8 TEMMUZ — 1935 — ŞİKÂYETLER,TEMENNİLER Nüfus genel direktör- lüğünün dikkatine , —Ortaköy Meşrubat sokağı 28 numaralt evde oturan okuyucu- muz Ayşe Nimet bize gönderdiği bir mektupta şöyle diyor: “Midilli muhacirlerindenim, İz- mire hicret ettim. İzmir nüfus me- murluğunda kaydım var. O ka- yıt üzerine İzmirde evlendim, bir müddet sonra kocamdan ayrıldım. İzmir sulh hukuk mahkemesi, ilk kocamdan ayrıldığıma dair bir ilâm da verdi. Sonra tekrar evlendim, bir ço- cuğum oldu. Bu çocuğa bir nü- fus tezkeresi almak üzere Beşik- taş nüfus memurluğuna müracaat ettim. Nüfus kâğıdımı getirmemi söylediler. Ben de nüfus kâğı - dımla beraber İzmir sulh hukuk mahkemesinden almış olduğum i - lâmr da götürdüm, verdim. Me- Mur, bir ay sonra gelmemi söy ” Okuyucumuz, söylenildiği gibi bir ay sonra tekrar gitmiş, iki ıyı sonra gelmesi bildirilmiş.. Velha-| * kadıncağız Beşiktaş nüfus dai- resine gide gele aradan aylar geç- miş, ve bir yıl sonra ne cevap al- 4a beğenirsiniz? — Evrakınız kayboldu!.. Okuyucumuz diyor ki: “Evrakım ne olacak, diye - 80- bana şu cevabı verdiler: — İzmire gider, kendin arar-| sın) | Kendilerini şikâyet edeceğimi SÖöyledim. İstediğim yere şikâyet | etmekte serbest olduğumu bildir-| < Simi bari "'h—ılı ""n*-hn..uu.. 5 Meseleye dikkati çekeriz. Hü- Benmiyer l delerine böyük © küçlik ga rada bir: a anııaı:ı kâ- alimağı KA l Wo bu kadar müş JM"“G* bir gazeteye yazmız da ev- memurların lnir! çarpar da benim| külât çıkarmaları , hata olmasa Berektir. Vapurlara liman işçileri Vapurlara yük verilip Boşaltıl. masında çalışan liman M den beş altısı matbaamıza Bgeldi, Eskiden gündelik hesabiyle yük boşaltırlarken 24 Hazirandanbe. Ti ton başına 20 kuruş hesabiyle Yük boşaltmak — mecburiyetinde kaldıklarını söylediler ve - şöyle devam ettiler: “— Yedi kişilik bir işçi postası bir ton yük başma bir lira alıp bu. Nu paylaşmak mecburiyetindedir. Bu da her gün değil, ancak iş ol- duğu zamanlardadır, Üstelik bu Parayı da ayın yirmi dördünden- beri alamıyoruz. Bizim vaziyeti- mizde üç yüz adam var. Acaba| eskisi gibi bizim gündelik hesabi-| l ;—lııınıhnııu mümkün değil mi - Bu suretle ne kazanacağımızı biliriz. İcap ediyorsa yevmiye- ler de indirilebilir. Fakat bu şekil çok fena ohıor_-., ğ Bu müracaat üzerine liman ida- resine sorduk. Bize mata göre bu dileği doğuran va- ziyet şudur: Hükümetin son gönderdiği ta. rifede yükleme ve boşaltma ame- lesine ton başına 20 kuruş ücret verileceği kaydi vardır. Binaena- Teyh bu üeret verilmektedir. Bu vaziyetin önüne geçecek bir B Kime şikâyet edeyim? Bu der-| imüştü. tek çare, iş postalarındaki amele rüihtarının azaltılmasıdır. Tahkik edilmesi tâzım bir şikâyet Barut inhisarı memtrlarından Mihriban matbaamıza geldi, şikâ: yetini şifahen de anlattıktan son- ra şu mektuba verdi, bir mütalea ilâve etmeden aynen yazıyoruz: “Fatihte Haydarda yıkılan bir duvarın altında kalan dört çocuk. tan birisi benim oğlum yedi ya- şında Remzi idi. Bunlar beş kar- deştir. Yedi senedir ki babaları ölmüştür. Kimsesiz büyümekte- dirler. Çocuğum duvar altında kaldığı gün ben dairede çalışıyar. dum. Haber getirdiler. Doğru has- taneye gittim. — Çacuğunuz hastadır, göste- remeyiz, yarın geliniz, dediler. 