Çalınmış çocuk peşinde Palis Hafiyesi (X:9)un harikulâde maceraları ».s ANNEM -VAR FAKAT ONU BEN FAAA ÇOCUNLARLA oy'vıımn DEME, | STEN RİPATİN ? SRÜÇİR 8. , YAYDI BAKÂLIM YVÜRÜ g— ::.ıyanı. AR. FENİ ONDAN p - eT HLEYORLAR. BAR/ OYNUYACAK BiR yARKAL— v /» N o45. =ı-J’ YYAR MÜSir ? KEr ANAN, BA « p | AD ”E" ) [yıımısııv BUNA NEDERSİNIZ ARKA- — İ — )Zi BURAYASETİRECEEİM. ıonşLAR?l i;ı»a;z:,;w Jı/? ıvA #ANKİNİZİ SEÇER ONUN iş "'N me,von /mLAuwT/R Tli_ 1Ğ Ebdi. KASIN DA OTURAN ANMNESİ. /WVİ ZİYARETE G/rr/ eğleniyor ve usta Greguvarın - tokat- larma aldırış bile etmiyordu. Birdenbire bu haylâzın: — Vay! İşte papaz Tiho ile papaz Lüben buraya yemek yemek için gel- diklerine bahse tutuşurum. Bonjur Lüben geliyorlar. Dalma birlikteler. Tibo birader.. Bonjur Lüben lı(ıııdı—r Vay içeriye girmiyor musunuz?.. Şu! utada kızaran tarla luışkımıın ko- kusunu almadınız demek.. Giriniz bi- raderler, giriniz!.. dediği işitildi. Yaramaz çocuğun bu mün.ı-—'.cbct-l siz sözleri, şaklayan bir tokatla ke-| sildi. Bu tokat, usta Gregüvar - tarafın- dacı capkının tam suratına yapıştırıl- mışti. Çünkü Tokantacı obur oldukla: rı kadar da hasis olan bu keşişlerin | gelmesini hiç İstemiyordu. Landri to- | katı yiyince oturduğu yerden ağlıya- rak yere düştü. Fakat ayni zümanda avazı çıktığı kadar: — İçeri giriniz biraderlerim! İçeri giriniz! Tavsan var, bü sabah yapıl- Mmış taze börek var, nefis Lu'ııklnrl var! diye bağırdı.. | Greguvar bu boşboğaz — haylâzın | Bğzını tkamak için atıldı. | Fakat heyhat!... İş iştem geçmişti. | Tibo ile Lüben tavşan sözünü işi-| tinze kulak — kabartmışlardı. Böreği | duyunca hasretle — bakıştılar.. Tavuk | Sözünde dudaklarını yalayarak — lo- 22 — RAGASTANIN OĞLU — — Bunlar bizden daha bahtiyar.. Hiç olmazsa usta — Greguvar onlara veresiye veriyor« Bu anda usta Gregüvar beyaz ön- lüğünün ucunu bükerek papazlara yaklaştı, Ve ister istemez: — Muhterem biraderlerim! Ne em- rediyorsunuz? diye sordu. Tibo: — Yemek cevabını verdi. — Oğlunuz bize tavuklardan bah- setmişti.. — Tavada kızaran tarla kuşların- dan da dem vurmuştu.. Greguvar, kalbinden kopan bir ahı güclükle tutarak mutfağın icinde di- lini çıkaran küçük Landriye yumru- ğunu salladı. Papazları kızdırmak fena bir şey. di.. Fakat yenilen yemeklerin parası- nın verilmemesi daha fenn idi. Greguvar, biran kadar tasarladığı | şeyin fayda ve zararlarını ölçtü. Artık tamamen kararımı vermişti. — Biraderlerim, eğer parasını ver- mezseniz yemek ve içki veremem, Bu herkese karşı koyduğum bir. kalde- dir. İsterseniz şu mösyölere de sorun! dedi. Fanfarla Kokarder: — Bvet, doğru! cevabımı verdiler. — Müösyöler, lokantama şeref ver. menizden dolayı doğan sevincim çok | büyüktür.. Hakikaten bu geref bir üc hemen bir masa başına çöktüler. Fanfarla Kokarder onları görün- ce titremişlerdi. Fanfar: — Bunlar, bizim geçen geceki iki papaz! dedi. — Evet. İki kopuk.. Heriflerden