Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
I-İint vahşileri arasında İki çocuğun b geçenler Yoazan: Elizabeth Fleming Mister Parker, karısı öldükten son- ra Londrada oturamadı. Çok zengin bir mühendisti.. Biri sekiz, öteki on yaşında iki kızını yanına alarak bü- yük bir trans atlântiğe atladı. Hint sularına seyahate çıktı. j Mister Parkerin kızları çok zeki ço- cuklardı, Babalarının kederini gider- mek için, vapurda — kendisini hiç bir saat yalnız bırakmıyorlardı. Kırk beş günlük bir yolculuktan sonra; tali bu ya.. Mühendis Parker ikinci bir felâkete daha uğradı: Va - pur Hint sularında bir kayalığa çar- parak parçalandı.. Kazaya uğrıyan yolculardan pek azı kurtulmuştu. Bu arada Parkerin de boğulduğu anlaşıl- dı. Vapurda mühendisin çocuklarına bakan zenci bir hizmetci kadın, iki ço- cuğu kucağına alarak bir kayanın kenarına sığınmıştı. Zita.. bu, zenci kadının adı idi, Kayaların yanma suların akıntisiy- le gelmiş olan büyük bir ağaç kütü - ğgünü herkesten önce Zita gördü. Bu kayalıklar sahile çok yakındı. Zita mühendisin çocuklarını boğul- mik tekliktöintek Kürtardıktan son- ra; Bü'ügğat Kütüğüne bindirdi.. Ve a- ğaçtan bir dal yontarak görede gibi kullanmağa başladı. Zita nereye gittiğini bilmiyordu. Ağaç kütüğü suların üstünden sü - zülerek sahile yaklaştıkça, deniz ke - narındaki kamışlıkların arasından gelen tatlı fakat baş döndürücü bir koku, ilk önce küçük (Jenet)i uyuş - turmağa başlamıştı. Onun arkasından (Margrit) de ser- semleşerek başını kardeşinin başına dayadı. Denize düşmemek için bibir- lerini sımsıkı tutmuşlardı. Zita, bu başdöndürücü kokuyu a - lınca, üstüne bindikleri kütüğün ba - wşını başka tarafa çevirmeğe mecbur oldu. dönmüyor Zenci , değildi: kadınm da başı Fakat o, ne de olsa nasırlaşan — vücuduyla her şeye mukavemet edebilen bir kadındı.. Mühendis Parkere çok say - gisi vardı. Az parasını — almamıştı.. Bütün servetini koynunda taşıyordu. — Şu çocukları boğulmaktan kur - tardım ya.. Elbette bir sahile çıkar - mağa muvaffak olacağım, Diyordu. Kamışlıikları geçmişlerdi. Zita bu öldürücü kokular yapan teh- likeli mıntakadan uzaklaşınca, dağ - ların eteğinde küçük bir burun gördü. Çocuklar temiz deniz havasını alın ca ayılmışlardı, İlk önce Margrit bağırdı: — Zita! Bizi — kurtaracaksın, değil mi? Hizmetçi: — Merak etmeyin yavrularım! Kur- tulduk... Diye mırıldandı. Küçük Jenet, dadısına: — Babam nerede?.. Deyince, zenci kadımın içi sızlamış - t — Onu aramağa gidiyoruz, yavrum! Diye cevap verdi. Margrit, babası - nın boğulduğunu biliyordu. Fakat, o çok düşünceli bir kızdı.. Küçük kar - deşinin mütemadiyen ağlamaması i - çin, ona babasının ölümünü söyleme- mişti. Margrit ağladıkça: — Annemi hatırladım... Diyordu. Küçük yaşlarında bu ka - dar büyük | felâketler . gören bu iki yayrucuk, engin — ve korkunç deniz boylarında, bir ağaç kütüğü üzerinde sürüklenirken, uzakta görünen buru- na yaklaşmışlardı. Zita, sahildeki bü- yük ceviz ağaçlarını görünce sevincle bağırdı: — Çocuklar! Hindistancevizi sever- misiniz? Holivudda konuşan ve konuşmayan iki sinema yıldızı!.. SÜZME SÜZLER İktisat, cimrilik ve müsriflik de- nieln iki zıt ucun ortasında dikil « miş bir itidal âbidesidir. İyilik ilham eden bir elem kadar yüksek bir his yoktur. Muvazeneyi bulan, hayat yolun - da sendelemez. Zeki bir mütefekkiri, ameli işler aptal yapabilir. Dimağın nurlu olması, ne kadar yazık ki, her vakit vicdanı karan - lık olmaktan kurtaramıyor. Zekâ ve irfan, çirkin çehreleri gü zelleştiren tabit bir makyajdır. Raif Necdet Kestelli I Bugânkü bulmaca I Karadenizde, 6 harfli bir vilâyet a- dıyım, Sondan iki harfim karnınızı do yurur. 