- A mpcur A, Yazan:i Kadircan Kaflı $ DEOML Bir nâra işidildi: “Heeeyy!.. Ne Büyük Deniz Romanı oluyor burada.. Savulun!,, Genç kız sarsıntıdan sonra ağır — Kılıcını elinden at!.. Yoksa bir uykudan ansızın uyandırılmış| fena olur.. Delirdin mi? Bir daha gibi silkinmişti. İki — kayıkçının boğuşması, Perininin yeı-iııdoııi fırlıyarak ileriye atılması, çarpan gondolcuyu tutarak denize atması bir dakikalık iş ol- muştu. Bir çığlık... Acr bir bağırış... Şimdi düğün alayını götüren gondollardan çoğu geri dönmüşler| di. Etraftan başka kayıkçılar da' üÜşüşmüşler, hepsi birden Periniye Yüklenmişlerdi. İçlerinden iri bir| adam Graçyozanın gondoluna fır- lamış ve Periniyi bir yumrukta gondolun teknesine yuvarlamıştı. Sonra da: — Yere batsın bu sırmalı cel- lâtlar!... Diye haykırmıştı. Venedikte © zamanlarda — bir cümhuriyet idaresi vardı. Fakat bu hükümet halka değil, — sayısı pek az olan bir takım asılzadele- re dayanırdı. Asılzadelerden ku- rulmuş olan Senato asıl halka al- dırmaz, onun zararına olarak ken- dileri büyük şatolara, saraylara ve paraya konarlardı. Bunun i - çin de halk her fırsatta asıİzade - lere saldırır, çektil:lerinin acısını böylelikle avutmağa çalışırdı. Bu sefer de bir asılzade kayı - ““ğilün, bir esnaf düğün alayını ta « sı; kendisi haksız olduğu — hâlde Perininin zavallı kayıkçıyı denize yüzüne bakmam senin!.. Diyordu.. Lâkin ne kayıkçılar, ne de Peri- ni onun sözünü dinliyorlardı.. Bu boğuşda Graçyozanın da fe- na halde hırpalanacağını anlamak güç bir şey değildi. İşte kapıştılar.. İşte biribirlerine girecekler!.. Kayıkçılar şimdi kalın ağızlı iri hançerlerini çekmişlerdi . İşte kan... Delinen göğüsler, u - çan kafalar ve kızıla yanan deniz.. | — Bütü bunların olması, belki iki | saniyelki işti. Fakat henüz bir sa- niyesi geçmişti ve Perininin parlak kılıcı ile on beş yirmi kadar aygır gibi gondolcunun bıçakları çarpış- madan evvel bir ses duyuldu: — Heeeeyyy!.. Ne oluyor bura- da... Savulun?.. Bu ses kanalın ağzına doğru o - lan taraftan geliyordu. Gür, sert ve korkunçtu.. Kayıkçıların için - den birisi: — Asker geliyor!.. Diye mırıldandı.. Fakat gelen - ler asker değillerdi. Güzel, beyaz bir kotra, bütün hıziyle kargaşalığın ortasına doğ - ru geliyordu. Bu gelişler Graçyozanın gondo- lunu saran kayıklara şüphesiz içlerinden bir kaçı parça- lanacak, içindekiler denize dökü. fırlatması, halkın — köpürmesine BREcdİ, yetmişti. Şimdi her kafadan bir ses çı - kıyor, küfürler, saldırışlar birbi - rini kovalıyordu. Perini düştüğü yerden güçlük- le doğrulmuştu. Ağzı ve burnu kan içindeydi. Neredeyse yeniden ona saldıracaklar, bu kargaşalıkta kimvurduya gidecekti. Bunun i - çin hemen kılıcını çekmiş: — Yaklaşmayın... Yakarım!... Diye haykırmıştı. Zavallı Graçyoza şaşkın bir hal- de Periniye, bir de ona saldırmak için davranan iri yarı kayıkçılara koşuyor, kargaşalığı yatıştırmak istiyordu. Fakat kargaşalık yatı - şacak gibi değildi. Henüz cümhuriyet askerlerinin de oraya geldiklerine dair bir işa - Tet yoktu. Hattâ etrafa birikmiş ©lan halk, yakmdaki karakola ha - ber vermek şöyle dursun: ; — Öldürün!, .Vurun! Öldürün keoratayı!.. Diye büsbütün ortalığı alevlen - dirmeğe çalışıyorlardı. Bu gidişle her halde kan dökülecekti.. Üstelik denize atılan gondolcu eradan çıkarılmıştı.. Şimdi bütün kuvvetiyle şöyle bağrıyordu: — Kayığım!.. Kayığım parça - lardı. Zararımı isterim. Bunu kim Södiyecek şimdi?. Bundan sonra ne Yaparım ben?. ©O da gözleri dönmüş, üstü başı tırsıklam olarak Perininin üstüne | Yaldırıyordu.. Graçyoza, genç Vikontun ka - Bina susayan bu azılı herifleri ge- Ti atmak için araya atılryor, yalva- Myor, korkutmağa çalışıyor, hay- ve elden geleni yapıyordu. Bir taraftan da Perini: , Bunu gören ve anlayan gondol - cular bir saniye içinde