TETKİKLER 1 — Tıp ilminin son inkişafını te -! min ederek onun uluslara faydasını arttıran sayısız metot ve yardımcı hil. İ giler arasında sayımın, statistiğin, bir | kelime ile rakamın oynadığı büyük İ rol, bugün herkes tarafından kabul e- | 'dilmiştir. İ Bugünkü (hekimlerin eline 15 nei | asırdan İntikal eden tıp kitaplarında p #ilhakika bir çok hastalıklardan, bazı i hastalıkların halk arasında yayılma- i #ından, artmasından bahsedilmiştir. i Fakat bunlar rakamı, adedi belir - siz, nlifusa nisbeti keza gayri maltm hayal halinde birer hikâyedir, yap - İ akları tahribatın ehemmiyet ve deh - | geti, istilâların mahiyeti de tabiatiyle di mevhum kalmıştır. Çünkü hastalığın | j yüzde kaç kişiyi, hangi (yaştakileri, hangi içtimai şartlarda, hangi mes. Teklerdeki insanları yakaladığı, ne nis | ; bette ve en çok kimleri öldürdüğü tes- i bit edilmiş değildir. i Binaenaleyh bu malümattan asıl| halka verilmesi lâzımgelen cihet nok san, zayıf ve hattâ hiğ hükmünde kal. mıştır, Kimlerin, ne şartlarda bu has- talıklardan korunması icap ettiği Mi - | 'dirilmemiştir. 19 ncu asır tıp kitapları bu itibarla | biraz daha mütekâmil, tabiri caiz ise daha rakamlıdır. Bunlarda hufzıssıh- | ha ilminin ilerlediği ve halka müsbet | | korunma yolları gösterdiği vazıhan | göze çarpar, hattâ asrımızın en yeni f t İ İ ği : i sserlerine alman bazı rakam ve mü - pahedeleri, klâsik olmağa değecek ka- dar mükemmel, doğru tutulmuştur. | Bugünkü tıpda ise gerek ilmi tekâ- mill, gerek hastayı işfa ve gerekse sağ lamı hastalıktan koruma veçhelerinde rakama ve statistiğe dayanmak, birin- ci umde hükmündedir. «- Bugün artık bir eserde, bir tebliğde, hattâ bir derste zikredilen bir hasta - lığın hangi cinste, hangi yaşta, nerede | oturanlarda, bir şehir veya kasaba a- ! halisinin yüzde kaçında göründüğü - i nü, ne derecelerde tahribat yaptığını 5 zikretmemek, o hastalığı hiç bilme -| | mek, tanımamakla bir tutulut. Çünkü hekimin bu hastalığı o tanrmasından gaye; dımağına mücerret olarak onu | © — yerleştirmek değil: bir ikinel tesadüf- j İs onu şartlarına bakarak, seçtiği va - sıflara bakarak süratle tanıyıp iyi et- ğ mek ve sağlam olanlara da o hastalı - i ğa yakalanmamak için o şartlara gir - © — memeği öğrenmektir. Bünu yapabil -| il mek İçin evvelâ; kaç kişi olduğumuzu | bilmeğe ihtiyaç vardır. | 2 — Bir milletin vasati sihhi vazi - yetini her an, en doğru olarak bilmek devletin hem hakkı ve hem de birinci vazifesidir. Doğanlar mı, ölenler mi çoktur buna nazaran ulus artıyor mu, | ğ eksiliyor mu? Doğanların yüzde kaçı N ölüyor ve bu ölüm nisbeti bütün a - i cunca kabul edilen vasati rakamlar -| İ dan yüksek midir? Devlet bunu bile - İ cek ki netice kötüye doğru gidiyorsa çaresini arasm, tatbik etsin. 3 — Vasıtalı veya vasıtasız olarak şahısdan şahsa, hayvandan insana geçen bazı hastalıklar tanıyoruz. Bir mahalle halkını, bir şehri, bir acun İ parçasını kaplıyan, yayılan (bulaşık ve yayılıcı) bir çok hastalıklar tanı - yoruz. Ve bunlar ekseriya insan küt- Teleri arasında mühim miktarda ölüm- ler yapan korkunç hastalıkların ba - şında geliyor. Bir memlekette böyle bir hastalığın hüküm sürüp sürmediğini bilmek için kaç ktiişnin yakalandığını gün geç - © — tikçe tutulanların miktarının artıp ek “ sildiğini bilmeğe ihtiyaç vardır. Bunu anlamak için ise evvelâ orada Kaç ki- şinin yerleşmiş bulunduğunu bilmek lâzımdır. 