4 14 HAZİRAN — 1985 eeraremese see sesesersessnmenen 2 Yazan: Kadircan Katlı —İMes ERGENEKON gun, atınm başımı yarış ye- "ih 5 ora çevirdi. » » Ateşin ateşsiz ülkeye veri - verilmemesi işinde, babasma 1 koymuştu. Fakat (Obundan Saka hiç bir şey için bu dik baş- yapamazdı. ekini herkes unutmuştu. tığı alikat o, genç arkadaşının ar:| dan ayrılmıyordu azar Hanın karı." yeniden ko nın ayaklarına kapandı. Yal- 1, eledi, hıçkırdı. Üzengilere Pişarak onunla beraber sürük - kadi, Argun, bunu görüyordu. aha çok duramadı. pe indi, annesinin kolun- Git!... Sen git ve dinlen!... Bine olacağını (o biliyordun ve ü » da söyledin!... Fakat rlemedim. Tuzayın kızı, oğlunu daha çok İetmedi: Ey Ben de seninle beraber ge- *Zim... Her zaman her işte ol- fu gibi. Dedi, Şridiler Büyük kapıdan ıkınca sola Bady s ei bütün ateşsiz ülke, a > altına serilmiş gibi görünü: « Orada yüzlerce kocaman Yanmıştı. Bu ateşlerin gittik: $oğaldıkları , uzağa gittikleri İ is lüyordu. Orası, bu karanlık Yere serilen ve üzerinden yeni Sa doğan bir gök gibiydi. İ işi Argunla annesi, durdular. Te - de onların arkasında idi: ie ği in bak!.. Bitti | artık!., a dm, sağ olup ta görseydi deni bilir ne kadar severdi!.. Za- lı Tugay!.. Onun ruhunu her iy ımda buluyorum. Bana gü- İş üyor. Beni kutluluyor. Bana 9l, diyor... Ana ve oğul, omuz omuza idi- İ ye Kendilerinden geçmişlerdi. lerce ateşin çevresinde ellerin- arar dönen, dans eden lar bakıyorlardı. Onların sa- | yerini görerek derin bir tat du- lardı. çk kalpleri, bütün şu güzel e ayı, yıldızları ve aydın -| Me ülkeyi kucaklıyacak m Ateşsiz ülkede yanan bü- Üner gösterdi: İ We Baba!.. Bak, güzel değil mi J * Onların © sevinçlerini Loz- * Ateşi geri almak için boş didinme ve kan (odökme!.. a Menin için, belki onlardan da- Vidi, Göreceksin!.. Üy i kaçıranların arkalarm - İM te çamur, kan ve ter i bir kaç atlıyı göster- dönen m şöyle bitirdi: Göndereceğin diğer ie böyle dönecekler!.. Se- e *onun budur. Halbuki Ya”) Letafet banında Aradaki şu duvarlar yıkılırsa|.. ee iy ve bir soy- z hayat daha güzel olacak- ay ade daha © güçlü ve şata- Kin nl, ULUS KIZI Near (EEE ben)” I Şık giyinen- ba birdenbire Hazar Hana İ lerin terzisi bulabilirsiniz Yenipostahane bütün şu insanlar birle- TiRıfa asker hazırdı. Kime başlamak üzere idi - Hazar Hanın buyuruğu bekle- Diyordu. eği vadi dalgın dalgın enkie , yanan ateşlere bakan babası- na İl vaklanta Onun, dizlerine doğru sa:kan elini tuttu: — Söyle, baba!... & Söyle de, bu adamlar obalarına gitsinler!.. | Atlar ahırlarına ve kılıçlar kın- larına... Boş yere kan dökülme sin!.. Sonu (o gelmiyen bir savaş oiacak bu.. Ben sana karşı kaba- hat işledim, fakat yüz binlerze i- yilik yaptım. Onlara hayat ve se- vinç verdim, Koca bir lümden ve yoksulluktan kurtar dım. Hazar Han elini Hâlâ, uzakta gittikçe çoğalan). ve yalım yalım tütuşan ateşlere bakıyordu. Yüzünde bir yılgınlık vardı. Oğluna döndü. Bulanık gözlerini onun omavi ve nemli gözlerine dikti. Titreyen bir sesle: — İyi yapmadın!.. İyi yapma- dın sen!.. Fakat bu seste gerginlik yoktu. Bu seste son gücünü (kaybeden kötü bir inanışın can çekişmeleri vardı. Birdenbire Sorguçiye baktı: — Askeri dağıt!... zamanki nöbetçileri yerlerinde bi- rak!... Argunla annesi, serbesttir . — Ya Tekin?.. — Onu da Toktaya — bağışla- dım. Ana ve oğul, Hazar Hanın el- lerine sarıldılar. Öptüler, okşadı- lar. Atlarma bindiler ve Hakanı ortalarına alarak, ona ümit dolu tatlı sözler söyliyerek kaleye doğ- ru yürüdüler. Herkes şaşırmıştı. Bütün gece, bu şaşkınlık için- de geçti. Bütün gözler, ateşsiz (o ülkede tutuşan yeni yeni ateş kümeletine bakıyorlardı. Acaba yarın ne olacaktı?.. Bunun bir türlü kestiremiyor - iardı. Hazar Han, odasına (o kapan- r. (Devami var) Ihsan Yavuz Her âyın modelini ISTANZUL karşısında Foto Nur yanında Şişli Etfal hastanesinde Göz mütahassısı doktor £ Ahmed Gözberk C. Halk Fırkası sırasında kız li- sesi karşısında 32 numarada. Mua- yene saatleri saat 15 ten 18 e kadar, İmana yatan tana EE | ruz. Ay, karşımızdaki ülkeyi ö- çekmiyor -| HABER — Akşam Posfası,,, | Postası YALOVA'D A Türkler ne yaparlar? Eenebiler nasıl istifade ederler Yalova'da büyük otel Şu geçen hafta tatilini, temiz havalı, güzel manzaralı, uzakça bir yerde geçirmek, © şehrin beş buçuk gün devam eden gürültülü Yalnız, her! ve yorucu hayatından, yirmi dört saat için olsun, kaçarak başımı dinlemek ( istedim. Ve Yalovaya gittim.. Yalovaya biri sabah, diğeri ak- şam olmak üzere günde iki va- pur var. Biz akşam altıda kalkan vapurla gittik. Bu posta, Heybeli ile Büyükadanın doğru seferini de yaptığı için hıncahınç dolu i- di, Yalovaya, tam iki saat (yirmi dakikada geldik. Bu, çok fazla - dır. İki saat bir kanapede (otur. mak bile insana yorgunluk veri- yor. Bu itibarla, İstanbul halkının! Avrupada? Bu yola | kulakları, yeni, konforlu ve süratli (o vapur yaptırmak için etütlerle (meşgul bulunan Akay müdürü (O Cemilin vereceği müjdeyi bekliyor... Di- yorlar ki; yeni vapurlar yaptırıl- dıktan sonra İstanbul — Yalova yolu yarı yarıya (o kısalacakmış... İşte; o zaman Yalovaya gitmek daha zevkli bir iş olur. İki tarafı ağaçlarla süslenmiş geniş, asfalt bir yoldan kaplıcala- ra çıkıyoruz. Araba, adeta uçu- yor... Virajları dönerken, dağ çi- çeklerinin tatlı rayihaları bizi sa- rıyor... Zümrüt ova, alaca bir ka- lardaki kaplıcalar, her tarafa da- gılmış ışıklarile, gecenin yumu - | ranlığa bürünmüş... Yalnız, uzak- i şak karanlığına dağılış bir ateş böceği sürüsüne benziyor.. Biraz sonra bir nur yağmuruna tutuluyoruz. Kaplıcalar bulva - rına girdik. Dağların en ücra kö- şelerine kadar ampul sokulmuş, dağ, taş, bütün tabiat aydmlığa boğulmuş.. Araba bir yokuş da- ha çıkarak bizi büyük otele bıra- kıyor... Yaldızlı, sırmalı elbiselerile! saray nazırlarına benziyen kapı - cılar, smokinli garsonlar, beyaz elbiseli uşaklar, başları © boneli kadın hizmetçiler... Yirminci asır otelciliğinin bü - tün konforu, bütün inceliği, bü - tün servisi, Yalova tepelerinin bu köşesinde tastamam... Büyük lokantanın, her tarafı güller ve hanımelleri ile kuşan - mış, bütün ovaya hâkim balko - nunda, mükemmel bir yemek yi- yoruz.. Uzak dağlardan akan çağ- layanların şarıltısı gecenin sessiz-! liği içinde bize kadar geliyor. A- şağıda hamamların yanından a - kan derede sevişen sürü sürü kur. bağaların vak vaklarını dinliyo - ağaçların sık dalları arasından yavaş ya - vaş sıyrılıyor.. Gül, hanımeli, ıtır kokan, ılık, aydınlık bir gece... Kahvelerimizi, otelin yeşillik - lere gömülü son sistem gazino - sunda, her katından başka renkte bir su taşan havuz : karşısında i- çiyoruz. Tabiat, Yalovaya karşı bir ana gibi cömert ve fedakâr (hareket etmiş.. Güzel nesi varsa hepsin - den bol bol vermiş... ».. Yalova, suları çok şifalı bir kaplıcadır. Bunu herkes biliyor. Fakat Yalovaya niçin (gidilmek lâzım geldiğini herkes bilmiyor. Bizim halkın ekserisi (o Yalovaya Kâğıthaneye, Çırçır suyuna, Bey - koza gider gibi gidiyor. (Bütün bir günün yorgunluk, argınlığma bir sürü masrafına mukabil ağaç- lıklı bir yerde yemek yemek, iç - mek, gezmek, koşmak.. Ecnebi, Yalovaya sağlığı için gidiyor. Banyolarını muntazaman alıyor. Sıhhi vaziyetini o oradaki doktorlara kontrol ettiriyor. Re - jim yapıyor. Bununla beraber Ya- lovanın güzelliklerinden de isti- fade ediyor. Ormanları geziyor, tepeleri tırmanıyor, uzun yürü - yüşler yapıyor. Bizim otelde İngiliz