HABER — Akşam Postası & 4 TEMMUZ — 1985 Haai Dünya güzelinin ol peşinde.,.. Nakleden: Hatice Süreyya) —"“Ferruhname adlı eski Farisi tarih romanından alınmıştır.— Hümayun şah, şunun farkına varmıştı: Kızı, bütün erkekleri esir ediyor ve kendisi gönül vermiyor... Onun için, sokaklarda dolaşmasına izin verdi Ti No, 62 &_— Yazan: KADiRCAN KAFLI — ——— ürklere yapacağı C Don Garsiya, T “ani bir baskınla kolay bir zafer kazanacağını umuyordu | Halbuki Don Garsiya, Kapiten trnantese bundan sonra olup bi-| tenleri sık sık haber vermesini em- tetmemişti. Acaba ne olmuştu? ler halde kale duvarları dbinde Yaprlan savaşta bir değişiklik var: . Don Garsiya kendisine ve İs - Banyol askerlerine, Femınduy: o dar güveniyordu ki şöyle dü tündü: — Türkler yenilmişlerdir. Kâale önüden püskürtüldüler. Vernan- tes bana bunun müjdesini gönde- Tiyor. N Atını mahmuzladı. Müjdeyi bir &n önce öğrenmek istiyordu. Asker, kanter içinde ona yak laştı. Nefes nefese güçlükle şu haberi verdi: Tüzlicr.. dalerno.. — Ne dedin? — Türkler Saler- toya girdiler mi? Nasıl olur? — Evet girdiler... Mazgallarda *Marı gördüm.. Türk Bayrağı.. âlenin... en yüksek burcunda.... Sallanıyordu. Don Garsiya bir an durakladı. akat kendisini çabuk toparladı. ir türlü kulaklarına inanamıyor: u, Kartal yuvasını andıran büyük Ve kuvvetli Salerno kalesi bu ka- dar az bir askere karşı, bu kadar ı'ıl bir zaman karşı koyamamıştı a.. Bunu kafasına ııldnımıY"d“' , Kılıcınm tersiyle bu haberi ge- tiren zavallının suratına vurdü. Zavallı adam attan yuvarlan - L Don Garsiya atını bütün kuv Yetiyle mahmuzladı: leri sürdü. Bu konuşma, asker arasında bir llti halinde hemen yayılmıştı! — Salerno düşmüş... — Salerno Türklerin .'îlni!,._ a Türkler Salernoya - girmiş- 'Orl., Don Garsiyanın ileriye doğru a- bnr sürdüğünü görenlerden şöyle Tirıldananlar olmuştu: — O halde niçin ileriye gidi - .y::ıı? Neden orduyu beklemiyo - , ellerine ğ Zabitler yer yer kumandalar ve-| "İYorlar; safların bozulmaması, , “<erin daha çabuk ileri yürümesi Sin elden geleni yapıyorlardı. Don Garsiya, fırkasının baş ta- tefiyle tepenin yarısına kadar çık-| Paştı, Olup biteni yukardan ve kendi gözüyle görmek için acele| Fdiyordu. Hattâ bu hiç umu'm'!:“ doj; ıkarsa, ansızın Ka- :" h“w:ımçdçerdı 'Türklere bas - a. Yermeyi bile tasarlıyordu. Şim- | Türkler kalenin içinde dağıl- Bi olacaklardı. Büyük bir kıs- - I görülmüştü. mı da yağmaya dalmış bulunacak-| lardı Böylelikle onları birdenbi- | re şaşırtacak, arkasındaki bu kü-| | çük kuvvetle büyük bir zafer ka- zanmağa çalışacaktı. — Tarihte | böyle zafere kavuşmak, birçok or- duların tam zafer sevinciyle yağ maya daldığı sırada hücuma uğ- | rayarak bozguna düştükleri çokW Fakat bu sırada Kapiten Ver - | nantesin adamlarından birisi da - | ha dört nal koşarak Don Garsiya- I nın yanına geldi: — Fernando kaleden tam za - manında çıkabilmiş. Bir kayıkla . kaçmak için çabalıyor. Denizden | ve karadan onu kovalıyorlar.. Ka- | piten Vernantes imdadına koştu. | Don Garsiya kızdı: — Saçmalama... Vernentas a- | tiyle birlikte denizin üstünde de | karada olduğu gibi mi — yürüye | cek?... — Hayır senyor. Fakat Marki Di Salernonun deniz yolunu Türk | gemileri kesinece, en yakın kıyıya çıkarak kurtulrsası gerek. Halbu- ki kıyıdaki birkaç Türk askeri o- nun bu sön kurtulüş yolunu kes- mek istiyorlardı. Kapiten