Tarihi hikâye Mukaddes kedi Bu iş birdenbire oluvermişti. Va. riuş, şehrin surlarma doğtu gidiyor - du. Orada kendisi gibi Roma lejiyo- nuna mensup iki arkadaşile buluşacak tı. Bunlar Mareotis gölünün cenub kı- yılarında bir gezinti yapmağa çıkmış olan Hironla Kominyus'dı. Aşağı Misirda erkenden — karanlık olur. Hayvan işte bu alaca — karanlık çökerken alçak duvardan üstüne atıl- mış ve onu habersizce — yakalamıştı. Kısa kılıcının keskin yüzile, — Şimşek gibi indirdiği bir — vuruş bu işi yap- mıştı. Ellerine kan — sıçramamıştı; fa- kat yere bakımca — yüreği — korku ve dehşetle doldu. Çünkü bir kediyi öldürmüştü. Mi sırda ise Tanrı Ra'nın mukaddes hay- vanı olan kedilere tapınılıyordu. Böyle bir iş istenmiyerek — ve kazara — bile yapılsa, cezası ölümdü. Hem de hâdisenin şahitleri — vardı; şehirliler bayuna koyulaşmakta — olan karanlığın içinden çıkarak — Varimu sarmağa başlamıştı; yenilmiş Mısırlı- lar için Romalı bir askere hücum fır- satı ne iyi bir sevinçti. Varius, en yakınında olanların yüz- Terindeki kin ve nefret izlerini göre- rek biraz tereddüt etti. Korku nedir bilmiyen bu asker, bası — bozuklardan ibaret kalabalığa karşt tek başına du- rabilirdi; fakat Roma disiplini buna mâniydi. İçlerinden — birisini yarala- mak yahut öldürmek, mescleyi büs- bütün kötüleştirecekti. Son günlerde Tskenderiyeye gelmiş | olan yeni vali, General Alarbus An- dronikus, şiddetli emirler — vermişti: Eski valiler tarafından zaten en son kerte ne kadar kızdırılmış olan ve Ro- manın yüklediği ağır vergiler altında inim inim inliyen mahküm milleti da- ha fazla — sinirlendirmemek için, hele askerlerin, çok dikkat — etmesi lâzım geliyordu. Adalet ve merhametin gö- ze görünmiyecek kadar kıt olduğu o günlerde Alarhus Andronikus, bütün imparatorluk dahilinde âdil ve merha- dan başka, İskenderiyelilerin din pren siplerine bilhassa saygı — gösterilme- sinde 1srar ediyordu. Varius yegâne selâmet yolunun be- men kaçmakta olduğunu gördü. Sır - tında zırhı, başında miğferi, göğsünde tel örgülü önlüğü, belinde zırh kuşa- ğt yoktu. Ancak dizlerine varan be - yaz entarisini giymişli. Hayvanın at- lamış olduğu alçak duvarı bir sıçra - yışta aştı. Fakat, takip edenlerden bir kaçı da kendisi kadar çevikti. Takip başladı. Varius bir taşım, yanağını — sıyırarak geçtiğini hissetti. Ahalinin mırıltısını | duyuyordu. Bu, sanki sayısız böcek « lerin hep birden çıkardığı seslere ben- ziyordu; önce ağır ve yavaş olan ses gittikçe yükseldi, şimdi — bağırmalar adeta gırtlakları — parçalıyacak kadar keskinleşmişti. İkinci bir taş, çıplak bacağını yaraladı. Çevresinde çılgınca haykırışıyorlardı! Serapis mabedini — geçerek - şarka, Tskenderiyenin en kalabalık yeri olan Brukyana doğru saptı. Burada kala - balığın arasına karışıp izini kaybettir- mekten başka çaresi yoktu. Böylece vakit kazanmış olacaktı. Sonra da gi- dip valinin merhametine — sığınmak, yahut bir saat sonra — Romaya doğru yola çıkmak üzere olan