Sasi 1 HAZIRAN — 1985 sık sık geçiyor, & üşündüklerini biri tine kabul etilen için uğraşı Yorlargı anda ana ve oğul bu biribirine | 1 duran düşüncelerini bir tür a aatıramıy yorlardr: y: Ta Bekleyelim! .. Iyordu... . Tgun: >— Bekleyemem!. iye cevab veriyordu.. ir sönbahardı; av zamanı idi. Hazar Han bütün adamlariyle likte dağlarda bilende, geyik, ceylân ve yaban si avlıyorlardı. *gunla Tekin bu av alayının en m insanları idiler. Her za Ban her yerde görünüyorlar, bü - in avların arkasında, herkesin ö - ünde bulunuyorlardı. Akşama doğru sıkbirormanı iler.. Burası ateşsiz ülkeye ya yy. Büyük ve yalcın bir kaya - Tindikten sonra Tugayın ma İrasma varılıyordu. rg rada iki tane alaca © ceylân Mrüer "lunmaz fırsattı bu... (O Bütün . ilk olarak, böyle bacakları vs tıhları ak, sırtları doru renkte ara rastlanıyordu. Fakut ge inmiştir Artık akşam oluyordu ve alay rnek üzere idi. Kirsun bir ağacın dibinde, Te Me oradaki pmarda at. #uluyorlardı. kisi de ateşsiz ülkeye gitmey”, Rn yoksullarile (© konuşmay” *$i onlara vermek için neler ya: ş bileceğini tasarlamayı düşünü ardı, Ateşsiz ülkeye o kadar yakın işlerdi ki, şimdi (bütün şv abalığın içinden bir anda sıy vaki ve Tugayın , mağarasına işten bile değildi. utan arkadaşına (o ceylânları erdi; e May We bizi (o oraya götürecek Pp beklemeden atına siçra iyi Ormana daldı. ti *kin de onun arkasından sü“ şti ti, u Svlânlar çoktan sık ağaçların nda kaybolmuşlardı. a3ar Hanın adamları üler ve haber verdiler. "Bunun babası her zamanki Yaş r duruşu ile: > Oğlum benden Yavuz çık- onları in Fake, Ye söylendi. kat yüzündeki mesut gülüş ty va enbire bulandı. Merakla ilâve ie, a kin, bu biraz da delilik ui dönüyoruz. o Nerdeyse olacak!... İk ediler ve beklediler. elikanlının dönüşlerini iler, taş şe beklediler. dak m oldu, güneş battı ve or- e araştırmadan bir ş€7 Ha, ” a * Han kaleye dönmek is Böy siz bir gecede, dağların kn yerinde, 5 Argundan e beklemek onu de- “Ad vin yarka yapılacak bir şey Döneceklerdi. ve geniş, 1ss1. | "Tarihi âşk ve savaş romani i İeremeesseser sermaneyenasaas seri En açıkgöz avcılardan yirmi kişiyi ormanda bırakarak dönü - şe başladılar. Güzel bir ay ışığı vardı. Kırlar gündüz gibiydi. Her taraf arandı. | Bu arayış daha çok sürmedi çün- i kü kurtlar; ayılar, odomuzlar ve diğer yabani hayvanlar sürü ha - linde inlerinden çıkmışlardı. Or - manda kalmak kabil değildi. Avcılar, dört nal Hazar Hanın ardından yetiştiler, Hazan Han Sorguçiya emret -| tü: — Hemen en çok güvendiğin yiğitleri al. Meşalelerle bütün or. manı ara... Argunu bulup g?- tiril. Aradan beş on dakika geçmis- ti ki önar kişilik takımlar halin de üç yüz atlı ormana daldı. Baş- larında Sorguçi vardı ve her ta İ kımın önünde giden birer adam elerinde birer meş'a le taşıyordu. Argunla Tekin ceylânları çok - tan bırakmışlardı. Şimdi yeşil ba yırlardan, kokulu çam gölgelerin de şahlanan atlarının üstünde a teşsiz ülkeye gidiyorlardı . Yolu bilmiyorlardı. Fakat ete ğinde Tugayın mağarası buluna. yalçın.dağın tepesi başka dağla rın tepelerine hiç benzemiyordu. Burası, büyük bir bıçakla keslimis