4 — Bir memlekette yerleşmiş bazı | hastalıklar bulunabilir. oSirayet bu! hastalıkların kökünü almağa mâni ol. duğu için devlet yakalanmış olanla - Ti tedavi ederek, sağlamları bulaştır- ç — mamak için hastaları tecrit ederek, hastalığı almanm yollarını göster - mek suretiyle sağlamları propagan - . da ile, ilâç ile koruyarak, hülâsa bir e... Rama e . ka j # | Sağlık bakımından: - Nüfus sayımının i — faydaları İ çıkmasında muhtelif | de 62 nisbetinde azalmıştır. Fransada çok usullerle bu hastalıklarla, meselâ frengi, sıtma, trahom, verem ile müca- dele eder. Bu savaşta yerine göre bir çok usuller, metotlar kullanılır. Bir! muayyen müddet sonra tutulan yolda ! muvaffak olunup olunmadığını anla. mak, icabediyorsa yolu (değiştirmek veya bazı usuller ilâve ederek müca- deleyi idare etmek ister. Muvaffakı - yet veriyorsa tuttuğu (yolda devam eder. z İşte böyle bir karar verebilmek için de hastanım, iyi olanın, ölenin adedini bilmeğe, daha evvel de memlekette kaç kişinin oturduğunu bilmeğe © ihtiyaç rdır, — Bunca İlerlemeğe karşılık hâ- lâ sebebini bilmediğimiz bazı hasta - lıklar yardır. Kanser bunların başın. da bulunuyor. Ve bütün dünya, hay - rete değer teşkilât ile bu (o öldürilcü, kötü illetin sebebini ariyor. Bu arama işinde muhtelif, namüte - nahi : yollardan gidilmektedir. Her memlekette, her arz kıtasında kanse - | rin iklime, besleniş tarzına, mesleğe, yaşa, cinse göre nisbeti aranıyor, top- lanıyor, bu süretle vücudda kanser amillerin dere- cei methalleri araştırılıyor ve böyle «| ce kanser yapan hakiki âmil aranıyor. İşte bu işte de ilme bir yardım ede- bilmek, sebepleri meydana çıkararak, mümkün ise, korunmağı temin etmek ve nihayet bu gaddar illetin şifası için kullandığımız vasıtaların ne nisbette ve ne şartlarda muvaffakıyet verdiği- ni tesbit ederek göre bunları kul- lanmakta devam veya ıslah etmek için rakama, nisbeti adediyeye istinat et - mek mecburiyetindeyiz. o Bunun için de hey şeyden evvel, her yerde ve her köşede kaç kişi bulunduğumuzu bil - meğe zaruret vardır. 6 — Devlet yurdun dört köşesine he- kim gönderiyor, hekim adedi nüfus adediyle yakın bir alâka gösteriyor, muayyen miktar insana muayyen a - det hekim lâzımdır, o halde kaç he » kim lâzım olduğunu (tesbit için, keza muhtelif kasaba, şehirlerde açılacak hastane dispanser, ve her nevi içtimai yardım teşkilâtı için nüfusun tesbiti lâzımdır. » 7 Gerek devlet teşkilâtı,gerek kurüm lar muhtaçlara, düşkünlere yardım i- cin bütçe ve teşkilâtmı nüfusa göre Mnzim etmek, her noktasının nüfu - suna göre hazırlık yapmak mecburi - yetindedirler. 