kalyona atla- mak meselelerini düşünecekti. Buluşacağı arkadaşlardan Komin - yus işte bu kalyonla gidiyordu. Arka- daşı her ikisile de dost olan yüzbaşıya meseleyi anlatabilirdi. Yüzbaşı da ken disine izin alabilir, vali ile görüşür ve ; hâdişenin hızını yatıştırabilirdi. Böylece düşünecrek, ve ümitsiz plân lar yaparak Varius boyuna koşüyor - du. Artık soluğu kesilmek üzere idi. Alnından akan terler, gözlerine giri - yor ve onu körleştiriyordu. *Sandallarından birinin bağları çözül müş, ayaklarına dolaşıyor, yolunu ke- siyordu. Şimdi gevçekten yüreği göğ- sünden dışarıya fırlayacakmış gibi atı- yordu. Şimdi haykıranların ne söyle - diklerini de işitiyordu: — Köpek Romalı! Vurun, gebertin? Ekinlerimizi elimizden alan, paraları - mızı soyarak kendi ülkelerine gönde - * ren alcak hırs vasalmayın! Karır - maym! Gebertin!.. Varius, hızını arttırmak istedi. Sen- deledi, arkasından gelen biri, kolunu kuvvetli tutmamış olsaydı, yere yu - varlanacaktı. Kolundan yakalıyanı bir düşman sandığından, öteki serbest ko Kile — kendini korumağa kalkıştı. Fa - kat yumruk inmedi. Varius gözlerini kaldırarak adamın yüzüne baktı. Ar- kadaşı Kominyusu görünce derin bir nefes aldı. Bu da kendisi gibi lejiyo- nun en hızlı koşucusu idi. Kominyus eğilerek arkadaşmın ku- lağına fısıldadı: — Dinle! Her şeyi gördük. Hiron da gelmek üzeredir; her işi ana bırak. Onu şahit göster. Yalnız bu işi yap - madığını söyle ve sesini kes. — Yoksa öldüğün gündür ha! Varius konuşacak — halde değildi; başile evet demek mânâsma gelecek bir işaret yaptı. İkinci bir askerin or- taya çıktığımnı gören yerliler duraklar gibi oldular. Bununla beraber haykır- malar yeni baştan yükseldi. Kominyus elini kaldırarak yüksek sesle — bağır- | di — Hey.... kulaklarınızı açın! Bu a- damı öldürecek olursanır, hepiniz ci- nayetin hesabını vermeğe mecbursu - nuz., Şimdi arkadaşlarımı çağırıp si- zi yakalatabilirim. Buna bir kaç ağız birden verdi: — ©, bir kedi öldürdü. Ra'nın mu- kaddes kedilerinden birini.. Vali bizi dinliyecektir. Vali bize bütün hukuku karşılık | muzu vermiştir. İsterseniz ekinlerimi- | zi alın; fakat mukaddes saydıklarımı- za dokunamazsınız... Yasa yor!. Kominyus: — Beni dinleyin! Adalet yerine ge- tirilecektir. Rütün Roma Tanrılarına yemin ediyorum ki onu kendi ellerim- le götürüp valiye teslim — edeceğim; hem de şimdi.. Ancak Bakus hakkı i- çin onu size veremem. Yasa ne hü- küm verirse, o olacak işte!.. Derken sesinde tehdit edici bir ihti- zaz hissediliyordu. Kalabalık kararsız lık içinde durdu. Sonra bir lejiyoner daha dirseklerile kendine yol açarak ilerledi. Kortminyus buna sevindi arkadaşına dönerek : — İşte Hiron da geliyor! Dedikten sonra sesini yükseltti: — Ey ahali asker sıfatile — vazife- miz, kuvvete karşı durmaktır. Hücum etmeğe kalkışırsanız, isyanı söndür- meğe salâhiyetimiz vardır. Eğer mah- pusu götürmemize ses çıkarmazsanız, kanunun yerine — getirildiğini, bütün dünyaya nizam veren Roma