7 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

7 Ağustos 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 AĞUSTOS — 25 yıl hapisanede kalan Gönüllü Mahpus Hatıralarını anlatıyor 2000 voltluk cereyan verilince mahküm sıçrar başından duman cıkar ve odaya hafif bir yanık i “Mister Sing ie saatine ba Teri, Sist on bir! tlefona giderek t Tdiyana vak. » Geldiğini söy. TY ölüm odası. girer, Sardiyan ya. yda iki muavini birlikte mahkü. Mini tideç im almağa Kapının eşiğinde, dey ardiyan elin - kâ bıçakla mah- iyim dizkapa. RM az üstünden ealonuzu ke - Saktır.. Başda İm; olmak üzere Yola düzülür, ane bulunduğum © yüz otuz sekiz Gi hâdisesinde hiç bir mahküm gör kol m ki, ölüm odasına yardımsız ve Uğuna girilmeden gidebilsin; hat- sinde de mahkümü taşımak mec- Yeti hasıl olmuştu. ite mahküm... ay klarındaki keçe ( terliklere hiç İtü yapmaksızın odaya girer, de > benceresi olmıyan, ve kocaman Kk kâmbalariyle aydınlanan dört Yük bir odadır. Dipde iki ka- ir, Yay b, pes kapı otopsi kabinesine açı - Küçüçgti kapı cellâdın o bulunduğu © telle Siyer yol verir, İşte böyle- ley durur, İçbir şey görmeksizin bek Yerin boyunun erişebileceği bir yere Danger MİŞ ufacık oyuvatlak bir Mes “e eellâdm verilen işareti gör - tan gz dir. Ölüm iskemlesi kavuçuk- kağ lar üstündedir. Arkasında ise, li taşımak için tekerlekli bir Di he sedyesi vardır. Pteki duvarın üstüne kocaman be- arflerle yazılı bir yazı susulma- #mreder, İşte bu sıralarda ba - Yeraltından çıkıyormuş gibi ağır beeg rl işitilir. Bu Nevyork eks- Rürültüsüdür, Demiryolu es- Sini ki ama Sing'i yeni Sing Sing'e bağ- ca, #ta olan ve ölüm kürsünün an - Yün metre ötesinde bulunan köp- N altından geçer, yim bu gürültünün ne olduğu- , ir. Tren, Nevyork. Özgühlük "iyet).. Hayat. Hayır! Hayırl. düşünecek vakit bırakmazlar ki. Bak Yanlar onu iter, yaa iskemleye ilişince, gözle - Me bulut kaplar ve haşını çevi « riyetle hiç bir söz söylemez» Yak rturlar, Gardiyanlar el ve 4- ni İle kayışları geçirirler. Yüzü « il, kadar bakır bir maske örterter... Ru “ otu; ki, ye Yektrod alnıma kadar iner, Alt Yili, **d Çıplak dizin üstüne yerleşti. Bi bu ei, Yıl evvelisine kadar bütün du, p,” dört dakika kadar sürüyor - di Yaz ise malzemenin mükemmel arın * konmuş olması ve gardiyan - Sin, le ot ibelerinin (artması saye - Mektegiez Yahut kırk saniye kâfI gel- düygg orun eli, bir taksi otomobilini kat hu g ak-İstiyormuş gibi kalkar. Fa- Odag, seteti ölümü çağırmak içindir. VE müahk, Şetli bir homurtu işitilir ân, üm kendisini bağlamakta o - Fiddeşı, SAFA rağmen yukarıya doğru Veni © sıçrar. Burkulan ağız köpük - kar, Harış sından biraz duman çı- ir, bir kızartma kokusu yayı. İki teması Niye lizımdır: Birincisi on sa- itle biç kesilmeksizin 2000 NEVYORK HAPİSHANESİNDE İDAM KOLTUĞU İdam esnasında bulunmağa merun olanların dura - cakları yerler işaret edilmiştir. İdam esnasında ancak müfettiş, iki gardiyan, başdoktor, başdoklor muarini ve ruhani reis bulunabilirler. volt cereyan salar; bu cereyan 40 ya- hut 50 saniye zarfında 250 volta in - dirilir bundan sonra ve arada fasıla vermeksizin voltaji beş saniye müd - detle daha yükseğe çıkarır ve bu ker. tede