mel'un bir kitaptan başka bir şey a- Tamadık. ret karşılığı ise de... Greguvar birdenbire sustu. Gözleri parladı. Nefesi kesildi. Çünkü gördüğü şey düşünce ve ka- varlarını altüst etmişti. Çünkü lokantacının bu sözü üze- rine Tibo cebinden bir avuç gümüş para çıkarmıştı. Greguvar: - RAGAîTANİV OĞLU — 203 — Oh.. Oh! diye bağırdı.. l Başından takkesini çıkardı. Yerle- | ve kadar eğilerek papazları selâmla- dı. Ve geri dönerek garsona bir ıı—k-| me attı: — Arsız herif! Muhterem papaz- | ların yemek yemek istediklerini gnr müyor musun? Derhal sofru örtüsü örtüldü. En| güzel yemekler getirildi. Bizim iki papaz da büyük bir İştiha ile yemeğe koyuldular. Gözleri kamaşan yalnız Greguvar değildi. Fanfarla Kokarder de bu vak'ayı tamamiyle görerek hayretleri son dereceyi bulmuştu. Fanfar yavaş sesle: — Gördün mü? diye sordu. Kokarder cevap verdi: — Sus, hemen çıkalım! İki serseri içtiklerinin parasını ve- rerek hemen dışarıya çıktılar. Kokarder: — Zengin olmuşlar! dedi. — Bundan bize ne?. İş 0 — paranın bizim elimize geçmesidir. — Pek doğru birader! Hakkımız | da yok mu ya! — Evet, bu sefil papazlar bir kere bizimle eğlendiler. Şimdi sıra bize geldi, bekliyelim ! Bekleyiş çok uzun oldu. Papasla rım yemeği saat altıya müştü. kadar sür- Fakat pusuda bekliyen bir aver nin sabırk olduğu malümdur. | Nihayet iki serseri, — Tibo ile Lü- benin çıktığını gördüler, İki papas azametli bir tavırla Sen nehrine doğru gidiyorlardı. Vakit henüz er ken olduğu için gelen geçenler çok- tu. Keşişlerin izini takip eden Fan- farla Kokarder — üzerlerine atılmak için iyi bir fırsat kolluyorlardı. On-! ların Sen nehrini — geçerek Huşet şokağına girdiklerini gördüler. — Vay canma! Bunlar nereye gi- diyor böyle? Manastırları öte tarafta idi, — Şimdi anlarız.. Serseriler tam alılmak üzere iken iki keşiş birdenbire Tru Püneze gir- diler. Fanfarla Kokarder onların en dipteki evin kapısını çaldıklarını gör- düler. Fanfor: — Vay cantna! Acaba herifler han- gi fahişeyi ziyaret — ediyorlar? diye bağırdı. — Bekliyelim... Her şeyin bir sonu vardır. Fahişe ne kadar aç gi olur- | sa olsun heriflerin cebinde bizim içir de bir şey bırakır. » » « Papas Tibo ile Lüben kısa bir mer- divenden çıktılar,. Ve merdivenin yu- karısındaki kapıyı muntazamı ve faxı- lalı bir şekilde çaldılar. Kapı derh&l açıldı. Keşişler içeriye girerek acan a- damı selâmladılar. Ignas dö Loyola! — Sizden pek memnunuüm! dedi. — Peder! Siz çok vüksek — kalplisi- niz ! — Hayır... Hayır. Kitaplar mese- lesinde çok muvaffak — oldunuz. Din sizin sayenizde büyük bir muva((akt- yet kazandı.. — Allaha şükür olsun! — Evet biraderler.. — Allaha şükür olsun. Dölenin matbaasında 0 mel'un kitapları bulduğunuz için size de şü- kür olsun Keşişler hayretle bakıştılar. Loyola sözüne deyam etti: — Bu kitapları bulduktan sonra po> lis müdürüne haber — vermekte tered- düt etmediniz! İşte biraderlerim, bult