geriye dön- müşler, kendilerini bu gelen yıl - drrımdan korumağa yeltenmişler - di. | — Fakat boş yere yorulmuşlardı. . Çünkü beyaz kotra, kayıklara üç adım kaldığı zaman şaşılacak de - recede bir çeviklikle güzel bir dö - nüş yapmış, sakınmak — için biraz açılan göndolların arasından ge - çerek Graçyozanım — göondoluna rampa yapmıştı.. Ali Reisle Kara Yusuf kılıçla - rifı sıyırmışlar, kotrayla çarpışma korkusunu atlatınca gene Periniye saldırmak için hazırlanan gondol- cuların önlerine atılmışlardı. San- | sar da kılıcımı çekmiş, yerini almış- tı. | Kayıkçılar pabucun pahalı ol- duğunu görünce ağır ağır geriye çekiliyorlar, fakat gene fena hal - de homurdanıyorlar, diş biliyor - lardı. Kayığı parçalanan adam bir türlü susmak ve durmak bilmiyor: — Kayığım!.. Benim kayığım !.. | Simdi omu ne ile yaptırırım ben?.. Benim zararımı kim — ödeyecek... İste... Bu sırmalı cellât çarptı ... Yere batsın asilzadeler... - Diye haykırıyordu... Ali Reis ona yaklaştı: — Sus!.. Bağırma!. Kaç para zararm var?.. Onu söyle!.. Elini cebine atmıştı.. Kayıkçı evvelâ aptal aptal bak- tı, sonra: —E.. Hiç değilse bir altın.. Hat- tâ daha çok amma... Diye mırıldandı.. Ali Reis cebinden iki altın çı - (Devamı var) kardı ve adamım avucuna koydu: | HABER — Akşam Postası Rusyada 1000 Den fazla kişi nefyedilmiş Bu sabah gelen İngiliz gazete - lerinden (Deyli Herald) de okun - duğuna göre Rusyanın eski aris - tokrasi ve tacir sınıfma — mensup 1000 den fazla kişi gerek Lenin - grad, ve gerekse ona civar şehir - lerde son bir kaç gün — içerisinde yakalanmış, Siberyaya ve — Şark havalisine nefyedilmişlerdir. Bu hâdiseyi anlatan resmi beya- nat bundan iki gün evvel dahiliye nezareti tarafından neşredilmiştir. Nefyedilenlerin listesi şu yolda - dır: 41 eski prens, 33 eski kont, 76 eski baron, 35 eski fabrika sahip- leri, 124 çarlık taraftarı eski na - zırlar ve devlet adamları, 547 es - ki generaller ve emperyalist zabit- ler, 113 eski gizli servis adamları, 63 eski emlâk sahipleri, 19 eski ta- cirler. Bunlardan bazılarımın yabancı memleketler lehine hareket etmek suçiyle yapılacak muhakemeleri vardır. Bununla beraber bir - çokları “memlekette oturması istenmi - yen,, lerin büyük şehirlerden te - mizlenerek, iskân işinin kolaylaş - ması için yapılmış pasaport ni- zamlarını bozmaları — dolayısiyle nefyedilmişlerdir. Bir kaç gündenberi devam eden tevkif hâdiselerinden son dakika - ya kadar malümat yoktu. “Deyli Herald,, gazetesi Moskova muha - Moskovadan çekmiştir. Eski çarlık — memurları ve eski zabitlerden nefye mahküm olan - lardan çoğunun daha — şimdiden Siberya yoluna düzüldükleri bil - dirilmektedir. Deyli Herald, diyor ki: “Fakat oraya — varımca, çarlık rejimi devrindeki menfilere yapı - lan muameleyi görmiyeceklerdir. Oraların ahalisi arasında ve ser « bestçe çalışabileceklerdir.,, Yalnız her hangi büyük bir şeh- rin 130 kilometre dışında yaşıya - caklardır. HABER Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER 'Telefon — Yazı: 28872 — İdare: 24970 ABONE ŞARTLARI 1 8 6 18 aylık Türkiye: 180 330 660 1280 Kry. Benebir. 180 445 640 1610 iLÂN TARIFES; Ticaret Hânlarının satırı 12,50 Resmi Nanlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri — (VAKTT) Matbassı Türkçeye CEBİ Geçiren : NA-BI DELİKLER Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler — —İ5— Ali Cengiz süratle genç kıza yetişti. Bir müddet arkasından yürüdü. Kendi kendine: — Bu ne güzel boy, — diyordu. Bu ne endam... Bayılırım. Kemer- Ki ayak, kalınca bir baldır.. Bayı- hrım.. Hele yürüyüş.. Bir gelnicik gibi taze, bir kestane kadar sert etli... Bu iri köpek onunla bera - ber galiba.. Ya. Evet.. Onunla.. Bak bak!.. Onu çağırıyor, arkam- dan geliyor mu diye de ara sıra dönüp bakıyor. Onunla konuşa - bilmek için