» ı t : Bizim kırmızı KAR Avrupada merak uyandırdı Karsta kırmızı kar yağışı Avru: 3:'.":3&:"3'4:'.1."?::40 mily()ndur.. KlyaS edin,, Ellerin dert habirlerinden bu hâdise hakkın: tafsilât istemişlerdir. MOSKOVA ELÇIMİZ Vasıf Çınar MOSKOVAYA Edende Ayni trende gidecek Ankarada bulunan Moskova el- çimiz Bay Vasıf Çınar, şehrimize gelerek dün akşamki — ekspresle Berline hareket etmiştir. Moskova elçimiz oradan aym | 26 sında Moskovaya hareket ede-| cektir. Ayni gün İngiliz elçisi Bay Eden de Moskovaya gidecektir. Her ikisinin ayni trende seyahat etmeleri mümkündür. Spor teşek- külleri — Kültür bakanlığına bağlanıyor Ankara, 24 — Yeni hazırlanan bir talimatnameye göre memleketteki bü- tün spor ve izel teşekkülleri Kültür Bakanlığına bağlanacaktır. Kültür Bakanlığı yeni bir izci kıyafet tali- matnamesi — hazırlamaktadır. Buna nazaran bütün izeller ayni gşekilde elbise giyeceklerdir. Bu kıyafet son bir defa daha tetkik edildikten sonra tescil edi'ecektir. Mektep kitapları Gelecek sene öz Türkçeleştirilecek Ankara, 23 (HABER) — Önü- | müzdek! ders senesi içinde ilk ve orta mektep kitaplarının Türkçe - leştirilmesi hakkında Kültür Ba - kanlığında salâhiyettar bir zat de- di ki: — Bu iş Dil encümen'nin me - saisine bağlıdır. Eğer encümen | bilhassa ıslah komisyonu çalışma- Tarını ders senesinden evvel biti - rirse — Kültür Bakanlığı derhal mektep kitaplarını öz Türkçeleş - trecektir. Öğrendiğime göre ıslah komis- yonunun önümüzdeki ders sene - #inden evvel bütün ıstılahları tes- bit etmesi mümkün görülmemek - tedir. Bu itibarla — bilhassa orta mektep k'taplarınm önümüzdeki ders senesinde değiştirilmesi uzak bir iht'maldir. Bununla beraber alâkadarlar hiç olmazsa gelecek ders senesinden evvel ilk mektep kitaplarının öz türkçeleştirilme - sinin kabil olab'leceğini temin et- mektedir. BULGARISTANDAN MU - HACİRLERİN GETİRECEKLERİ MALLAR Ankara, 23 (HABER) —Bulga- ristanla yapılacak muhacir mü - badelesinde gelecek muhacirlerin fazla malları için verilecek dö - vizlerin frank olarak tediyesi ve tarafımızdan da ayni muamelenin tatbiki hakkında iki memleket a - rasımda husus! bir anlaşma yapıl- maktadır. Fakat bu — anlaşmanın diğer ithlâtla ihracat dövizlerine gümulü olmıyacaktır. HARER — Akşam Pnı? Musolini diyor ki: “Almanlar 70, Fransızlar “Her şeyden evvel sulhu kur- mak lâzım, fakat sulhu kurmak için genç ve kuvvetli uluslar ge- rektir. Demografiya (nüfus kesa- fetini gösteren statistik bilgisi) dünya tarihinin anabtarıdır.,, * *« * “Kuvvetli milletler çok çocıüı yetiştiren milletlerdir. Dogurma-| mak buhranın sebepler'nden biri- dir. Çocuk bir müstehliktir.,, # . *« *“Politikayı teknik geçer. An- cak teknik politikaya tabi tutul- malıdır.,, LAŞ “Ahalisi çok olan bBir milletin fakirleşeceğine inanmak azim bir | hatadır.,, 8.0& “Her insan nasibini barbarlıkta aramalı ve kuvvetle yaşamalıdır..,, . » * “Ben femin'st bir adamım; fa- kat kadınlar ne felsefeye, ne mi- mariye, ne de musikiye el uzatma- lıdır.,, Avrupa sulhunun bulanık oldu- ğu bu günlerde Musolini gazete- cileri kabul etmemektedir. Yalnız diplomatlar onu görebiliyor. Hü- kümet konağındaki penceresi ge- cenin onuna kadar ışık içindedir. Venedik sokağından bu saatte geçenler, çalışmakta olan Duçenin çenler, çalışmakta olan Doçenin bir gazeteci sıfatıyle müracaat et- medim. O sporcu bir adamdır. Bi- z'm de Girit adasına, çok müşkil şerait altında uçuşumuz onun ho- şuna gitmişti. Benimle saat yedi- de görüşebileceğini bildiren mek- tubunu alır almaz, bu mühim mü- lâkatı kaçırmamak endişesiyle iki saat