kolonisi de vardı. Sabahleyin daha şafak ye- ni atarken bahçede gördüm. Aya-| ğına bir külot pantolon geçirmiş, üzerine bir süveter giymiş. Başıma bir kasket uydurmuş... | entari) giymiş. ayağında topuksuz lâstik! Karısı da bol bir keten iskarpinler... Karı koca ( ellerine birer baston aldılar, geçtiler, git- tiler... Yumuşak, gölgelik (yollarda, ormanlar içinde bir saat yürüye - cekler ve serin bir su başında ta- biatın temiz göğsünde kahvealtı - larını edecekler... Yalovanın güzelliklerini gör - mek ve ona doymak için dağları- na çıkmak ve ormanlarının içine dalmak lâzımdır. Oralarda köpü- re köpüre akan şelâleler vardır. Ormanlar o kadar sıktır ki kendinizi yarı aydınlık Oo zümrüt bir kafes içinde © zannedersi - hiz. Yalovanın modern bir su sehri haline © getirilmesi için tetkikat yapan Paris şehri baş mimarı Hanri Prost, buraları gördükten sonra hayretinden ağzı bir karış açık kalmış ve etrafındakile- re: — Dünyanm hiç bir yerinde bu kadar güzel manzara bulunamaz. Hele renkler arasındaki değişik - lik, tenevvü ve güzellik emsalsiz ' dir. Ben mümkün olsa buralardan bir dakika ayrılmak demiş... Bir dostum anlatıyordu: — Bizim bayanlar (o Yalovayı Yat Klüb zannediyorlar. İnsan kendini bir kaplıcada değil, bir moda salonunun mankenleri ara- sında zannediyor. İpek, boya, e- sans kokularından geçilmiyor. Ecnebiler ise burada tabiatın sa- deliğine uyuyorlar ve ondan vü. cutları için ne fayda mümkünse hepsini alıyorlar., Doğru! Fransız mütehassısları tetkik - leri neticesinde Yalovada şimdiye kadar yapılmış olan otel, okan - ta, bahçe, park gibi (tesisatı iyi bulmuşlar... Şimdiden sonra yapıl ması gerekli görülen mahalleler, villâlar, oyun, (o eğlence ve spor yerleri gibi tesisat için de bir plân hazırlanıyormuş. Bunlar ( istikbale ait şeyler... Şimdi ihtiyacı karşılamak üzere (150) yataklı büyük bir otel ya. pilryor. Çünkü rağbet günden güne artıyormuş. Hali (o hazırda kaplıcaların dört otelinde 249 ya- tak var. Temmuz, ağustos, eylül aylarında o kadar çok gelen olu- yormuş ki yer kalmıyor, bir çok müşteriler, geri (O dönmeğe, geri dönmemekte ısrar edenler de banyoların şezlonglarında yatma- ğa mecbur kalıyorlarmış... Yeni o- tel yapılınca hem ihtiyaç .stemin olunacak, hem de kaplıcaların iş randımanı artacak... Yapılan bir istatistiğe (göre, Yalova kaplıcaları açıldığı gün - den itibaren Avrupadaki su şe- hirlerine gidenlerin miktarı yarı - dan fazla (azalmış. Bu yüzden harice giden para yılda yüz bin- lerce lira olarak hesap ediliyor. Şimdi bu para yurdun içinde ka- lyor. Bu da bir memleket hizme- 1 4 Bu kaplıca, Türkün bu sahada- ki istidadının yabana atılamıya- cağını göstermeğe vesile oldu. Geniş bir mıntakaya dağılmış olan bu büyük tesisat şebekesi, güzide ve çok dirayetli bir genç elan kaplıcalar direktörü Muzaf- ferin muvaffakıyetli ideresi al- tında, en ufak bir aksama göster- meden işliyor. Bir taraftan Yalova kaplıcala - rı, modern bir su şehri haline ge- tirilirken, onu kucağında besliyen şirin Yalova kasabası da çok de- ğerli kaymakamı Şefiğin idare et- tiği bir plânla esaslı bir imar işi- ne katılmış bulunuyor. Yalova — Bursa yolu yeniden yapılıyor. Şimdiki yol yedi metre genişletiliyor, virajlar kaldırılı - yor. Yalovaya şimdiye kadar müs - tahsil ve çalışkan Romanyalı göç- menlerden üç bin kişi yerleştiril- miş... Bahçe ve meyva (işine çok ehemmiyet veriliyor. 300 dönüm arazide bir meyvalık tesis edilmiş, buraya 12 bin ağaç dikilmiş... Bir kaç sene sonra Yalova, yuzdun en güzel şeftalilerini, en İezzetli armutlarını, en güzel kokulu el - malarını, en halis vişne ve kiraz - larını yetiştirecek., Bursaya, müthiş bir rakip yeti- şiyor!... İhsan Arif Gökpinar istemem.,,