8 — Son zamanlarda Avrupa millet lerinde, bilhassa büyük şehirlerde do- Zum azaldığını gören bazı müellifler beyaz ırk İnsanlarının bu gerilemeleri- ne mukabil sarı ırkın artmasından ya- na yakrla şikâyet ediyorlar, Almanyada 1873 de 1000 nüfusa tevellüdat 39,7 olduğu halde bu ra - kam, 1932 de I5,l re inmiş, yani bin- bu azalma 47, Danimarkada 44, Bri - tanyada, 56 İsviçrede 49 dur. Keza büyük şehirlet'de evlenme mik- tarımın azalması da ehemmiyetle dik- kat gözünü çekiyor ve bir çokları nü - fus miktarında çocuğun en çok olması | ihtiyara doğru miktarın muntazam a- zalması lâzım olduğunu, yani nüfusun kaideden . zirreye .doğru bir kü - lâh (mahrut) şeklini o alması lüzumu ileri sürerek bu gidişle külâhın ter - sine dönüp ucu ile tutunmak mecbu - riyetinde kalacağını iddia ve tehlike - ve işaret ediyorlar, Bittabi bu uyandırma; o Tâzımgelen tedbirlerin alınması içindir, İşte milletlerin, ırkların ileri veya geri gidişlerini, eylenme, hastalık, ço- cuk yapma, çocuk düşürme nisbetle - ' rini tesbit ederek tehlikeyi veya tehli- | keleri zamanında tanımaklığımız; hep | sayım üzerine istinat edecektir, Sayımın sağlık bakımından ehem - miyeti, temin edeceği (faydalar say- makla tükenmez. Biz burada bir kaç mağdede muhtelif cepheleri hülâsa et mek istedik. Üzerlerinde ancak birer satırla durabildiğimiz her bahis bir millet, bir memleket için yalnız başma te hoş birşey değildi.. Pofofinger nişanlısı ve kayınbabası olacak şefle bir arada... Köy hasır- harıl düğün hazırlıkları yapmaktadır. Fakat ne yapabilirdim? Belâ. nm sonturlusuna çatmış bulunu - yordum. Eğer şefin kızını red - dedecek olursam, bu en büyü bir hakaret sayılacaktı. Belki de kaynar kazanlarda kaynıyacak; kellem bir savaşçınm mrzrağrma takılacaktı.. Ya hu deveyi gütme- li, ya bu diyardan gitmeliydi.. De- veyi gütmekten başka çare yöktu. Şimdi şefin damadı olacak ve günün birinde de o talita ben çı- kacaktım. : Hele şef sıfatiyle dü- zinelerle zenci karı almak hiç de hoş bir şey değildi. Uzun uzadı- ya düşünmeksizin, yüzüme taka bildiğim en tatlı bir gülücükle: — Evet!i.. Demeğe mecbur oldum... Düğün ilân edildi Köyde her- kes sevindi; çünkü Aliâyr büyük| küçük herkes severdi. Bundan| başka bir şefin evlât ev.endirmesi de büyük ziyafet, eğlence ve şen-| Tiklere vesile olurdu. Alia şimdi bütün gözlerden uzağa kaldırıldı. Evlendirilmeğe (o hazırlanıyordu. Ben de kendisini bir daha göre- medim. Köy, düğün için can ve gönül- den hazırlığa koyuldu. Büyük sü rek avlari tertip edildi. Bunlarla ziyafetlere et temin edilecekti. Kadınlarla çocuklar da ormanlara dağılarak meyva, nebat ve kök toplamağa koyuldular. İrmaktan her gün balıklar tutuluyor, ağaç- hayati olabilecek kadar mühimdir. Mületimizin ileri atılmalariyle do - lu olan, yaşamak kudret ve hakkım dünyaya tanıtan bir devirde yaştyo - Yüz. İnkişaflarımızın ölçülmesi, her zaman tehlikeden uzak olarak garanti altında bulundurulması için üzerinde ehemmiyetle duracağımız mühim işle « rimizden bir tanesi de muhakkak ki sa ytmdır. Bunun için sayımın diğer ba- kunlardan ve bizim ihtisasımız hari - cinde olan faydalarını bir tarafa btra | karak diyebiliriz ki sayım, sağlık ba- kımından milletler için hayati işdir, bu bakımla her vtandaşın ona yardım etmesi de