keserler. Kalbin atışı bu esnada dakikada 120 dir. Fakat yavaş yavaş söner ve dört dakika sonra ancak kulaklıkla (Ste- toskop) işitilebilir bir hale gelir. Bununla beraber tam bir eraniyet yahut beş saniye müddetle yeniden salıverilir. Bu ikinci salıverişte bütün depreşme ve ihtilâçlar artık yok ol - muştur, Maskeyi çıkardıkları zaman gözle - rin umumiyetle çatlamış (oldukları görülür. Bebeğin ortasmda kocaman bir çatlak vardır. Kayışlar çözülür, ogardiyanlarda kadavrayı tekerlekli sedyenin üstüne taşırlar, Ölüm iskemlesinden birkaç metre ötesindeki otopsi odasında hemen İşe girişirim. Bunun üzerine Bay Sing Sing kabi- | nasından çıkarak makinesine bir göz | attıkta sonra : — Haydi gidelim artık.. Mer şey iyi işledi tamirata lüzum yok... mükem - mel der ve büyük bir sükünla otopsi odasına girer Mösyö Sing Sing kurba- nını gözden geçirirken hiçbir heye - can duymazb Bununla beraber bir gün John Hil- bert açmış olduğum kafatasına bakar- ken: — Ümit ederim ki bizim ölmez bir ruhumuz yoktur. Çünkü bu ruh kim - bilir sonra ne acılar duyar... Başka bir günde: — Doktor, acaba acı ve ıstırap çeki- | yorlar mı? diye sorun onu temin et- tim. Evet sizi de temin ederim ki elek- trikle ölüm, başka ölümlerden çok daha tatlıdır. © Hayatının son dakikası ölüm san- “dalyesinde geçiren günahkâr bir a - dam, cismani hiçbir acı duymaz. San- ki kafasına müthiş bir o darbe yemiş gibi olur ve derhal bütün duyguları - nı kaybeder. Bu tıpkı Nok Avt olmuş bir boksörün duyduğu hissin aynidir. Darbeyi duyar duymaz artık kâina- tı da, kendini de bilmiyecek derece - de şuurunu kaybeder. Darbe, ölüme olan yolculukla biribirine karışır. Ancak Mösyö Sing Sing ekseriyetle daha az meraklıdır ve bana: — Doktor söyliyecek bir şey yok de- gil mi? — Hayır. — Sizi selâmlar ve tekrar görüşe - bilmek sevinelni beklerim doktor! Ben kadavranın üstüne eğilmiş ol- duğumdan artık bu sevince ortak ol- mak isteyip istemediğimi söylemem. (Devamı var elde etmek için dalma cöreyan “dört” HABER — Akşam Postam En büyük casus teşkilâtı reisi anlatıyor: 9 a3). Versay Şatosunda Şöyle bir levha lâzımdır: “ Burada Purusya kıralı Almanya imparatoru olmak istememişti !/ ,, — Vilson kendini kurtardı. Kav ga esnasında düşmüş olan gözlü- ğünü yerden aldı ve tabanları kal- dırarak kapıya doğru koştu. Ak- lna birdenbire bir düşünce gelmiş gibi geriye döndü. Bu sefer de ay-i naların tarafına giderek, zarar 2i- yanı gözden geçirdi, kravatı bo- zulmuş, yakalığı ezilmiş ve buruş- muştu. Yavaş yavaş kendine çe- ki düzen verdi. Odada ölü sessizliği hüküm sü- rüyordu. Hâlâ kızgınlığı geçme- miş ulan Klemanso yerine oturdu. Çeneleri kenetlenmiş, dudakları gerilmiş olduğu halde bu acaip tu- valeti seyretmeğe başladı. — Peki, Loid Core ne yapıyor- du? — Loid Core kanapede az daha küçülmek için büsbütün büzülmüş, hiç sesini çıkarmaksızın oturuyor ve kaplanın gözünden kaçmak i- çin boyuna elindeki kurşun kale- mine bakıyordu. ' Kendisini şöyle böyle toparla- mış olan Vilson salonu geçti, ka- pıyı açarak dışarıya çıktı. Sir Bazil burada kndi düşünce- sini de söyledi: — Konferansın hararet derece- si karnesinde en yüksek sıtma nok tasına böylece varılmıştı. Şimdi de sesinin biçimini de. giştirerek: — Fakat bu kavgalara, u ça- tışmalara merak sardıran ve bun- ları öğrenen insanlar da vardı, Bu- nu nasıl öğreniyorlardı? Kimin vasıtasiyle işitiyorlardı? Hem de vaka olur olmaz hemen kulakla. rma varıyordu. Almanyayı temsil etmek üzere Versaya gelecek olan murahhas. larm hikâyesi de merakla d'nne- necek gibidir. Bir Amerikalı ge- neralin tuhaf bir (omüdaha'esiyle başlamış olan bu hikâyeyi de ya. kından takip etmiştim. İşin so- nuna kadâr bir tefrika romanı ya - şamaklığımız mukaddermiş?.. Hikâyeye tam yerinde #eyam etmek için, Sir Bazil ertesi günü Versaya gitmemize karar verdi. ... Sir Bazil Tomsonun refakatin- de tam iki gün Versayda dolaştım. Bana önceden: — Bu kuruntular ve hayaller ül. kesini, geçmişin adetâ gözle gö- rünür gibi hissedildiği bu memle- keti sadece görmek için dünyanın dört bir ucundan gelmiş seyyahlar gibi davranalım, olmaz mı?... Demişti Şatoya girerken de: — Versayda geçmişi tedavi e- derler. Biz ise bilâkis bugünü sağ- lam bir biçimde kavramak için uğ-| Taşacağız.. Sözlerini mırıldandı. 1919 un en son sahnesini oy- namış olduğu aynalı salona var- dık. — Bu mükemmel dekor .. Bun- dan böyle yalnız yaşamakta oldu- ğumuz çağm tarihini tespite yarı- yacaktır. 1871 ikinci kânunu ye- nilmiş bir Fransayı gördü ve Hon- henzollerin imparatorluğu adetâ İm ataskn tiyatromsu bir hareketle yaratıldı: Avrupa siyasal müvazenesini kay. betmiş, istikbalin boğazlaşmaları- na mahküm edilmişti. 1919 baziranında yenilmek sı. rasının Alman imparatorluğuna gelmiş olduğunu görüyoruz. Şim- di Avrupa ile dünyanın bir kısmı- nm yeni mukadderatı burada tes- pit edilecekti.. Biz böyle sözleşirken salona bir sürü seyyah girdi ve yanların- daki kılavuz hem fransızca, hem de ingilizce izahat vermeğ? baş- ladı. Sir Bazil kulak kabartarak, dikkatle dinledi.. Makineleşmiş ve fatalist bir adam olan kılavaz. sey- yah kafilesini buradan on beşinci Luiwin küçük dairesine götürdü. Büyük salonu tekrar derin bir ses- sizlik kapladı. Sir Bazil söze baş- ladı: DÜ — Şu resmi kılavuzun, seyyah- lara verdiği izahat arasına neden bu küçücük cümleyi ilâve etme- miş olduğuna şaşıyorum: “Bur; da Prusya kralı, Almanya impara- toru olmak istememişti.,, Evet bu hakikatte dünyanın bugünkü mu. kadderatı vardır. İkinci Vilhelm kendi hanedanına bu sarayda ku- racağı parlak istikbali beklediğini göstermişti. Fakat tarih bu yük-| selip alçalmalar karşısında kendi bildiğinden şaşmadı; İkinci Vil. helmin dedesi, Prusyanın küçük, fakir ve hiç nüfuzu olmıyan kral. lığından birdenbire Avrupanın hâ kimi mevkiine çıktığı halde Şarl- man, Büyük Oton, Hohestaufen- ler ve Hababurgların taşıdığı Al- man imparatorluk tacmı kakul et- meğe hiç de yanaşmamıştı; belki de bu tacır başını yoracak kadar ağır geleceğini düşünmüştü. 21 der denilen kuvvetin ne aca'p cil- veleri vardır!.. | Sir Bazil burada gene sinsi sin- si gülerek: — Bir prensin kendi İsteğine rağmen imparatorluk tacı ş#'yme- si, sık sik tesadüf edilen hâdise. lerder. değ'ldir ha!... Eğer Birinci Vilhelm demir başbakanınır. ent- rika ve marevralarına galebe ça- labilseydi; Klemanso, LoiJ Corç ve Vilson Versay sarayına, bir ba- rış uzlaşması imzası için gelmez. lerdi ve bugün de savaş alanların- da topraklar altına en az on mil. yon delikanlı gömülü olmazdı. Tarihi basit şekillerine ircâ et- mek lâzımdır; bu faydalıdır da: Tarihi insanlar yapar ve insanla- rm kanıyla yazılır. 