'Ertesi günü benden evvel ço- cuklarını görmeğe giden komşula- ra, ağır yaralanan ve yere basma- ğa iktidarı olmıyan evlâdımı tes- lim ederek “almız eve - götürü- nüz !,, demişler. Komşular rica et. mişler: — Bu çocuğun annesi işde çalı- şıyor. Kimsesi yok. İki gün daha yatsın, demişlerse de bir doktor: — Siz götürmezseniz, biz polis- le şimdi göndeririz! demiş. Hastanelerimizin böyle ağır ya- ralr evlâdımızı yirmi dört saat da- hi istirahat ettirmeden — evlerine göndermeleri, Sıhhiye Vekilimi - zin nazarı dikkatini celbetmeli - dir. Çocuğum hastaneden değil, bir bahçıvan kulübesinden gel - mişten beter bir halde eve dön | Üstüne yıkılan duvarın bütün tozları akan kanlara karış - mıştı. Başında, elinde, ayağında ufak bir sargı namına bir şey yok- tu. — Yedi senedir uğraşıyorum, ev- lâtlarımdan bir tanesini bile yatı mekteplerinden birine yerleştire- medim. Memlekette her ıııy:îen uvr"l lışmağa giden annelerin evlât. lçı.m'ıı eğuı:cık ve böyle felâket- lerden kurtaracak leyli bir mek- teple, bir de hastanenin bulunma- sına ehemmiyet göstermeli.. Saniyan böyle bir tehlike kar- şısında kalan çocuklarımızı hiç ol. Mazsa yirmi dört saat yatıracak bir hastane bulunmasına ve o has- tanede de çocuklarımızın yaraları| şikâyetl Di soğuk su ile olsun yıkamağı an- ..lın:. saymıyan bir doktorun bu- a dikkat edilmeli- dir.,, Ya paramı, ,, Ya evimi! Binbaşı mütekaidi Necmettin matbaamıza müracaat ederek şun-| Tar ları söyledi: “Ziraat Bankası satış komisyo-| gect nu tarafından satışa çıkarılan em- valden Kurbalıderede Halimbey sokağında 350 liraya bir arsa satın aldım. Parasını derhal ödedim. Bütün muamelesini bitirdim. Fakat beş ay olduğu halde hâ- 1â takrir vermiyorlayr. Satış komis- yonuna müracaat ettim. İşi tapu- ya devrettiklerini söylediler. Ma-| gu liyeye müracaat ettim. “Komisyon evrakı verdi, satış defterlerini ver. medi,, dediler. Ziraat Bankasına gittim. Satış defterlerinin mali- yeden verilmiyeceğini söylediler. Bu karışık vaziyet beni şaşırttı bı- raktı. Üstelik son müracaatımda sa- tış komisyonunda çok fena mua-| Oistsaçı TtÂeY — MANVUT e NO. 4 — Yunanista TAYYARE ve OTOMOBILLE BIR GEZINTI eee Anlatan: Ahmed Ekrem Tam vaktinde tatbik edilecek bir — « nda- ölüm cezası dokuz kişinin canını kurtarır Şiddetli rüzgârlar, tam iki gün bizi Faleronda alakoydu. Burası bir sayfiye ve deniz uçakları için bir Timandır. Geniş ve çok güzel Syngroş caddesi buradan başla » yarak Atinada Zeus'un , Olimpi - yad tapınağındaki (mabed) sü - tunlarında nihayet bulur. Falerondan Suniyon'un güzel - liklerine ve Lauriyon çirkinliğine uçtuk. Baştan başa yağla — bulaşık li - maniın çevresini — galvaniz çatılı kulübeler kuşatmaktadır. Çirkin bir sigorta usulü Cılız işıklı yağ kandillerini ta - buta benziyen saplara süren kir - li