Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
*A T Y a TT gL ;L' f x HRABER — Akşam Postası 17 AĞUSTOS — 19025 Ş Lehi;iîandâ Bisikletle seyahat No. Ingilizceden çeviren: Ahmet Ekrem L —O Yaban mancası acaba avmı nasıl| makta olan bir Bizon —mandası bile öldütür? İnsanın düşüncesine ne de kötü sorgular geliyor? — Galiba yere yıktıktan sonra üstünüze çıkarak çiğ- niyor.. Tam özlenecek hoş bir ölüm değil mi? Peki siz bir Bizonu nasıl öldürürsünüz? O kocaman et dağın - dan yüreğe bir tüfek kurşununun i - riştirilebileceğini sanıyorum.- Ancak ben şimdi bir on beşlik havan topunu daha çok tercih edecek — bir durum - dayım. Uzaktan korucunun üzüntülü kısık bir sesle Bov Bov diye bağırdığını işi- tiyordum; kendi himayesi altında İ- ken yaban mandası tarafından öldür- mekliğim her halde adamcağızı çok üzüyordu. Eğer fazla korkmamış ol- saydım; kahkahalarla — gülecektim; öyle değil mi ya? İki — tonluk kızgın bir mandaya âdeta “gel pisi pisil,, denmesini siz de tuhaf ve güldürücü sanmiyor musunuz? Ne yapmam lâzımgeldiğini bilmeli idim. Nitekim o gündenberi de birkaç kere nasıl davranmam icap edeçeğini söyleyip durdular. — Orada durmalı, hayvanın yüzüne sakin, sakin bakma- lr ve tam hamle edince, İspanyanın boğa güreşzileri gibi yana bir adım at- malr imişim! Manda hamlesinin hızıy la İleriye gider sonra tekrar döner - miş; ben hunu beklemeli ikinci ham- lede de gene yana bir adım atmalı i- mişim! Ne iyi öğüt ve ne kolayca ba - şarılacak bir iş değil mi? Bir de be - nim bu öğütlere olan itirazlarımı din- leyin bakalım: A — Çite hiç de yakın değildim ve dört kilometrelik bir yolu böyle ya - na adım ata ata yürümek bilmem han gi babayiğitin gözüne kestirebileceği- bir iştir? B — Bunu öğütliyenler evyelâ ken- dileti bir tecrübesini yapsalar fena olmaz... Ben şuracıkta bütün açık yürekli - gimleritiraf ederim ki: Rv. a| Hamle eden bir yaban — mandasına karşı durabilecök güçte sinirim yok; olabilir ki yan adımımı saniye gecikirim, Beni kurtaran, zik- zak patika idi. Mandanın bir defasın- da genç bir ağacı devirdiğini görmüş olmaklığıma rağmen, hayvan çayır - dan koşmakta çalı çırpılı zikzak pa - tikada yürümeğe tercih ediyordu- Pa- tika her metrede bir kıvrıldıkça, man son hızına kadar — çıkamıyordu. Yol o kadar girintili, çıkıntılı ve karma - karışık idi ki hayvan — ekseriya dört nala bile kalkamıyordu. Yol benim de işime gelmemekle beraber, onun işine büsbütün yaramıyordu. Arkamdan en çoğu çirkin ve biçimsiz bir tırısla ko- valıyordu, Birdenbire, hemen — karar vermek lüzumu kendini gösterdi. İşte karşım- da bir açıklık vardı; uzakta da çitin selâmetli görünüşü meydana çıkmıştı. Fakat açıklıkta bana ulaşabilecek miy di? Soluğum tükenmek üzere bulun - duğundan son bir fırlayışı yapabile - cek vaziyette değildim, Ormanın he - men eteğinde koskocaman — bir ağaç gözüme ilişiverdi. Bu, dümdüz bir çamağacı değildi. İki üç yüz yaşında atmakta bir | ormanların bu devini yerinden kıpır - datamazdı. Yorgun bacaklarıma gü - venmektense bu —ağaca emniyet et - meği daha iyi buldum.' Emniyet ve selâmet noktasına ko - şarken bodür — çalılıkların dikenleri çıplak