Çalınmış çocuk peşinde HEY KUÇUL KA'ANIĞI. 238 — RAĞASTANIN OĞLU -— — Hakikatı anlıyorum Şevketma- ab, maksadınıza muvaffak olduktan | sonra bu kadın size müthiş bir hasta- lığı aşıladığını itiraf ediyor değil mi?.. — Evet, buna yakın bir şey.. Ufak bir fark var.. Kadın bunu itiraf de- ğil iftiharla söylüyor.. Beni mahvet- mek için kendisini zehirlediğini çe- kinmeden yüzüme haykırıyor. — Şevketmaab.. Mesele pek müt- hiş! — Evet müthiş! Bununla beraber hakikat budur. Kadın yalan söyle- medi. Ondaki kin ve düşmanlığın her histen ziyade olduğunu, hattâ bu w- Rurda hayatını ve güzelliğini bile fe- da etliğini hissettim. Kendisi ölüyor, fakat beni de beraber mezara sürük- lüyor. Şimdi üstad, size soruyorum. Fen- nin halihazırdaki — vaziyetiyle — beni kurtarabilir misiniz?.. Ah, beni kur- tarınız Raböle!. Henüz yapacak çok işlerim var.. Ölmek, İmparator Şarl- dan intikam almadan ölmek! Silâhla mağlup olarak, bir kadına yenilerek ölmek! Dimüğımda yüzlerce düşünce kaynarken, dünyaya parmak ısırtmak kabiliye#ndeyken ölmek! Oh.. Pek a- cı.. Pek müthiş!, Beni kurtarınız Ra- böle! Bıı_i Yyaşalımız! Cevap veriniz, beni kurtârabilecek misiniz?, — Şevketmaab. - ..!Jzuıı başlangıçlara — lüzum yok! Ne kadar korkunç olursa olsun hakikatı söyleyiniz! — Şevketmaab, bu anda cevap ver- mek mümkün değildir. Fennin bütün yardımlarına — müracaat edeceğim.. İtiraf ediyorum, demin siz sarayda oturmamı emir buyurduğunuz zaman söyliyeyim. Sizi biran terketmiyece- ğgim, İkimiz de birlikte ölümle pençe- leşeceğiz. Bakalım, ya biz ona galip geliriz, ya o bize... Kral pek ziyade sevinerek : — Kurtuldum! diye bağırdı. —Si — TÜVİYLERİ MEYDANI Birinci Fransura bunun üzerine odasının kapısını açtı. Bekleme salo- nundaki asker ve Jantiyomlar içeriye girdiler, Kral, bu sabah çok neşeli bulunu- yordu. Gerçi ara sıra bir düşünce o- nu eziyorsa da bunu hiç belli etmi- yordu. Serserilere karşı yapılacak imha hareketinden bahsolundu, Bu —hare- kete sarayın bütün senyörleri iştirak edeceklerdi. — Ben de iştirak edeceğim dostla- rım.. Fakat sakın ses - çıkarmayınız! Bu işden kimsewin haberi olmamalı- dır, Kral eğlendiği zaman sadık - te- baasından başka kimse bunu bilme- melidir. Bundâan sonra herkes bir fikir söy-« lemeğe bu imha hareketinin nasıl ya- pılması lâzimgeldiğine dair mütalân yürütmeğe başladı. Kralın muhafız askeri kumandanı Mongomeri, Hasarat Yatağının tam ortasına büyük bir ateş yakılmasını ve âşıklarının kızartıldıkları esnada fahişelerin suratları ne hale gelece- Kini seyretmeği tavsiye etti. Kont dö Jarnak: — Çok güzel olur.. Fakat bu eğ- lencede bir kişi eksik dedi.. Yİ BAL: YAR, SATIW ALIR- MISINEZİ A * o v0 a v DEKSTER KIZI KUCAKLAĞI NK FAKAT Bu SIRADA .. ,;oı( ARADIK ZİRAMA MAAYET F J_kıTı* HDAL ( z — RAGASTANIN OĞLU - — Tribule! Bir başkası sordu: — Sahi, Tribule ne oldu? Mongomeri sarardı. Kral: — Tribule seyahate çıktı.. Yakında geri dönecek! dedi. Sonra Sansak ile Esseye akşam saat beşte randevu verdi. Polis müdürünün sarayda olup ol- madığını sordu. Fakat Monklar her zamankinin tam tersin saraya gelmemişti. O gün hâdisesiz geçti. Raböle gayet süslü bir daireye yerleşmiş ve arzu ettiği şeyleri ge- tirmek için tayin edilen bir uşaktan maada maiyetine iki de başka hiz- Metçi verilmişti. Saat dörde doğru polis müdürü- nün geldiği haber verildi. Hemen Krahn yanma götürüldü. Kral neş'eli bir tavırla: — Mösyö Monklar, sizi bekliyor- dum! dedi, — Şevketmaabımın bir hizmeti için geciktim.. p — Sizi affediyorum. Fakat Monk- lar, Dolenin, Loyolanın söylediği gi- bi hakikaten büyük bir mücrim oldu- ğuna emin misiniz?. — Şevketmaab, bu sualinizden hiç bir şey anlamıyorum.. — Şimdi, maksadımı anlatacağım.. Etyen Dolenin hemen serhest bırakıl- masını istiyorum. Bu akşamdan iti- baren ailesinin yanına gönderiniz. — Şevketmaap, bü kabil değildir! — Tuhaf gey!.. O halde bir. daha söyliyeyim.. İstemek değil, emrediyo- rum. — Mademki emrediyorsunuz, ben de şimdi gider ve bugün - kaçmağa kalkışarak on kadar askeri öldüren, muhterem İğnas dö Loyolayı katlet- tiren, aleyhinizde bir isyan çıkarmak için Haşarat Yatağı reisleriyle birle- şen bir adamı serbest bırakırım Şev- ketmahb! Monklar bu sözleri söylemekle be- raber çıkar gibi kapıya doğru bir-a- dım attı. Kral: — Hay gözü kör olası!, Bu bir çu- yal sözden maksadımn nedir?. Açık söyle! dedi. — Maksadım mı ne?.. İşte onu söy- lüyorum ya, mahpus Dole geçenlerde Luvr saraymmı istilâ eden strseriler- den birinin, en müthiş bir reisin yar- dımıyle Konsiyerjeri hapisanesinden az kaldı kaçacaktı. — Vak'ayı anlatınız Monklar! — Siz bana Dolenin tahliyesini em- rettiğiniz zaman ben de bunu anlat- mak üzereydim. Şimdi Konsiyerje- riden geliyorum. Orada katil, kaç- mak teşebbüsü, isyan ve çarpışmalar oldu. Sapsarı kesilen, dişlerini gıcırda- tan Kral vak'ayı bütün tafsilâtiyle anlatmasını Monklara emretti. Polis müdürü: — Şevketmaab sözüme bu vak'anın doğurduğu en müthiş bir — felâketi söylemekle — başlıyorum. Muhterem Iğnas dö Loyola bu anda eğer ölme- mişse, şüphesiz ki ölmek üzere bulu- nuyor, dedi. Bu vak'anın sebep olacağı siyasi müşkülleri düşünen Kral: — Onu vurdular öyle mi? diye mı- rıldandı. — Evet, Lantene gibi, silâhlı ola- rak saraya girip sizi tahkir eden, ve yakalamak üzere bulunduğumuz bir eaniyi elimizden kurtaran bir haydut onu vurdu. Polis Hafiyesi (X: 9)un harikulâde maceraları ** *