evvelisinden konağa koştum. Bekleme odasında oturmaktan ar- tık bıkmış usanmış bir hale gel- miştim, Kâtip saat sekizi kırk beş geçe ismimi çağırdı. Bir çok kori- dorlardan, koca koca salonlardan geçerek nihayet Duçenin odasına vardık. Ben kapıdan girerken: — Affedersiniz sizi çok beklet- tim! Sözleriyle karşılaştım. —-S'zi affetmek mi? Beni böy- le bir zamanda kabulünüzden do- layı nasıl teşekkür edeceğimi bi- lemiyorum, Yalnız gündüzleriniz değil geceleriniz bile çalışmakla geçiyor.. — Geceleri çalışmam. Çok uy- ku uyurum, G'ridden göndermiş olduğunuz röportajınızı okudum. Talihiniz varmış! M * — Talihim devam ediyor de- mektir, çünkü karşınızda bulunu- yorum. Duçe omuzlarını silkerek : — Bunun pek ehemmiyeti yok. | Size bir mülâkat veremiyeceğimi | biliyorsunuz, değil mi Şimdi da- ğarcıkta bir çok hem de pek çok meseleler var. Cereyan etmekte olan müzakerelerden de bahsede- mem, — Evet biliyorum. Ben de za- ten mümkün olmıyanı istiyecek değilim! — Neiyi!.. Deyince: —Kuzum bana onlardan bah- set! Bu beni çok alâkadar eder. Fakat ben buraya söz söyleme- ğe değil lâf almağa gelmiştim. Hazır kolay bir. mevzu aklıma gelmişken sözü kadımlık bahsına çevirdim. Duçe hemen söze baş - ladı: — Ben bir feministim. Ben ka- dınların büyük cesaret, acıya ta- hammül, sabır ve inceliklerini takdir ederim. Yalnız onlar felse- feye, mimarlığa ve musikiye el u- zatmamalıdır. — Peki sıyasaya ne diyelim? — Sıyasa mı? Bu nedir ki? Şimdi teknik sıyasayı geride b rakmıştır. — Bunu yazmama müsaade e- der misiniz?. — Hayhay, ancak teknikin sr- yasaya tabi tutulması lâzım geldi- ğini ilâve etmek şartiyle. Eğer teknik yalnız başına buyruk - sal- mağa kalkışsaydı, işler duman ©- lur, anarşi ve demagoji içinde bo- " ğulur kalırdık! — Duçe, size bir kaç sual sora- bilir miyim? wi Ve cevabını işitmemek için he- men söze başladım: — Venizelosun İtalyan toprak- larma iltica edeceğini evvelce bili- yor mu idiniz?. —Hayır bilmiyorum.. O sadece siyasal bir mültecidir. İşte bu ka - Burada ben de dedim ki: — Onun Fransız topraklarm- dan herhangi birine — gitmeyip de İtalyaya gelmiş olmasımdan ben şahsen sevinç duyuyorum, E- ğer öyle yapmasaydı benim ve arkadaşlarımın Giriddeki vaziye- timiz zorlaşacaktı. Şimdi Yunan meselesi artık kapandı. Önümüz- de başka işler bizi bekliyor. Ye- ni yeni röportajlar yapmamız lâ- zım, Belki de Adiş - ababa'ya gi- deceğim. — Bakın bu da beni çok alâka- dar eder, Ne vakit gidiyorsunuz? — Ben de şimdi tamamiyle işi- me ait olan şahsi bir sual soracak- tım. Ne dersiniz. Bir ay sonra mı gideyim?... Yoksa daha geç mi? Musolini güldü ve: — Habeşistan çok sıcak bir memlekettir. Eğer muhakkak git- mek niyetindeyseniz kıştan evvel oraya gitmeyin'z. Daha şimdiden bizim askerler Eritrede sıcaklar- dan bunalıyorlar! -dedi. — Bunlar gönüllü asker mi? — Hepsi değil. Siyah gömlekli gönüllüler olduğu gibi iki fırka da asker var, Eritre'ye giden gönül- Tülerin bir takım işsiz güçsüz kişi- ler oldukları söylendi bu yalandır. Burada çok iyi işleri olan müte- hassıs işçiler bile gitmek için mü- racaatta bulundular, Tehlike zev- ki gençleri daima ve bilhassa dün- ya bubranlarını zamanında çeke - cektir. — Buhran mı ded'niz... Evet anlIryorum... — Siz fazla istihsal bulunduğu- na inanıyorsunuz öyle mi? Fazla istihasl denilen şey yoktur. Bilâ- Öteden beriden konuşurken | kis eksik istihlâk vardır. Doğum — Ata Türk ve Prlmede Büve- ra ile de mülâkat etmiştim. eks'kliği buhranın sebeplerinden biridir. Çocuk lâüzım! Hem pek gok çocuk, Benim beş çocuğum var. Çocuk d tehliktir. Çünkü her