adaletinin nasıl tatbik olunduğunu görmek için arkamızdan uslu — uslu gelebilirsiniz. böyle di- doğrusu, tiyorsunuz? Sözlerinden sonrn da ke- merine asılı duran kılıcını mânâlı mâ- nalı okşadı. Akdenizin öteki başından — gelmiş olan bu Romalı lejiyonerlerin, ne ya- man savaşçı olduklarını İskenderiye - Kler adam akıllı biliyordu. Bir tanesile başa çıkabilirlerdi. ancak — demir di- siplinli, kavgaya azmetmiş ve arka - larında Romanın bütün kudreti butu- nan üç kişiye İlıqı gelmek çetin bir işti.. Hemen karar vınlı!n — Valiye!.. Onu valiye idamını istiyeceğiz. Valiye valiye!.. Kominyusla Hironun vali konağına doğru yürüyen — Variusu bir taraf- tan: — Baküs hakkı için doğru yaptın. Fakat şimdi de canımı kurtarmış sa - yılamam ki! Vali bu adamların — söz- lerini dinliyecek.. Başka türlü hareket edemez!... Diye söylenirken Kominyus: — Bekle, görürsün. Dedi. götürüp gidelim ... Vali mahkemeyi kurmak — için he- men aşağıya indi. Sarayın en büyük salotı olan mahlieme divanına Mısır- klar itişer>e, kakışarak doldular. Bun lar görünürde adalet istemeğe gelmiş kişilerdi, içlerinden ise — nefret ettik- lerı nlıplı'ılın hıç olmazın birisini HABER — Akşm Postası 6 MAYIS — 1935 “Yakın Tarihten Kanlı Yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 12 —Dürzü Esat (paşa) yüksekteki — koltuğunda hindi gibi kabarıyor kollarımnı acemi aktörler gibi sağa sola sallıyor söyleniyordu Yorulmadan öldürmüş, yorulma - dan çalmıştık. Benim duruşmam sırasında Çankırıdaki bazı muha- haliflerden almmış olan istinabe- ler okunuyordu. O — zaman ben | mutad olan asabi halleri göster - meğe çalışıyordum . Divamnıharb reisi Dürzü Esad “(paşa) bir hâkime yakışan bita - raflığını bir an gösteremiyor, a- çık açık isnad olduğu — anlaşılan bu yalan şahadetler, bu uydurma vesikalar, muhayyel vak'alar kar - sısında bize hücum ediyor. Mane- viyatımızı kırmak için ezici hare - ketlere geçiyor. Bir gün gene kâtibi mes'uller divanıharbin karşısındayız. Mu - hakememizin en hararetli safha - ları geçiyor. Biz suçlular tehcir ve taktil o zaman — muhaliflerin (kara kuvvet) ismini verdikleri hü kümet içinde hükümet teşkil ede- rek hükümeti el altından idare e- den suçlular olmak üzere iki kıs- ma ayrılmış bulunuyoruz. Divanı harbin bizce malüm o - ve idamı muhakkak... Onların aralarında ben de varım. Diğer kara kuvvet | suçlularımndan bir kısmr sürüle - cek, bir kısmı ağır hapse konula- cak, bir ikisi de ahret yolculuğun: lan gizli kararına göre tehcir taktil suçlularının toptan da bizi yalnız bırakmıyacak... Biz hepimiz işin bu korkunç tarafını arkadaşlar bizi teşci etmek, teselli vererek a- biliyoruz. Dışardaki vutmak için mütemadiyen: — Çocuklar, merak etmeyin, iki güne kadar kabine düşecek, bita: raf bir hükümet kurulacak. Diva. nı harplerin faaliyeti durdurula- cak... Sizin muhakemeniz de geri bırakılacak,, gibi sözlerle muka - vemetimizi arttırmağa çalışıyor * T NgayınttfEFENNayyyaya PF y ayasa!Ü PÜ aa eee Haydi söyleyin bakayım hangisini is- | lardı. Vali, hâkim koltuğuna oturdu; Varius da huzuruna - getirildi. Şikâ- yet anlatıldı.. Alarbus Andronikus kırçıl — sakalını | sıvazlayarak, mahpusa anlayışlı sakin gözlerle baktı; bu bakışlarda merha - met okunuyordu. Suçluya sordu: — Bir diyeceğin var mı? Varius soğukkanlılıkla: — Diyeceğim şu ki, ben böyle bir suç işlemedim! Dedikten sonra ilâve etti: — İşte şu. iki lejiyoneri şahit olarak gösteriyorum! Söz söylemeğe davet — olunan KA— minyus; ifadesini verdi: — Arkadaşım Hironla, gölün kıyı - larından dönüyorduk, Varius bizimle buluşmağa söz vermişti. Bu gece Ro« maya gideceğimden — vedalaşacaktık. Serapis mabedinin gölgesi altına gir « miştik ki, bir hayvanın Variusa sıç » radığını gördük. Kendini müdafaa i- çin kılıçla vurduğunu gördük. Bunun üzerine şehirliler hemen onu kovala - mağa başladı. Biz de arkadaşımızın göz göre göre boğazlanmaması ve a- daletin yerini bulması için koştuk. İş- te bütün söyliyeceklerim budur! Vali suratımı ekşitti. Bu aptal şa « hit, zavallı suçlunun işini — bitirmişti. Ağzını hiç açmasaydı daha iyi olurdu. Bu hâdisede kaza ve müdafaa düşün- celeri beş para etmezdi. Ahmet Ekrem ın ) (Sonu | lar. İşte biz bu haleti ruhiye için- de muhakeme oluyoruz. Reis ardı arası kesilmeden su - aller soruyor. Arkadaşlar sırâ ile cevap veriyor. Bir aralık nasıl ol - du, pek farkında değilim. Arka - daşlardan birisi reisin sualine o - nu hiddetlendiren bir cevap ver - miş... Dürzü Esat (Paşa) kendini tutamadı: — Yaaa diye bağırdı. O yük- sekteki koltuğunda hindi gibi kar barıyor, kollarını acemi aktörler gibi sağa sola sallıyor, — söylenip duruyordu: — Memleketi bu hale getirdi. niz, utanmadınız mı? Yay gibi yerimden fırladım. Ha- kikaten kendimi kaybetmiş bir halde idim. Bir sıçrayışta önüm - deki parmaklığı atladım. Fakat divanı harp reisine karşı olan bu| saldırışım, süratle önlendi. Uç süngülü asker atik bir hareketle beni yakaladılar. Onlar beni geri- ye doğru çekmeğe çalışıyorlardı. Ben ileri doğru, divanı harp he - yetine doğru saldırıyor ve avaz a- vaz bağırıyordum: — Memleketi bu hale biz koy- ee A aa ga Bölünd Ortalık birbirine girmişti. Ar - kadaşlar bile susmam için yalva - rıyorlardı. Fakat ben kimseyi din- Tiyecek halde değildim. O asabi - yet halinde beni oturtmak — iste- dikleri tahta sıradan yere yuvar- landım, kaskatı uzandım, kal - dım. Ben düşüp bayılınca reis cel - seyi tatil etmiş... Beni karga tu - Tumba ederek yandaki odalardan birine götürmüşler.. Asistan ar - kadaş, bu baygınlığımı da diğeri gibi yalancıktan zannetmiş isteri Tize edilmiş su dolu ampullerlen birini baldırıma şırınga etmiş... Beş dakika beklemişler... -Ben yerde kütük gibi yatıyorum. En v fak bir kımıldama eseri yok. Bir enjeksiyon daha... Bu da tabit yalnız sudan ibaret... Bende gene bir canlanma eseri görülmüyor. O zaman asistanın aklı başına gel - miş... Nabzımı yoklamış, göz ka paklarıma bakmış, işi anlamış. Ben hakikaten baygın yatıyar - dum. O zaman çantasına el at - mış... Fakat aksiliğe bakın ki ora- da beni ayıltacak hiç bir ciddi i - lâç yok... Çaresiz kalınca, başıma bardak bardak su dökmeğe, su - ratımı tokatlamağ, — şakaklarımı, bileklerimi oğalamağa başlamız- lar... Yarım saat sonra kendime gelebilmişim... Gelebilmişim am-| ma, ortalık ta allak bullak ol - muş... Benim fücceten öldüğümü sanmışlar... Hattâ, bir fena gün dostu bunu divanı harp reisine kadar yetiştirmiş... Onları da bir telâştır almış... Belki, bu telâs- larında beni diri diri asmak zev- kini duyamamanın da bir tesiri olmuştur. Ne ise... Beni tekrar gü- müşsuyu hastahanesine kaldırdı - lar. Dürzü Esat (Pasa) divanı har- bindeki duruşmalarımız tam do- kuz ay sürdü. Dokuz ay, bu satır” larda binde birini anlatabildiğim heyecanlı ve azaplı bir ömür ge - çirdik. Bu divanı harpte benimle beraber (Kemik kıran Nurettin) lâkabiyle maruf bir jandarma mi- ralayınm muhakemesi de görülür yordu. Kemik kıran Nurettin, di * vanı harp başlamadan evvel kaç” mağa muvaffak olmuş, izini kay betmiş, bütün araştırmalara rağ men ele geçmemişti. Bu suçlu da benim gibi Ermeni tehcir ve tak - tili ile itham ediliyordu. Çankırı * da cereyan ettiği iddia edilen yali faciaların bir kahramanı d& Kemik kıran Nurettin idi. Onut için duruşmalar ilerleyince bu a" damla benim davamı birleştirdi * ler, bizim muhakememizi di kâtibi mes'ullerin davalarından ayırdılar. Divanı harp heyeti arasında bize karşı alâkası nazarı dikkatr mızı celbeden bir aza vardı: Ali İbsan (paşa)... Duruşmaların dt' vam ettiği müddet zarfımnda onu daima bizi korur vaziyette görü dük. Bilâhare, ortaya çıkan vesi alçak,| larla bu zatın bizim hakkımızd hayırhah düştinceler beslediöi diğer âza arkadaşlarıyle, İtilâfçı lara karşı bizi müdafaa ettiği laşılmıştır. ( Bu Ali Ihsan (P Maltaya sürülen ordu kuman larından Ali İhsan (Paşa) değıl dir. Umumt harp sırasımda Ru ra esir olan ve bilâhare T Asyayı dolaşmak suretile memle kete dönen Ali İhsan (Paşadır:| Ben her divanı harbe - gidişimd gözlerimi ondan — ayırmıyordum: O, gözlerimdeki siyah gözlükler? rağmen kendisini devamlı bir $€ kilde göz hapsine aldığımın far” kında idi. Bunun için bazı baf ellerinin, başının başkaları tara * fından hissedilmesine imkân ol * mıyan hareketleriyle bana —ümü vermeğe çalıştyordu. O zaman divanrı harpte sivil bit müddei umumi vardı. Beni Ada nadan şahsan tanıyan bu — adi avukatım bir gün hususi olarak # yarete gitmiş.. Uzun uzad görüşmüşler... Avukat, beni has tanede ziyarete geldiği zaman vinç içinde idi: — Eh artık merak etme., Şu nun sonunda idam olmadığı şildi. Müddei umumi senin kında hüsnü niyet besliyor., ,. müjde verdi. Fakat — avukatımlf bu sevincinde fazla istical l“j’ pek çabuk anlaşıldı. f Dewını var) Doktor Ali ismail Haydarpaşa hastanesi bevli mütehassısı Urologue — Operateur Babiâli enddesi Meserret © li 88 numarada her gün ö sonra saat ikiden sekize kad?”