12 HAZİRAN — 1935 Hasan Kremi çilleri kat'iyyen izale eder Dünyada mevcut kremlerin en nefisi, en sıhhisidir Nazik cildli kadımlarım hayat — arkadaşıdır. İhtiyarları — gençleştirir ve — gençleri güzelleştirir. — İnsana ebedi bir taravet veren — Hasan — kremini unutmayınız. Kutusu 50, tüp halinde 20.Türkiyede yapılıp ta Avrupa etiketi yapıştırılan ve halkı w aldatan kremlere vesair itriyata al danmaymız. Hasan markasına dikkat ediniz. Hasan deposu: Ankara,İstanbul, Beyoğlu. FLİT örbürür! HA'BER Ahgııı Posfası Zabıta memur- - larına mahsus 200 M. mesafeyi Ceb - fenerleri gelmiştir. Her yerde 1526 No, MA --a Diş Tabibi |. Mehmed Rifat Atay ıı İstanbul Belediyesi karşısına ee — Dakletmiştir. SATIŞ DEPOSU: Ankara : Sofuzade Metmed Emin- * Mersin: Hakkâk oğlu Silifkeli Rah- mi İzmir: Hüseyin Hüsnü Samsun: | niz. Tursun Eşref. Devlet Demiryolları ve fimanları işletme Umum idaresi ilânları Muhammen bedeli (2730) lira olan muhtelif zımpara taşları 8 Temmuz 1935 pazartesi günü saat 15,30 da kapa- lı zarf usulile Ankarada İdare binasında satın alımacaktır. Bu işe girmek isteyenlerin 205 liralık muvakkat teminat ile ka « şekil ve eb'atta Karıncaları ÖLDÜRÜNÜZ. Her hangi (haşarat öldürücü bir mayl) We karıncaları öldürmeyi tecrübe eb tinizmi ? Eğer tocrübe ettiniz iso Dit tabi tesirsizliğini de gördünüz. Karın- calar sizin bu tecrübenizlo adeta alay ederek mutbağınızı istilâ va yemek. torin!zi bulaştırmağa devam ederler. Bunun önünü almak için münhaslran ve musirren FLİT isteyiniz. FLİT, hakikaten ve ebediyen öldürür. Leke yapmaz, taze vo lâtif kokuludur. Siyah kuşaklı ve asker resimli sarı tenekö- lere dikkat odiniz, Piatlar tenzilâtla, Umum! Deposa : 4, CRESPİN, İst. Galata, Vöyroda Ran © Kat'iyyen zarar — vermeden teri| Ptnun tayin ettiği vesikaları, kanu nun 4 üncü maddesi — mucibince keser kokuyu izale eder. Eibise ve| işe girmeğe kanunt manileri bulun madığına dair beyanname ve tek- wkrımnm müddet yeni o- |liflerini ayni gün saat 14,30 a kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Bu işe ait şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme daire - sinde, Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Muduıliılündı dağıtılmak « tadır. (3184) Bıhçchpı Taş Han 2 inci kat İ — Saat 9 dan 7 ye kadar Muhammen bedeli ile miktarı aşağıda yazılı elektrik malzeme- '» Pazartesi fıkaraya meccanen 4| si 24 —6—1935 pazartesi günü saa t 15 de kapalı zarf usulile satın a- imacaktır. Buişe girmek istiyenlerin 1203,94 liralık muvakkat — teminat vermeleri ve kanunun tayin ettiği vesikalar ve işe girmeğe manii ka- nuni bulunmadığına dair beyanna me ve teklifler ile ayni gün saat 14 e kadar komisyon reisliğine verme leri lüzmdır. Bu işe ait şartname - ler parasız olarak Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Müdürlüğünde ('ıldıye ve zühreviye mütehâssısı . Bahattin Şevki —— Bel soğukluğu ve Frengi'ye Bevliye Mütehassısı Kraköy — Ekselsiyor — mağazası e « gaa l ni yanında, Her gün lilı;: sonra # ve Ankarada Malzeme dairesinde dağıtılmaktadır. (3185) N en Vi G Z. den. 8- & kadar.. — Tel: 41235 siyle uğraşan Dr. A, KUTİET'in ter âww»%%m"“ ı v M"""","ğî’,',",'gd l46 lılem nıııhulıfm:iııı elelıîrl'k ııılı-ıııi Yakında piyasaya çılurvlaealmr — Monklar, zulum son derece şid. detli olacaktır. Saraya girmesini af- fediyorum. Çünkü bu bir kahraman- lıktır. Ben ise kahramanlığı severim, Fakat Papanm bize gönderdiği elçi- ye, o muhterem adama el kaldırmağa cesaret etmesini hiç bir vakit affede- mem.. Çabuk ve şiddetli davranmız Monklar! — Halbuki siz işe Doleyi tahliye etmekle başlamak istiyordunuz.. Kral, Raböleye vermiş olduğu sö- xzü düşünerek tereddüt etti. Fakat bir kaç kere söylediğimiz gibi kendisi xzamana göre değişir bir adamdı. Po- lis müdürünün sözleri Üüzerine son derecede hiddetlendi. Sert bir tavır- h: — Doleyi affetmeği vadetmiştim. Fakat onu zindandan kurtarmak için uzanan el geriye dönebilir. Bu adam hakkında ruhani mahkeme lâzım ge- len kararı verecektir, dedi. — Şevketmaab, müsandenizle söy- Myeyim, Af ve merhamet Kralların hâkimiyetini korumak için pek hafif bir silâhtır. Halbuki sizin ne kadar azimkâr olduğunuzu bütün dünyanın öğrenmesi lâzımdır. — Evet, evet.. Sizin merhametsiz bir müstebit olduğunuzu *bilirim Monklar.. Neyse, devam ediniz!. | — Şevketmaab, siz Loyolaya bir mürur tezkeresi vermişsiniz.. — Evet, Loyola, Doleyi doğru yola sokmak istiyordu. Monklar gayri ihtiyari gülümse- di: — İşte çok mukaddes bir düşlince ve istek! Zavallı Loyola bu yüksek #ikrinin kurbanı oldu. Serseri şüphe- #iz ki ondaki mürur tezkeresini ha- ber almıştı. Dün akşam evine giderek h küâğıdı elde nııd !;ln Loyolayı 210 — RAGASTANIN OGLU -— elbiselerini giyerek elinde mürur tez- keresi olduğu halde Konsiyerjeriye girmiş! Kral büyük bir hayret ve takdirle: — Vay canma! Bu serseriler ne kadar cesur adamlarmış!. diye ba- ğardı. — Şevketmaab, bunlar — iyilikten maada her şeyi yapabilirler. Ne di- yordum.. Evet Konsiyerjeriye bir ke- Te girince Lantene artık her şeye kal- kışmağa karar vermiş ve Dole ile be- raber ellerinde hançerleri olduğu halde koridora fırlamışlar. Ben var- dığım zaman büyük kapıya kadar gelmişlerdi. Çok şükür tam vaktinde yetişerek bu fenalığın önüne geçtim. — Çok iyi Monklar., Zaten becerik- Hi bir adam olduğunuzu bilirim. — Demek ki demin verdiğiniz emir- den vazgeçtiniz? — Evet Kont.. — Ya Lantene? — Onu yakalamadınız mı? — Şevketmaabh, suç ortağı Manfre- din sayesinde gene elimden kurtuk: du. — Çok cesur adamlar.. — Yaman haydutlar, Şevketmanbi — E, serserileri imha için verdiği- miz karar hakkında hiç bir teşebbüs- te bulunmadmmız mı? — Henüz bulunmadık Şevketmaab! Bununla beraber her çey hazırdır. — Ne zaman hücum edeceksiniz? — Bu gece.. — Bu gece mi, saat kaçta? —Tam gece yarısında Şevketmaab! — Pek âlâ, Gece yarısı en iyi bir zamandır. Gidiniz