Yazan, KADIRCAN KAFL. Kızıl Kadırga geliyor.. Hüsmen Reis geliyor... Sonra ilâve etti: » -— Fakat artık avımı ele geçir- dim ve bütün hızımla doğru İs- Pânyaya gideceğim... Bew'mar- yetişemez... Kıç kasaranın üstüne koştu: — Dümer iskeleye... Batıya gi- diyoruz... Rotamız dosdoğru Va lensiya!... Fernandonun kadırgası prova- sını batıya çevirdi. — Kızıl Kadırga!... | Diye bağrıldığını duyan Beat! ris de çelikten bir yay gibi geril. mişti, Kendisini tutan iri yarı a:kerle- Tin ellerinden kurtulmak içi sil. kindi. Çırpmdı: — Ah... Ne fena!... Biraz daha| sabretseydim... Onu her halle gö rTecek ve dosdoğru ona gidecek-| dim. Silkindi, çırpmdı, tep'ndi... Kendisini tutanları yumruk'ayor, tırmalıyor, tokatlıyordu. Fakat bütün bumlat o dev gibi İspanyolların yüzlerinde ve-sücut. MEPA hafif bir meltem tüzgü- Yindan çok iz bırakmıyordu. Genç kız bitkin bir halde: — Hüsmen!... Beni kurtar!...! Dosdoğru buraya gel!... Ban. gel! Diye inledi. İki İspanyol askeri onu kıç ka- Saranın altındaki küçük kamaraya götürdüler. Kapısmı (o kapıyarak kilitlediler. Önüne yalın kılıç bir nöbetçi diktiler. Sonra yukarı çı- karak anahtarı Marki Salernoya verdiler. Fernando Kızıl Kadırga korku- sunu atlaitıktan sonra aşağı ine- cek ve artık ona karşı bir sevgili gibi değil, bir odalık gibi muame- le yapacaktı. Onu kilisede güzel- likle nikâh kıydıktan sonra değil, hemen, zorla ele geçirecekti On. dan sonra Kontes Beatris gene ge- miden kaçsın, gene Hüsmenin ya- nına gitsin!... Hangi yüzle gide- cekti? Zaten Fernando, o zamana ka- dar böyle yapmadığına bin defa Pişmandı. Sahiden seven ksibinin bu genç kıza karşı gösterdiği de. rin saygı onu bu felâketlere sürük- lemişti. Artık gidişini değiştirmiş- ti, Güzellikle ve iyilikle varmadı- Ğ amaca kabalık ve zorluk'a va- rTacaktır, Bu kararı verdiği için yüreğin. de büyük bir sevinç duyuyor, ken- di kendini alkışlıyordu. . » La el ALÇAKLIK Ahmet Reis önden gelen kadır- Zanın rotası kendisi için uygun arkadan gelenin elinden de böylelikle kurtulacağını gör- müştü. Hattâ önden gelen kadm. Banın Beatrisi kurtarmak için bi- Yaz daha iskeleye döndüğünü gö- Tünce daha çok sevinmişti. Hüs- menin sevgilisini elden kaçırdığı için canı sıkılmıştı amma, işte o, kendisini fena bir halden kartara- bilen bir yemlik olmuştu. Lâkin bu sırada arka direğin çanaklığındaki vardiya sevinçle şöyle haykırmıştı: i — Kızd Kadırga geliyor... Hüs- men Reis geliyor... Sesin geldiği yere baktı. Önde bir düşman, arkada bir düşman... Kızıl Kadırga sağda veya sol da olabilirdi. Vardiya da sevin: cinden, Kızıl Kadırganın ne yan- dan geldiğini söyliyememiş”.. Fakat çabucak bu eks'ği ta- mamladı: — Arkadan gelen gemi Kızıl Kadırga imiş.. İşte, tekne: asıl parlıyor!... Herkes o tarafa baktı: — Yaşasın!... Yaşasm Hüsmen Reis1... Ahmet Reis hem sevind! hem canı sıkıldı... Beatrisi kaçırdığı ve hele sn ön- deki düşman kadırgasma Kaptır- dığı için Hüsmen Reise karsı ne kadar utanacaktı, Bu yüzden hiç yolunu değiştir. memeyi ve Kızıl Kadırgayı düş- man gemisiyle karşı karşıya bira- karak rotasına devam etmevi dü. şündü. Fakat Hüsmen Reis bure'arda niçin dolaşıyordu? Bu hiç s#phe- siz sevgilisi içindi. O halde boş yere vakit ksybet- tirmek doğru bir şey olamaz#ı, O. na çabucak her şeyi olduğu gibi anlatır, genç kızı kurtarmak içi ne lâzım gelirse yapılırdı. — Reis!... Rotayı değişti:elim... Geriye dönelim... Kızıl Kc.dırga geliyor... Bunu yanıbaşında duran bir ça- vuş söylemişti, Başka biri ilâve etti: — Kızıl Kadırga ile