Vernan- tes bunun önüne geçecek... — ÜÖyleyse Türkler de sizi gör- düler. — Belki görmüşlerdi... — Görmüşlerse umduğum za- ferin yarısını şimdiden kaybetmiş oluyorum. Sersem herif... — Bana| sormadan... Don Garsiya bu sözleri küfürle karışık olarak homurdana homur- dana söylemişti- Ayni zamanda atını daha bü - "| yük bir hızla tepeye doğru sür * müş, az zamanda oraya çıkarak o- hup bitenleri kendi gözüyle gör - meğe başlamıştı. —C DENİZDE BİR BOĞUŞMA Fernando, tabancasiyle Sırık “Denizciler Bayramt»» n mıştır. Bu münasebetle şenlikler, Cümhariyet meydanını dır. Resmimiz, bayra! | ayılmıştı. Bağlarını koparmak ve Ahmedin de iki kaşının tam orta B Fethiyede de çok parlak bir şekilde kutlulan- deniz yarışları tertip edilmiş, gece da toplanan denizciler milli oyunlar yapmışlar-| yenebilecek kadar bir m dolayısiyle donanan Fethiye rıktımından bir| dukları anlaşıldı. Gündüzleri, vü- | manzarayı gösteriyor yerine nişan alarak tetiği çektiği zaman içinden şöyle demişti : — Artık karşımda düşman kal - madı.. İkisi de geberdi. Denizden yolumu keserleree kıyıya yanaşır, oradan sıvışırım, Türkler kalede yağmaya dalmış bulunuyorlar, be- nim ardıma kim düşecek? Eğer Beatris olmasaydı Hüsmen de bu kadar uğraşmazdı ya.. Kıyı boyunca çalıların, taşlık - ların arkalarına saklanarak Fer - nandonun kayığını - gözetleyen, onu kovalayan leventleri görme - mişti. Fakat birdenbire doğruldu. Tabancanın tetiğini bütün kuv- vetiyle çektiği halde — neden ateş almamış ve patlamamıştı?. Sırık Ahmede bir şey olmamıştı. Kayı - ga el atması için — ancak üç dört kulaç bir yer kalmıştı. Tekrar ateş edebilmek için ta - bancanım horozuna baş parma”ını dayadı. O arrda Her'şeyi anlamış - tı. Tabancanın tetiği ve fitili ıslan- mıştı « Biraz önce Sırık Ahmedin, kö - peğe taş atar gibi ona doğru fır - lattığı sular, Fernandonun bütün ümitlerini körletmiş, yiğit Türk a- kıncısını ölümden kurtarmıştı . Fernando çabucak fitili çekti,. değiştirecek ve yeniden ateş ede - cekti. Lâkin bu sefer de kayık sarsıldı, . Büyücek ve kalın bir örtüye sa- | rılmış olan Beatris — iyiden iyiye kurtulmak için çırpınıyordu. Fernando onun başından tuttu ve kayığın amurgasıma doğru bir iki defa sallayarak carptı.. Genç kızının tekrar kendinden geçtiği, yahut korku ve - şaşkın - lığından sindiği anlaşılıyordu . Kayığın sarsıntısı duruldu . (Devamı var) | | irade çıktı.. . | başladılar. Adeta kardeş gibi iyi | kit, ata binip, kılıç kullanmakta, Evvelki tefrikanın özü Cemşid hanedanmdan Numan Şah, | bir çocuk babası olmak istiyor lükin, | ancak rüyada gördüğü — tarifteki bir | kadından çocuğu doğabilecek. Otarif - teki kadın da Çin padişahmın kızıdır. Bu kızı almak için heyet gönderiyor. Çinliler, uzun uzadıya — arala - rında görüştükten sonra, kızı Nu - man Şaha vermeğe karar verdiler. Gönderilen hediyelere karşı he - diyeler hazırladılar. Padişah bir - | de name yazdı. Böylelikle, Numan Şahın heye - | ti emin haberle geri döndü. Kâmil ismindeki vezir, bu müjdeyi haka- na verdiği vakit, düğün hazıslıkla- rı başladı. Birkaç bin cariye, köle| ile sultan yola çıkarıldı. Mükem - mel bahçeler, yeni saraylar yapıl - mıştı. — Öraya yerleşildi.. — Kırk gün, kırk gece düğünden sonra sa- adetli bir hayat başladı. Düğünden bir ay sonra Çin Ha- nim Sultanın hâmile kaldığı anla - şıldı. Artık, Numan