Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
3 TEMMUZ — 1935 CiSYIROT MEĞNY — MATVE ŞİKÂYETLER,TEMENNİLER Nüfus genel direktör- .. a .. ıugunun dikkatine ; — Ortaköy Meşrubat sokağı 28 numaralı evde oturan okuyaı.:u: muz ÂAyşe Nimet bize gönderdiği bir mektupta şöyle diyor: “Midilli muhacirlerindenim, İz- mire hicret ettim, İzmir nüfus me- murluğunda kaydım var. O ka- yıt üzerine İzmirde evlendim, bir müddet sonra kocamdan ayrıldım. İzmir sulh hukuk mahkemesi, ilk kocamdan ayrıldığıma dair bir ilâm da verdi. Sonra tekrar evlendim, bir ço-| cuğum oldu. Bu çocuğa bir nü- fus tezkeresi almak üzere Beşik- taş nüfus memurluğuna müracaat ettim. Nüfus kâğıdımı getirmemi söylediler. Ben de nüfus kâğı - dımla beraber İzmir sulh hukuk mahkemesinden almış olduğum i - lâmı da götürdüm, verdim. Me- mür, bir ay sonra gelmemi söy . İedi.,, ü Okuyucumuz, söylenildiği gibi ' bir ay sonra tekrar gitmiş, iki ay sonra gelmesi bildirilmiş.. Velha- sıl kadıncağız Beşiktaş nüfus dai- resine gide gele aradan aylar geç- Miş, ve bir yıl sonra ne cevap al. sa beğenirsiniz? — Evrakınız kayboldu!... Okuyucumuz diyor ki: “Evrakım ne olacak, diye - s0- bana şu cevabı verdiler: — İzmire gider, kendin arar- sın! Kendilerini şikâyet edeceğimi Söyledim. İstediğim yere şikâyet â“:kt- serbest olduğumu bildir- - Kime şikâyet edeyim? Bu der- 'hlü'l_ bari gazeteye yazmız da ev- ;.ü nr kaybeden memurların âmir İsi gözlerine çarpar da benim “m::g.” dikkati çekeriz. Hü- hemmiye; ç. yölerine - büyük e- kaç küçük Verdiği bir sırada bir- ğıdı almak Wıu'_'"' t bir nüfus kâ- " hata olmasa “'::l;:f'dîleeek bir Vapurlardak liman işçileri ! Vapurlara yük verilip masında çalışan liman işçiler:,. İini Beş altırı AİSANALU K Eskiden gündelik hesabiyle yük boşaltırlarken 24 Hazirandanbe. Fi ton başına 20 kuruş hesabiyle Yük boşaltmak — mecburiyetinde kaldıklarını söylediler ve - şöyle devam ettiler: “— Yedi kişilik bir işçi postası bir ton yük başına bir lira alıp bu. nu paylaşmak mecburiyetindedir. Bu da her gün değil, ancak iş ol- duğu zamanlardadır. Üstelik bu Parayı da ayın yirmi dördünden- beri alamıyoruz. Bizim vaziyeti- mizde üç yüz adam var. Acaba eskisi gibi bizim gündelik hesabi- le çalıştırılmamız mümkün - değil mi? Bu suretle ne kazanacağımızı biliriz. İcap ediyorsa yevmiye. ler de indirilebilir. Fakat bu şekil çok fena oluyor.., . Bu müracaat üzerine liman ida. resine sorduk. Bize verilen malü- mala göre bu dileği doğuran va. ziyet şudur: Hükümetin son gönderdiği ta. rifede yükleme ve boşaltma ame- lesine ton başına 20 kuruş ücret Verileceği kaydi vardır. Binaena- | Teyh bu ütcret verilmektedir. — Bu vaziyetin önüne geçecek bir tek çare, iş postalarındaki amele mihtarının azaltılmasıdır. Tahkik edilmesi lâzım bir şikâyet Barut inhisarı memurlarından Mihriban matbaamıza geldi, şikâ- yetini şifahen de anlattıktan son- ra şu mektubu verdi, bir mütalea ilâve etmeden aynen yazıyoruz: “Fatihte Haydarda yıkılan bir duvarım altında kalan dört çocuk. tan birisi benim oğlum yedi ya- şında Remzi idi. Bunlar beş kar. deştir. Yedi senedir ki babaları ölmüştür. Kimsesiz büyümekte- dirler. Çocuğum duvar altında kaldığı gün ben dairede çalışıyar- dum. Haber getirdiler. Doğru has- taneye gittim. — Çocuğunuz hastadır, göste- remeyiz, yarın geliniz, dediler. 