3 İLKTEŞRİN — 185. İNT | ; Geçen kısımların hülâşası | Ramarama şam Har Relsin | den intikam sıtasını bulmak üzere yılanlı manastıra gelmiş ve buraya bir. de mektup getirmiştir. I Papazın huzuruna getirilmesi çin emir verilmiştir. Hazure, Ramaramadan sonra soğrofos adında yüzü görü şiş zengin | bir hasta girecek, | Ramarama, derin bir baygmlık uykusundan uyandı; fakat, gözle- rini açamadı. Başında bir ağrı his. sediyordu. Kalın bir ses: — Bu fellâh sa ne güç ayılı insanlardanmış, muhterem peder! j “ dedi - O kadar ilâç köoklattım, | hâla kendine gelmedi, İ Artaki'nin sesi: — Zagrafos da dışarda dokuz doğuruyor. Sinosun sesi: — Mademki acele ediyor, haydı tofabr Aç “önğereke” melirini,; he sırla, Dimitri... Bak heler bak he- 13... Ne çıkarıyorsun! O göztaşı gi- bi mavi şeyleri mi tekrar bu Zog: rafosa içireceğiz? Onları masanın üstüne bırak bakayım... Bu yaşa geldin hâlâ şu manastırdaki ilâç. ların en meşhurlarını bile öğrene- medin, birader... Sakalını değir - mende mi ağarttın? Bu göztaşına benziyenlerin hassası nedir, sen söyle bakalım, Artaki... — Efendim, bundan nohut ka- darını bir bardak suda, yahut her hangi bir şurup, şerbet içinde eri- tecek olursak, insanın yüzü, gözi tonun gibi şişer, anası babası tar | — Safından bile taranmıyacak sakil bir hale gelir. Zengin bir delikan- | ir olan Zogratosun kontese - âşık | “duğunu bildiğimiz için, ona, ge- SN ay bu ilâçlr şerbetten içirdik. Vüzü gözü şişti, Bunun panzehiri “e bizdedir, İşte şu şişedeki enge- rek macunudur. Bundan bir mer- cimek büyüklüğünde yutmak, sa- pasağlam bir insanı yıldırımla varulmüş gibi yere yıkar, dört beş saat azap çektirerek, kıvrandıra, İl kıyrandıra öldürür. Lâkin, eğer evvelce göztaşı dediğimiz zehir- den içip yüzü şişmişse, o adam, 2€- hirlenip ölmez, bilâkis derhal ta- bii haline avdet eder; şişleri iner. Bu ilâç, “âteşi rumi, ile yanan gözlere de iyidir... Şimdi, engerek! mâcunundan bir habbeciği bin al | tn karşılığında Zografosa yuttu- | racağı2... Üstelik “hiç kimsenin İ-' | Yileştiremediği iletimi Allah razı! visun Yılanlı. inanastırda geçir.! diler!,, diye dua edecek... İlk ön- «e tedavi için... Altını fazla buldu. | Amma, işter gene oyağiyle düştü, | mO$: İ — Şimdi öğrendin mi, mübarek dam? m a İ Dimitri: lm | o Tefrika numarası:28 : ilkönce bir zehir verirsin yüzü şişer... Sonra | bir panzehir verirsin iyileşir.. işte yılanlı manastırın mucizelerinden biri... BARBAROSTANİ İK HABER — Aksam Postası — Öğrendim, muhterem peder.| — Lâkin, eminim... Gene unu: | ma hâlâ kendine gelmiyor. Biraz| daha ruh koklatın. İ Kızlar ağası, bütün bunları işit- mişti, | Evvelâ: İ “.— Neredeyim? Buraya nasıl geldim?...., diye düşündü. Bulanık gösteren bir dürbünü ayar ederken, manzaralar yavaş yavaş nasıl vazıhlaşırsa, hatıratı da, öylece gerine geliyor, beynin- de tebellür ediyordu: Beyaz eşek, sahte köylü, dört papas, bostan dolabı, baş parmak- larından ipe asılı Türkler, nakle dildiği işkence dairesi, üstünün a- ranması, birer birer aklına gelerek tüyleri ürperdi, Sonra, burnuna ansızın bir bez tıkıyarak onu ba- yıltmışlardı. Ve işte burada ken- dine geliyordu. Yeniden ruh koklatılınca: — Oh... - diyerek bir nefes al- dı. — Tamam... Rahiplerin müşfikleşen sesleri. ni duyuyordu: — Ramarama!... Haydi açıl artık... Korkma... Burada seni se-! ven dostların arasındasın! Kurnaz fellâh, ayılıyormuş gibi| tekrar “Ah, of!,, etti; nihayet kir- piklerini araladı. Sinos da içlerinde olmak üzere beş papas; gülümsiyerek, başucu- nu sarmışlardı: — Geçmiş olsun ! Geçmiş olsun! - dediler - Epeyce rahatsızlık ve büyük bir tehlike atlattınız... Artaki: : -— Biz yoldayken; eşekli bir köylü geçiyordu; siz de arkasın; dan geldiniz. Fakat bizim yanı- mıza varmca ansızın düşüp bayıl- dınız! - dedi. Ramarama, yüksek sesle: — Ah, of.. Garip şey! - diye inlediyse de, içinden: “— Rengimi siyah görüp beni aptal yerine koyvyorlar... Fakat çok şükür, o işkence yuvasından kurtuldum ya... Ne olursa olsun... Ben işime bakarım; Oo menfaatimi bilirim... Söylediklerine inanmış görüneyim...,, diye düşündü. Baş papas, zercinin saçlarını okşadı: — Neler hissettiniz bakayım?.. — Ah, of... Çok istirap çektim. Çok... —Korktunuz mu? Ayni zaman- da kâbus da geçirdiniz. galiba... Neler gördünüz, anlatın bakayım. Adamlarım, bayıldığınızı fFarke - dince, şahsmiza karşı olan muhab betimi bildikleri için. hemen sizi kucaklayıp benim yanıma getir. diler. Baygınlığınız esnasında tıp-| kı sizin prens cenapları gibi fasih! tasih sayıkladığınız için pek müt-! hiş rüyalar gördüğünüzü anladım | Yer altı mahzenlerine girdiniz, işi kenceler yapıldığını gördünüz..| Değil mi, oğlum?... Kızlar ağası, kendi kendine: 4. Ben, bir saray dolusu kız ları parmağımın ucunda oynatı-| yorum... (Çevir kaz yanmasın!) İsmindeki kızlara ası, kendisini terkedip o ak »| tacaksın. Peki amma, şu Ramara-| Yaptığınızı anladım. Mademki rü- ya gördüm sanmamı istiyorsunuz, pek âlâ...,, diye düşündü — Evet, efendimiz... Pek kor- kunç bir kâbus içinde kıvrandım. - diyerek, gördüklerini hülâsatan anlattı. ” Bir papas: — Amah; sus! Sus! . dedi. Öteki: — Bu gördüklerin hiç de tekin rüya değil... Ben, bir tabirnamede okumuştum, eğer gevezelik eder sen başına felâketler gelebilir... Fakat, Sinos, hepsini teskit et- ti. İyilik saçan meşhur tebessümiy. le gülümsiyerek: —Şerre yormayın! . dedi - Dos. tumuz Ramarama, cidden pek ha; yırlı bir rüya görmüş. Kendisine saadetler geleceğini tebşir ede - rim. Lâkin, bir şartla... Bu rüyayı kimseye anlatmıyacak olursa... Yoksa, tabirnamede okuduğunuz bütün felâketlere uğrar ha... Zenci, gözlerinde öyle mükem- mel bir sun'i korku ifadesi yarattı ve öyle tabii bir sesle: — Allah esirgesin... Ağzımı bi- le âçmam... - dedi ki, Sinos ve di- İ der papaslâr öhun “ebediyen sız küpü gibi ağzı kapalı kalacağına kani oldular. “Muhterem peder,, * -—- Oh, hele sükür... İyileştin ya, * dedi - Bize de lâzım olar o. Şim- di neye geldiğini anlat bakalim... Râmârama. elini göğsüne atıp mektubu çıkarmak istedi. Fakat, bu hareketi yapmışken: “Eyvah! pot kırmış olmıyayım... Mektubu aldılardr...,, diye düşündü. Endişe. si, boşa çıktı. Zira, papaslar, mek tubu gene kapatıp yerine koymuş- lardı. Kızlar ağası: — Hızır bugün gideceği için,; sizden 450 altın istiyorlar, efendi- miz... - diyerek rulo şeklindeki na- meyi uzattı. Sinos, satırlara göz attıktan sonra: — Ha... Peki, anlaşıldı. . * dedi - Şimdi, sen istenilen paraları alıp gitmekte acele edersin, değil mi oğlum, Ramarama?... Fakat bu manaslıra ait bir parayı haraç di- ye müslümanlara vermek caiz de- ğildir... Onun için, bekle, £ şimdi birinin illetini iyi edeceğim... 450 altını onun hesubından alır, gider- sin... Zografosu çağırın içeri... Bir dakika sonra, yüzü gözü pancar gibi kırmızı, somun gibi şiş bir adam içeriye girdi. Ramarama tiksinerek Laşını çe- virdi. Masanın kenarında, kâse 4 çinde duran mavi mavi, irili ufak | İr bir takım taşlar gözüne ilişti. Lâhzede kininin kabardığını his- setti: “— Zübeyde! Zübeyde!... - di- ye için için homurdandı . İşte se- nin de suratın yarın güneş doğr” madan evvel bu adamınkine ben- ziyecek... Fakat: engerek macu- e İŞUNDAN BUNDAN Avrupanın . altınları lerde dolaşan harp, dünya harbi gibi korkunç sözler, Avrupa bü- yük devletlerinin işlerini “atlak bullak etti. Londra piyasası, al tınlarını Amerikaya © kaçırıyor. Birkaç gün önce kalkan Avrupa alındaki vapurla Nevyorka bir bu- çuk milyon İngiliğ liralık altın gön derilmiştir. Bir iki gün sonra da- ha dört milyon İngiliz liralık altın! gönderilecekmiş. Londra piyasasında en büyük altın stoku, Amerikalıların hesa- bına satın alımmış olan 200 mil- yon İngiliz liralık altın stokudur. Eğer buhranın arkası kesilmiye- cek olursa bu altınların hepsi A- merikaya taşınacakmış. Mahpuslar yediklerinin parasını vercekler Birleşik Amerika cümhuriyet lerinin Mişigan vilâyeti hapisha nelerinde yatmakta olan mahpus- ların her birisi günde gıda para- sı olarak hapishane idaresine 70 kuruş para vereceklerdir. Vilâyetin o hapishanelerinde mevcut olan 10.000 mahpusun İ- âşe masraflarını, vergi mükellef- leri protesto etmişlerdir. Çünkü mahkümlar arasında heli vakti yerinde, hattâ zengin olanlar bile vardır. Mişigan parlâmentosuna mah; pusların iaşelerine mukabil para vermeleri için bir kanun lâyihası teklif edilmiştir. Söz söyleyen basküller Beiçika'nın i Brüksel şehrinde açılmış olan ar- srulusa| panayır ziyaret edenler, orada yepyeni bir baskül tipi görerek hayran olmuşlardır. Sa bahtan akşama kadar panayırın açık olduğu her gün ziyaretçiler, uğzına #.tılan pa- rayı yuttuktan sonra her birisi- nin kaç kilo gel- i diğini söyliyen Roboto baskülü # hiç odurmaksı- zın çalıştırmış- lardır. Bu mükemmel makineyi icat etmiş olan mühendis de panayır- da bulunmakla beraber, makine- sinin nasıl işlediğini söylemek ten çekinmiştir. Söylediği yal- nız şu kadardır: Makinenin için- de bir elektrik motörü vardır ve bu motör baskülün üstüne çıkan | | adamın ağırlığıyla harekete gele-| | rek teraziyi işletmekte, ve arka- sında bir hoparlör bulunan koca- man ağzı açip kapamakt'adır. Söz söyliyen bu baskül gayet doğru işwmekte ve bir adam üs- tüne ayrı ayrı vakitlerde on defa!! çıksa, on defasında, gram $aş- maksızın ilk söylediği ağırlığı eli- fi elifine tekrar etmektedir. A nundan panzehiri hiç bir yerde bulamiyacaksın... Artık müsterih olacağım; müslüman ordusu için- de yıllansan kile seni benimsiye- cek bir tek erkek çıkmıyacak...,, (Devamı var), i Amerikaya götürülüyor Avrupadaki sön durum ve dil-| Kolay hesap yapanlar İngiliz Hindistanınm güneyin deki Madüra sehrinde doğmut © lan bir Hintli, altı yaşındayken çiçek hastalığı yüzünden gözleri kör olalidanberi, her türlü hesap meselelerini zihninden pailetmek tedir. Bugün kırk beş yaşında, evli ve beş çocuk babası olan bu & dam, hesaplarında, insan: şaşırta - cak kadar çahuhtur. Yalnız bir dakika içinde on rakamlı bir a- dedin cezir murabbamı bulmak- ta, en çapraşık meseleleri de üç dakikada halletmektedir Çocuk yetiştirme şampıyonu Birleşik Amerika cümhuriyet- lerinin Oklahoma şehrinden Mis ter J. J, Allen şimdiye kadar ken- di sekiz çocuğundan başka kırk üç yetim yetiştirmekle Amerika da “Çocuk yetiştirme şampiyonu,, ilân edilmiştir. Kendisi geçen haf. ta 111 inci doğum yılını kutlular mıştır. Ihsan Yavuz Şık giyinenlerin TERZİSİ Her ayın © modelini orada bulabilirsiniz ISTANBUL Yenipostahane karşısmda Foto Nur yanında Letafet hanında Doktor .. . Ali ismail Haydarpaşa haslanesi bevliye mütehassısı Urologue — Operateur Babrâli caddesi Meserret ote li 88 numarada her gün öğl sonra saat ikiden sekize kadar. HABER AKŞAM POSTASI (DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: İsi Telgraf adresi; İeROLE FAA Yazı işieri talöfönu : 21872 idarevellân , ; 24376 İLÂN TARİFESİ Tearet yanlarının satir 12, Resmi iânlerin 15 MUrUNtUr. * aylık Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası