Kılıç dişli kaplan (XX: 9)un Hindistan ormanlarındaki maceralarızs HABER ni, yeniden W meal . anı oj. ? op iz. Size Fesekkur €ğerim yazık an elin. en an ka 2) aşına bende | sewmnaım. Sisli vadıyı sahıblerine eğe gg, HWensonra Z er e yerlilerin m We görüşüyor ayr, yaladı TERM velale m yalağı i vedaülaşmaları Ep yü yalar ea veda pay Yalınuz açık 2.Sun. Bakı yıne (21 ie aşırız. eN” Mayk kyam Jambekifir v£ KEL ça a Hazır; e erkin Mazon Meyva Tuzu Sabahları aç karnına (bir kahve MAZON ağiği Isim ve markasma dikkat > Li İstanbul Sıhhi müesseseler arttır- kaşığı almdıkta ma ve eksiltme komisyonundan) si sunam sen yemler m ve san'at öğrenecekler bu sergiyi Haydarpaşada Emrazı istilâiye Hastanesi 1935 mali yılı için gerekli görülen 104 kalem ecza ve alâtı hbbiye açık eksiltmeye konulmuştur. 1 — Eksiltme 189-1935 çarşamba günü saat (5 te Cağaloğlunda İstanbul Sağlık direktörlüğü binasındaki komisyonda yapılacaktır. görmelidirler, Serbesttir. Talimat gönderilir. Akaretler 64 No. Telefon: 43687 Hazimsizliği, Mide, ekşilik © ve yanmalarını giderir. Ağızdaki tatsızlık ve kokuyu izale eder. Muh Gal İSO a5 kü meral em ei Fazla bir yemek ve içme. Gel Sea rUŞtUZ, ii den sonra hissedilen yor- “3 — Muvakkat garanti 133 lira 52 kuruş" Ademi iktidar NA : gunluk va .. nil. ran tür OMAZO tuzu» ”İ — Şartname hastaneden parasız alınır Bel gevşekliğine perakende 65 karma, mai ÇÜİ nun tesirinden memnun kal. 5 — İsteklilerin belli gün ve saatte cari seneye ait Ticaret odası . satılan gişeler piya - İTİ Barana nine dü olsa vesikalarile bu işe ait muvakkat garanti makbuz veya banka mek- H Oo rm Oo bi n saya çıkarılmıştır İ p Bahçekapıda İş Bankası ar. tuplarile komisyona gelmeleri. Tafsilât: Galata posta Kutusu 1255. kasında 12 No. lu MAZON BÖTTON ecza deposuna iade 6 PARDAYANLAR mahlüktu, Parlak iki büyük göz, pen- be ve şehvetli bir ağız, kumral saçlar, ve asil bir tavir bu güzelliği son de rece arttırıyordu. Halinden gizli bir üzüntü içinde bu- lunduğu anlaşılıyor ve bazan Jan Dal. breye kısa ve çekingen bir bakış fır -| Jatıyordu. Jan; — Alis, sediyeyi köprüden geçirttiği için pek büyük bir tedbirsizlikte bu - Tundunuz! dedi, — Ben orasını serbest sanıyordum.. — Alis, perdeleri okaldırmanız da pek büyük bir hata idi. Alis titriyen bir sesle; Merakla yapılan bir hareket. de. di. —Alis, bu azgın halkın önünde ismi mi yüksek sesle (söylemeniz de çok meş'um ve tehlikeli bir (kabahattir, Genç kızın bu sefer dili dolaştı.: — Aklım başımdan gitmişti!.. söz - Jerini kekeledi. Navar kraliçesi onu tepeden tırna - An kadar süzdükten sonra bir saniye kadar düşünceye daldı. Sonra yavaş yavaş : — Yavrum, maksadım seni azarla - mak değil. Fakat beni bu alçakların eline teslim etmek istiyen bir adam da ancak bu suretle hareket edebilirdi. — Oh. Haşmetpenah!.. — Bir daha sefere daha akıllıca dav ranmani İsterim., Kraliçe bu son sözleri o kadar sa - kin bir tavırla söylemişti ki Alis dö Lüks sadık olduğuna inanıldığına he- men emniyet getirdi. Kraliçe Pardayana dönerek: — Mösyö 16 Şövalye! Sizin yüksek indir. istifade etmek iste - — Emirleriniz için daima hazırım Haşmetpenah. — Teşekkür ederim. Lütfen bizi bir az aralıkla gideceğimiz yere kadar takip ediniz. Sizin gibi bir kalırama - nın kılıcının himayesinde bir ordu - yu bile yararak geçmekten korkmam, Pardayan bu iltifatı çekinmeden ka- bul etti. Yalnız içini çekerek: — Yazık ki, Parisi terketmek elim- de değil. Babam bana (kadınlara | - nanmaâmalı demişti. Fakat iş işten geçti. Şimdi sevimli o komşu kızının kumral saçlarına bağlıyım. Babamın dediği gibi hakikaten bu saçlar insa - nın boğazma sarılan o ve boğan birer yılanmış, sözlerini murıldandr. Sonra yamalı