10 NİSAN — 1555 HABER — Akşam Po_suıı ' Osmanlıcadan Türkçeye Söz klavuzunu neşrediyoruz vi öklerden “Iarı' 1 — Öz türkçe köklerde beldeki tözlerin karşısına (T. Kö-) | falâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında sırası ile uzmanlarımı vin (mütehassıs) yazılarını gazele - lere vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi| ayırd edilmesi için. gereğine göre, fransuçaları da yazılmış, ayrıca ör -| nekler de konulmuştur. 3 — Kökü türkçe olan kelimele - rih bugünkü işlenmiş ve kullanılan yekilleri olunmıştır : Aslı ak olm'! halk, | aslı ügüm olan hüküm, türkçe kökündan gelen şekil £ Lügat ı bw Gurubu şems — Günbatımı Örnek: Guürübü şems sırasında Günbatımı sırasında: Gurubu 'ezmer — Aybatımı. Tulüu şemns — Gündoğumu Tulâu kamer © Aydoğumu Gurur * Gurür Mağtur — Gururlu Gürz — Topuz Gusa — Dal Gussa (bak: gam) — Tal Güya * Sanki, diyelim ki | Gütfe (terim) * Deyiş r Güftüğü Dedikodu | KD RYEN | | Tasa y * D Güzaf — Boş söz Güzergâh — Geçek | Güzide & Seçkin H bu teçebbüs ne alacaktır?.. Bunu sor- a emem, Yalnız şunu bi- | ğ ve salim olarak liniz ki sevgilin görüp haber veririm. :ormı_wıw—';ımıj bu gece Hâbide — Uykuda Habâset — Kötülük, pislik, alçak - hık — (Fr.) Möchancett, sctlöratesse Ervahr habise — Kötü ruhlar (Ruh | T. Kö.) Habbe — Tane Haber — Haber (T. Kö.) Mesmuat — Duyuklar Havadis — Bilget Örnek: Bu havadisi kimden aldı Bu bilgeti kimden aldınız? Habib — Sevgili Hacslet « Utay Hâcet (Bak: İhtiyaç, zaruret) Hiâciz — Ayıran Hâcle — Gerdek Haceri semavi * Göktaşı, betil (t>- Hacm — (“ak: Cirm) « Oylum - (Fr.) Volume Örnek!: Bu cismin hacmini mesa- ha etti © Bu cismin oylumunu ölçtü. (tes olsa cirmi kadar yer yakar iteş olsa oylumunca yer yakar, Hacmi istiâbi — Sıygı | Örnek: Bu geminin haemi istiâbi. «& 3 bin tondur * Bu geminin sıygı- « üç bin tondur. Hâd — Keskin — (Fr.) A Örnek: İktisadi buhran hâd bir devreye girdi & Ökonomik buhran keskin bir devreye girtli, Hadaset — Küçüklük | Örnek: Hadaseti sinninden dolayı askere almadılar * Yaşının küçük -| lüğünden dolayı askere almadılar. | Had — Derece Haddini bilmez bir a BORJİYA ememiş miydin? size| verdi: Aikres bu suali işitince hiç göstermedi. Soğuk kanlılıkla cevap — Hayır baba! Ben bu kızdan size dam * Derecesini bilmez bir adam.| Haddi kifayet — Yöterge Örnek Verilen fiat haddi kifayeti bulmadı * Verilen fiat — yetergesini bulmadı. Haddi lâyik -> Tamdeğer Haddi vasat —& Orta Haddini aşmak — Derecesini aş « mak, aşırı gitmek Örnek: Büyük harpte -pahalılık haddini aşmışta * Büyük harpte p halılık derecesini aşmıştı (aşırı git - mişti). Haddini bildirmek —»— bildirmek, ağzının payını vermek, bo « yunun ölçüsünü vermek, ağzının ölçü: vünü vermek Haddinden fazla — Aşırı Örnek: Haddinden fazla