3, 2, 4, 2, harflerin üzerinde ya zı yazar ve yemek yersiniz! — 6,2,5,4, harflerimi hiç kimse kirletmek iste - mez, 1, 2, 3, 2, 6, harflerimi hanvaylar yer. Bildiniz mi ben neresiyim? '*Doğru bulanlardan birinciye: 5 LİRA İkinciye bir yazı takrmı, ve ayrıca 200 okuyucumuza da birer hediye ve- riyoruz. ! Bilmece müddeti 17 gündür. el HABER ÇOCUK SAYIFASI Bilmece kuponu 17 — 8 — 935 Kazananlar Bu sayfadaki bul macalardan hedi- ye kazanan oku - yucularımızdan Çamlıca ortamek- tep — talebesinden 151 İlhamiye Hi - dayet Hdekül B DS G Cumhuriyet gencine Esaretten kurtuldun, Şimdi bahtiyarsın çok! Refah ve neşe buldun, Kalbinde hiç elem yok! Terakki, te neddünün İşte önünde yolu! Zulümlerine dünün Gönlün nefretle dolu..! Ne Sultan belâsı var, Ne de istibdat sesi, — Getiriyor bak rüzgâr Tam hürriyet nefesi! Artık efendisisin Ulu Türk bu şen yurdun; Gürlesin vakur sesin ki; Tarihi durdurdun!... Ey yiğit kanlı aslan, Ak alnın arşa deysin Şanı cihanı tutan Bir şerefe maliksin! , Vatanını cernet yap, Her yer güllerle dolsun! - Ona mabut gibi tap , Bu sana emel olsun! İlimle, hünerle dol; İrfan tacı koy başa! Mesut ol, bahtiyar ol, Dünya durdukça yaşa!« Muallim Hasan NAHİT -J n eee hei aşrik g d, Müsabakamız Geçen sayımızdaki kısmın hülâsası: Üç kedi arkadaş, aslanla dövüşmek üzere bir ormana gidiyorlar. Kedi - lerden biri, karşılarına çıkan aslanı nasıl yendiğini anlatıyor. Sonu aşağı daâ.uy Arkadaşlarım benim — kadar cesur değillerdi.. Aslanla karşılaşınca ke - nara çekilmişlerdi., Benim —arkamda dik bir ağaç vardı. Aslan dayı üzeri - me saldırınca, hemen bu ağaca sarıl- dım. Birkaç metre yukarıya çıktıktan sonra geniş bir nefes aldım. Aslan hiddetinden homurdanıp duruyordu. Öteki arkadaşlarım da benim' gibi, birer ağaca sarılıp canlarını kurtar - mışlardı. Artık alay ve homurdanma sırası bana gelmişti. —Aslan dayıya seslendim : — Haydi, yalancı pehlivanlar gibi orada dolaşıp durma. Ağacın üstüne çıkmak maharetini gösterebilsen se - nin de tam bir kabadayı olduğunu an- larım! Aslan bu sözleri duyunca ağacın üzrine saldırdı. Fakat yukarıya çık - madı. Ağaç çok dikti. Tekrar yere at- ladı. — Cesaretin varsa aşağıya İn.. Ağa- cın tepesine çıkıp da bübürlenmek pa- ra etmez! Diye söyleniyordu. Bu sırada aslana sordum: —-Senin gibi bir kabadayıya, benim gibi küçücük ve zayıf bir —mahlükla dövüşmek yaraşır mı? Senin demir - Arslanı yenen kedi! den sağlam bileklerin var! —Benim pençelerim çiroz gibi. Bu sözlerim aslanın gururunu ok - şamıştı. Birden başını aşağıya eğdi. — Hakkın var, yavrum! — dedi Ben ormanda devlerle, boğalarla dövüş - meğe alıştım. Pençemi sana uzatır - sam, düşmanlarım arkamdan bana bakıp gülecekler. Haydi, Allaha 18 - marladık.. Ben gidiyorum. Sen de a- ğaçtan yere in.. Ve yoluna devam etl — Beni aldatmıyorsun değil mi, as lan dayı? — Ben kahpeliği seymem.. Sözümde dururum. İşte yol şu tarafta., Ben de ormana dalıyorum. Haydi, uğurlar ol- sun üçünüze de. Aslan yoluna gitti. Biz de ağaçtan inerek, ormandan şehre döndük. İşte ben, aslanı bu suretle kandır - dım. Kandırmak da yenmek demek - tir. Fakat, herkes bir zıplayışta ağa'ş- ların tepesine çıkamaz. Böyleleri için, * aslanlarla karşılaşmamak daha ha - yırlı olur. — 5; /j NBT Kemal TÜNÇEL Açık konuşma * İzmirde Murat — Niyazi — Sor « duğunuz malümatı, okuduğunuz tarih kitabının birinci cildinde bulabilirsi - - niz! #Ankarada Melâhat Asaf — Hedi- yenizi göndermek için, adresinizi oku- naklı yazmalısımnız! Fotınğdraf İ gll sin ilân ettiğimiz müddet bugün bitmiştir. Gelecek haftaya hediye kazananların isimlerini eserlerile birlikte neşredeceğiz Bekleyiniz! Resimli Hikâye: Hayvanlar âlemi dersinde .. 1 — Hayvanlar arasında da havaya ihtiycı olanlar vardır. 2 — Şu kurbağaya bakınız.. Hava ! almak için ne kadar çırpınıyor! 3 — Çocuklar, muallimin kurbağa - dan korktuğunu görünce gülmeğe baş ladılar.. 4 — Aman.. Bu, kurbağa şeklinde bir canavara benziyor.. $ — Eyvah.. Kurbağa beni boğa * cak. Can kurtaran yok mu?!.. t ea 6 — Muallimin bayılması, çocukla- rın İşine yaradı. O gün ders okuma * dan mektepten çıktılar...