milli ve vatant vazifedir. Operatör Kâzım Ismail GÜRKAN HAKiKi BiR MACERA ÇF Dünyayı Parasız Dolaştım No.4 Ağ. , Yazan: Seppi Popfinger Düzünelerle zenci karı almak hiç l lardan öksa ile kuşlar avlanıyor- U. Şimdi her gece meydanda zi- yafet, raks ve davul musikisi ge- le yarılarına kadar sürüyordu. Yakm köyler halkı da davet e- dildi. . Bunlar kimbilir ne arma- ğanlar, beraberlerinde. ne kadar bol yiyecek getireceklerdi!.. Herkes böyle sevinç içindey - ken benim yüreğimi kara bulutlar kaplamıştı. Bundan yakâmı'an - cak ormanın içine dalarak kaç - makla sıyırabilecektim. Fakat bu işde tek başına yapılacak şeyler - den değildi. Köyde bir kişi daha bulmalıydım. Benim elâ gözleri min hatırı için, kim canını tehli -| keye koyacaktı? Köyde otuz yaşlarında biri var- dı ki deniz kıyısında çok dolaş- mış, hattâ İngiliz şileplerinde ara sıra iş bulduğu için biraz da in- gilizce öğrenmişti. Bu adamı gö: züme kestirdim ve arkadaşlığı gittikçe koyulaştırdım.. 1 Cebimde ufak tefek gümüş pa- ralar, torbamda da bütün köylü- lerin içini çektiren bir takım cici biciler vardı. Bunlardan birer bi. rer kendisne vermeğe başladım. Artık bütün işlerimi ona gördü- rüyor ve her defasında eline bir şeyler sıkıştırıyordum. Nihayet gecenin birinde kulü- bemin kapısı önünde yanyana o- turuyorduk. Düğünden bahsedi- yorduk. Buu benim için olduğu kadar kendisi için de harikulâde bir fırsat sayıyordu. Anlaşıldığı na göre, benim sayemde o da bu köyde bir mevki sahibi clmak isti yordu, Herifin hayallerini çabuk” söndürdüm ve fikrimi kendisi- ne açtım. Önce şaşaladı hiç bir şey diyemedi, fakat yanımdaki bütün parayı kendisine vereceği « mi söyleyince yumuşadı. o Çünkü paranın ne köyde olduğunu iki kişiden birisi dö buydu. Gerdeğe girmeden bir ge evvel olan kma gecesinde davr lar geç vakte kadar çaldı durd Ben erkenden kulübeme çekilm! tim. Uzandığım yerde gözlerir kaapmaksızm uyanık yatıyordur Her şey susup da ortalıktan el yak çekildikten sonra, kapım tırmalandığını duydum. Arkadaşlığını kazanmış old ğum kara tenliyi çok bekletm dim. Arka çantamı aldığım gi beraberce dişariya çıktık Karı çine daldık. Burada gözgözü gö miyecek kadar karanlık olduğ mızda kara orman duruyordu. için o önde, ben arkada onun muzündân tutarak yürüyorduk. Bir saatlik bızlr yürüyüşte sonra, yolumuzu görmek için m saleler yaktık. Zenci, tâm üç saat bana kıl vuzluk yaptı. Tanyeri ağırmak zere iken ormanm kenarma va mıştık. Burada durdu ve daha il riye gidemiyeceğini söyliyerek a rılmak istedi. Önümüzde çırçr lak ve dümdüz bir ova uzanıya du. Tokalaştık, eline varımı y ğumu sıkıştırdım. Şimdi Afrik nın göbeğinde, hiç bilmediğir tanımadığım yerlerde yapayaln kalmıştim. ç Bacaklarımı hızlı hizi işletti Çünkü kendimle, inkisarı haya uğramış kabile başkanı arasin mesafeyi ne kadar çoğaltırsam kadar iyi olurdu. Eğer sırtrmı batı sahile çevi mederi evvel ölüme ne kadar ya laşacağimi bilmiş olsaydım; kö den hiç ayrılmaz, düğünümü be ler, simsiyah güzel kizla evlen ve hayatımın sonuna kadar beyi bir adam yüzü görmeksizin bur da kalırdım.. (Devamı var)