Monklar, ve günde iki defa Loyolanın sıhhati hakkında bana haber getiriniz. Tesirimi bildir- mek için oğlumu yanma gönderece- ğim. Şimdilik kmdunı bu vırıyı lıyorlarsa da bu muvakkat bir zaman içindir, diye düşündü. Kral: — Raböle.. Azizim, ben hastayım! dedi. — Hasta mısmız? Şevketmaab zan- nedersem 1âtifo ediyorsunuz?. — Meryem hâakkı için değil.. Ölüme bu kadar yakm olduğumu hatırlıya- mıyorum. Marinyan ve Pavi'de yanı- ma düşen kurşunlarla yüzlerce kah- raman asker ve zabit can verirken, ve düşmanın bu ölüm yağmurunu sırf benim için yağdırdığını bildiğim hal- de bu kadar korkmamıştım. Alev ve nteş püskülren on topun karşısmda bulunmağı tercih ederim.. Ah üÜstad. Bir ndam vücudunda ölümü taşırsa bunun verdiği müthiş duyguların in- Banr ne kadar harap ettiğini anlıya- mazsınız. İnsan aynaya bakar, kendi- ni sıhhatli ve sağlam görür. Ve bu kuvvetli vücudun ölümü — taşıdığımı imkânsız telâkki eder. Ayni zamanda ölüme mahküm olduğunu bilir. Bir ay, üç ay geçer nihayet menhus has- talık kendini gösterir. Vücudu yara- lar kaplar.. Ve bir ihtiras saniyesi içinde alman en müthiş bir zehir vü- cudda tesirini icra etmeğe başlar. Sapsarı kesilen, alnından ter dam- Tayan, korkudan titreyen Kralm bu haline şaşan Raböle: — Zehir mi?.. diye bağırdı. | — Bvet üstad.. Zehir! Hem de en müthiş ve çaresi bulunmryan bir ze- hir. Bu zehir insanı birdenbire öl- dürmez. Müthiş acılar içinde in- letir. Alçak Venüsün dudaklarından süzülen bir öpücüğün aşıladığı zehir, — Şeyketmaab, sözleriniz o kadar glirane ki dostum Kleman Maro her — RATASTÂNİN OĞLU. — 27 Kral, edebiyata olan merakından dolayı, büyük bir elem içinde bulun- duğu halde kendini gülümsemekten alamadı. Raböle sözüne devam etti: — Fakat Şevketmaab, bu söyledi. ğinize tamamen emin misiniz?. Bu zannı kuvvetlendirecek bir iz göremi- yorum. . — İşte işin en kötü tarafı da bura- sı ya üstadi.. Bu anda bir kişi müs- tesna olmak üzere dünyada zehirlen- miş olduğuma hiç kimse inanmaz. Bununla beraber bu acı hakikati ben de biliyorum. — Kaç gün oldu Şevketmaab? — Bir gün bile olmadı.. Daha dün gece,, — Şevketmaabrmın bahsettiği has- talık epeyce bir müddet geçtikten sonra kendini gösterir.. Alçak Venii- sün dudaklarından doğan hararet on iki, on beş gün kadar bir zaman son- ra da tesirini meydana vurabilir. Kral yeisli bir tavırla başını sak- ladı. Odanın içinde ağır adımlarla do- laşıyordu. Birdenbire Rabölenin kar- şısına gelip durdu: — Üstad, size mühim bir sır söyli- yeceğim! — Şevketmaab, bilirsiniz ki - ben doktor olduğum kadar da sır sakla- yıcıyım, — Ben hem doktorluğunuza, hem de sır saklayıcılığmıza müracaat e- diyorum. Üstad, farzediniz ki gayet genç, gayet güzel bir kadın bana kar- şı pek büyük bir kin ve düşmanlık besliyor. Sonra kendisini bana göste- recek şekilde hareket ediyor. Kendi- ni önüme seriyor, hırsımı harekete getiriyor.. Nihayet üç gün nazlandık- tan sonra birdenbire kendini kucw