ceketine mahzun mah zun bakarak ilâve etti: — Ben kendime bir prens elbisesi tedarik etmek için sokağa çıkmıştım. Bak şimdi olan işe. Sabaha kadar za- vallı ceketimi gene tamir etmekle uğ- rasacağım.. Ne tuhaf şey? Gündüz ak. şama kadar kılıç, gece sahaha kadar iğne kullanmak. Ne ise, arada o ka- dar fark yok! Şövalye hem kendi kendine söyleni- yor hem de eli kılıcının kabzasında, gözleri etrafta olduğu halde acele ile Parise dalan iki kadını on adım kadar geriden takip ediyordu, Bu sırada yavaş yavaş akşam olu - yordu. Pardayan Luizin annesini ta « kip etmek için acele sokağa çıkmış ol. duğu için bir gey yememişti. Bunun için karnı son derece acık « miştı, Jan Djlbre arkadaşiyle beraber bir çok sapa sokaklardan geçtikten sonra nihayet Tampe hapishanesine vardı - lar, Zamanin kararan büyük duvarlı ederek bedelini geri alabilirler, PARDAYANLAR 6 bu meş'um hapishanenin karşısında bir katlı oldukça güzel manzaralı bir ev vardı. Kraliçenin bir işareti üzeri - ne Alis kapıyı çaldı. Kapı derhal açıldı, Jan, yaklaşması için Pardayana | - şaret ederek ; — Mösyö, şimdi ne yapacağımı öğ - renmek hakkınızdır. Rica ederim bi - zimle beraber içeriye giriniz dedi. — Hakkımda pek büyük bir lütuf gösteriyorsunuz Haşmetpenah. Ben ise kendimde emirlerinize tâbi olmak- tan başka bir hak göremiyorum. — Siz kahraman yürekli, sevimli bir Şövalyesiniz. Şunu iyi biliniz ki sizin gibi cesur bir adamın yanımda bulunması bu evde benim için çok lâ- zımdır. — O halde ben de itaat ediyorum. Pardayan bir taraftan da: — Şimdi usta Lândrinin . piliçleri kızarmıştır. Ah onlara bir kavuşsam! diye düşünüyordu. Evin kapısı tekrar kapandı. Bu üç ziyaretçi devanası gibi iri yarı bir hiz- metçi kadının arkasından yürüyerek dar, fena döşemeli fakat oldukça te .| miz bir odaya girdiler. Bu odada, iğri burunlu, uzun sa - kalir, ihtiyar bir adam üzerinde irili ufaklı üç terazi bulunan bir masanm önüne oturmuştu. Bu adam Jan Dalb- reye dikkatle baktıktan sonra dudak - larında bir gülümseme belirdi. Ve fazla bir samimilikle; — Ah, ah, gene mi sizsiniz madam? Üç sene var ki sizi kaybettik. Fakat isminiz kasamda yazılıdır, dedi. Kraliçe sadece: — Madam Leru.. dedi, — Evet, bu idi.. Ben de bunu söyle - mek istiyordum. Gene (İsak Roben bendenize satacak inci gerdanlıkları- hiz, elmaslarınız mı var? Bu ihtiyar adamın Kobeni Rupen ve Madamı Matam diye söylemesi Ya» hudi olduğunu anlatıyordu. Navar kraliçesinin sediyeden atla » dığı zaman, elinde bir meşin (çanta bulunduğunu söylemiştik. Jan Dalbre bu çantayı açarak için- dekileri masanın (Üzerine karmaka « rışık boşalttı. İsak Robenin gözleri parladı. Elle- rini masanın üstünde parlıdayan el - maslar, yakutlar, zümrütler ve öbür kıymetli taşlara uzattı. Parmakalriy- le bir saniye kadar bunları okşadı, Bu altın tüccarı kendine göre şairdi de. Kirli masânın üzerine saçılan bu göz kamaştırıcı servet onun dudakla- rımda hafif bir gülümseme belirtti. Pardayana gelince, onun meziyetle. ri hakkında bir şey söylemiyerek yal. nız okuyucularımızın ona karşı bes « ledikleri iyi duyguları © sarsacak bir hakikati söyliyeceğiz. Masanm Üzerin. de mavi, kırmızı, yeşil ışıklar saçarak parlıyan bu büyük servet karşısında Şövalyenin gözleri ihtirasla açılarak bütün vücudu titredi, Ve kendi kendi sine düş'indü: — Bu taşların ufak bir kısmı beni zengin etmeğe kâfidir. Bu hülya içinde, kendini bu hazi « neye sahip sandı. Ve gayet şık giyi - nerek siyah elbiseli kadınla kızmın 0- turdükları odanm penceresi (altında dolaştığını ve bu kıyafetiyle en güzel kadmları büyüliyeceğini, — Ihtişımda bir eşi O bulunmıyan Dön Danjonün son derece şık Jantiyomlarını bile kıskançlıktan çatlatacağını dü - şündü,