bir emel:. le * “Aşırı bir emekle, Hadsiz (Bak: Bihad) & Tükenmez Hadnâşinas — Şımarık, küstah, ken: dini bilmez Hudut —< Baç — (Fr.) Limite Örnek: Edeb hududunu tecavüz etti * Edeb bucunu aştı. Hudut — Sınır — (Fr.) rontiöre Örnek: Fransız — Alman hudu - du * Fransız — Alman sınırı, Hadaka * Göz bebeği Hadid — Öfkeli Hadika — Bahçe Hâdise — Hâdise (T. K3.) Hadşe — Kocunma Hafıza — Hafıza (T. Kö.) — (Fr.)| Memcire | Hafi — Gizli — (Fr.) Secret Örnek: Hafi bir anlaşma * Derecesini Cı'ı!ı'i Ragastan yelsli bir tavırla bir ta şin üzerine oturdu. Basını arasma alarak düşünceye daldı. Ken-| disini mahvolmuş sayıyordu. rıklar dudaklarına telâş bBir anlaşma * Una entante secrdte | Hafif — Hafif (T. Kö.) | Tahaffüf — etmek — Hafiflemek —- | (Fr.) 8'allöger | Tahfif etmek — Hafifletmek- (Fr)| Allöger İ Istihfaf etmek — Hafifsemek. | Örnek: Onu istihfaf ediyordu * | Onu hafifseyordu. | Hafifmeşreb — Yeğnik | Hafid — Torun | Hafiye — Karakulak | on Hafretmek — Kazmak Hafriyat & Kazı — (Er.) Espi- Kâh nâhâh — İster istemez Bedhâh — Kötücül — (Fr.) Malveil- lant Dilhâh — Gönül isteği Örnek: Dühâhınca hareket ede » medim ” Gönül isteğince hareket e-| demedim. Hayırhâh — İycil Hâhiş — İstek — dâsir Hâhişker reux Hail — Engel — (Pr.) Obstacle Örnek: Bu hail de ortaden kalk - tı — Bu engel de ortadan kalktı. Hâil (Hevl'den) (Bak: Mahuf) Hain — Hayın — (T, Kö.) — (Pr.) Traitre | Örnek: O kainlerin ölabetleri her- kes bilir & O hayınların âöktbetlerini| herkes bilir. (Fr.) Appbtit,| - fatekli — (Fr.) Dösi -| BORJİYA Hiyanet —< Haymlık * Haiz — Taşıyan, « de olan, « li Örnek: Bi iş ekemmiyoti haiz de- fildir * Bu iş önemli değildir. olan — Yüzbaşı rütbesini — kaiz Yüsbaşt derecesinde olan. Haizi salâhiyot — Yetkili Hâk »« Toprak. Hâki renk — Boz Hakk (Terim) Örgvure Hakkâk » Kazman — (Pr.) Graveur Hakkiyât * Kazıt «« (Fr.) Gra - vüre Hak ** Hak (T. Kö.) »« (Pr.) Drolt Tstihkak — Hak — (Fr.) Dü, r mörite Örnek: — İstihkakını alamadım *& Hakkımı alatadım. Hakkaniyet — Hakcıllık — Eguite, justice Kazım & — (Fr.) (Pr.) Hakşinas — Haktanır — (Fr.) itable İhkak etmek — Hakkı yerine getir: mek <« (Fr.) Rendre Justice Örnek: — Hökimler ihkakı hakkı çalışırlar © Hükmenler hakkı yeri - ne getirmeğe çalışırlar. Hakikat — Hakikat Hakikat (şeniyet) gerçeklik — (Fr.) Realitt (Fr.) Vörit€ Getçek, Örnek: İlim şeniyotleri araştırır İlim gerçekleri araştırır. Hakikaten Gerçekten, doğrusu BDEğ- (Lütfen sayılayı çe ellerinin yeyi sü: Hıçkı- | kadar yükseldi. | uzatla mişti. Uşak; hem efendisinin da gidiyor, hem de göz ucuyle Şöval- yordu. den korktu, Çünkü orada son derece- ye varan h yanın- Ragastanın yüzün- yelsden başka bir şey gö- Gece olunca ihtiyar Maga şatoya doğru yola çıktı. Papaz Anjel_onıın yardımıyle içeriye kolayca girebilece- ği aplıyordu. w:.:::ıp'ığng Magayı Papa Altıncı Aleksandıla karşı karşıya I![IFGFM!- ni ve bu hususta tertibat ıldı_ı_nııv Si hirbaz kadına kat'! surette .=ıo)hınıı_ı.î y Papaz sözünde durarak Rodrikle Magayı sahildeki kumsalda karşılaş- | tırmış, ve sihirbaz kadınla İ'aııu'mn aratında malüm konuşma geçmişti. | Maga ihtiyar Borylya ile kon_ı_ışlul—— tan sonra balıkçı kulübesine dönmek üzere tokrar yola çıktı. İki yüz ııılı'ııı Neride kendisini beklemekte olan Gi- akomoyu gördü, dedi ki: — Sen hemen şatoya s Borjiyanın Kapreraya gelmek üzere | yola çıktığı haberini Papanın kulağı- na ulaştırmağa çalış! Bundan başka gatoda olup bitenlerden bana her ak- gam haber vereceksin. — 69 — AİLECE MÜZAKERE Beatrisin hem namusunun hem dvî hayatının kurtulmuş olduğunu haber | vermek için Mağa Ragastanın yanıma döne dursun!. Biz. şimdi dairesine | avdet etmekte olan ihtiyar l!oıııyı,ıı: takip edelim.. İ Rodrik Borjiya, kızı Lükres - ile| birlikte dairesine döndü. Papaz An-| jeloya gelince, baba ile kııı' arasında | 4 lan sözlerden hiç birisini ka- üncesiyle dalreye - biti- | H ara kapağını dön! Sezar geçecek o çırmamak d İ Şik odaya girerek Kİ7 açmıştı. ğ ü Papa kızına birdenbire fakat ka- yrtsız bir tavırla sordu — Lükres! Kont Almının'hı:ı nin yanında mahpus bulunduğunu ba- se- hiç bahsetmemişdim. Çünkü büsbütün üzülmemenizi İstiyordum. Sonra bu sırf şahsıma ait bir meseledir. O kızla görülecek bir hesahımız var.. Buna kimse karışamaz.. Bununla — beraber yakti gelince size bunu haber verecek- tim — Bu vakit henüz gelmedi mi?.. — Hayır baba!.. Henüz gelmedi! Papa gözlerini yumdu. Lükresin sözlerinden hal ve tayrıpdan bu hu- susta pek müthiş çeyler düşündüğü- nü anlıyordu. Bu sırada odanın kapısı vuruldu. Hiç hazırlanmamış olduğu böyle üzü. cü bir mülâkattan kurtulacağı için sevinen Lükres hemen kapıya koştu. Papa: — Kim o!.. Bizi yalnız bırakın! Di- ye haykırmağa başladığı halde Lük- ;'l'—ı buna aldırmayıp oda kapısını aç- ti Kapının önünde beliren bir uşak, rahatsız ettiği için af dilediklen sonra Lükresin saray kethüdası Giakomo nun geldiğini — ve kendisini hemen görmek istediğini haber verdi. Lükres yavaş sesle: — Gelsin! Emrini vermekle beraber geçecek şeyleri babasınm görmemesi için oda kapısını hemen kapatmıştı. Bir saniye sonra Gliakomo odaya girdi. Lükrese dedi ki- — Senyöra!.. Bu adaya getireceğim şeyi almak üzere emrettiğiniz — gibi Romadaki Şen saraya gitmiştim. Lâ- kin heyhat ki saraydan eser kalma- urş.. Ahali Şen sarayı tamamen ya kıp yıkmış!. Şimdi yerinde yeller esi- yor! Lükres sadece; — Ya öyle mi?.. Kollarını ileriye — doğru *Primyer!, Primveri..,, diye sev nin ismini tekrarlıyordu. Yavaş yavaş gecenin karanlığı ©a- zalmağa, gökyüzü aydınlanmağa baş ladı. Şato artık tamamen seçiliyordu. | Ragastan hücum etmek istediği bu müthiş düşmanın tutulacak, kapıla- cak bir yeri olmadığını; şatonun et. rafındaki su dolu geniş ve derin hen- deklerin bütün emellerine karşı —ko- yan bir sed teşkil ettiğini anladı. 