Hitlerin mı 7 Almanyaya “AİLENİZ DERHAL Siyasi Alman mültecilerini hi- le ile Almanyaya kaçırmak üzere Avrupada bir teşkilât olduğu ve bunun geniş mikyasta İngilterede bulunduğu kanaati hâsıl olmuş tur. Muhalif Alman gazetecisinin Almanyaya kaçırılıp orada tev - kif edilmesinden sonra, İsviçre hükümeti tarafından — İngiltere hükümeti nezdinde teşebbüslerde bulunulmuş ve İsviçre müddei u mumi muavini Dr. Granz, İngilir zabıtasile temas etmek üzere Lon draya gitmiştir. Vaziyet, İngilterede ehemmiyet ve dikkatle karşılanmış, — parlâ - mentoda Dahiliye Nazırından bu mesele hakkında meb'uslar izahat istemişlerdir. | İngiltere, Dahiliye Nazırı İs - viçre hükümetinin talebi üzerine| Sinde bu delillerin kullanılmakta| yaptığını| Olduğu zanmediliyör. memlekette araştırma söylemiştir. Mevzuu bahis teşkilâtın vazi - fesi, muhalif Alman mültecilerini| mekte, ve Hariciye Nezareti bir münasebetle tekrar Almanya-| bu mesele üzerinde daimi temas -| cezalanmalarını| ta bulunmaktadır. ya döndürerek temin etmektir. Bu gibi mültecilere, ailelerinin Almanyada fena halde hasta ol - duğu mealinde mektuplar gönder. mektedirler. Son defa mühim münakaşala . ra sebep o'an ve İsviçreden kaçı - yıldığını yazdığımız muhalif Al- man gazeiccisinin “kaçırı!ma plâ- nı,, nın Londrada — hazırlandığı * nühnhnw& “Tsvişre hükümet'nin isteği ü - zerine yalnız Londrinın muhtelif kalabalık semtlerinde değil iç İn gilterede Ce araştırmalar - yapıl - mıştır. İsviçredeki müddei umumi mu- avini Dr Cranz, Londradan mü - him evrak ve vesikalarla dönmüş- tür. Almat hükümeti ile gayet nazik bir safhada cereyan etmek- Pek zekic i Her devlet müdafaa için hazırlanıyor Peki ama hücumu kim yapacak? uhaliflerini | çekmek için Gizli teşkılat mektub yazıyor: HASTADIR, GELİNİ,, Entrikaya kurban giden iki Alman Kkadını: Büyük resimFabian te olan mütekabil notalar — teati-| Ingiltere Dahiliye Nezareti va- ziyete çok yakın alâka göster- ile| | Her yeni malümat geldikçe, yeni bir taharriyat seferberliği a- çılıyor ve bütün semtler altüst edi-ı liyor. Söylendiğine göre, İngiltere - deki mültecilerin hepsi takip o - Tunmuş, adresleri alınmış, arka- daşlarının hüviyetini meydana konmuş, itiyatları anlaşılmış ve ü halleri bütün inceliği ile !eıpıt edilmiştir. Diğer teraftan Londradaki ev-| lerinde ölü bulunduklarını — Ana- dolu Ajansının bir telgrafiyle bil- dirdiğimiz iki Alman mülteci ka- dının, daha hayatta iken evlerine gizlice girilerek bütün evrakın ça- lındığını ve bunun gene Nazi teş- kilâtı tarafından yapıldığı zanno | lunmaktadır. e bir sual: En iyi müdafaa usulü silâhları arttırmak değil, mütearrıza karşı elbirliğile karşı koymaktır İngiliz parlâmentosu âzasından C. R. Athlee, “Silâh yarışı — mu- hakkak harbe giden yoldur.,, ser- lâvhası altında bir makale neşret- Şiştir. Burada diyor ki: “Bu yıl, milletler arasında bir üstünlük çabalayışı kendini göste- riyor. ç “Amerika, bağlandığı muahede- nin son müsaadesine kadar do - manma yapmağa karar verdi. Bu da 17 milyon İngiliz liralık yeni bir masraftır. Japonya, mu - ahedenin âzami haddini tatbik ile kalmadı. Ayni zamanda onu fes- hetti. Hareketinde serbest kaldı. Fransa, askeri hizmeti iki seneye çıkardı. İngilterede 10 milyon ka- dar İngilix lirasmı müdafaa büt - çesine sarfetmek kararındadır. Ni- hayet Hitlerin muahede hilâfına Almanyada mecburi askerlik ih - das etmesi ile karşılaşıyoruz ki, yarış başlamıştır. Ve ancak harp- | le nihayet bulabilir. “Devlet adamlarının söylediği- ne göre, her devlet, apansız bir hücuma karşı emniyette kalmak için silâhlanıyor. Bu apansız hü - cumu kim yapacaktır? Böyle bir suz| sorulduğu vakit cevap veren yoktur. Makale sahibi bu izahattan son- ra “harp istediği söylenen memle- ketlerin bile harpten kaçınabilir - se daha memnun kalacağını,, an - latıyor. Yazı, şöyle bitmektedir: “Yeniden silâhlanmakta emni - yet arıyacağımız yerde dünyanın bütün memleketlerini * tecavüze HABER — Akşam Postasr «0 NİSAN — 1903 Habeşistan'ın içyüzü Kaplan, habeşi bir saniyede yere serdi, fakat... Habeşistanın idare merkezine gidilirken, birdenbire Tilki dağı- nı tırmanmak lâzımdır. Bu tilki- dağı baştan başa göğün bir katına yükselen ağaçlarla doludur. Heyet buradan Habeş atıldı.. Yerlere kadar eği - lerek selâmladı.. Bu dağ başında vahşi bir hayvan gibi ortaya atı - lan bu Habeş ne istiyordu. Yük - sek sesle söylediği sözler şu idk: — Heyet bu gece benim misafi- rimdir. Karşılamağa geldim.. Sadık Paşa hayret etmişti.. Gel. diklerini nereden haber almışlar - dı. Bu hayeretini anlayan tercü - man: — Bir dakika sonra geldiğini-| zin nereden haber alındığını gö - rürsünüz.. dedi. Yarım saat sonra bir tepeye ge - linmişti,.. Buradan bir vadiye ini - lecek, sonra diğer bir dağ tırma - nılacaktı.. . Sadık Paşanın önüne çıkan Ha - beş, tepede durdu.. İki ellerini ağ- | zına götürdü ve karşı dağa doğru bağırdı.... Aradaki mesafe bir sa - atlik, belki daha fazal idi. Bir da - kika sonra karşı dağdan diğer bir ses cevab verdi.. Tercüman izah etti: — İşte dedi Habeşistanın bu - günkü telefonu..... Şimdi karşı te - pedeki adam, ayni şekilde diğer bir dağdaki arkadaşına telefon e- decek, sizin yeriniz hazırlanacak - tır. * » 4 Heyet vadiye — doğru inerken, Habeş, biraz hızlı — gitmelerini, çünkü bir arkadaşını nehir kena - rında bırakmış olduğunu söylemiş- ti. Tercüman anlatıyordu: — Bu dağlardaki kaplanlar, de- rilerinin makbul olduğunu, avlan - dıklarını bilirelr. Onun için kala - balık bir yolcu kafilesi gördüler — | mi, yerlerinden — kımıldamazlar. Fakat, tek bir yolcu gördüler mi, yolun bir kenarından ok gibi hü - cum ederek zavallı yolcuyu parça- larlar. , Bu esnada şehire yaklaşmak üzereydiler. Uzaktan Habeşin ar-| kadaşını gördüler. Meydanlık bir yerde duruyor ve başıı mütema- diyen iki tarafa çevirerek bak- yordu. Fakat bu bakış, bir makine hareketini çok andırıyordu. Hü- , seyin: — Korkuyor.. dedi, Sadık Paşa dikkatle bakmağa başlamıştı- Tam bu — esnada idi. Gözleri bulandı. Çünkü, meydana koca bir kaplan atılmış ve Habeşi bir paçavyra gibi yere sermişti. Başlarındaki: — Hay ya., Hay ya.. Diye bağırdı ve elindeki oku omuzlarına kaldırarak ve tazı gi- bi sıçrayarak koşmağa — başladı. İki üç yüz metreyi bir kaç saniye- de koşmuştu. Birden durdu. Kol- larını gerdi, Beş yüz metre kadar ilerde bulunan kaplana mızrağını doğrulttu ve fırlattı- bileceğini bilirse, bu, Amerikaya, donanmasına bir kaç tane harp gemisi daha ilâve etmesinden zi - karşı tekeffül edelim. Meselâ, A - | yade emniyet vermiyecek midir? mrika Japonyadan vaki olacak herhangi bir hücum anında İngil- | harp, yalnız Avrupaya münhasır | terenin kendini kurtarmağa, gele - “Unutmamalıyız ki, gelecek kalmıyacaktır.. geçerken bir- | denbire Sadık Paşanın önüne bir ; | bileziğe bir işaret daha | dindi. Çocuklarını birer torba ile Şimdi, cansız olarak yere w zanmış bulunan Habeşlinin yanın- da ikinci bir küme yığılmıştı. Habeşliler: — Hayya.. Hayya.. Diye koşuştular. Hepsi mızrak- larını havaya kaldırmışlardı. Za- vallı Habeş, bir saniye içinde kap- | lanın pençesi altında canını ver- mişti. Fakat intikamı da alımmış- tı. Kaplanın yanına gelindiği va- | kit, onu öldüren Habeş, bir kolu- nu havaya kaldırarak bileğindeki | koydu- bunu, diğer Habeşliler alkışladı- lar. Kaplanım derisi bir kaç dakika | içinde yüzüldü. Habeş, bu avını, hey'et reisine hediye etti. Bir saat sonra, zümrüt gibi bir yere gelinmişti. Buraya diğer köy- | lerden geçen yollar da uğruyordu. Yoldan geçen, hemen hepsi — ka- arkalarına asmışlardı. Çocukların yalnız başları görünüyordu. Güneş, insanın beynini delecek | kadar şiddetliyken, bu minnacık| Habeş kafaları güneşi içerek bü- yürler. Kafile, deniz yüzünden iki bin metreden fazla bir yükseklikte ge- celemişti. Sabah ağarınca, on met- ve ilerisi görülemivecek derece bir sis etrafı sarmıştı. Sis bir saat ka- dar sürdükten sonra ancak yol ılmmıiı bı.şlıııdı. Hava açınca, ormanda 'vm aımıı- Tardı. Sadık Paşa hizmetinde bulu- nan Habeşe, hemen tüfeği uzata- rak bir kaç tane kuş vurmasını i- şaret etti. Sadık Paşa, her atışta bir kartal ölüdrüyor, Habeş koşa- rak getiriyordu. Bu suretle on ka- dar kartal öldürülmüştü. İlk veri- len molada pişirilerek yendi- Mayısın 21 nci Cuma günü ka- file, o vakte kadar rastgelmediği | bir orman içinde — kaybolmuştu. Önde yürüyen - kılavuz, ikide bir geri dönüyor, ellerini havaya kal- dıriyor, yolu kaybettiğini işaret e- SUNA DANR ALARıNıı VAR MI BABASI KIM? diyordu. Şimdi, bütün — habeşleri de telâş almıştı. Hep, başlarını or* manların içine yüksek ağaçların dallarına dikmişti. Tercüman Sas dık Paşaya: — Ancak, diyordu. miz için bir yol var.. — Nedir? — Bir kaç yabani hayvan gör“ mek.. — Peki bununla ne olacak., — Nerede bulunduğumuz an- cak bu şekilde anlaşılacaktır. Ha: beşler, dağları içinde yaşıyan hay vanları ile tanıyorlar. Şimdi hangi dağın içinde bulunduğumuzu bil- miyoruz. Fakat bir hayvan görü- lürse yolumuzu buluruz. Tam bu esnada uzaktan bir se$ duyuldu: — Van... Vani. Onu diğer sesler takip etti: — Van vani... Yüksek ağaçların üstünde bir- denbire hışırtılar, garip garip ses” ler duyulmağa başlanmıştı. Sadık Paşa, Habeşten hemen tüfeğini istedi. Habeş, ilk defa i* Kurtulma* taat etmiyor, silâhı vermiyordu. Sadık Paşa, kaşlarını çatarak em- retti. Habeş, vabışi bir hayvan gibi j dişlerini gıcırdatarak: — Ho ho.. Ho.. Diye bağırdı . Tercümaa, ağaçların — _ş..ıüı.dı dolaşan maymunları gösterereki - — Yolumuzu bulduk., dedi. Bi İ:l'dır Simdi Ğ'ı'ı arı öldü Maymunlar, keçi kıllı, ılıol renkli, kedi ve köpek büyüklüğün- de garip hayvanlardı. Sadık Paşa, bir muziplik olsun diye belinde taşıdığı tabancayı çı kararak ateş etti. Bütün Habeşler, yere yuvarla- narak yüzükoyun yatmışlardı. O- na yalvarıyorlardı. Maymunlar, bu h w her silâh sesinde bir çığlık kopar — rarak kaçışıyorlardı. Zaten Sadık Paşa vurmak — ni | yetiyle ateş etmediği için hiç bir maymun vurulmamıştı. N. A-Okan Çocuklar için hediyeli roman Bobinin Yarışı:2 MADEMİ TSRA Vonsı.m PEKALA, oonk SUN BAKALIM! Miki, Mini ve köpeği Bobi gezerken bir köpek yarışı ılını ıvri!"' lar Miki köpeğin: bu yarışa yazdırmak istiyor. (Devam edecek),