gibi dümdüzdü.. | İki genç atlı, (o gözlerini o yassı tepenin yamaçlarına dikerek gidi- yorlardı. Akşam olup da Hazar Hanın a t damları miöj'aleleile örmana”zir » dikleri zaman ateşsiz ülkeye epey ce yaklaşmışlardı. İkisi de epeyce yorulmuşlardı . Bir kaç dakika durdular ve konuş tular... Şimdi tepeyi göremiyorlardı . Ne yapacaklardı? Ovaya yakın idiler.. Fakat şim - di başka bir korku vardı. Biraz ile ride ateşsiz ülkenin smırını bekli yen askerlere görünürlerse bütün | emekler boşa gidebilirdi. Zira Ha zar Hanın baç ( toplayıcılarından | başka kim buradan geçmek ister - | se, yolunu şaşırmış olsa bile ceza zası ölümdü.. Argun: — Yolumuzu şaşırdık! Diye babasının sevgisine sığına- rak kendisini kurtarırdı. o Faka, Tekin için böyle bir sözün de kur » tuluş çaresi olamıyacağı şüphesiz. di. Bunun içindir ki Argun kendi - sinden çok Tekini düşünüyor, her ne bahasına olursa olsun görünme: mek ve tutulmamak istiyordu. Hele onun ateşsiz ülkeye gittiği duyulursa işler büsbütün sarpa sa racaktı... Bu iş onlara pek pahalı ya malolacaktı. Ondan önce ba basına kaç defa baç toplayıcılarla beraber gitmek istediğini söyle - mişti de şu cevabı almıştı: — Hayır!,. Soyumuzda o topra- ğa ayak basan yoktur.. O uğursuz yerlerde senin işin ne?. Halbuki Argun, ateşsiz ülkenin insanlarını o kadar seviyordu ve onlara o kadar acıyordu ki, baba smın sözlerine bir türlü aklı yat mıyordu , Karanlıkta, böyle şaşkın bir hal. de düşünürken, doğu tarafı ağardı ve kocaman, yusyuvarlak bir ay ufka yükseldi.. Dört yanı aydınlat- tı. (Devamı var) ölüm HABER — Akşam Postası ye Türkçeye çeviren: Ahmed Ekrem Mitemeeesesez separeeeeeieeeeeeee ete es erer AE EEE RETEZESEZ. Hakiki bir macera smmm , | Geçitlerin bekçisi No:3 öze göz, dşe diş, cana can! öç / benim — Ya demek ki Gülcan buraya kadar gelmiş... Bu bir şeytan işi!.. Toplantıda bulunanlar üzüntü - lü bir surette kıpırdandılar. Bin - başı Derme de'wz'evvel oralardan "geçmiş olan Milis atlının bağır - dığı sözlerin aynini, yüksek sesle tekrar etti: — Göze göz! Dişe diş! Cana can! Öç benim! İşte Tanrı böyle diyor! Toplantıda olân reisler sessiz, sessiz birbirlerine baktılar. — Hükümetin hizmetkârr Sa - hip Mac Laren ile gene hüküme tin sadık uşağı Ressaldar ve Gul Muhammedin yeğeni Lüt - fullahı kim öldürdü? Kalabalığın arasından bir işitildi: — Canfişan Hanm oğlu kurt kafalı ve âsi Gülcan bu işi yap tı! Bunun üzerine Mogulkotlu A lizai Kakar kabilesinden Canfeşan Han kızgın bir sesle gükredi: — Bunu söyliyen kimse, yalan söylüyor! Binbaşı Denne söze rak: — Hayır, Canfeşan Han! Se - nin değerli oğlunun bu işi yapmıs| olduğu besbelli. Yakalanan katile ne yapılır? Orada olanların hepsi bir ağız. dan: — Ölüm! ş Karşılığını verdi. Binbaşı söze başladı: —Evet; herif her halde ölüme kavuşmuşlardır. Fakat Canfeşan Hanın ailesini bir kan davasma karıştırmak istemiyorum. Ben Ressaldar Alladad Hanın katili takip için gitmiş olduğu Gul Ka - ça doğru hemen şimdi yola çrka . cağım. Her serdarın benimle bir- likte gelmesini istiyorum. Sınır - ların şerefi için takipte hepinizin bulunması lâzımdır. Canfeşan