1871 in küçük bir vakası dola- yısiyle 1913 tarihine geçmeden ev. vel küğük Bismark'ı hatıra getir- mek !âzım gelir. Sir Bazi, adeti olduğu veçhile iyi bilen ve derin malümatı olan bir adam gibi konuşuyordu: — Bilbassa genel siyasa “4 de kaideler koymaktan çek'nirim, Fakat bir roktada israr etmek lâ- zım: Tarihin seyrinde fasun ve kesik'ik yoktur. Birdenbir: çıkı veren hareketler, Napolyon gibi inen şenişek darbeleri hâcısatın zincirini keparamaz; bugürü ta- rihi, dünün tarihinin işidir. Bü- tün çalışmalarımı uğruna bağla- mış olduğum şimdiki çağı 1370 — 71 hâdisatından ayıramam değru- su... O yıllar 1866 da Avusturya tahakkümüne nihayet vermiz olan Fransayı mağlüp görmüştü. İşte bunun için Versaydayız. 1919 yılmı anlamak için 1871 i bilmek lâzımdır. Peki, Bismark böyle mübalâğa- lı bir gösteriş yapmakta, on dör- düncü Lüi tarafindan kurulmuş bir sarayda Almanya imparatorlu- ğunu ilân etmekte ne maksat gö- zetmişti? Avusturyadan sonra Fransanın yenilmesine müsaade etmiş olan Londraya ihtar, sonra da Rusyaya ihtar! Bismark Prusyanm hüküm- ranlık ve üstünlük isteklerin! gü- rültülü bir surette ilân etmişti. Sir Bazil elindeki sayısız siya- sal mektuplara, verdiği emirlere, imparatorlar ve krallar hakkında tuttuğu notlara, bunların verdikle. ri gizli talimata müracaat ederek bana tarih anlatmağa başladı. — Mösyö Thiers konferansı için Versay şatosunu tahsis etmek. is-. temiyordu. Fakat Bismarka Ver- say lâzımdı. Louvre sarayı ona daha az süslü, Avrupanın kayali- ne daha az tesir edecek gil” gö- rünmüştü, Bunun üzerine demir başbakan, Mösyö Thiers'le şu pa- zarlığa girişti: “Eğer Alman kt- talarının Parise muzafferan: gir- melerine mani olur ve impsrator- luğu Versay şatosunda ilân etme- me muvafakat etmezseniz ben de istediğim tazminata ilâveten Bel- fort kalesinin de teslimin: ileri süreceğim,, Mösyö Thiers politika. da realist davrandı. Belfort'u el- İ den çıkarmıyarak azametli ve boş geçit resimlerine tahammül etti... Ben, Viyanada Bismarkm $ey- tani bir zekâ ile Fransuva Jozefe ve diğer Alman konfederasyonu prenslerine göndermiş olduğu taf- rafuruş dsvetiyeleri kopye edebil. dim: “18 Kânunusani öğle saatinde Versay şatosunun camlı salonunda işlere düzen verilecektir. Evvelâ dua okunacak, sonra da ilân cel. sesi aktedilecektir.,, Bu metin doğrudan doğruya başbakanın kaleminden çıkmıştı. Acelesinden aynalı salon diyece- ğine caml: salon, diye yazmıştı. İkinci Vilhelmin mümtaz mi- safirlerine yemek yedirdiği Berli- nin kral sarayındaki yemek salon- larında Von Verner'in bir tablosu vardır. İrgaratorluğun ilân, tab- losu şimdi Hitler müzesi olan şas tonun geriye kalmış nadir eşvasın- dan biridir. Her pazar günü genç Alman çocukları şeflerinin *daresi altında ve ellerinde gamalı haçlı bayraklarla gelip bu tabloyu sey- rederler. Bu tabloya ( bakarak 1871 in o önemli gününü gözönü- ne getirebiliriz: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: