edilmiş ol duğundan Abdülrezel beş gün zar * fmda tayin olunan günde mahkemeye gelmediği takdirde istiktapdan kaçın” mış ve vakıaları kabul etmiş sayıla . cağı munmeleli gıyap karara tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olu” nur, Istanbulsporun kongresi Jatanbulspor kulübü genel sekreter, liğinden: Kulübumuüzün üyelerinin fevkalâ- de kongremiz tarihi olan 12 ilkteşrin cumartesi saat 17/90 da İstanbal hal kevi konferans salonunda bulunmala, rı rica olunur. vakit, herif, sacayağı vaziyetinde-| #— ki istifini bozmadan yukarı seslen di; — Mavro!.. Mavro!,, Yukardan cevap: — Ne var? — Aşağı in Allahını seversen... Gel, bak ne göstereceğim.. — Hiç birşey göstereceğin yok... Yine alay ediyorsun! — Gözüm çıksın ki bu sefer al lay değil... — Daha büyük yemin edersen gelirim.. Yoksa inanmam. ibrahim Cafere işaret çaktı. Cafer, kılıcmı salladı... Bu, öyle bir sallayıştı ki, keskin celik, nö -' betçinin boynunu enseden gırtla» ğa kadar hiç zedelemeden (71) i HABER AKŞAM POSTASI (DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi; Istanbul MABER Yazı işleri telofonu : 24872 idâre ve ilân < 24870 ABONE ŞARTLARI Senelik 8 aylık 3 aylık * ayık 150 ” 300 İLÂN TARİFESİ Taret ilanlarının satırı 12,80 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Masan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası katetti, Sacryak gibi vaziyetin; bü.) m lâ muhafaza eden göğde üzerinde, kesik başı, müvâzene bozulmadı .' ğmdan yerli yerinde kaldı. | İbrahim, öldürdüğü nöbetçinin âösini taklid ederek: — Kafam kopsun ki doğru söy- lüyorum.. İn aşağı Mavro! - diye seslendi, (Devamı va»)

Bu sayıdan diğer sayfalar: