7 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— — e aa zmöm &© ASA AA g$ A A L L SA T LA 2A M AŞ ç M — Ş HABER — Akşam Postası —— . Yazan: KADiRCAN KAFLI No. 86 Bir levent için denizlere gömülmek kadar büyük saadet yoktur. Benden bunu esirgemeyin !.. T Artık bütün Akdenizde yalnız ürk Semilerinin kürek şakırtısı ve Türk entlerinin çoşkun şarkıları du- | Yuluyordu, Kadırgz kaptanı Ahmet Reis l“'hhılı kadar hep böyle geçece- İne emindi. İsapnyol ve Ceneviz Onanmaları, değil Sicilya kıyıla- Tna, daha pek yukarılarda olan Orsikanın batr taraflarına bile Sokulamıyorlardı. Son günlerde iral Doryanın İspanyadan ye- hi imdat beklediği ve ondan son- 'a Türklerle karşılaşmak için i- leri Yürüyeceği duyulmuştu. Fa- kat © da hiç şüphesiz Mesiradan Seçerek Yunan denizine, Mataban rnunun fırtınalı, yalçın kıyıla- Tiğa gidecek değildi. Bunun için met Reis, İstanbula gidinciye kadar hiç bir düşman gemisine ras l“mryacağma yüzde yüz emindi. ği zışten DU inanç yalnız onda de-| ütün Türk dönlamnımnacıızda Vardı. Amiral Piyale Bey de bu- hün icin Türk kadırgasinın yanma İğer bekçi kadırgalar koymamış, Yalnız olarak göndermişti. H Ahkmet Reis gençliğinde Oruç ve İzir Reislerin yanında, Cezayir l?'lhrmda savaşlar yapan eski bir 'ent idi. Sonra, Barbarosun der ptanı olması üzerine o da di- ğ" birçok Teventler gibi — devlet İZmetine geçmişti. ndan sonraki hayatı, yazın d“nînma ile Türk kıyılarını dolaş- ak,, Savaşmak, kışın da Gelibolu- & baharı beklemekle geçmişti. Aşı altmışa yaklaştığı için Pi- Yale Bey on: BEberl keiri la — Sen sefere gelme... Artık yaş- hd mD Yo! zahmetleri seri yo- ev'etten bir aylık bağlata- "m Burada kal ve dinlen!.. D&uıştı hF'lltt o, beyaz sakal taşıyan K Nik yüzünde büyük bir kederle Ü cevabr vermişti: — Ben deniz üstünde gözümü tüz * Gene deniz üstünde kapa- niz) isterim, Bir levent için de- lere Te gömülmek kadar büyük #tad det yoktur. Benden bunu esir- Zemeyin!. , unun üzerine Piyale Bey onu ! TMma almıştı. ni talya kıyılarında toplanan ga. | Metlerle esirleri uzun zaman fi- 8:"" arkasında dolaştıramazdı. ları bir an önce İstanbula gön- h'ıt Tmek ve donanmayı daha ser- ü bırakmak gerekti. ti Zaman aklına ilk olaral: do- Miş, © bu en ihtiyar reisi gel- ' Nu çağırtmıştı. Met Reis: 4 — Benim kadırgamı yük gemi- * Bu işi başkasmna ve- :ı:! ." bml blğı!hm Ben sa- girmek istiyorum, çünkü bu '“Iıtın sağ olarak çıkmıyı- gamilerinin yelkenleri Türk| — yılarda, Lu enginlerde cağım. Son dileğime ereceğim... Dedi. Piyale Bey bu sefer ona karşı yumuşak davranmamıştı: — Verilen her iş, değer'dir... Sen daha, çok yaşıyacaksın !.. Yü- künü boşalttıktan sonra gene ge- lirsin. Biz de daha iki ay kadar buralardayız. Haydi, hazırlıkları bitir... Yarın sabah erkenden yola çıkıyorsun |... Ahmet Reisin canı sıkı'mıştı amma, o da her Türk kaptarı gibi nizam ve büyüklerin — emivlerini | dinlemeyi en büyük borç bi!'enler- dendi. eat Dediği gibi eğer havalar böyle güzel ve biraz daha rüzgâr'ı gi- derse en çok on on beş güri sonra gene burada bulunacaktı. Ahmet Reis şimdi kıç kasara- nın üstünde uzanmış, gene bu kı- yaptığı gençlik savaşlarını hatırlıyordu. mwtesınaya yaklaşıye-lasd. Cü zel Recyo kalesiyle kasabası, ye- şillikler içinde gülümsiyordu. Sağda Sicilya kıyıları da yem- yeşildi. Bu sirada kıç kasaranın altın- da bir çığlık, bir gürültü duyuldu. Ahmet Reis genç kızin söyledikle: rini iyice duymuyor ve anlamı- yordu. Bu gürültüler, Salernodan ay- rıldığı sırada ve ondan sonra da ol- muştü. Ahmet Reis doğruldu: — Bu inatçı kız kimdir acaba? Diye kendi kendine sordu Sonra aşağıya indi. Orada dört beş kişi, güzel ve genç bir kızı kıs: kıvrak bığlımık için uğraşıyor- lardı. Genç kız ise bir ceylan şevikli. ğgiyle çırpınıyor, didiniyordu, Ahmet Reis: — Ne oluyor? Bu ne istivur?.. Diye haykırdı. — Bilmiyoruz!... Yalnız ikide bir (Hüsmen Reis) in adızı söy- leyip duruyor.... — Hüsmen Reisin adını mı? O. nu nereden biliyormuş?.. — İşitmiştir. Genç kız gene kendisini tutan- — Tarınm ellerinden kurtulmuş, bu se- fer Ahmet Reisin önüne koşmuş, onun kollarına sarılarak: — Beni götürmeyin!... Beni ya Hüsmen Reise götürün, yahut Si- cilya kıyılarına çıkarın!... Diye yalvarıyordu. Ahmet Reis italyanca bilen bi- risini arattı. Bulmak için zorluk çekmedi. Bu, yıllarca Türk kadır- galarında kürekçilik eden bir Si- cilyalı idi. Onun yardımiyle konuştular. Genç kız her şeyi anlattı.' Ahmet Reis gittikçe şaşryordu. Ayni zamanda acıyordu — Bunları Piyale Beye söyle- medin mi? Hüsmen de orada ve Fi İ A SŞ ' iV baği ea B i E | T v KA t ge gemisindeydi. Seni aramadı mı? Beatris Hüsmen Reisin onu ni- çin aramadığını sahiden merak e- diyordu. Fakat aklına hiç bir şüp- he gelmedi: — Arardı. Belki de arıyacak hal de değildi. Beni Sicilyaya çıkarın. Onu bulurum ben... Ahmet Reıı buna imkân göre- medi. Hüsmeni tanıyordu. Bu yeğit delikanlının, sevgilisinden ayrıl- mış olmasına da üzüldü. Piyale Beyin bu işte yaptığı yanlışhğa da canı sıkıldı. Genç kız iri iri göz yaşları dö- küyor, Hüsmen sözünü söylerken onu ne derin bir aşkla sevdiğini öyle kuvvetle anlatıyordu ki... Ahmet Reis, aşkın boş bir lâf olmadığını anlıyan, onu yaşamış olan bir ihtiyardı. Genç kızın başını okşadı Elin- - danm tüttü: — Benimle gel!.. Dedi. Kıç kasaranın üstüne çık- tılar. Şimdi orada Ahmet Reisle genç kızdan ve bir de tercümanla- rındân başka kimse yoktu: — Sen çok güzelsin!... Sevimli- sin!.. Türk sarayında gözde olur- sun !,.. Oraya gitmek, istemiyorsün amma, bu istek doğru mudur? Ahmet Reis bu sözleri, son şüp- hesini gidermek için sormuştu. Genç kız kızdı: — Ben onu seviyorum. O da be- ni seviyor... Biz başka şey istemi- yoruz. OÖ ayni zamanda beni ö- lümden ve iğrendiğim bir adamın yanında cehennem hayatı yaşamak tan kurtardı. “Beni geri götürün,, diyemem. Çunld.ı bunu yaparsa- nız derya kaptanının — emi;lerini dinlememiş olursunuz. Fakat Si - cilyaya çıkarın... — Bunu hiç yapamam. Derya kaptanımna haber verirler... Yalnız. Ahmet Reis bir dakika için dü- şündü, Yüzlerce kızın bulunduğu İstan- bul sarayına bir kız eksik gitmek- le ne olurdu?... : Beatris: — Yalnız... Ne var?... Diye sordu. : — Dosdoğru İstanbula gideriz. Seni orada gemiden çıkarmam ve saklarım, Dönüşte Kızıl Kadırga- ya götürür, Hüsmene veririm, Fa- kat bunların çok gizli olarak ya- pılması lâzım... Tercümani bu sözleri gene kıza söylemeden önce Ahmet Rois kü- rekçiye sordu: — Kaç yıldanberi forsal:k edı- yorsun?... — Sekiz... — Vatanına dönmek ister mi- sin? (Devamı var) İ Nakleden: (Hatice Süreyga) rünvâ gÜüzel peşundem Fahrünname adlı eski Farisi tarih romanından alınmıstıuır. No.27 — Ferruh, hançeri çekti: — O bizi mahvedeceğine ben onu mahvedeyim! dedi. Bıçağını salladı, haremağasının - canını cehenneme yolladı — Ferruh Şehzadeyle mı.ıklak. uzun bir zamanımı beraber ve başbaşa geçirmek istiyorum. Bu senin elindedir. Ne yapmak lâ - zımgelirse yap. En muvafığı, b'u- gece, onu saraya almaktır. Ne oi büyük bir sadakatle dışarıda bek- ledi. Gözcülük etti, Ferruha ge - yJince, o geceki içme ve sevişme â- lemi, bütün hayatının en fevkalâ- de' gecesi oldu. Hüma ile zevk ve ıaf:”;bulutlırmm en yuk:eğmde lur? Benim de — dünyada biricik yustular... B ALL arzum bu! Eğer bunu yapmaz - *şâabah ışıkları, onları ayırdı. san, ne sultanlık, — ne servet, ne Hunç., ıevgılıınıı ka,pıy;, lı:adıu- e;yı tetmek istedi. A.;agıyı in mal, hiçbiri gözümde olmıyacak - tır! Hani sen bana hakkını helâl etmiyeceğini söylemiştin. İşte ben de sana bildiriyorum ki, eğer sen de bana bu işi yapmazsan hakkı - mı helâl etmiyeceğim. Onu sevi - yorum, onsuz yapamıyorum... Ba- d na mutlaka getir... / Dadı, susuyor ve düşünüyordu. — Niçin tereddüt ediyorsun? Evvelce, Ferruhun şehzade olma- dığını söylüyor, bunun için itiraz ediyordun. Gene mi o kanaatta - sın? Görüşmeleri, bu cocuğun iyi bir aileden olduğu — fikrini sana vermedi mi? — Verdi, fakat... — Fakatı filân yok... Mutlaka bu böyle olmalıdır! Dadı,çare — olmadığını gördü İki âşığı bir gece birleştirmek lâ - zımgeldiğine kanaat getirdi,. — Canım senin uğruna feda olsun! Seni mes'ut görmek, elbet- te beni de mes'ut eder! - dedi,. - Bu iş çok tehlikelidir. Belki ölü - müme sebep olacaktır. Fakat her- şeye razıyım. Hurremi bulmak üzere sokağa çıktı. Onu, hanından aldı. Kıyafe- tini değiştirip saraya soktu. Sul - tanın huzuruna çıkardı, — Sana birşey — söyliyeceğim, sen benim arkadaşım; sir orta - gimsın, Hurrem! — Söyleyin sultanım... Sizi can kulağımla dinliyorum. — Bir gece Ferruhu saraya al - sak... Böylelikle buluşmuş olsak... Ne dersin?... Bu teklifin benim ta- rafımdan gelmesi yakışık almazdı amma... Hurrem, sultanın ellerine sarıl- dı: — O, nasıl söz?... Bütün emirle- ri ve müsaadeleri siz verirsiniz el- bette... Benim isteyip istememe - me gelince, nasıl istemem, efendi- ciğim?,. Ben, aylardanberi, an « cak bu buluşmaya mevcudiyetimi hasrettim, bunun için yaşıyorum. Arada srrada sarayda buluşma- | ğa ve sabaha kadar kalark, sa - bahleyin gizlice Ferruhun dışarı çıkmasına karar verdiler. Bu müjdeyle, Hurrem, Ferru - hun yanına gittiği vakit delikanlı- nın ne derece sevindiğini siz ta « savvur edin. ÂArtık, ba.gı göklere e- rişti. - O gece için tayin edilen mülâ - katta bulunmak üzere hazırlan - | mağa başladı. Saatleri, dakikaları iple çekiyordu. Nihayet, vakit geldi... Saraya büyük tertibat alarak girdiler... Hurrem, her ihtiyata - riayeten, N3 A |: erk (N F akatxum o eına_da, genç | kız, lıayret ve " korkudın donakaldx. Zira, ıa.rayda.kı bekcıler ammdı gayet akıîKgayet mm bir haremağası vardt Bu ı.dım, bahçeyi'kontrol etti; kı. - pılardıışbmmn kılıdınde bır ııh- tekârlık oldugunu ve aç.ıldığmı farketmıştı Şurhıddet kuplere bınmıg, pa- dişaha haber vermeğe ve ortalığı gürültüye salmağa gehyordu Bir köşebaşında kır;ılıştılır. Haremağası, sultanı gbrunce —Bu erkek kim?... - dıye göz- leri döndü. Hüma, inledi: — Eyvah, mahvoldum! — Niçin, sultanım? — Bu adam bizi ;mahvedecek... Seni oldurtıq:, henıde rezıl bed. nam edecek... — Üyleyse dur... O bızıın işi » mizi tamamlaîııîdan ben onun ışı— ni tamamlayayım... Delikanlı, bıçağmı çekti, uldırı;tı hıremıgumıp canını cehenneme yolladı. v Dadı ile Hüma, korktu. ı — Biz şimdi ne yapacağız? Bu cesedi ne yıpncıiız? Telâş içinde düşünmeğe başla « dılar. Nihayet, dadınım aklına, bahçenin tâ ortasında metdük bir kuyu olduğu geldi. Cesedi oraya kadar sürükleyip içine attılar, , #a e ğ e (Devamr var) — Tp —— (HABER | AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi:İSTANBULHABER Telefon Yazı: 23872 Idare: 24370 ABONE ŞARTLARI fena halde Türkiye Eenebi Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. 6 aylık 730 a aylık 400 :: İ;â : 1 aylik 150 “ 300 “ İLÂN TARİFESİ Ticaret İlânlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us İl Basıldığı yer (VAKIT) matbaası EERE di a Kase z

Bu sayıdan diğer sayfalar: