TPT KaraMaske Polis hafiyesi ( X: 9 )un harikulâd aa Türk matbuntında bir olarak sayılacak bu raman defa “HABER,, de çıkıyor. Bu manı bir sinema seyreder gibi HABER R VANI YORUNT BEKER NORT PLOT, ——? ÜSTÜN! E'”F'Mğ) 'EN TELSİZİ M KfMMEL 4 LİYORDU-.. —HOr'e A20Z 'R İDADADI Siif. gı oromgg,şlzı, BENİ YRADA ığon a ı#oe' 'N İKİ, AD f v 'ARAK . ÜSTÜME < MASKEnin ... hülâsası Polis hafiyesi x : 9 Şikago giderek yeni bir işe atılıyor. Bu # fer Kara Maske adında bir hayd UŞN 'MikiYE| |* la çarpışmaktadır. Haydutlar kı |TEKLİF YAPI: ü K t AR| — |disini bir tuzağa düşürüyorlar. Zooı:îdbkü;"î ğ - , ? A İLSİ y ' tayyare ile seyahat eden Marlo NEYİM : J v | 7 zengin bir adamı € İLİF/MİZ / dîı'u ÜbdUşŞM. TAR KI ENİ İ REDDEDER- ) LAR/YARA-| İ7 DECEKMİ?)) NL BilAŞU | | y 7 HARICİ | B/RAKMAK| (DİYOR . — Vatikandan, Papanın iki takdisi üzerimde olarak hareket ettim, Bun- kardan biri Fransa Kralmın idi; teb- liğ ettim.. Diğeri de İmparator Şarl içindi. Kont Monklar, siz bugün Şarl. dan #aha ziyade dinin yardımcısısı- nız. İmparator Şarl biraz beklesin!.. Monklar, heyecan içinde scedeye kapandı. Loyola, sağ eli kalkmış oldu- ğu halde Papa namına takdis ediyor- du.. .. * Bir saat sonra emniyet müdürü Dolenin evi taraflarında gizlenmişti. Etraf tamamen muhafaza altına 2- Hnmıştı. Bitişik bir evde de bir müf- reze saklanmıştı. Bunların hepsi gü- rültüsüzce yapılmıştı.. Monklar, uzun müddet beklemedi.. Tertibatını tamamlayalı henüz on da- kika olmuştu ki Lübenle Tibo kitab- cmnın evinden çıkarak hızlı hızlı gitti- ler.. Derhal emniyet müdürü bir işaret yaptı. Sokak askerlerle doldu.. Dole- nin evi gelip geçenlerin hayretleri ö- nünde işgal edildi. Emniyet müdürü derhal eve girdi. — Kral namına!. Bu evin her yeri a- ransın, gerek el yazısı, gerekse basıl- miş ne kadar kitap ve mecmua varsa hepsi de zaptolunsun., Emrini verdi. * * &* Şimdi de rahip Tibo ile Lübenin va- zifelerini nasıl yaptıklarını öğrene- Tim, İki rahip Loyolanın kendilerine ver- diği kitabr alır almaz dışarı cıkmış- lar, ve süiratle ilerlemişlerdi. Kendi- Terini her nedense korkutan Loyola İle aralarındaki mesafenin uzun olma- « için pek fazla acele ediyorlardı. Yollar zifiri karanlıktı. İki papaz ne olur, ne olmaz - diye bir hayli korku içindeydiler. Gece yarısı yollarda sürtecekleri yerde manastırın yemekhanesinde ol- mayı tercih ediyorlardı. Evet, sant 10 olduğu halde hâlâ yemek yememişlerdi. Çünkü manas- tırda tam yemek yiyecekleri zaman basş rahip kendilerini çağırmış, ve ellerine bir mektup vererek Loyolaya gönder- miş, bu zatın bütün sözlerine itaat et- melerini emrettikten sganra her ne sa- atte olursa olsun avdetlerine müsaa- de etmişti. İki papazın bulunduğu ma- nastır Bastil civarında polis müdürü- nün konağı yakinindeydi. Lüben sordu: — Müuhterem peder hakkında fik- rin nedir? — Bu adamın sözleri insanın sırtı- nr Üşütecek kadar müthiş. Ya senin fikrin nedir? — Ben bir şey düşünmüyorum. Yal- nız senin bu sözlerin aç olduğumu ha- tırlattı. Üç gündür oruçc'tutuyor — xi- bi açım. Lüben birdenbire sıçrayarak bağır: dı: — Aman yarabbi! Şu karanlıkta bir şey görüyor musunuz? İki papas titreyerek durdular. Tibo murıldandı: — Bir şey yok galiba!.. — Belki de aldanmışımdır. Fakat isterseniz gidip bir bakın! — Hâyır biraderim, Sizin gitmeniz daha münasiptir. Çünkü evvelâ ben- den daha kuvvetlisiniz, ikinci olarak ben, bize teslim edilen mukaddes ve« diayı hâmilim. — 0 halde beraber gidelim. — Olur! İki rahip yekdiğerlerine dayanarak şüpheli yere doğru ilerlediler, Fakat korktukları şey olmadı, Çünkü hiç bir şey yoktu HĞ Korkudan hızlanan nefes yavaşla- dıktan sonra Tiboz: — Zaten bir şey olmadığnı biliyor- dum, Haydi yolumuza devam edelim, Lüben hayretle haykırdı: — Ne yapıyorsunuz biraderim? — Ne yapacağım? Manastıra doğru gittiğimizi görmüyor musun? — Fakat yanılıyorsunuz. Manastıra değil, Sen Denis sokağına sapıyoruz. Halbuki yolumuz bu taraftadır. — Emin misiniz? — Tamamiyle eminim. İste gitme- miz lâzımgelen yol budur. — Pek doğru.. Acaba böyle olduğu halde ne için Sex Denis sokağınma sap- tık. Azizim bu sokakta acaba ne var? — Devinyer lTokantası, — Orasımı iyi biliyor musunuz aziz biraderim? — Evet, bazı defalar giderdim. — Ben de.. — Lokantacı usta Greguvar karısı- nın günahını çıkartmaklığım İçin ba- na rica etmişti. — Tıpkı benim gibi... Bari günahmı çıkardınız mı? Lüben garip bir sesle cevap verdi: — Tamamiyle! — Ben de öyle yaptım. — Demek kadımın günahı çokmuş da çıkarmak için bir rahip kâfi gel- memiş. — ÜÖyle olması lüzimgeliyor, o za- mandan beri muhterem Tokantacı ba- na karşı pek Tütüfkârdır. — Ben de ayni geyi söyliyecektim. Hattâ Madam Greguvar da hiç bir za- man bana karşı bir nankörlük göster- medi. —Lüben birader. Muhakkak ki bu mile mes'uttur. — Ve bu lokanta da güzeldir. — Ya yemekleri? Az mı nefis? için pusu kuruyorlar.. — RAGASTANIN OĞLU — rleke 40t — Kat'yen.. Şarapları da ondan aşa- gı kalmaz, — Yolumuzun buradan geçmesi ne fena? —Geçmemesi demek istiyorsun. Bu anda iki papaz da durdu. Çün- kü Devinyer lokantasının önüne gel- mişlerdi. Tibo: — Nasıl oldu da buraya geldikT — Mütemadiyen yanrlmışız. — Ben de öyle zannediyorum... Yo- Ta değiştirelim, biraderim. — Değiştirelim, biraderima. Tibo ile Lüben, böyle söyliyerek Tokantanın kapısmdan girip bir sani- ye sonra masanımn başma geçmiştiler. 'Tibaz — Bu da mukadderattan! — Buna karşı elimizden bir şey gelmerz... İki papazm umumi salona girmesi masaları işgal eden talebelerle asker- ler arasında biraz heyecanı mucip ol- muştu... Mütebessim, kolları çıplak, etekliği kısa olan Madam Gregüvar papazla- rın yanına giderek ne içmek istedik. lerini sormuştu.. - — Karnımız pek aç Madam. Evvelâ yemek isteriz... — Sonra da içeriz; zira harareti- MİZ var. İstenilen yemekler getirildi... Lü- benle Tibo hemen bunları karınlarına yuvarladılar... Bir ses: — İşte, Hazreti İszünim bağıma gl ren iki papaz!.. dedi. Lokanta sahibinin değilse de sahi- besinin öz evlâdı olan Landri papaz Lübenin sırtına beygire biner gibi at- Indr... Madam, bu arsız çocuğu - elindeki brçağıyle tehdit ederek :