'Ertesi günü benden evvel ço- cuklarımı görmeğe giden komşula- ra, ağır yaralanan ve yere basma- ğa iktidarı olmryan evlâdımı tes- lim ederek “almız eve.- götürü- nüz !,, demişler. Komşular rica et- mişler: — Bu çocuğun annesi işde çalı- şıyor. Kimsesi yok. İki gün dahea yatsın, demişlerse de bir doktor: — Siz götürmezseniz, biz polis- le şimdi göndeririz! demiş. Hastanelerimizin böyle ağır ya- ralr evlâdımızı yirmi dört saat da- hi istirahat ettirmeden — evlerine göndermeleri, Sıhhiye Vekilimi - zin nazarı dikkatini celbetmeli - dir. Çocuğum hastaneden değil, bir bahçıvan kulübesinden gel - 'mişten 'beter bir halde eve dön - 'müştü. | Üstüne yıkırlan duvarın bütün tozları akan kanlara karış - mıştı. Başında, elinde, ayağında ufak bir sargı namına bir şey yok- tu. — Yedi senedir uğraşıyorum, ev- lâtlarımdan bir tanesini bile yatı mekteplerinden birine yerleştire- medim, Memlekette her şeyden evvel çalışmağa giden annelerin evlât. larını okutacak ve böyle felâket- lerden kurtaracak leyli bir mek- teple, bir de hastanenin bulunma- sına ehemmiyet göstermeli.. Saniyen böyle bir tehlike kar- şısında kalan çocuklarımızı hiç ol- Mazsa yirmi dört saat yatıracak bir hastane bulunmasına ve o has-| de de çocuklarımızın yaraları Di soğuk su ile olsun yıkamağı an- gâarya saymıyan bir doktorun bu- hî:dumlm“m“ dikkat edilmeli- Ya Paramh ., Ya evimi! Binbaşı mütekaidi - Necmettin matbaamıza müracaat ederek şun- ları söyledi: “Ziraat Bankası satış komisyo- nu tarafından satışa çıkarılan em- valden Kurbalıderede Halimbey sokağında 350 liraya bir arsa satın aldım. Parasını derhal ödedim. Bütün muamelesini bitirdim. Fakat beş ay olduğu halde hâ- lâ takrir vermiyorlar. Satış komis- yonuna müracaat ettim. İşi tapu- ya devrettiklerini söylediler. Ma-| çu liyeye müracaat ettim. “Komisyon evrakı verdi, satış defterlerini ver- medi,, dediler. Ziraat Bankasına gittim. Satış defterlerinin mali- yeden verilmiyeceğini söylediler. Bu karışık vaziyet beni şaşırttı br- raktı. İ Üstelik son müracaatımda sa- tış komisyonunda çok fena mua- ğm No. 4 Şiddetli rüzgârlar, tam iki gün bizi Faleronda alakoydu. Burası bir sayfiye ve deniz uçakları için bir limandır. Geniş ve çok güzel Syngros caddesi buradan başla - yarak Atinada Zeus'un, Olimpi - yad tapmağındaki (mabed) sü - tunlarında nihayet bulur. Falerondan Suniyon'un güzel - liklerine ve Lauriyon çirkinliğine uçtuk. Baştan başa yağla — bulaşıklı - manin çevresini — galvaniz çatılı külübeler kuşatmaktadır. Çirkin bir sigorta usulü Ciılız işikli yağ kandillerini ta - buta benziyen saplara süren kir - li madencilerin hiç durup dinlen- meden gidip gelmiş oldukları bu yer Atinayı altın ihtişamına yük - seltmişti. Eski gümüş — madenlerinin üs- | tünde uçuyoruz; buranın getirdi - ği kazanci yurtdaşlar kooperatifi taksim eder; zahmet de esirlerin payına düşerdi. Kazaya karşı — sigorta usulü çok çirkindi.. Mâden tabanların - dan birini zedeleyene verilen ce - za idamdı. Eskilerin şu prensibi - tatbik edilecek bir ölüm cezası, dokuz kişinin canmı kurtarır.,, Fazla kazanç oldu mu, müşte - tan Temistokles, bu kazancı Sala- miş donanmasına verirdi; böylece YAY KÇAT AMT FY UA DAT LERAT AA mele gördüm, adetâ kovuldum. Fakir ve mütekajt bir adamım. Yıllarca para biriktirdim. Şimdi paramı iade etsinler, yahut takrir versinler. Lâzım gelen yerlerin dikkat nazarını çekmenizi dile- rim.,, i ikramiye verme- menin uUsulü! Askeri malüllerden Ali Avni Zülfikar matbaamıza gelerek şu şikâyette bulundu: #Üç yıl önce Doyçe Bank'da depo memuru idim. 8 Şubat 1931 de otuz kişi kadar bizi tasfiyeye tâbi tuttular. Ve üçer dörder ay- Irk ikramiye verdiler, Yalnız bu ikramiyeden ben istifade edeme- dim. Müracaat ettim. “Seni tek- rar alacağımız için ikramiye vere- geçti. En sonra “Biz çıkardığı- mız memuru tekrar alamayız!,, diye beni baştan savdılar. Ve hak- kım olan ikramiyeyi vermediler. Lâzım gelen yerlerin dikkat na. zarını çekmenizi dilerim.., Pislik yuvası: bir arsa Okuyucularımızdan Ahmet Kuş: matbaamıza gelerek dedi hi: “Aksarayda Kemalpaşada Va- kıf türbesinin arkasındaki arsa bü- tün o semti rahatsız etmektedir. Bu arsaya her türlü çöp ve gübre atıldıktan başka adetâ bir umumi helâ halini almıtşır. Semtimiz i-| " çin büyük bir belâ teşkil eden bu arsayt temizlemesi için belediye- nin dikkatini çekiniz.,, d vi ai W T PN ha Ve B v rek müdafaayı her işten üstün tu- | meyiz,» dediler. Üç sene böylece| ” Yunanista , TAYYARE ve OTOMOBILLE BIR GEZINTİ ; w Perikles'in çağını getirmiş oldu , Parada çifte maden ve make - donya altını kullanılması çağı ge - linceye kadar Laurion — ocakları gümüş çıkarmıştı.. Fakat asri ma- dencilik Bassanioda olduğu gibi kurşun çıkarmasını gümüşten da - ha kârlr bulmaktadır. Atina civarında Skiros — tarzında yapılmış bir ev Yatak odası doğrudan doğruya olturma odasına açılan bir balkon- dur. Oturma odasının duvarları seçme çanak çömlek ve bakır ava- ni ile süslüdür. Alçak iskemleler Atinada en hoşa giden şeylerdendir Laurion ile Toriko — arasında koyu kırmızı tuğladan yapılmış, servi kerestesinden çerçeveli ki - lisecikler görürsünüz.. Daha - zaklarda şimalde, üstü karla örtü - lü bir tepe, sanki gökleri yarmış gibi duruyor. Sağımızda Siklad adaları çarkediyor. Keos, Kintos, Şira ve Andros; hepsinin biri - birine benziyen yerleri var.. —Az daha ötedeki adaları dizideki sw- cuklar gibi biribirine © kadar ya - kın ,... Çamurlu ve batak ovanın üs - tünden uçarken — gene eski tarihi düşünmeğe başladım.. Burada Yunanlılar Milityades'in kuman - dası altında yalnız 200 ölü ver - ngek şartiyle kat'i savaşını kazan- mıştr... Diğer taraftan düşman olan İ- ran ordularını da gözümün önü- ne getirdim: Asyadan gelen bu ordular bu ümitsiz ve yeis batak-| Irğında dört dönmüş ve savaş ala- nında 6400 ölü