'Ta- | Hihsiz Şövalye, İkt elini saclarının a-. | rasma soktu. — Yelk — ve kederinden ağlamak derecelerine gelmisti. Sonra | kalktı, önüne dikilen bu sete karşı bir Şey yapamıyacağını kestirerek ve hiç bir çare bulamıyarak kulübeye doğru döndü. * . ©O gün Ragastan icin hayatının en | dehşetli günü oldu. Primverin — hem namusu, hem de hayatı tehlikede bu- Tunuyor, kendisi ile buna karsı bir şey yapamıyarak eli kolu bağlı bekli yordu. Zavallı Şövalyeye uyku haram olduğu gibi bir Tokma bir şey de yiye- miyordu. Maga bütün gün ünmedi. Akşam saat ona doğrur yani gece yarısına iki saat kala, Razastan gene satonun yolunu tuttu. Lâkin bu sefer İspada | Kapyayı da yanımna almıştı. Bütün ge ce şatonun etrafında dolaştılar. Her | tarafını tetkik edip göretlediler. | Güneş doğarken kulübeye dönmüş- | Terdi. Ragastan sakin bulunuyor — ve| aklımdan bir şeye karar vermiş görü nüyordu. Şatonun etrafında dolaştıkları sı rada içeriye girmek imkânı olmadı nı görmeleri üzerine İspada Kapya., nın cesareti kırılmışti. Ragastan _ınl-ş da, bir plân düşündüğünü ona söyle rememişti. Sırf teselli verebilmek ü- midiyle, dedi ki: — Bu kadar Mösyö! Henüz yelse — kapılmayınız ümidimiz. tamamen kırılmanıştır. Siz şimdiye kadar hun- dan daha müşkil ve daha — tehlikeli haller geçirdiniz ve hepsinde de mu- vaffak oldunuz!., Yeis ve kederin hiç bir işe yaramıyacağını siz benden da ha çok iyi bilirsiniz. — Yeise kapıldığımı ne biliyorsun?, — Yüzünüzden anlıyorum Mösyö! — Aldanıyorsun.. Aklrmda bir plân kuruyorum da on düşünceli bulu- nuyorum. Plânı hazırladım. Kulüb vardığımız zaman sana — anlatırım. Çünkü plânın istediğim gibi sona er- mesi için senin yardımın da lâzımdır. Sana güvenebilirim değil mi? — Yüzüm kara çıkmaz Mösyö! Bu sırada kulübeye varmışlardı. Biraz dinlendikten Ragastan anlatmağa başladı: sonra — Bu gece, Romauda Sezar Borjiya tarafındatı gönderilmiş iki suvari gi- bi şatonun kapısı önünde görünürür. Yalnız Lükresin eline verilmek üzere Sezar tarafından gizli bir mektup ge- tirdiğimizi ve ağızdan da bazı şeyler söylüyeceğimizi bildiririz. Derhal sa- tonun kapısını açarlar. — Ya bizi içeriye sokmazlarsa? — Sus! Sen orasıma karışma! Gire- riz diyorum sana.., — Peki Mösyö, ya girdikten sonra? — Girdikten sonra iki ihtimal var. Bizi Lükresin yanına götürü ler, ya götürmezler.. Götürürlerse ö- tesi bana aittir. Ne yapacağımı ben bilirim. Götürmezlerse o zaman sen şöyle hareket edeceksin! Iyi dinle Is- pada Kapya.. , — Kulağım sizde Mösyö..