karışa - Han senin oğlunu yakalamak 1-! çin yapmakta olduğumuz bu ta. | kipte sen de bulunmalısın. Yoksa| meselede senin de parmağın ol - duğu sanılacak! Lütfullahın ailesile bağı olan - lar şimdiden Canfeşan Hanin yü- züne kötü kötü bakıyor ve tehdit edici bir surette hançerlerinin kab zalarını okşuyorlardı. Fakat bir tilki kadar kurnaz olan Canfi- şan Han, üzüntüsünden hiç renk vermiyerek: — Sahip! Senin gittiğin yere gideceğime başım ve gözlerim üs- tüne and içerim! — Öyle ise yarım saate kadar yola çıkacağız. Katilleri yakala » yınca Dubar (harp divanı) kura- rız. Sahibin cesedini Naib Tehsi- lar alıp Loralaiye © götürecektir. Kendisine istasyon için bir mektup vereceğim. Lüt- fullahın cesedini de size bırakı yorum. İnsan denilen (bu et ve kemik yığını gücünü tazeleştirmek mec - buriyetinde olduğundan, binbasi da kendisini bekliyen uzun yolcu - luğa çıkmadan evvel azıcık bir şeyler yemek için hana girdi. Yarım saat sonra gene görün - dü. Atının sırtına © atladığ. gibi, askerin başma geçti, yerli reisler de arkadan takip ettiler. Gul Kaç yirmi kilometre uzak - ta idi. Yolda köyler vardı ve bün- lar sınırların (göze oo göz! Cana can) feryadını bu sabah işitmiş -| lerdi. anladılar. Yolda atları dinlendir mek için yalnız bir defa mola ve | rerek Gul Kaça beş kilometre ke dar yaklaşmışlardı. Burada Res saldar iki atlısı haber vermek i için, bekliyordu. — Haydutlar, Gül Canla birlik- te beş kişi dün geceyi Gül Kaçta geçirmişler. Peşlerinden yürüdük. Birisinin atının nalı düşmüş, izle- ri adam akıllı görünüyor. Dosdoğ- ru Nigandi Obaya gitmişler. Sahip kumandanı | Önde giden çatık suratlı ingiliz! zabitini görünce, işin ne olduğunu işte Tanrı böyle diyor... Ressaldar peşlerini bırakmıyor. Bu haber kafilenin yürüyü » şünü hızlaştırdı. Haberi gönder - miş olan Ressaldar yedi kilomet - re kadar ileride idi. Şimdi belki de on, on iki kilometre © uzaklaşmış bulunuyordu. Bereket O versin ki serhat atları uzun yorgunluklara alışıktı. Gulkaç köyü saat beşe doğru geçildi. Bu sıralarda binbaşı Den ne işaretle Can Feşan Har: yanı» na çağırarak: — Lutfullahın ailesile aranızda bir kan davası olmasını istemez sin sanıyorum? Diye sorunca, yaşlı reis: — Böyle bir şey Allah göster: mesin! Dedi. — Peki bu işten yakanı sıyıracaksın? — Sahip , ben de bunu düşü nüyorum. Binbaşı başını sallıvarak: — Hem bak sana söyliyeyim. Milislerden birisi oğlumu vuracak olursa, başka bir kan davası da istemem ha! Can Feşan Han, buna karş da: | o— Sahip, böyle bir şey olmıya- cağına bana güvenebilirsin. #w — Haydi diyelim”Ki-sâna gü - vendim. Fakat toplantıda gözleri şimşek çakmış olan delikanlılarla pazar yerlerinde bar bar bağıran kadınları ne yapacağız? — Zatınız her şeyi biliyor.. — Can Feşan sözlerime kulak ver: Oğlunu yakalamadan evvel adam akıllı düşünmelisin, yoksa beni Lutfullahın arkadaşlarından muhafaza edemiyeceğimi sanıyo - nasıl İ Mussolini'nin oğlu Bruno Mus solini tayyare meklebini muvatfa- ktyetle bitirmiştir. Mussolini bu - nun üzerine oğluna bir nişan ver. miş, bunu bizzat kendi elile oğlu - nun göğsüne takmıştır.