Şahın da, sa- ray halkmın da, saltanat taraflısı halkın da sevincine payan yoktu . Kurbanlar kesildi, sadakalar da - ğıtıldı... Dokuz ay on gün — dolduktan sonra, Numan Şahın nur topu gibi bir oğlu dünyaya geldi. Kundağı babasının eline verdik. leri vakit, Numan Şahın gözleri yaşardı. Bunca zamandır bekledi- gi evlâdını göğsüne bastı: — Yarabbi şükür.. Benim yu - vam, ağaçtaki kuş yuvası gibi sön- miyecek.. İçine diken ve yılanlar dolmıyacak... Sülâlem devam & decek., - dedi. Çocuğun yüzüne, kim baktıysa, daha kunadktaki halinde bile, bir zekâ, şecaat ifadesi gördü Numan Şahın vezirleri toplan - dı. Hep birlikte veliahtın — adını| Ferruh koydular, Gene kırk gün, kırk gece şenlik yapıldı. Gayet garib bir tesadüf — eseri olarak, vezir. kâmilin — de ayni günler zarfında bir erkek — evlâdı dünyaya geldi.. Ona da Hurrem adı verildi. İkisinin birlikte bü - yütülüp terbiye edilmesi için bir Tabit en iyi dadılar, lalalar, ho- | calar, tutuldu.. İleriki — zamanın | şahiyle veziri birlikte yetişmeğe geçiniyorlardı. Sekiz on yaşıma vardıkları va « ok atmakta, yüzmekte, — usta ke- silmişlerdi. Okuyup yazmasını da öğrenmişlerdi. Onlar da babaları gibi ava me - rak sardılar. Civarda kendilerine | aid olmak üzere büyük bir çiftlik | hem av avlar, hem de eğlenirlerdi Ikisi de son derece zindelikteydi.. | Delikanlılık çağına — ulaştıkları vakit, değme pehlivanları — belki güçte ol« cutlarını ve fikirlerini kuvvetlen - | direcek idmanlarla uğraşıyu:lır, geceleri de güzel kızlarla oynaşa * rak ve içki içerek, — saz çalarak, çengi seyrederek vakit geçiriyor » lardı., | Bu iki genci çiftliklerinde bira- kalrm.. Eğlene — ve daha büyüye dursunlar. Biz, Hita Padişahı Hü- mayun Şahın kızına gelelim.. Rivayet öyledir ki, Hita mem - leketinin bir padişahı vardı. Pa- rası, malı, askerleri sayısız dene » cek kadar çoktu. İ Fakat bu padişahın asıl şöhreti, kızının son derece güzel olmasın- dayd, Hattâ, kızın şöhreti mem - leketleri tuttuğu için, kendisine dünya güzeli derlerdi.. Bu hassasınm kendi de farkın « da olduğu için bin türlü işvebaz « lıklar, cilveler yapar, rast geldiği erkekleri tuzağına düşürerek inim inim inletir ve bundan da son de- | recede zevk duyardı. Şehrin bü - tün erkekleri olduğu gibi, başka memleketlerden — gelen erkekler de, sarayının etrafında — pervane gibi dönerler, yanarlar, tutuşur - lar, sultana kendilerini beğendir « mek isterlerdi. — Fakat ; sullavv biç kimseye gönül vermezdi. Hümayun Sahda kızının erkeklere yüz — vermiyeceğini ve ismini kirletmiyeceğini öğrendi - ği için, ona her türlü — müsaadeyi vermişti, Sultan, bu müsaade ile, yollar- de gezer, her rastladığı delikanlı- ya nazar atınca, onu da âşıkları arasına katardı, Oturduğu saray, yazlık, son « baharlık, kışlık ve ilkbaharlık ol . mak üzere dört kısımdan mürek - kepti. Sarayın biraz ötesinde de büyük bir kilise vardı. Zira, bu şehrin ahalisi hıristiyandılar. (Devamı var) HABER AKŞAM POBSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi; İSTANBUL HABER Teleton Yazı: 123872 Idare: 24870 ABÖNE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Kr. 730 . gsenelik 6 ayuk 3 aylık 400 ! * aylık 180 / 200 * İLÂN TARİFESİ. Ticaret ilânlarının RERMİ Hanların YO KUrUREa, Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaatı tertip edildi. Daima oraya gider, —a KUPON 186 14-7-935