TETRŞ TT FONAKADAR ZİTMEYE T B TI 'YOK. PUSLAYI Şi MeEk ' KUTUSUNA ATAYİM. £ n / b * « çağer ” ..v." KOĞ ae *&« - ı;—.; .sğç '//_;_5 JŞE' EEP DUDLARA KADAR Z SOKULUYOR, BİR K ji —. —. seme / « e- Ka ““_;J'AŞ ATARAK ZAM - | BSLl ? BAY/ SÖNDÜRÜYOR | (A NINYA İLR NUSHANIN |. : ZAZ BEKLE.ŞİMDİ Y İ (PETROL KUMPANYASI »YULU GAZE. VADİSLE Ğ TUN.MYATTA SANA 'TESİNDE : HAML ARINDAN DA MİKİ NWA- VER Öİ.. TO SERSERİLER YATAĞI la Manfred bahçeden maada hiç bir yoldan hücum etmenin imkânı olmadığını anladılar.. Avlu silâhlr adamlarla dolu idi. Senyörler, zabitler avludan ek- sik olmıyorardı. Kapı, kuvvetli bir karakol ile «nuhafaza altına alınmıştı. Tribule arkadaşlarını oradan çekerek hepsi birlikte şatonun et - rafını dolaştılar.. Bahçe tarafı ise tam tersine ka- ranlık ve ıssızdı.. Duvar boyunca gittiler.. İç taraftaki nöbetçilerin biribir- lerine ara sıra seslendikleri duyu- luyordu. Ragastan hem yürüyor, hem de duvarı yokluyordu. Duvar yüksek, âyni zamanda dümdüz olduğundan merdivensiz üzerine çıkmak imkânı yoktu. Bahçenin nihayetine vardılar. Orada, bir kaç yerde duvar bi- raz sarpça idi. Taşlar düşmüş olduğundan de- Hiker vardı. İspada Kapya: — Buradan ben bu duvara tır - manabilirim... dedi. Ragastan: — Haydi çık bakalım! emrini verdi. . İspada Kapya bir kaç — saniye içinde duvarın üstüne çıkıp — yü- zükoyun yatarak içerisini gözden 'eçîrdi.. Karanlık içinde on adım kadar ileride bir silâhim — parıldadığını gördü.. Bu gezinen nöbetçilerden biri idi. İspada Kapya mümkün olduğu kadar az gürültü ederek aşağıya indi., Ve gördüklerini arkadaşla - rına anlattı.. Tribule: — Daha uzağa gidelim, dedi. Fakat duvar, gene cilâlı ve me- tin bir haldeydi. . Bu gece başka bir teşebbüste bulunmıyarak geriye döndüler. Ertesi gün ve diğer günler ayni surette geçti.. Her gece bu ha - rapça yerde bir nöbetçi vardı . Dördü de kabahatsiz bir ada - mt öldürmek veya bu işten vaz geçmek lâzım geleceğini istemiye- rek düşünüyorlardı. Böylece on gün geçti.. Manfred yeise — kapılıyor ve |— Üümitsizlikie çıldırmak derecele . rine geliyordu. Gündüzün saraya girerek kralı tahkir edip düello- ya çağıracağını söylüyordu. On birinci günün gecesi Ragas- tanla Tribule yavaş sesle konuşu - yorlardı: — Artık bu işe bir nihayet ver- mek lâzım.., . — Anlıyorum, nöbetçiyi değil mi?, Tribule omuzlarını silkti: — Başka çare yok!.. Ragastan: — Bu işi ben üzerime alacağım, . dedi. Çalınmış çocuk peşinde — ——— a Polis Hafiyesi (X:9)un harikulâde maceraları ACABA PUSLA - AM WVAKTİNDE Üa VA ALABİLİRMİ ? SA Şİ'MDIİ GLOR- Aıoaıwgaq_swî“ ELİKANLI EKSTER. BULAMIYACAK VE SANA YARDIM EDEMİ- YECEK. LAYI AYA BELKİ YANLIŞ | WUNU NİYE Alr / SÖYLEMEDİ.. DA j #RENİN ğw.f)/vğî NÜY NUT KENDİSİNE Ö70. MAaBil ÇARP - - v — —. aa YOADAN YÜRÜRÜZ. FAKAT Ferİ | *SA- Ve BAK SANA # 4 _ TBURADA n MULİ WERİ YAKMAK ÇAN KORKUş | ;,? GEÇ _;,“_:q vxf . ""fş”i%'ğ’“ğ'"" İ No. 5 .;Ğğkuvliuh. TRORKDTA GlORyA. Talirm SULUR.. No. 34 SERSERİLER YATAĞI - TI Doğruca nöbetçinin üzerine a - tılarak bağırmasına meydan ver - meden ağzını tıkayabileceğini ü- mit ediyordu.. Dört arkadaş on birinci defa o- larak şatonun bahçe duvarına gel- diler. Vakit, gece saat on sularınday - dirs Bahçenin yaprakları dökülmüş ağaçlarının dalları arasından so - ğuk bir rüzgâr esiyordu. Duvarın harab yerine gelince, Ragastan yavaş sesle: — Ben duvara çıkıyorum.. İşi mi bitirince sizi çağrırım.. Biribi- rinizin peşi sıra gelirsiniz. Son - rasıma Allah yardımcımız olsun, dedi. meğe mecbur olacağını düşün- dükçe çoğalan bir teessürle duva- ra yaklaştı. Bu,esnada nöbetçilerin parolası işitildi. Ses yavaş yavaş yaklaştı. Nihayet duvarın iç tarafında bulunan nöbetçi de parolayı tek- rarladı. Bu nöbetçinin sesini Tribule titredi. Derhal Ragastanın elini tuttu. işitince — — Durunuz, ben çıkacağım! dedi. Şövalyenin mani — olmasına meydan vermeden kendisinden umulmıyan bir çeviklikle duvara tırmandı. - On saniye sonra duvarın üstü« ne çıkmış ve gürültü etmemeleri- ni arkadaşlarına işaret etmişti. Tribule de İspada Kapyanın yaptığı gibi duvarın üzerine yüzü- koyun yattı. Mızrağıma dayanarak — kımıl- danmadan duran nöbetçiyi iyice görüyordu. Tribule yavaş sesle: — Lüdvig!. diye seslendi. Nefer yerinden sıçradı. — Beni kim çağırdı?.. — Yavaş söyle, yaklaş.. Dostu- nu tanrmadın mı?. Bak ben seni hiç unutmadım. Nefer sesi tanıyarak: — Mösyö Tribule!.. Fakat - si- zin Bastilde olduğunuzu söylüyor- | lardı, dedi. Ragastan, bir masumu öldür- | — Ya!.. Kahraman Lüdvig bu- nu kim söyledi. i — Herkes.. Mösyö dö Mongo- meri sizi tevkif ederek Sen Antu- van Bastiline götürmüş diye duy- dum, — Belki doğrudur. Fakat görü- yorsun ya, artık oradan çıktım. — Çıktınız ha!.. — Bilhassa sana, Yungfrav da- ğını tekrar görmek, çoban havası- nı dinlemek, hani şu ismini bece- remediğim nişanlını kucaklamak isteyip istemediğini sormağa gel- . dim. Yumuşayan, duyguları taşan asker: ; — Katerin! diye mırıldandı.. d h a aa ea Ü ae