tam fırsat.. Ali Cengiz biraz daha yaklaşıp işitilecek bir sesle: — Ne güzel köpek! dedi. Güzel bir av köpeği.. —Bu kadar güzel tüylü bir köpek görmedim desem yalan olmaz.. Genç kız başımı çevirdi ve yü- rümesine devam etti, Köpek, ken- dinden methle bahsedilmesinden memnun, burnu yukarda, kuyru - ğunu oynatarak Ali Cengizin et - rafında dolaşmaya başladı. —Ali Cengiz kıza yetişmek için hem hızlı yürüyor ve köpeği de okşu - yordu. Gene mırıldandı: — Ne güzel boy... — Ne güzel yüz... Adetâ bir gülden farksız!. Ali Cengizin bu methi de cevap- sız kaldı. Genç kız işitmiyormuş gibi görünüyordu. Bir ara başını çevirerek Ali Cengizin ayakları arasında dolaşan köpeği çağırdı: — Buraya gel.. Köpek, genç kızm bu emrine boyun eğerek bir müddet uzaklaş- tı. Fakat çok geçmeden gene ge- dizlerine vri dönerek Ali Cengizin sürünmiye başladi. Ali Cengiz: — Haydi bakalım.. Sen iyi bir hayvana benziyorsun.. Bana gös- terdiğin dostluktan mütehassisim. Fakat hanımın emrediyor, itaat etmek mecburiyetindesin. Benim de böyle bir hanımım olsa gözle- rimi onun eteğinden ayırmazdım. Genç kız Ali Cengizin bu sözle- rine de ehemmiyet vermedi. Kö- peğine seslendi: — Gel buraya Bobi! yanımdan bir daha ayrıldığını görürsem! Ali Cengiz bu plünda konuşmak için faydasız olduğuna bükmetti ve usulü değiştirmeyi — tasarladı. Birdenbire: — Matmazel bir şey düşürdü- nüz, diye haykırdı: Genç kız birdenbire durdu. Ge- ri dönerek ve telâşlı bir şekilde: — Ne düşürdüm?. — Düşürmediniz.. Faka! hemen hemen düşüyor!. — Rica ederim.. Benimle alay mı ediyorsunuz.. — Ne münasebet efendim. Yal- nız sizi çok güzel bulduğumu ıöy—| Hiyecektim. Yeni Çıktı en özlü eseridir. Değişişler OVID Ovid eski Romanin en büyük klâsik şairidir. Deği- şişler bütun orta çağları kaplıyan şairin en Ünlü ve 18 Forma — 75 kuruş Dağıtma Yeri — Vakıt Matbaası — Istanbul — Rica ederim işinize gidiniz!, Beni tahkir etmeye hakkınız yok.. — Sizi güzel bulduğumu söyle. mek, sizi tahkir etmek demek mi- dir? — Beni daha fazla rahatsız e- derseniz köpeği üstünüze saldırı- rım, — Zannetmem.. O çok iyi bir hayvan.. Görmüyor musunuz, be « nim için sizi bırakıyor.. Köpeği « niz bile benim sizi güzel buldu « ğumu anladı da bâna alâka gös « teriyor.. — Bobi gel buraya!. — Zannederim köpek sizi daha çok iyi tanımıyor! Genç kız cevap vermiyerek sür- atle yürüdü. Ali Cengiz de peşini brrakmadı: —Rica ederim beni rahat bıra- kınız.. Yoksa bağırır — ve polise şikâyet ederim. Bu sırada Ali VCengiz paltosu - nun sağ cebinin birisi tarafından yoklandığını sandı. Birdenbire & lini geriye fırlattı. Eli köpeğin * başına çarptı. Cebini tartaklıyan köpek miy, di?.. Ali Cengiz bunun böyle oldu » ğunu anlamakta gecikmedi. Kö : pekti ve sebebini de hemen keş : fetti. Çünkü cebinde söğüş vardı Dayanamadı ve bir kahkaha ko « pardı. Sonra ilâve etti: la ya., Muhafı « zınız ben çağırmadığım halde ar « kamdan ayrılmıyor. Madem ki yanınızda yürümem sizi rahatsız ediyor, ben de başka taraftan gi- derim. Bobinin gençten ayrılmadığını gören matmazel çantasından çı - kardığı ince bir kordonla köpeği bağlıyarak çeke çeke ve hızlı hızlı yürüdü. Bobi bundan — memnun görünmüyordu. Genç kız. yan sokaklardan birine saptı. Deli - kanlı kızın arkasmdan, köşeyi dö- nünciye kadar baktı, sonra: — Haydi Ali Cengiz, dedi. Yü. rü, işine git.. Henüz üç yüz adım kadar git. memişti ki, bir şeyin arkasından bacaklarına süründüğünü duydu. Baktı.. Bu Bobi idi. Genç kızın bağladığı ipi koparıp kaçmış ve Ali Cengizin yanına gelerek sö » Büşlü cebini koklamıya başla« mıştı. b Ali Cengiz, köpeği genç kıza iade etmek için o civarda yarım saatten fazla dolaştığı halde kim- seyi bulamamış ve hayvanı yanm- da alıkoymak mecburiyetinde kal. mıştı. (Devamı var) KLASİK ESERLERDEN S. Z. AKTAY Üüi d a