liyece ğım,. Beni ora: Ya bekie ZN Mullermi gönder, di, Yoksa li yakar Arar da.. is ha 218 SERSERİLER YATAĞI « yakta durabilmek için son derece bir gayret sarfediyordu. — Madam lâ Düşes dö Fonten- blöyü de ben getiririm. Kral bu manalı ve lâstik'i sözü işitmeyip dışarı fırlamış ve sevin- cinden ne yapacağın bilmeyerek: — Ah şevketmaab, sülülem! için ne büyük bir şeref!.. Bundan! sonra bu ata hiç kimse binmiye. cek.. Diye bağıran bir civar asilzade- sinin atına atlamıştı. Birinci Fransuva kaba ve #sabi bir neşe ile: — Mösyö, siz hayvanmıza lâ. yik gördüğünüz hürmeti ifa ede. bilirsiniz! Artık bu bahsi kapıya- hm! dedi. Jantiyomlar gülmekten kayıl ma derecelerine geldiler ve zaval- İr asilzade şaşkın bir halde kala- kaldı. Bu esnada Düşes Detamp Jiye- tin elinden tutmuştu: — Zavallı yavrucak. Şitadi ar. tık bana itimat edecek misiniz? Haydi bakalım.. Ata binecek ka- dar kendinizde kuvvet hissediyor musunuz ?.. Bizimle beraber gel- mezseniz başka tehlikelere de uğ- rayabilirsiniz.. Çünkü kral her halde sizinle yol arkadaşlığı et mek istiyecektir. sözlerini mırıl- dandı. Jiyet: — Ben hazırım. dedi. Mağaradan çıkınca saf ve serin hava sinirlerini yatıştırdı. Birkaç dakika sonra Fontenblö- ye dönülmeğe başlanıldı. kağ KRALIN EMİRLERİ Diyan âö Puvatyeyi gey'ği ya- kalamaktan başka bir şeyle ağraş- mıyatak ava devam etmekte bıra- kiyoruz. Jantiyomlariyle konuşa konuşa yola çıkan kralı'da terkederek gö- zümüzü Fontenblöye çevirelim. Marjantinin şatonun önüne gel- diğini görmüştük. Nöbetçinin biri de: — Alırga!.. Ateş ederim.. diye bağırmıştı. Dedi durdu. Bununla beraber (göreceğini görmek için parmağlığa yansşma- ğı pek ziyade istiyordu. Fakat Marjantinin (Güze! Ma- dam) ismini verdiği Düşesin söy- lediklerini unutmamıştı. Düşes kendisine sabrı tavsiye etmişti, Bunları pek güzel hatırlıyordu. Yanından geçen bir askere: — Kral ava gidecek mi? diye sordu. — Ava mı?.. Güzel kadın kral ava çoktun gitti. Geç vakit geri dönecek. — Ya!.. Avda ha!.. Jiyet de ya- nında mı?.. Asker şaşırıp kaldı. Çünkü Ji- yetin Düşes dö Fontenblö olduğu- nu biliyordu. Kralın kızı mı, metresi mi ol düğu belli olmıyan bu büyük dü- fiy esi ©X:9) u / SERSERİLER YATAĞI me: şesten bu fakir kadının böyle tek- lifsizce bahsetmesi hoşuna gitti. Birkaç lâkırdı söyledikten sonra sarayın içinde peri hikâyelerinde. ki melekler gibi hürmetle unılan bir düşes hakkında acaip acaip sözler söyliyen bu kadınla daha fazla konuşmağa çekinerek ora- dan uzak'aştı. Marjantin neferin gidişine ak dırmayıp kızını oturduğu bu bü- yük şatoya gözlerini dikerek bek- lemeğe başladı. Birdenbire arkasımdan: — Yaşasın kral! diye bağrıldı- ğmı duydu. Başinı çevirip. bakınca rengi sapsarı oldu. Titremeğe başladı. — Kral.. Kral!.. Evet, odur. Fransuvadır, diye mırıldandı. Şatonun demir parmaklıklarına doğru bir takım atlılar ilerliyor- du Buların en ilerisinde yürüyen kırmızı kadife ceketli bir atlıydı. Deli, knıldamadan, ağzından! bir söz çıkmadan onun geldiğini seyretti. | Bu atlr, bir zafer ve şeref sem. bolü (timsal) gibi kendisine doğ. ru geliyordu. Marjantin gözlerini bu muhte- şem alaya dikmiş durüken kalbin- de bir değişiklik, kafasında bir başkalık cimakta olduğunu hisse- diyordu. b A Aşığı, sevgilisi tarafından ter. kolundağu lohusa döşeğinder kal. karak yarı çıplak ve kan içinde olduğu halde Fransuvanın kadın- ların kucağımda eğlenceye daldı. ğı salona girdiği andan sonra Marjantin son derece sevdiği a- damı bir daha görmemişti. Pariste iken kralla hiç bi za- man karşılaşmamıştı. Gerçi bir gece Etyen Dolenin e- vinin yanında onu görmüşse de gecenin çok karanlık olması onu tanımasına engel olmuştu. Hayır.. Kral, deli kadına ken. disini hiç göstermemişti, Lâkin Marjantin sevgilisinin ha. yalini muhafaza etmişti. Gerçi kral değişmiş, ihtiyarla- mışsa da gene güzelliği, büyüklü- ğü, biraz alaylı gülümseyişi. par- lak gözleri ayni halde bulunuyor- du. 5 Daima «ski âşığı idi. Deli gene eskiden gördüğü gibi gördü.. Eski halinde bulunduğunu zan- nediyordu. Onu tanıdı. Bluvadan, felâkete uğradığı o meşum şehirden Fon- tenblöye kadar geçeni hatırlamı- yordu, Acaba o anda nasıl bir teessürle zibni altüst olmuştu. Senelerdenberi aklını kaplayan karanlık bulutlar nasıl olup da yırtılmıştı. Marjantinle kendisini yirmi se- ne evvelinde buldu. Bu geri dönüş krallığınm en in- ce noktalarına kadar yayılmıştı.