17 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

17 Ağustos 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

u 17 AĞUSTOS — 1985 _..'——-—— ııııııı bi ——— ——— <.. Yazan.: KADiRCAN KAFLI Hüsmen, sağına soluna düşen oklara aldırmıyor, Fernando'nun da ikide bir ona baktığı görülüyordu... Hüsmen kestirme yol arıyordu. Geriye baktı. Düşman gemis;ni:: İt tarafım güzden geçirdi. Fakat ne oluyordu? Orada a Tara deliklerinin birinden beyaz î“' €| uzanıyordu. Beyaz hir k:z e B ) El çekildi ve şimdi onuzı yerinde ir Yüz göründü. " Hüsmen haykırdı: — Beatris!... Demek ki sağ idi. Demek k' o- Yada idi. H&lbuki bu savaş devam ettit Çe belki de gemi yanacak, yahut genç kız kimbili- ne ola- Ona bir an evvel kavuşma! Serekti. Ona giderken yol üs'ün- de duran Fernandoyu da haklıya-: taktı. Kıç kasaranın üstüne fırlaması: ernandoyu arkadan vurması bu. Nun için bol bol yetecekti. Fakat nasıl yapacaktı?... *“SEVGİNİN GÜCÜ ?... Söak Süleyman, bevenildeli İs- Panyol askerleriyle olan çarpış- :“h"ldı mükemmel bir kuman ÂAn vazifesi görüyordu. Hüsme - î[m bu yandan korkusu yöktu. k attâ leventler çoktan — düşmar kadırgasına girmişler, güvertede, Onlerine çıkanları devirerek adım adım ilerliyorlardı. . F Son dakikada Hüsmen Reis *rnandonun yenileceğini iyice *stirmişti. Fernando da bunu Anlar ve ümidini keserse genç kı- Zin kamarasma girerek acaha o- Tu öldürmez miydi? - Hüsmen her ihtimale karş: bir ân önce Beatrise gitmek ve onL k"ltıı.ı'ıııılrtııı kendini alamıyor - ., Güvertenin gerisinde yer ve: duran ve düşmanın yağlı paçavra larmı söndürmek için hazır duran akıncılara baktı. Onların da göz leri dört açılmıştı. b Onlarn başında da her halde adamım bulunmasına lüzum Yoktu. ,Hüsmen bundan başka kendis! Tin böyle geride, adetâ seyirci o! Masından utanmağa başlamstı. Y'hlı idi ve bütün leveniler onun k'lll!ııudı yerinden ayrılmamasını '!:'t koymuştu amma, bu hal, hoş ir şey değildi. 3 üsmen, İspanyol gemisinin ğ $ tarafındaki küçük delikter. hce beyaz bir el, sonra da Beat Fisin yüzünü henüz görmüştü ki, Yerinden fırladı. | Kıç kasaranın yanlarında yığı l: duran uzun ve ucu kancalı ip- ?dün birini kaptı. Kasaranıı en YÜ noktasma çıktı. İpin bi a elinde tutarak — kancasını Us$man gemisini arka direğinden hç âanın arkasına doğru u - zanan iplere doğru bütün kuvve tiyle fırlattı. Bu sırada sağına soluna düşen oklara aldırmıyor, Fernandonun da ikide bir ona baktığın: görüyor du. Hüsmen şimdi düşman gemisi - nin iplerine takılan kancasını çek miş, yokluyordu. İyice tutundu zu- nu anlayınca kılıcını ağzına aldı. İpi çekerek olduğu yerde kenis! ni yükseltti. Bu sefer Fernandonun, elinde - ki tabancayı ona çevirdiği görül- dü. Aralarında ancak on beş yizmi adım uzaklık vardı. Bu kadar yer- den o zamanki tabancaların tesiri çok olmazdı amma, gene de küi kulurdu. Eğer yüzüne, gözüne ve ya çıplak derisine gelirse fena bi âıı-ı açabilir, hattâ öldürebilir K Fernando ateş etti, ; Buna Türk okçularının yay'ımı u AA aei VFasnanrin bascara nm ortasına koyduğu kocaman ve kalın ağaçtan yapılan, üstü de- mir ve kurşun kaplanan bir 5'pe rin arkasındaydı. Oklar, siperin dibine düşüyo- du. Önu vurmak için tepeden irnmet ve kılıçla saldırmak gerekti. Fernando birinci tatancanız kurşunu boşa gidince ikinci ta bancasını çıkardı. Yeniden Hüs mene