bırakmıştı. Halkis'in üzerinden Uçtuk - ci- varında da maneyra yapmakta o- lan İngilterenin Akdeniz donan- ması üstünde bir izci uçağı (ke- şif tayyaresi) gibi havalandık.. Denizden kayıp giden bu koca koca diretnotlarm üstünde süzü- lürken Aktiyum, Salamis ve Le- panto uzaklarda kaldı. Bir tayya- re gemisinin güvertesinde düzine- lerle tayyare duruyordu; — fakat biz bu anda sanki bütün gökleri buyruğumuz altında bulundunr- yorduk, Aynaro:: mMmanas-. tırları İşte buradan itibaren Aynaroz nda- eenstnsnnzzz Anlatan: Ahrfıed Ekrem <anmmmli Tam vaktinde tatbik edilecek bir ölüm cezası dokuz kişinin canını kurtarır dağı gözlerimizin önünde gittikçe — büyüdü ve nihayet kanadlarımı- zın altında dikildi. 1,000 metre yüksekliğindeki bu mermer ehra- mın rüzgâr altı tarafma çarpan Çanakkale rüzgârları, bana haya- — tımda şimdiye kadar görmediğim çalkantılr ve sallantılr bir yolcu- luk yaptırdı. Aşağıdaki — güzel manzaraya bakmağa kimde hal İ kaldı ki. Ben fırsattan istifade &- — derek fotograf makine sine sarıl- dım. Bizim tarassut zabiti ne yap- t tığımızı gözetliyecek bile olsa ne —— çıkar? Burasının askerlikle hiç bir ilişiği yok.. Aynaroz manastırla- rında dinyadan ölini öteğini çei ( miş keşişler, orta çağları yaşat- maktadırlar. Kayaların içine ©- yulmuş manastırlara doğru bir M kaç defa dalar gibi baş aşağıya — dikildikten sonra Atonit yarım a- dasını kıvrıldık ve doğu kıyıların- daki sakin sulara indik. Aynarozda geçirdiğim otuz dakikalık manastır hayatı, hayali- mi o kadar okşadı ki, keşişlerin yaşayışlarma ortak olmak için sonra tekrar buraya gelerek tam otuz gün oturdum. Ancak yolcu- | luğumuzda kan kırmızı kiliseler ve yüksek dört köşe hisarlar bizi fazla alakoyamazdı. Yeşil çayır- lıklar içine gömülü en son yirmi kadar manastırr geride bırakıp doğuya doğru dümen kırdık ve Mondrosda tekrar denize indik. Çanakkale savaşında Anzak- lar burada kendilerine sığmacak bir yer bulmuştu. Ayni körfezi Hellen'ler bundan çok daha eski zamanlarda Troyan — savaşında kullanmhışlardı. Truva ise geniş ve dümdüz ©- vanın ortasımda — görünmüyordu. Peloponnesus'ü dolaştım Yunanistanı bilmek için Pelo- ponnesus'u çepeçevre dolaşmak gerektir. Burası Erkinlik savaşla- rının başlıca alanıydı. Demiryolu sistemi pek de o ka- dar mükemmel değildir. Bımnun i- çin yolculuğu bir tek lokomotiften ibaret bir trene binerek yapmağ, düşündüm, Yol boyunca icab e- den fotografları alacaktım. Tam yola çıkacağımız gün bu karar de- ğiştirildi. Emrime Nuh Peygam- ber zamanından kalma bir motör- lü vagon verdiler. Atinadan dışa- rıya çıkarken, kendi buyuruğum —— alfmda bir tren bulunması me>- uliyeti, bütün ağırlığıyla düşünce. me çökmüştü. Geçtiğimiz her köşe ve bucak, göğsünde eski tarihin bir parçasır —— nı taşıyor. Şimdi Eleuzin esrarı- nın yurdundan geçiyoruz, Tarika- ta girmek isteyen acemi alayları ellerinde kızıl meş'alelerle Atina- dan çıkarak mukaddes yolu bü- — 1. tün bir gecelik yürüyüşle geçerler ve tan yeri ağarırken Eleuzine varırlardı. — —N_ (Devamı var) ’.* (H | | l # Ki A Bi