14 EYLOL — 1985 İNT Tefrika numarası:4 “Bana dokunmal. Benimle yalnız başına bi odada ne arıyorsun ?. müslüman kızıyım... Hıristiyan erkek haram!. Haram... Vallâhi geliyor, billâhi geliyor!.. söylerim... Geçen tefrikaların hülâsası Ağrıbos adasının prensi CU » berto d'Albertino'nun karısı A- nifa henüz bakiredir. Çünkü Bısır Reise (Barbarosa) bac ve. ren kocasından nefret ediyor.O sabah, ufukta, korsan kadırga . ları görülmüştür. Anita, ko - casının mabeyincisi Kont Be- nito fd Ambroya gidip cariye Zü beydeden dürbini alıp getirmesi ni emrediyor. Kont, intizam içindeki dairele ri geçerek, sarayın kulesindeki Zübeydenin yanına gitmek isti yor. İşte, oAlbertino hanedanmın makarrı bu kadar muntazam, bu kadar disiplinli yerdi!... Fakat, İspanyalı korsanların bir Tunus baskınında elde ederek Venediklilere sattıkları, oradan da Atina esir pazarı yolu ile ve hediyeten Albertino'lara intikal eden Zübeyde, bir türlü bu sert zapturapta uymuyordu. Saray kadımlarınm başkâhya - sı zenci hadımağası Ramarama bu avareliği ve yolagelmezliği yü - zünden bir gün onu azdaha kamçı- liya kamçılıya öldürecekti. Bakın hele: “Tam Hızır Reisin bundan dokuz ay evvel haraç al- mak için saraya geldiği gün, yani sarayın en intizamlı olması icap ettiği gün, bu afacan kız, geceya- rıları saray dehlizlerinde, hem de Hızır Reise tahsis edilen kısımda görülmüştü. Ne ummuştu?... Kendi dininde olan cariyelerle köleleri reisin satın alarak azat ettiğini mi işit- mişti?... Fakat, a sersem bunun zamanı, ogeceyarıları mıydı?.. Sanki hem saray adamlarından hem de reisin maiyetindeki asker. lerden çevrilmiş gece kordonları- nı aşarak, Hızır'ın odasına girip ayaklarma mı kapanacaktı?... Bu sarayda nesi eksikti ki tekrar Tu- nus'a dönmek istiyordu? Ramarama, cariyeler dairesi - nin avlusunda, bundan dokuz ay evvel, Hızır'ın gittiği gün, Zübey- de'yi kamçılarken bu noktalar et- rafında tevbihlerde bulunuyordu. Tumuslu kız ise, basıyordu fer- ma'yı hiç de memnun e beraber — Zübeyde'yi kendi dai- resinde himayesine almıştı... Fa - ları yukarıya Soluk soluğa kuleye vardığı za- man, Zübeyde'nin, pencereye da- yanmış, bir gözümü uzun dürbü- > uydummış olduğunu gördü. Afacan Arap ez, bir yandan ufuktaki Okadırgaların gelişini seyrediyor, öte yandan da: — Ya habibi! Ya nuru ayni... İK, Eca! Eca!... — diye haykırıyor » du... — Ne oluyorsun?... Hanımmn emrini niçin yerine getirmiyorsun, kız?... Zübeyde, kendini kulede yalnız sanırken, arka tarafta, birdenbire bir erkek sesi işitince ürktü. Uzun dürbünü yere düşürerek, kendisi de, vahsi bir kedi süratilye, kule odasının bir köşesine fırladı... A- tılmağa, üzerine gelecek erkeğin yüzünü tırmalamağa, parçalama- ğa hazmlanmış gibi, tekallâs et - miş on parmağının tırnaklarımı ve büzülen kalın, etli dudakları ara- sında beliren bembeyaz işlerini gösterdi: — Bana dokunma... Benimle yalnız başına bir odada nearı- yorsun?.. Bırak... Bırak... — diye bir çığlık kopardı. — Ben müslü- man kızıyım... Hıristiyân erkek haram... Haram... Vallahi geli - yor.. Billâhi geliyor... Söylerim... Zavallı Zübeyde! Hırisityan illerinde kimbilir ne taarruzlara uğramıştı da kendini ancak böyle vahşicesine müdafaa #mi söylemeli çekle bu geli- şinde öyle bir niyet yoktu. Nete- kim, zavallı adam şaşırdı... Onun aklı fikri başka bir ka - dındaydı... Gönlünün ânkası yük - seklerde, çok yükseklerde uçu - yordu. HABER AKSAM POSTASI IDARE EVI Ankara Istanbul Posta : 214 Telgrat adresi: istanbul HABER Yazı işleri telotonu : mer idarevellân ,, 248: İLÂN yare Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Serseriler Yatağı Ciltleniyor Romanımızı biriktirmiş olan oku - yucularımızdan bunları ciltletmek is. tiyenlere: Eylülün 15 inci günü akşamma ka- dar Ankara enddesinde VAKIT kütüp hanesine bir numara mukabilinde br- rakmalıdırlar. Bu tarihten sonra mü racaatları kabul edilmez, Ciltletme Ücreti on kuruştur. “Serseriler Yatağı,, romanı cilt. leri İ numaradan 237 numaraya Yazan:(Vâ-NG) Bırak ! Bırak! Ben — Deli misin?... Sana kim ilişti kız?... Elimi bile dokunmadım... Müslüman ol, hıristiyan ol... Ba- na ne?... Hem, beni kime söyler - mişsin bakayım?... — Ona... İşte ona... EE e İlm Zübeyde, hâlâ titriyen parmak- larını, yere düşen dürbüne doğru uzattı. — Ona... — Sakramento!| — Küfretme... Ona küfrede » mezsin... Kadınım diye bakma... Bende müslüman imanmm kuvve- ti var... Boğarım, öldürürüm val « lahi seni... Anlıyor musun, ona küfredemezsin.., Benito, büsbütün şaşırmıştı. — Yahu!... “O,, kim... — Al şu dürbünü de baksana... Kont, vecd halindeki bu emre mibaniki bir surette itaat etti. Dürbünü yerden kaldırdı. Gö » züna uydurup ufka baktı: — Şaşılacak şey... Hızır Reisin kadırgaları... — Gördün mü ya?... mü ya... İşte “O,... Die sey; (Devamı var) 4 NOT: —— Bu tefrikamızda bahsedilen Alber - tino ailesinin sarayı her ne kadar İ - talyan ise de, şark âdetlerinin buraya sirayet etmesine ve harem ağalarının Ağrıbos adasına girmesine hayret et - memelidir. Gördün Sabık Nazime Sultan Sarayındaki zengin o mobilyala - rın büyük ve mühim satışı hakkın- İ daki ilânı 15 nel sayfamızda mutla- ka okuyunuz. Ist, As, 4 ncı hukuk mahkemesin - den: Çankırılı Ahmet tarafımdan karısı Aksarayda Muratpaşa mahallesinde Cerrah Kemal sokağında No, 6 da sa- kin Raziye aleyhine açılan boşanma davasında müddeialeyhanın ikametgâ hının meçhüliyetine binaen 18 7 — 995 muhakeme celsesinde davetiyenin on beş gün müddetle ilânen icrasma karar verilmiş ve muhakeme 10 — 10 — 935 günü sant ona tayin edilmiş ve bir nüshası da mahkeme divanhanesi- ne asılmış bulunduğundan mezkür gün ve saatte İstanbul asliye mah - kemesi 6 ncı hukuk dairesinde hazır bulunması veya bir vekil gönderme - si, aksi takdirde gıyabmızda tahkikat ve muhakemeye devam edileceği teb - liğ yerine ilân olunur. Kiralık daire Kabataşta, Sedüstünde Çürük- sulu Mahmud Paşa apartımanmda gâyet güzel manzaralı büyük beş oda ve bir sofalı, mükellef ha: mamlı bir daire kiralıktır, Tramvay istasyonunun hemen yanmdadır. Taksime de yakındır. kadar hazırdır. Müracaat ederek alınması... “Ragastanm Oğlu., 401 den 469 numaraya kadar hazırdır. > 5 (ANIN KİZİ Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikonın balta girmemiş ormanla” rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı No: (03mm Yazan: Rıza Şekib sm Monbitolular, Karşa ile Ebülülâyı kulübe- lerine hapis etmişlerdi. Reise karşı yapılan hakaretin cezasını çekeceklerdi Bunun nasıl telâkki edileceğini ui. Sonra misafiri olarak bulunduğu bir kabilenin reisine: — Hayır... Ben bunu yapamam. Demesi ne kadar doğru olabi - lirdi... Ebülülâ da güçlüğün farkında olduğu için kat'i birşey söyliyeme- di. Yutkundu. Karşa: — Kararmız kat'i mi? diye sor- du. İ Reis ktsacık boyu ile yerinden doğruldu: — Ebbette, dedi... Kararım kat”.! İ.. Siz yardım etmeseniz bile Ni - yam Niyamlarla muhakkak dövü- şeceğiz. Onları yalnız başıma da| haklryacağrma eminim. İşte işin asıl kötü tarafı bura- | sıydı.. : Monbito reisi, yuvalarından d:- şarıya fırlamış gözlerini Karşanmi gözlerine dikmiş, ağzından çıka-| cak müspet cevabı, sabırsızlıkla! beki:yordu, Karşa: — Hayır! Diyemedi. — Evet, demek için yatkundu,| fakat muvaffak olamadı. Neden sonra: — Kararımız madem ki kat'i, sizi bundan caydırmak imkânsı; olacaktır. Yardım etmek isterim. Hele Niyam Niyamlarla . boğuş;|. mak, onları alt etmek benim en büyük arzumdur. Fakat Rİ ce süren didinme artık ezıcık ra- ması bir kıyametin kopmak üze- re bulunduğuna işaretti, Bu sırada reise yakiaşan iki yerli asker, ellerindeki kalkanlar- la mızrakları yere bırakarak diz kapaklarını bu kalkanlar üzerine dayadılar. İkiside ayni dille, ve ayni ahenkle dillerinin altında bir takım heceler yuvarladılar. Hazırlanan meydanda eğlen « cenin başlamak üzere olduğunu söylüyorlardı. Karşa, vakit kazanmak istiyor« du. Reis, nasıl olsa, kendilerini de bu çağırılan yere götürecekti, Buna meydan vermeden, reise döndü: — Bize azıcık izin verirseniz, | kulübeye kadar gidip dönelim. de. di, — Pekâlâ. Ben az sonra birini gönderip sizi aldırtırım. Karşa ve Ebululâ ayağa kalktı. lar. Etrafı çepeçevre saran kala» balığın arasından geçerek doğru kulübeye vardılar. Aslanlarını Ebululâ, kulübeye koymuş ve kapıyı da üzerlerinden sıkısıkı kapamıştı. Kapı açılır açıl. maz ikisi de Karşanm omuzları- na atıldılar. Karşa, Ebululâya! — İşte, dedi, kalabalık bir yere geldik, aslanlarımızdan ayrıldık. Ufak bir ayrılışm onlar üzerinde. ki tesirini gör. Ben, bunlardan AŞ sıl ayrılır da kalabalık şehirlere giderim. Bunun imkârsızlığını görüyorsun.. — Aslanlarından ayrılmayı dü- hat etmemi istetiyor. Size yapılan| şünüyorsanız, onlarıda beraber bu hakaretin tamirine imkân yok| götürürüz. mu? — Onlar, ormanlarından başka Reis, gözlerini daha korkunç| bir yerde yaşıyamazlar, ben de on. bir şekilde dışarıya fırlattı. Çar- pık ağzını yaydı. Yol yol beyaz lar gibiyim.. — Mübalâğa etme Karşa ! Şim- sizgilerle boyanmış, çukulata ren-| di böyle söylüyorsun.. Oralara as gi derisini buruşturdu: — Ne gibi, diye sordu. — Sizden af dileselar, çarpış - mak arzunuzu yenemez misiniz? — AF dilemek. Af dilemek.. Monbito reisi bumu söylerken mütemadiyen başını, bunun im- kânsız olduğuna işaret (edermiş gibi sallıyordu. Sonra ilâve etti: — AF dilemek.. Bu imkârsız. Siz Niyam Niyamlıları tanımıyoı gibi konuşuyorsunuz. Onlar af dilemenin ne olduğunu İlirler mi ki gelsinler de af dilesinier, — Siz gelip af dilemelerini is- terseniz ben onlarla görüşmeyi ve bunu temin etmeyi üstüme alirım. Şayet kabul etmezlerse o zamatı harekete geçer ve cezalarını ver: meye bâş vurursunuz. Karşa, reise en büyük hakareti şimdi yapmıştı. O teşebbüs etmeden gelip ken- disinden af dilemiş olsalardı me- sele yoktu. Fakat kendisinin af dilemelerini istemek için araya vasıta koyarak çalışması doğru- dan doğruya Monbitoları küçük düşürmekten başka, Niyam Niyanı lardan korktuklarını söylemekter. başka bir manaya gelmezdi. Karşa, kırdığı potun farkına! vardı amma, neden sonra.. Maonbito reisi gene umduğu gi- bi harekete geçmedi. Fakat göz aklarma bir kızıllığın çökmüş ol- İışmsan, bir daha orman dönmek istemezsin, — Boş lâf bur. Hakikaten bu kısa ayrılışm hayvanlar üzerindeki tesirini an lamak için, onların Karşaya kar şı gösterdikleri düşkünlüğü gör mek lâzımdı, Karşa ve Ebululâ, ormandan ayrılıp ayrılmamayı münakaşa e derlerken gerilerinden kapmın birdenbire kapandığınt ve dışar- dan, konuluşundan kalın bir ağaç olduğu anlaşılan desteğin dayan- dığmı duymuşlardı. Birdenbire neye uğradıklarmı anlıyamamışlardı. Monbitolular reisi kendilerini hapis mi etmişti. Bunu başka türlü tefsir etmek kabil değildi. Filhakika çok geçmeden dışar dan gelen boğuk bir ses: — Monbitolulara yaptığınız ha. karetin cezasını çekeceksiniz! Bu reisin emridir, diye bağdı. (Devamı var) KUPON 243 ii 149-935