çevirdi. Hüsmen, bu kancık silâhtan çe- kiniyordu. — O da güpeşstenin kenarma ;e kildi. b Tam o sırada Fernando tetif çekmiş, ateş etmişti. Hüsmen sevinçli bir ses çıkar- dı. — Artık yüzyüze gelebilir'z ka badayım!... Diye homurdandı. Bir anda ipi çekerek yeriden kendisini yükseltti. Boşluğa bırak tı. İki gemini kıç kasara'erı ara - sındaki yeri geçmek, saniyenin yüzde biri kadar zamanda olmuş: tu. Hüsmen buradan kend'sin ka-- şıya bırakınca ayni zamanda &l'n deki ipe de tırmanarak bir ik” ku- laç yükseltmişti. Böylel!'kle düz- man gemisinin bordasına çarpma': korkusunu da atlatmış öluyordu Okadar iyi hesaplamıştı &i Fernandonun çekilmesine meydan kalmadı. i Hüsmen dosdoğru Marki Saler nonun tepesine indi. O, kendisini sakınırken kılıcını da kullanmak için yelteniyor”lu. Zabitler de ayni halde idi ler. Hüsmen Fernandoya bütün he zıyla çarpınca İspanyol — markis: boylu boyunca yere — yuvarlandı. Başı da geminin döşemesine fena halde çarpmış ve sersem olmeiştu. Yanındaki iki zabiti haklamak bir iki saniyelik iş oldu. Hüsmenin kılıcı korkunç bir pa rıltı ile ikisini de omuzlarmı tüs - tünden geçmiş, ikisini de yere ser- mişti. Sonra yerden kalkmak için ça- balıyan Fernandonun sakağını da kılıcını sapıyla vurmüştu. Fernando başından kanlar aka- rak tekrar yere yuvarlanmışt . Kıvranıyordu. Hüsmen, onun hâlâ kalkmak is- tiyen başına bu sefer yaman Lir tekme attı. Artık İspanyol markisi, bav gındı. İspanyol zabitleri Fernandoyu kurtarmak için koşuyorlardı. Hü:- menin etrafına sık sık aklar-dü- şüyordu. . £K Frenk Sülevman bütür. buala:: görmüştü. — Fernando vuruldu. Hüsmen Reis Fernandoyu öldürdü!.. Diye haykırdı. Leventler coştular. Frenk Süleyman bu sefer ispan- yolca haykırdı: : — Teslim olun!.. Fernan #oyu | öldürdük... İşte... Hüsmen Reiş n. nu bağlıyor... Geriye baktılar. Onun yalan söylemediğini gör- düler. Gemide bir panik başladı. Artık hiç kimse, kumarday. dir lemiyor, onları dayanmalk: — için kışkırtan zabitleri çiğniyerek ka çıyorlardı. Nereye kaçıyorlardı?, Dört taraf denizdi. Hüsmen Reis şimdi, kendi üze- rine gelen herkesi yere seriyordu. Herkes yılmıştı. İspanyol askerlri silâhların: a- tıyorlar, ellerin kaldırıyoslardı Çanaklıklara çıkmış olan okçu. lar da Türk okçularının nişarrı lıklariyle yere düşmüşler. azalmı;- lardı. Kalanlar ise silâhların; atıyoc yorlar, direklerden iniyoslar, ye- hut çılgın bir halde, diğer baz: as- kerler gibi kendilerini denize at yorlardı. Frenk Süleyman onlarıa silâhla- rını topliyarak tesbih gik; bir s- rada iplere bağlarken Hüsmen kıç kasaranın altına koöştüu. Beatrisin kapısındaki çoktan kaybolmuştu. Genç Türk akıncısı şimdi Fer. nandonun kamarasınm süslü ka pısını yumrukluyor, azac'k bitdiği italyanca ile: — Beatris!... Kapıyı acl... Ber geldim!... nöbhetç' (Devamı var) Naklederni: (Halice Sürevya) İDünya güzelinin peşinde... Fahrünname adlı eski Farisi tarih romanından alınmıstır Ş l No.37 —7 alayım...., sapladı Oğlan hiç istifini bozmayınca, o da pencereye baktı: — Fesuphanallah! - dedi. Bir ân, ortadan kayboldu. Ü - çüncü ve çok iyi giyinmiş bir a - dam, at sırtında belirdi. Bu at sırtındaki zat, oranın a - sıl büyük derebeyi ve köy ağası - nm âmiriydi. İsmine Sarim derlerdi. — Nerede kaldınız? - diye hay- kırdı, Susuzluktan ölüyorum, ya - Hiddetle haykıran iyi giyinmiş