dizlerimi yırttı. Manda da o - raya varmakta gecikmedi. Sanki kar- şısında koskoca ağaç kütlesi yokmüş gibi müthiş bir saldırışla tosladı. Onun da benim kadar soluğunun ke - silmiş olduğuna sevindim: Artık bu kadarcık memnuniyeti çok görmezsi - niz. Solukları, masallarda ejderlerin nefes alışlarına benziyordu. Kızgın - lığı hâlâ geçmemişti. Bununla beraber ormanların karan- lıklarında çıkmış olmam — güvencimi azıcık yerine getirmişti. Hattâ sinir - lerimi epey toparlıyabilmiştini; çünkü manda ağacı toslarken, ötesine beri - sine el uzatacak kadar şımarıklık gösterdim ! Ancak sizi iki tonluk bir yaban man dasından yalnız bir metre kalınlığın - da bir ağaç göğdesinin ayırmakta ol- duğu düşüncesi insanın yüreğini pek de tatmin edemiyor doğrusu! Büyük- lüğü dolayısiyle yaptığı her hareke - ti görebiliyordum. Hayvan ne yapa - cağını bilemiyordu. Beş dakika için - de çepeçeyre dolaşmışttm. Sonra da korkudan az kalsın bayılacaktım: Or- manın izinden ağır ayak sesleri işiti - liyordu. İkinci bir Bizon daha mı ge- liyordu ne?, (Devamı var) Havatehlikesin İ.. bilen üyeler Ankara: 15 (A.A.) — Hava tehlike- sini bilen üyeler listesi: 7926 B.B. Hilmi Gür (Kemaliyeden) 20, 7927 İbrahim Balt 20, m 7928 Sabri Üse 20, 7929 Cemil Rabat köyünden * 20, 7930 Hüdaverdi — 10, 7T931 Adnan Karsjan - 20, 7932 İhsan — Hüsnü 25, 7933 Ali Perakende 20, 7934 Mehmet Üsgül Muhtarı 20, 7935 Kâzım İhsan, oğlu Haymanadan 50, 7936 Süleyman İdris oğlu Ahırlı köyünden 25, 7937 20, 79388 Süleyman — Babanoğlu 25, 7939 Reşat Marmaris tel 25, 7940 Şerif oğlu Abdi 20, T941 Rıfkı Turdu 20, 7942 Ahmet Göncü 24, 7943 İsak Ara- nof Mersinden 20, 7944 Şarl Nadir 20, 7955 Hacı Tuftalneoğlu Erzurum- dan 20, 7941 Mustafa Berbeceoğlu 20, 7950 Ferman Enveroğlu — Viyanada Türk talebelerinden 36, 7951 Salâhad- din Necdet (Siverekten) 20, 7952 Ne- şet Odabaşroğlu 20, Uote Hasan Diş Dr. 20, 7954 Cerrah 20, Rüstem Zey - be (Ayvalıktan) 20, 79 56 Ensari Ab-| dülvahap 20, 7957 Cahit 20, 7958 Emin Bakırlı (Irgaçdan) 20, 7959 Ördek ho- ca hafız Ahmet 20, Uoyp havı Musta- fa Aynaoğlu 20, 7961 Muzaffer Dol- macıroğlu 20, 7962 Mehmet Zerdü - Bümlü Nizipden 25, 7963 Güler İski - lipten 20, 7964 Kumpani — Dassürans General Türkiye — direktör İpp bir defalık, 7955 Haotil A.G. Vnşuat şirketi 100, 7966 Refik Srtel — 96, 7967 Halil dallı budaklı bir meşe idi. — Saldır - Murat 35.64 Motör yarışında kaza Amerikada Orion gölünde yapılan bir yarış esnasında Ârtür Verner adlı bir yarişçı saatle 90 kilometre süratle giderken motörü birdenbire devrilmiş, kendisi de denize düşmüştr. Yarışçıya bir şey olmamıştır. Ali Hakkı Denizli Sulh hukuk hâkimi | ÇiNGENELER ARASINDA : Hayattan alınmış hakiki blr macera NodA duüm, “bü Hançeri biz bir gece Lonca - nın üstündeki Hançerli bostana getirip kendisine bir gazel okut- tuk; inan olsun o gazelin meya - nını basarken karşıda Tepeba - mızıkası birdenbire sus$muş ve tam o sırada Fener iskelesine ya - naşmakta olan Haliç vapurunun kaptanlarından Hüseyin kaptan vapurun düdüğünü: — Yaşşa Hançer! Diye bağırtmıştı! Şöhret de fe- na değildi kızım; vakıâ Şöhret onlardan biraz sonra ortaya çıktı idi amma o da kendisine bu â - lemde hakiki bir şöhret yaptıydı. Udi Hüsnü lâfa karıştı: — O zaman ben çocuktum am- ma, meseleyi iyi hatırlarım, Hattâ o gece Hançerin yanında zurnacı Şişko Ahmet taksim etmişti! — Hah, tamam... Genç ve şık klarnet sordu: — Nerede şimdi Şişko Ahmet Ağa? : Reha Bey sanki onların kâhya- sıymiş gibi cevap verdi: — Ne olacak, zavallıcık ihti - yarlardı. Birkaç yıl öncesine gelin- ceye kadar Trahmetli — Kavuklu —"—-—-ıının m #ardu el aa. lkn c Ala, dolaşıyor; onlara zurnacılık ya - pıyordu. Fakat, şimdi derme çat- ma köy düğünlerine, pehlivan gü- reşlerine gidiyor; arada sırada da yanına bir macuncu alrp sokak so- kak sürükleniyor. — Lâkin neydi Ahmet ağa? — Öyleydi. Klârnetçi mağrur bir tavırla tek rar sordu: — Şimdi en iyi zurnacı kimdir? — Sulukulede bir İbrahim ile Emin yetişiyormuş ki şimdi bun - ları çok methediyorlar. — Duydum ki zavallı Şahin de İhtiyarlamağa başlamış... — Evet, zavallının gözlerine de ağrı gelmiş! Bu aralık Reha Bey bana dön- dü ve sazı gösterdi: — Ne arzu buyurulur efendim? — Siz ne arzu buyurursanız! — Yok, siz bize bakmayın! Biz bunları her zaman- dinliyoruz. Bunların hepsi bizim: evlât... Ek- sik olmasınlar, kadını olsun, erke- bir zamanlar | ği olsun bizi hiç kırmazlar, Biz on- ları her zaman doya doya dinle - riz. Bu akşam ise bunları siırf si- zin için hazırladık... Vaktâ bili - yorum, siz biraz alafrangacısınız | amma, alaturkadan da herhalde hoşlandığınız parçalar — vardır; emredin çalsınlar! - Hoşlandığım parçalar... Ne ge - zer... Düşündüm düşündüm birşey hatırlıyamadım... Neden sonra ak- Irma vaktiyle Karagözde dinlemiş ' olduğum “Bülbül olsam kona da bilsem dallara,, Türküsü geldi ve yapıştırdım: — Bülbül olsam kona da bilse- mi çalarlarsa... -—Reha Beyle birlikte bütün mi - | zim çadırlar yanına, kaptın ora - | şında harıl harıl çalan bahriye Yazan: Osman Cemal Kaygmz Alaturkadan hıçbir şey bilmiyor- ilbül olsam, kona da safirler, bütün çalgıcılar, hanen - deler önce beni alay ediyor sandı- lar; sonra işin ciddi olduğunu an- layınca âlaturka musikideki bu cehaletime şaşarak: — O, dediler, geceyarısından sonra bütün fasıllar biter, karcı - gar başlar ve o da sona gelince ka- rcıgarın curcunalarına geçilince çalınır, — Öyleyse kendi arzu ettikle - rini çalsınlar ! Kanunun çok uzun ve usandırı- cı akordu ve kemanın ne çok uzun ne çok kısa bir taksiminden sonra “Küçükçekmetede harmaânda çalışan tırpancı çingeneler bir peşrevdir tuturdular, Tuttur - dular amma arası daha iki dakika geçmeden sokak kapısı şiddetle çalındı ve biraz sonra koltuğunda tulumu ile bizim Etem fitil gibi sarhoş olarak odadan içeriye düş- tü. Ve tabit o geceki o eşi pek ko- lay bulunmaz âlem de benim ağ- zımdan, burnumdan geldi! W ir YeR Ay, ay, ay! Etem son günlerde gdeta bana kafa tutmağa başla - dı: — Sen görürsün, diyor; yarın öbürgün bahar gelir, bizimkiler dönerler Büyükdereden şuradan Topçulara, Vidosa... Bulaşırlar ba- yhar ve idirellez eğlencelerine... O zaman Nazlı da hangi cehen - nemde ise çıkar, gelir, oradan bu yana... Gülizar da zati bu yaz da - ha kıyak şarkı, ninni söylemek için içer boyunca şinci yumurta, süt... Zati kâfir kız, sevmez de artık se- ni eskisi gibi... Şinci nişanlıyaca - ğız onu yakında bir ayıcı oğlanı - na... Sen o zaman düşersin gene Topçulara, bizim çadırlar yanına, O zaman yalarsın avucunu!... Ha- ha, bizim karıların kızların işleri yok da gecen yaz gibi sana bu yaz da sülecekler türküler, ninniler... Yağma yok... Hele harman zama- nı sen çok ararsın bizim ©o temiz havadaki çadırların yanıbaşmı! Gelsin o zaman Reha Beyin kibar İstanbul çingeneleri eğlendirsin İnsanın biri imişsin; aldınm kolte - ğuna kemanceni geçen yaz, geldin avşamları, geceleri, sabahları bi - - rada,o havasiz yerde o hatuncağız. — İ —e n seni |... Zati sen mefasız (vefasız) bilsem dallara,, şarkısını istedim! dan zavallr mangaptut Nazlıcık ilen, zavallı cahil Gülizarcığın gö nülcüklerini; sonra eFendicazını#_ çeldin onların zihinciklerini iste * diğin yola; kaçtın şinci İstanbu * ! la... Kaçtın ki kapasın oradaki çalı — gici kızlarından da birkaçının gö" — nülcüğünü!... Haha! Yağma yok- "“! Onlar benzemezler bizim çergeler — Yin saf kızlarına... Onlar şehirli » dir, onlar İstanbulludur. Onların — vardır, senin gibi kim bilsin kaç tane sevdalısı... Onlar kurnazdır; diyildir onlar bizim kızlar gibi köylü, ormanlı, çayırlı, bayırlıw İ Onlar yok mu hani adamı satar * lar da helvaya verirler. Ona sebep devşiresin akılcığını başına da, dönesin gene bu ilkbahara doğrü bizim Topçulara... Hem yaramaz Cibali gibi o kapanık yerin hava- | sı senin koca karıya... Zavallıcık ihtiyardır zati... Hastalanacak 0 * O yalnız senin anan değil; ben ba- karım şinci o mübarek hatuncağı" za kendi anam gözü ile... İşte son sözüm... Yoksa ben gidip koca ka- | rıya ne ki geğmiş ve geçiyorsa se“ senin başından... Hepsini bi - L ü » & & aa | Çingenenin yüzüme karsı per - vasızca savurduğu bu palavralara — fena canım sıkıldı; birden bağırr dım: k ' — Etem, tu mudara dut, Haça” nadut! (Etem, seni fena tepele * | zim) «f ip e0f d b Benim bu tepeden inme sözüm üzerine baktım Etemin rengi attı, — hemen ustaca yelkenleri suya in * dirmeğe başladı: — Te onu yapamazsınm işte... * _ Çunanki (çünkü) sen benim elini" — metlimsin (velinimetmisin) ! Sen * den görmüşüm buncas iyilik, bun” cas cömertlik... “Ona sebep sen tepele* mek istesen bilem beni bn tepelet* mem kendimi... Derim sana, yak!” şır mı a benim elinimetlim, banâ 'zatınız el kaldırasınız... Ben sizif | yanınızda hâşâ minelhuzurdan fermede gezer bir zağar; siz ise be nim yanımda sağılacak bir davar" Şey, affedersiniz, şaşırdım, kıîd' dilim dingilinden yan tarafa... — Sen, o dilini tutacak mısım yoksa tutturayım mı? — Ben dilimi tutarım, ille velâ: kin bana bakarsanız gene eski ıö ilen... — Eski göz hangisi? — Haâgisi var mı ya? Eskide? siz bakardınız bana bir ahbap £ zü ile, şinci ise bakarsınız ban$ yan gözle!... Ne kusur ettim $i7* karşı ki bulaştınız benden kaçma * ya? — Ben mecbur muyum seni d.' ima gölgem gibi nesim sıra C05 * dirmeğe, yediği naneye bak hele şunun | ” (Devamı var) , 4 İaamlandldr. 716 .._hı. örlükmdü « ai Ölü e dee adai Gülediğe iHa garkdan d uai F skearilnk — dürlüüd kMEĞAÜl H L