birlestik- ten sonra su karşımıza çıkan ka- badayıyı öyle bir haklarız ki... Ahmet Reis artık düşünmeyi bi raktı: — Geriye... Kızıl Kadırpaya... Diye haykırdı. Dümen döndü. Türk kadırgası hızlı bir cönüş yaptı. Şimdi düşman kadı;gt sı o- nu keşki kovalasa da, biraz sonra karşılaşmak için çok yorulmağa lüzum kalmasa !... Ahmet Reis düşman ka*'rgası- nın hemen rotayı değişt'ediğini, provasını batıya çevirerek uzak- gördü. Ahmet Reisin canı sıkıldı Şimdi » Kızıl Kadırganm ya- nına varıp da her şeyi anlatıncıya kadar düşman kadırgası çok uzak- laşmış olacaktı. Deminki rotanın değiştir!'mesi- ni söyliyen çavuş bu sefer de: HABER — Akşam Postası No. 89 — Bu bir İspanyol kad'rgasi- dır... Bayrak çekmemiş aranı, ya- pısından, içindeki askerlerm kılık larından belli... Eğer İspanyol de- ğilse, bıyıklarımı keserim ben... Dedi, Diğer askerler ona hak verdiler. Ahmet Reis onu dinliyecek hal- de değildi. | İspanyol kadırgası çok uraklaş- madan Kızıl Kadırgaya yaklaş- mak ve Hüsmen Reise k»ız ha- beri vermek için ne yapmalıydı? Ahmet Reis kırk yedi yıl de niz üstünde nice kurnaz'ıklar gö ren kafasın: patlatacak gibiydi. Birdenbire ihtiyar göz!s'i par. ladı, — Hah!... Buldum... Diye haykırdı. Rotanın dosdoğru İspanyo! ka- dırgasına çevrilmesi için lâzım ge- len kumandayı verdi. Türk kadirgası için bu işi yap- mak güç olmadı. Askerler önce buna şaştı'ar. Fa- kat anlamakta gecikmediler © İçlerinden biri: — Yaşasın be... Bu yaşta bu ka- fa... Başkaları bu yaşta artık bu- nuyorlar... Dedi. Başka biri tamszıladı: — Eğer anlamıyanın biri olsa bizim reisin de bunadığını sanır dı. Ahmet Reisin manevrası çok gü. zeldi. Böylelikle Kızıl Kadırgayı her halde İspanyol gemisinin üstüne doğru çekm'ş oluyordu. Hüsmen Reisin Beatrisn deni- ze atıldığından, Fernando tarafın- dan kurtarılarak kamarasınz ka- patıldığındar haberi yokta. Çün- kü o kadar uzaktan, İspanyol ka- dırgasının yaptığı en küçük ma- nevra ve işler biç şüphesiz zeçile. mezdi. O sadece, düşman kadırgasının bu Türk kadırgasını avlamak is tediğini anlamıştı. Türk kadırga- sında kendi sevgilisi bulurmasa bile ona hemen yardım etmek ge- rekti ve bunu da hiç düşünmeden yapardı. Zaten yolunun #“ünde rasladığı her hangi bir O düşman gemisini “ırakmak onun â 1.1 de. ğildi. Bununla beraber roatsın değiş- tirmedi. Düşman kadırgasının betiya doğru yelkenlerini şişirersx uzak: laştığını görünce de ayni rotayı muhafaza etti. Türk kadırgasınm geriys dön- düğünü görünce, sevgilisine bir an önce kavusacağı için büyük bir sevinç duydu: — Aferir Ahmet Reise. 3anki ona Piyate Beyden götürdüğüm mektubu ve Beatrise kavuşmak i- çin acele ettiğimi biliyor!.. Diye mırıldandı. (Devamı var) Nakleden: (Hatice Sürenya) Dünya güzelinin peşinde... #ahrünname adl eski Farisi tarım romanından alınmıstır No.30 Hüma ile Ferruhun saadetleri sonsuz bir dereceye gelmişti, felek onları kıskandı: Bir ordu, onların aşklarını yıkmıya geliyordu! Nihayet, fikrini açıkça söyledi. | Dadısını yanına çağırarak: Nitekim, artık, gam, kasavet dağılmıştı. Haftada bir, hattâ ba- — Onsuz yapamıyorum... * de- | zan iki üç kere buluşuyorlardı. di. Parsa'nın gözleri, az daha yu - valarından dışarı fırlıyacaktı: — Gene mi... Gene mi Ferruh.. Ondan hani vazgeçmiştin... Nere- de kaldı?... » diye haykırdı. — Herşeye rağmen vazgeçemi- yorum... Görüyorsun işte... — Düşün... Düşün ki, sarhoş ol- muştu... Şilteler üzerine yatmış - tı... Sızmıştı... Seni beklememiş - ti... — Değil beklememek, hattâ br- rakıp gitse bile, onun peşinden