adam, başmı kaldırdığı vakit, pencerede, — fevkalâde güzel bir kız bulunduğunu gördü. O zaman meseleyi anladı. Fa - kat, daha fazla haykırmasma im- kân kalmadı. Zira, sevda okların - dan bir tanesi, onun da kalbine i - | sabet etmişti. Derhal, 45 lik adama sordu: — bala... Burası kimindir? — Ya'sub'un... — — 1 — Nesiymiş baklarm? Tahkik et. Lala oradaki köylülerden tah - kik ederek haber getirdi: — Cariyesi! — Çağır onu buraya bakalım.. — Başüstüne... Sarım ismindeki bu derebeyi, çeşme başına oturdu. İci şimdi i- ki kere yanmıştı. Birkaç tas suyu arka arkaya yuvarladı. Çok geçmeden Ya'sub geldi. — Beni istetmişsiniz, efendim. — Evet... Söyle, bakayım, Ya'- sub... Ben şimdiye kadar sana iyi- lik yaptım mı? — Ne demek, efendimiz?.. Da - marlarımda, nimetiniz deve - ran ediyor... İliklerime kadar lü - tuflarınız işlemiştir... Size bunları nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum — Öyleyse sırası geldi. — Ferman buyurun... — Şu pencerenin arkasında o - turan kız, senin cariyenmiş... Onu bana vereceksin... Ya'sub, sapsarı kesildi. Eli aya- ğı titremeğe başladı. — Ne 07.. Niçin cevap vermi - yorsun? | — Ah, efendim... Canımı alın da onu benden almayın... — Sebep? — Onu ben deli gibi seviyao - rüm.. O olmayınca dünya başım - da zından olacaktır... — Vay, demek ki vermek iste- miyorsun ?... ...- — Fakat, ben onu'senden zorla almasını da bilirim... — Zorla mı?... Bu can bu ten - deyken onu ben sana vermem.. Sanki şimdiye kadar yaptığın iyi- likler niçindi? Benden vergi al - mak için değil miydi?.. Onlara karşılık benim sevgilimi mi ben - den alacaksın?... Asla.., “— Vay! Sen benim sevgilimi almak istiyorsun, öyle mi?... O, benim canımdır!.. Sen benim canımı almadan ben seninkini Böyle söyleyerek hançeri — Vay.. Tutun şu küstahı.. A- tın hapse! Derebeyinin verdiği bu emri ye- rine getireceklerdi. Fakat, Ya'sub, daha atik davrandı. — Sen beni mahvedeceğine ben seni mahvedeyim! - dedi. Hançerini şimşek süratiyle çek- ti ve şimşek süratiyle karşısında- ki adamın göğsüne sapladı. — Âh.., varlandı. Bir iki teprendi. Sonra, gözlerinin akı göründü. Ağzından köpükler aktı... Ve öl « Ya'sub bu suikastten sonra, kaçmağa başladı. Derebeyinin as- kerleri de onun peşine düştüler. Kiminin atı, kiminin yayı ve kı- lrer orada kalmıştı. Hüma; — Bundan daha âlâ fırsat bu « . lunmaz! — diye düşündü; Hemen tına atladı. Zaten yükte hafif pa- hada ağır nesi varsa yanmdaydı. Onları da aldı. Bir de ok, yay ve kılıç aldı. Dörtnala yola düzeldi. Allahımnı seven onu tutmasın... Köyde, askerler, Ya'sub'un işini tamamladıktan sonra, her tarafı yağma ettiler. Taş taş üstünde br- rakmadılar. — Bu fitneye sebep olan o âfet nerede? diye çok aradılarsa da genç kızı bulamadılar. Hüma, o sırada, fersahlarla a «' çılmış bulunuyordu. Fakat hâlâ doludizgin koşuyordu. (Devamı var) -i AKŞAM POSTASI İDARE EVİ İstanbul Ankara Caddesi »| Telgraf adresi: ISTANBULHABER Telefön Yazı: 23872 Idare: 24370 ' ABONE ŞARTLARI Senelik 1900 a eai 2700 Kr. 6 aylık 730 « taso - 1 aylık 150 » 300 İLÂN TARİFESİ TIcaret "“:..."::::m-ı; .ııt:ı'ı:uıı:t':ıp Sahibi ve Neşriyat Müdürü; hh Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası ğ eai lzdeğen —— aa KUPON 220 17-8-935 Derebeyi, başka söz söyleme «' den camit bir cisim gibi yere yu- 'HABER |

Bu sayıdan diğer sayfalar: