Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| lî B AĞUSTOS — 1935 HABER — Akşm Postası b _————— Ho Yazan: KADiIiRCAN KAFLI No. 88 — Rampa etmeli... Top ateşi açsam bile direklere, yelkenlere doğru açmalıyım. Fernando ise şöyle düşünüyor- u; e Sorduğum balıkçılar ve kıyı- aki gözcüler, beni aldatmadılar.. ğer benden önce bu geminin Me- Sinayı geçtiğini işitseydim kahrım-! dan ölürdüm. F akat acabaBeatris ada mı? Onun bulunduğu ge- Mi dün gece geçmiş olmasın.. Bel- i de Piyale Bey onu, kara:laştır- dığından daha önce göndermiştir. Yok:ı kararlaştırdığından daha Sonra mr gönderecek? Ah, bilsey- dim bununla boş yere kavgaya tu- t“!nnsayd ım | Türk kadırgasının yaptığı ma- hevrayı da görünce sevinmişti: < — Çok gürültü yapmadan bu Si bitirebileceğim. Top ateti aç- Mak doğru değil... Beatrisin yüz- de doksan burada olduğunu um- Uğum için bunu yapamam. Ge- Mi ile beraber onu batırmak be- him için felâket olur... Rampa et- Heli.. Top ateşi açsam bile direk- tere, jreıxgmerz uggıu AÇA yıı, üreklere've kürekçilere” toğrü ., âç gülle savurmak da iyidir. Her halde Beatris ya kıç kasara: Tn altında, yahut ambardadır. Türk kadırgasımın üstüne git- Miyordu. Çünkü onun geldiği ye- '*_ doğru dönerek kaçmasını iste- Miyordu. Orun gene deminti rota- SN tutmasını ve kendisinin de * Seçer geçmez arkadan yüklen- Mesini iyi buluyordu. Rüzgâr da E"““m için pek uygundu. Denizde bütün kuvvetini harcı- Yarak yüzen Beatris de Mesina Tafından ansızın çıkan kocaman ı'ldırgayı görmüştü. Onun ne di- ğinde, ne de arkasında bayrak Vardı. Fakat bir Türk kadırgası .'_ğildi ya... Bir hristiyan kadırga- Tidi ve Türklerin ellerinden ölü- İ:'ü &öze alarak kaçan bir genç Ğ;ln hem kurtarırlar, hem de onu ediği yere çıkarırlardı. Zaten sardan cok şey” istemiyecekti. c: *_"lnoya götürmelerini söyliye- !tıkh' Oraya götürmezlerse işte çlk:'?ııdaki kıyılara Sicilyaya da ölm tırlardı ya... Oradan pet: uzak vi iyan Palermoya gitmek anne- İı:ı: kavuştuktan sonra Hüsmene *r yollamak o kadar güç gö- nn_'ü!'ordu. Biraz fazlaca para ikten sonra her balıkçı bu işi zlık etmezdi. ka_Belh'iı her saniye azalan ve d»"î—:n kuvvetinin onu kıyıya ka- . Sötüremiyeceğine emin olduk- Sonra önden gelen dürman ş: d“luını doğru döndü. Ayni İş n“_“dl kolunu uzatarak vardım tedi; — Beni kurtarın!... Heeeyy!... R.'“ k'n'lnrın... Kurtarm!,. *rnandonun gemisi zaten tam D Üzerine doğru geliyordu. Ya U — Denizde bir insan var... Bi- ze doğru yüzüyor ve yardım isti- yor... — Nereden gelmiş? — — Bilmiyoruz. Fakat ortada batmış bir sandal falan yok... — O halde... — Kıyı da uzak... Türk Ladır- gasından kaçan bir esir olduğunu Sanırız... — Yaaa... Sahi... İyi düşündün! Nerede?... Kasaranın kenarına doğru yü- Denizde bitkin bir halde güçlük le yüzen hir insanın başını gördü. Kolları pek yavaş işliyordu. Gözleri iyi gören bir asker: — Bu bir kadındır.., Dedi. Başka biri ilâve etti: — Belki de bir kız... Fernandonun gözlerind2 şimşek çaktı: — Sakın Beatris olmasır!... E- l- BEF O 18€E daldlğgiku gibi İsLal Tarma giderim... Türk kadırgası dilediği yere yelken açsın!... Böyle düşündü ve emir verdi: — Çabuk onu kuttarın!... Koca kadırganın provası biraz daha iskele tarafına doğru kaydı. Sonra güvertedeki asker'erden birisi çabucak soyundu. Uzun bir ipin ucunu her ihtimale karşı be- İine sımsıkı bağladı. Kendisini de- nize attı Tam bu sırada direkteki vardi- ya haber verdi: — Ufukta Bir yelken... Bir ka- dırga... Fakat bu bizdendir... Gelen kadırğa 'sahiden Ispan- yol ve Ceneviz tiplerinin karıştı- rılmasındın yapılan bir tekreydi. Türk kadırgaları gibi alçak ve geniş güverteli değildi. Fernando sevindi: — Mademki bir yoldı; bulun- du. Türk kadırgasını onunla bir- likte kapana kısılan bir kurt gibi avlarız. Burnumuz bile kanamaz. Beatris orada ise onu kurtarmak en çok yarım saatlik iştir... Denizdeki kız gemiden atlıyan askerin yardımiyle getirili yordu. Zavallı o kadar bitkindi ki h'ç bir şey göremiyor ve gözlerinin üstü- ne düşen ıslak saçlarını bile eliy- le kaldıramıyordu. Çabucak güverteye çkarıdılar. Fernando, bu kız Beatris değil- se bile ondan Türk kadırgası hak- kında haberler alabilir, Beatrisin nerede olduğunu öğrenebilirdi. Onun çıkarıldığı yere koştu. Genç kız, ıslak elbiselerinin i- çinde yarı çıplak gibi görünen gü. zel vücuduyla hemen askerlerin gözlerini parlatmıştı. Feri ando da onlar gibi oldu. Hattâ yüzün- de bir sevinç parladı. Genç kız silkindi. bir de ;m ando kıç kasaranın üzerin- örürken ona haber verdiler: # Eliyle saçlarını çekti. , —— | Nakleden: ' (Hatice Süreyya) r Dünya güzeuünmî | peşinde.. Fahrünname adlı eski Farisi tarih romanından alırmnmıstır. No.29. — “Hüma sevgilisini minderler üzerinde sarhoş ve kendinden geçmiş bir halde görünce fena halde kızdı . Hüma ile geçirdiği o güzel ge- yta bir kılıç veya hançer vuruşuyla Uzun uzun nefes alıyordu. Fernando birdenbire onun üze- rine atıldı: — Beatris... Beatris ha!... Ne sa- adet!... O imiş... Genç kızı kucaklamak için e- ğildi. Fakat bu sırada Beatris kendi adını söyliyen sesi tanımışt.. Göz- lerini dehşetle açtı ve geri çekil- di: — Eyvah... Fernando... Sen ha! Alçak!... Genç kız bir dişi kaplan çevik- liğiyle ayağa kalkmış, onu kolları- na alarak kamarasına götürmeğe yeltenen İspanyol markisinin su- ratına yaman bir tokat atmıstı. — Alçak!,., Çekil oradan... Askerler şaşmışlardı. Fernando ise hem şaşırmış, hem de kızmıştı. Onu sevmemekte bu kadar inat eden genç kıza karşı büyük bir kin duydu. Onu şuracık- S aat öldürmiyeediRi İstese de, istemese de ona sahip olacaktı. Ona sahip olduktan sonra el- bet alışacaktı. Bir gün her hal. de sevecekti. Çünkü en çok se- ven kadınlar, bazan böyle zorla yola getirilenler, evlenmeden ev- vel erkeklerinden kaçmak istiyen- lerdir: — Tutun bunu... Bağlayın ve küçük kamaraya götürün! Bu kamaranın minimini ve an- cak avuç içi kadar bir peaceresi vardı. İki asker genç kızın kollarını tutmak için saldırdılar, Fernando; — Canmı acıtmayın... Bir yeri incinmesin !... Diye bağırıyordu. Genç kız yeniden silkindi. Te- pindi, çırpındı. Kendisini, Türk kadırgasında yaptığı gibi denize atmırk istedi, Zaten pek bitkin bir haldeydi. Hiç bir şey yapamadı. Kıskıvrak bağlandı. Kıç kasaraya doğru ayakları yerden kesilerek götürülüyordu. Ön direkteki vardiya telâşlı bir sesle, yırtılır gibi haykırdı: — Kazıl Kadırga... Provadaki gemi Kızıl Kadırga imiş,., Bu seş güverteyi karıştırdı. Sanki oraya bir haber değil yıldı- rım düşmüştü. Fernando ip merdi- venleri çıktı. Bir buçuk iki mil kadar uzakta, bütün yelkenlerini şişirmiş bir halde, küreklerini de işleterek gelen Kızıl Kadırgayı o- nun kızıl teknesinden tanıdi. — ©.. Allahın belâz:... Gone karşıma çıktı!... Diye homurdandı. (Devamı var) kızdı: ceyi bir daha geçireceğini düşüne- rek öyle sevindi, öyle memnen fe- rah duydu ki, bir kadeh doldurup saadeti şerefin içti. Bu içki tatlı geldi.. Ferruhun | nşesi arttığı için, bir, bir daha iç- ti. F * Uzaktan üzağa, musiki de baş- lamıştı. Alt kata Parsa, gayet mü- kemmel bir saz takımı getirmişti. Bunun çalması neşesini iki m'sline çıkardı. Bir, bir daha, bir daha derken, şehzade kafayı iyice dumanladı. Başı döndü. Oraya uzandı. Sızmış, kalmış... Kendinin de haberi yok! Bu esnada, Hüma, saraydaki bütün manileri defetmiş bulunu- yordu. Kasra, heyecanla geldi. Şimdi sevgilisiyle buluşacak. gö-| rüşecek, konuşacak, içecek, felek- ten gene bir gece çalacaktı. Bu fikirle gelmişken, Ferruhu, minderin üzerinde sarhoş b'r hal- de sızmış görünce, bütün ümidi, neşesi, zevki kırıldı. Fena halde — Ben, ne ahmakmışım ti bu cahil çocukla sevişmeğe kalkıştım, Halkıki onun beni sevdiği vok... Eğer sevseaydi, aklı içkide mi olur- du? Beni beklememiş, sızmış... de- di. Parsa durur mu? Bu fırsatı ganimet bilerek açtı ağzını yumdu gözünü: — Zaten bu oğlanın sana 'âyık olmadığını ben haber vermemiş miydim?,., İşte ne olduğunu görü- yorsun... Artık kanaat getirdin mi ki bu sana yaramaz.. | Hüma, hiddetle: — Elbette... dedi. — Haydi öyleyse.., — Haydi... d — Bir daha avdet etmemek, bu adamı aramamık üzere gidiyorsun, değil mi?... ü Hüma, sarhoş yatan sevgilisine nefretle baktı: — Elbsttez; Kapıya doğru yürüdü. — Fakat dur... Bana bir hokka kalem, kâğıt getirin... emrin! ver- di. Cariyelerin yetiştirdikleri kâğıt üzerine, pek acı bir mektup yazdı. Ferruhun sağlam yerini bırakma- | dı. Bu mektubu, sızmış uyuyan de- _> likanlının göğsüne soktuktan son- ra, kalktı, yeis içinde saraya dön- dü. * * »4 ı Sabaha karşı, delikanlının ka- sırda uyanıp da kendini yapayal- nız bulması üzerine neye uğradı- ğını siz düşününü... İçkiye de, sar- hoşluğa da tövbeler, lânetler etti, Acaba sevgilisi gelmemiş miy- di? Yök, kayır, gelmemiş olması: na imkân yoktu. Çünkü hazırlık- ları hatırlıyordu. İşte, ortadla ne cariye kalmıştı, ne musiki... - Yalnız, devrilmiş tepsiler var- di | — Aman yarabbi... Ne rezelet... Yalnız rezalet de değil, ayni za.- manda ahmaklık... Çünkü burada beni bastırabilirlerdi de... Bostan- cıların eline de geçebilirdim... Bu tedbirsizliğimle aptallığımı anla« dığıma mı yanayım, yoksa ayağı« ma kadar gelen sevgilimi kaçırdı. ğıma mı?... Acaba bir daha gelmi- | yecek mi?.. Benden büsbütün nef« ret mi etti?.. e. Geİ Bu azap ve endişe ile kasırdarı çıktı, sokağa çıktı. Hurreme mesa- leyi anlattı. Arkadaşı onu ne ka- dar teselliye uğraştıysa da muvaf- fak olamadı. Esasen, bizzat Hur- rem de fena halde korkmuştu. “Bu aşk macerası burada kesilecek!,, diye düşünmüştü. Zira, Hümayı, o, herkesten daha iyi biliyordu. Gayet hassas, alıngan bir tabiati vardı... İ ! S Ferruh. han odasına döndüğü zaman, maddeten, manen hasta gibiydi... Derhal soyunarak yata- ğına girmek istedi... Fakat, soyu- nurken, mahut mektup göğsünden düşüp de okuduğu ve sevgilisinin kendisine ne kadar kızdığını anla- Yıldırımla vumimuşı dönerek yı- ğıldı... eli vaka Birkaç hafta Hasta yattı, Hü- manın ismini söyliyerek inildedi. Hurrem arkadaşının derdine der. man olmak istiyor, saraya giderel Parsaya meram anlatmanın Hir tür lü yolunu bulamıyordu. İşte, haftalardanberi aranma- mışlardı... Mutlaka, Hüma, aşkın: dan caymıştı, ona da bu kanaat gelmiş bulunuyordu... Fakat, aldanıyordu... Hümanın ilk, hiddeti geçmiş, nefreti dağıl- mış, bir pişmanlık halini almıştı... v ö ASN — (Devamı var) KrtReaİ a e eli — Ydi eeei yreilleeyin de S . f ABE;L H AKŞAM POSTASI İDARE EVİ İstanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi: İSTANBUL HABER Telefon Yazı: 23872 Idare: 24370 l ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 1400Kr. 2700 Kr. 6 aylik 730 « 1450 A 3 aylık 400 » SÖ0 | 1 aylık 150 , 300 İLÂN TARİFESİ. Ticaret İlârılarınım Ssatırı 1 Resmi ilânların 10 kuruııt.usr? Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası dığı vakit, elemi buıbq;un uttı. : !:HL : * aei üi he Ö A Üü A H ll 3