yürüyeceğim... Ferruhu o de- rete seviyorum... Onsuz edemi- yorum... Onun beni rezil ve rüsva edeceğini bilsem bile, ayrılamıya - cağım, dadı... Bunu bil de ona gö- re davran... Böyle birtakım nazlar ve İşvelerle onu kendimden uzak- laştırmıyayım... İhtiyar kadın: — Başımıza gelenler... Eyvah « lar olsun... Demek ki, gene yol göründü... » dedi. Saraydan çıktı. Usulü dairesin- de, Hurremi buldu... Vezir Kâmi- | Tamamiyle mes'ut olduklarını sa- nıyorlardı. ... Fakat, felek kıskandı... Ah, şu kambur felek!... Gençlerin bu saadetlerini çok gördü... Bir gün, ortalıkta şöyle bir ha- ber çalkandı: Hudutlara düşman gelmiş... Herkes, biribirine soruyordu: ' » — Ne varmış?... Hindistan biz- den pek uzak olduğu halde, nasıl oluyor da Ardı Şir Şah, donanma Yapmış, ordu toplamış da üzeri » mize geliyor?... Ve, bunun cevabımı kimse ve - remiyordu. Nihayet, mesele anlaşıldı. Hani, hikâyemizin baş tarafla- rında bir âşık tacir vardı. Gemiye binmiş, koynundaki resmi kaptan görmüştü, Ondan da Şehlâ ismin- de bir şaha resim ve Hümanın aş- kı intikal etmişti... İşte, şimdi, bu Ardışir Şahla Şehlâ, bir ordu teş- kil ederek Hümayun Şahım mem- lin oğlu dadıyı karşısmda görün- | leketine yürümüşlerdi. ce ne derece sevindi, siz düşünün.. Halbuki, bütün ümitleri kırılmış - tı... Buna rağmen, hiç belli etme- di. Su sızdırmadı: — Bir emriniz mi var?... - di. — Şu gençleri barıştıralım diye geldim... Doğrusu öyle iyi sevişi - yorlardı ki, vallahi yazıktır... Hurrem, içinden; “— Bu aşkm mahvolmasına sen Mi acıyorsun, ah, cadı...,, diye dü- şündü. Fakat, yüksek sesle: — Pek isabetli düşünmüssü - nüz... Muvafıktır... » dedi. Fer - ruha haber vereyim... Doğrusu, bu haberin verilişi ha- kiki bir bayram oldu. Şehzade ha- zırlandr. Kasra gitti... Gene, mutat üzere, ickiler, yi - yecekler masaların üzerine sira - lanmıştıı. Fakat bir daha Ferruh de- ! bunlara el mi sürer?.. Tövbeler ol sun... Yanlarına bile yanaşmadı. Nihayet, beklenilen sevgili gel. di. İki âşk kucaklaştılar. Öpüş - tüler, Bir daha sitem etmemeğe, dargınlık çıkarmamağa, kendile- rini üzmemeğe ahdettiler, O gece de, sabaha kadar büyük neşe ve saddet icinde gecti... Ertesi sabah, delikanlı, ayrılır- ken: — Yarın gene gelecek miyim? « diye sordu. — Ah, Ferruh! Ben senin gel - meni istemez olur muyum hiç?. Can ve gönülden arzum butlur... Fakat her gece buluşmamız kabil değildir. Sarayın şeraiti buna mü- sait değil... Fakat ben her fırsat zuhur ettikçe seni çağırtırım. Fe- lekten geceler çalarız... Bu vait üzerinede delikanlı | memnun kaldı. Artık hayatınm gayesi, Hümadan haber bekle - mek olacaktı. Yavaş yavaş, mesele anlaşıldı. Meğer, 4000 gemi yapmışlar. 200 bin askerle yürüyorlarmış, Derhal münadiler geldi. Ve son aşk gecesi esnasında, delikanlı ile genç kız, gözyaşları içinde biribir- lerinden ayrıldılar. Ne olacaktı?.. | Babası, kızı verecek miydi?... Ve- recek olursa encamları nice ola » caktı?... Çünkü, haberler, ortalıkta çal- | kanıyordu: i — Bu ordu Hümayı Şehlâya al- mak üzere gelmiş... Humayun Şah, bütün vezirleri» ni, şehrin büyük tacirlerini topla dr, Meşveret kurdu: — Ne yapmamız lâzım? - diye sordu. (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf acresriSTANBUL HABER Teleton Yazır 2312 idöre: 24376 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 27904, Gaya 1as9 : ya m *meiyi İLÂN TARİFESİ Ticaret Nânlarının satır 12,50 Resmi ilânların 45 kuruştur. Sahibi ve Noşrişat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbocsı © KUPON 't 213 10-8-935