madencilerin hiç durup dinlen- meden gidip gelmiş oldukları bu | yer Atinayı altın ihtişamına yük - seltmişti. Eski gümüş — madenlerinin üs- tünde uçuyoruz; buranın getirdi - ği kazancı yurtdaşlar kooperatifi | | taksim eder; zahmet de esirlerin payına düşerdi. Kazaya karşı — sigorta usulü çok çirkindi.. Mâden tabanların - dan birini zedeleyene verilen ce - za idamdı, Eskilerin şu prensibi - nene dersiniz?. — “Tara vaktinde tatbik edilecek bir ölüm cezası, dokuz kişinin canmı kurtarır.,, Fazla kazanç oldu mu, müşte - rek müdafaayı her işten üstün tu- tan Temistokles, bu kazancı Sala- mis donanmasına verirdi; böylece —rıaaıaıaıCnıanmnı: mele gördüm, adetâ kaovuldum. Fakir ve mütekajt bir adamım. Yıllarca para biriktirdim. Şimdi paramı jade etsinler, yahut takrir versinler. Lâzım gelen yerlerin dikkat nazarını çekmenizi dile- rim.,, "“—amlye verme- menin usulül Askeri malüllerden Ali Avni Zülfikar matbaamıza gelerek şu - e bulundu: #Üç yıl önce Doyçe Bank'da depo memuru idim. 8 Şubat 1931 de otuz kişi kadar bizi tasfiyeye tâbi tuttular. Ve üçer dörder ay- lık ikramiye verdiler, Yalnız bu ikramiyeden ben istifade edeme- dim. Müracaat ettim, “Seni tek- alacağımız için ikramiye vere- meyiz, dediler. Üç sene böylece j. En sonra “Biz çıkardığı- miz memuru tekrar - alamayız!,, diye beni baştan savdılar. Ve hak- kım olan ikramiyeyi vermediler. Lâzım gelen yerlerin dikkat na. yarını çekmenizi dilerim.,, pislik yuvas: bir arsa Okuyucularımızdan Ahmet Kuş. matbaamıza gelerek dedi ki: “Aksarayda Kemalpaşada Va- kıf türbesinin arkasındaki arsa bü. tün o semti rahatsız etmektedir. Bu arsaya her türlü çöp ve gübre atıldıktan başka adetâ bir umum! helâ halini almıtşır. Semtimiz i- çin büyük bir belâ teşkil eden bu arsayı temizlemesi için belediye- nin dikkatini çekiniz.,, Perikles'in çağını getirmiş oldu . Parada çifte maden ve make - donya altını kullanılması çağı ge - linceye kadar Laurion — ocakları gümüş çıkarmıştı.. Fakat asri ma- dencilik Bassanioda olduğu gibi kurşun çıkarmasını gümüşten da - ha kârlr bulmaktadır. Atina civarında Skiras - tarzında yapılmış bir ev Yatak odası doğrudan doğruya oturma odasına açılan bir balkon- dur. Oturma odasının duvarları seçme çanak çömlek ve bakır ava- ni ile süslüdür. Alçak iskemleler Atinada en hoşa giden şeylerdendir Laurion ile Toriko — arasında koyu kırmızı tuğladan yapılmış, servi kerestesinden çerçeveli ki - lisecikler görürsünüz.. Daha w zaklarda şimalde, üstü karla örtü - lü bir tepe, sanki gökleri yarmış gibi duruyor. Sağımızda Siklad adaları çarkediyor. Kecos, Kintos, Şira ve Androt; hepsinin biri - birine benziyen yerleri var.. —Az daha ötedeki adaları dizideki su- euklar gibi biribirine o kadar ya - klll ... Çamurlu ve batak ovanın üs - tünden uçarken — gene eski tarihi düşünmeğe başladım.. Burada Yunanlılar Milityades'in kuman - dası altında yalnız 200 ölü ver - mek şartiyle kat'i savaşını kazan: mıştı... Diğer taraftan düşman olan İ- ran ordularını da gözümün önü- ne gelirdim: Asyadan gelen bu ordular bu ümitsiz ve yeis batak- lığında dört dönmüş ve savaş ala- nında 6400 ölü bırakmıştı. Halkis'in üzerinden Uçtuk - ci- varında da maneyra yapmakta o- lan İngilterenin Akdeniz donan- ması üstünde bir izci uçağı (ke- şif tayyaresi) gibi havalandık.. Denizden kayıp giden bu koca koca diretnotların üstünde süzü- lürken Aktiyum, Salamis ve Le- panto uzaklarda kaldı. Bir tayya- re gemisinin güvertesinde düzine- | lerle tayyare duruyordu; fakat | biz bu anda sanki bütün gökleri buyruğumuz altında bulundun: yorduk. Aynaroz manas- tırları İşte buradan itibaren Aynaroz dağı gözlerimizin önünde gittikçe — büyüdü ve nihayet kanadlarımı- zın altında dikildi. 1,000 metre yüksekliğindeki bu mermer ehra- mın rüzgâr altı tarafıma çarpan Çanakkale rüzgârları, bana haya» tımda şimdiye kadar görmediğim çalkantılr ve sallantılr bir yolcu- — luk yaptırdı. Aşağıdaki — güzel — manzaraya bakmağa kimde hal | kaldı ki. Ben fırsattan istifade e- derek fotograf makine sine sarıl- dım, Bizim tarassut zabiti ne yap- — tığımızı gözetliyecek bile olsa ne — çıkar? Burasının askerlikle hiç bir ilişiği yok.. Aynaroz manastırla. — rında dünyadan elini eteğini çek- — miş keşişler, orta çağları yaşat- maktadırlar, Kayaların içine ©- yulmuş manastırlara doğru bir kaç defa dalar gibi baş aşağıya — dikildikten sonra Atonit yarım a- dasını kıvrıldık ve doğu kıyıların- daki sakin sulara indik. Aynarozda geçirdiğim otuz dakikalık manastır hayatı, hayali- mi o kadar okşadı ki, keşişlerin yaşayışlarına ortak için — sonra tekrar buraya gelerek tam — otuz gün oturdum. Ancak yolcu- luğumuzda kan kırmızı kiliseler ve k dört köşe hisarlar bizi fazla alakoyamazdı. Yeşil çayır- lıklar içine gömülü en son yirmi — kadar manastırı. geride bırakıp doğuya doğru dümen kırdık ve Mondrosda tekrar denize indik. Çanakkale savaşında Anzak- lar burada kendilerine sığmacak bir yer bulmuştu. Ayni körfezi Hellen'ler bundan çok daha eski zamanlarda Troyan — savaşında kullanmhışlardı. Truva ise geniş ve dümdüz ©- vanın ortasında 'Peloponnesus'ü dolaştım Yunanistanı bilmek için Pelo- ponnesus'u çepeçevre dolaşmak — gerektir. Burası Erkinlik savaşlar — rının başlıca alanıydı. Demiryolu sistemi pek de o ka- dar mükemmel değildir. Bunun i- çin yolculuğu bir tek lokomotiften ibaret bir trene binerek yapmağ, düşündüm, Yol boyunca icab e- den fotografları alacaktım. Tam yola çıkacağımız gün bu karar de- ğiştirildi. Emrime Nuh Peygam: ber zamanından kalma bir motör- lü vagon verdiler. Atinadan dışar rıya çıkarken, kendi buyuruğum — altında bir tren bulunması mes> — uliyeti, bütün ağırlığıyla düşünce- me çökmüştü. Geçtiğimiz her köşe ve bucak, — göğsünde eski tarihin bir parçasır — nr taşıyor. Şimdi Eleuzin esrarı» nın yurdundan geçiyoruz, Tarikar — ta girmek isteyen acemi alayları — ellerinde kızıl meş'alelerle Atina- — dan çıkarak mükaddes yolu bü- — tün bir gecelik yürüyüşle geçerler ve tan yeri ağarırken Eleuzine varırlardı. Ğ _X_ (Devamı var) —