şeyi mahve- der. Kitaplarmı, oyuncaklarını, elbiselerini.. Hem boyuna yer ha.. Bir ülkenin iktisadi hayatı oranın ahalisine tabidir. Kalabalık bir milletin fakirleşeceğini düşünmek azim bir hatadır. Eğer milletler ölmek istemiyorlarsa çak hem de pek çok çocuk yetiştirmelidir. Ben hayatı, gençliği ve depreşen var- lıkları severim, Kuvvetli millet- ler, istikbalin muzaffer ulusları çok çocuğu olanlardır. — Duçe benim babam umumi harpte ailemizin diğer bir çok erkekleriyle birlikte öldü. — İşte bundan dolayı Fransız anaları- nın niçin çocuk yetiştirmekten çe- kindiklerini anlarsımız... — Eğer Fransa 1870 den evvel her aile ocağında beş çocuğa ma- Tik olsaydı babanız umumi harpde ölmezdi. — Belki... z — Fransanm demografik kud- retleriyle Almanlarınkini karşı- laştırmız! Alsas Löreni geriye al- dığınız halde ahaliniz kırk milyo- nu geçmiyor. Almanlar ise 70 milyondur. Artık buna göre hesa- bnızı tutunuz.. — Aklımızı fikrimizi hep harp- le mi yoralım? —Hayır. Hep sulhü düşününüz. Sulhu kurmak lâzım. Her şeyden önce sulh. Ancak sulhü kurmak Hiçin genç ve kuvvetli milletler la- zım, Avruparitn şimdiki dükmtısı nedir biliyor musunuz? Bir taraf- tan boyuna çoğalan, bir taraftan da boyuna eksilen milletler. De- öğreten statistik bilgisi dünya ta- rihinin anahtarıdır. — Duçe ben Uzak Şarkta çok seyahatler yaptım. Orada kaynaş- makta olan halkm nefret duygu- larmı öğrendim... — Uzak Şark işi de sadece bir ahali meselesidir. — Fakat bir kaç senedir orada “doğum kontrolu,, misakını imza- ladılar... — Ben bu kelimeden nefret e- derim. Nitekim konfor kelimesin- den de tiksinirim. Konfor yumu- şamak, ihtiyarlamak “demektir. Her insan barbarlıkta nasibini a- ramalıdır. Sert olmak lâzım. İnsan soğuğa, açlığa, kavgaya dayana - bilmelidir. Hayatın - kolylıkları daima tereddiyi getirir. Evvelâ konforunu düşünen bir adam ya- hut bir millet herhalde zayıftır. Hem siz bunu pek âlâ anlarsınız Matmazel! Meselâ Konfor sizin için ilk safta gelen kaygulardan değildir. — Evet doğru söylüyorsunuz.. Ben tehlikeli yaşamağa bayılırım. — Hayır kuvvetle yaşamak de- yiniz. Başkaları için kuvvetli ol- mak hakkını kazanabilmek üzere insan kendine rağmen bile kuv- vetli olmalı! Musolini durmadan söylemiş- ti, Birdenbire sordu: — Hani mülâkat yapmıyacak- tık! — Mülâkat yapmadık sadece konuştuk! — Dikkat edin ha! Ben yazdık- Tarınızın hepsini okurum, — Merak etmeyin ben namuslu | Mitralyözde ikknte şayan bir müe|görmesin emi? 24 MART — 1925 tekâmül Hay allah razı olsun! Londra, 24 (A.A.) — Eskiden elektrikçi olan Bagnal adında bir Ingiliz neferi, dakikada 1500 e ka- dar mermi atabilecek — elektrikle müteharrik bir mitralyöz icat et - miştir. HABER: — Bu hesaba nazaran yeni mitralyöz saniyede 25 kurşun atacak demektir. Halbuki bugün €en mükemmel mitralyözler ancak saniyede 3 - 4 kurşun atabilmekte- dirler. Kurşun namludan çıktıktan son- raki sür'ati 500 metre olduğundan bu yeni mitralyözün dakikada at - tığı 1500 kurşun biribiri arkasın - dan ancak 20 şer metre fasıla ile çıkacaklardır. Böylece dakikada 1500 ölüm fışkırtan yeni mitralyöz en büyük tahrip silâhları arasına Bu haber karşısında İngiliz ne - feri Bangala şunu söyleyebiliriz : Hay Allah razrolsun! — Ellerin dert görmesin, emi?. bir kızım! YITALYADA 911 İHTİYAT EF- RADI TAMAMEN SİLÂH AL- TINDA Roma, 23 (A.LA.) — Efradının bir kışmı Afrikaya sevkedilmek ü- zere evvelce seferber edilmiş olan 1911 sınıfının berayı — ihtiyat ta - mamen seferber edilmesine karar — verilmiştir. f BAY MUSSOLİNİ VENEDİK SA: RAYININ BALKONUNDAN SÖYLÜYOR Roma, 23 (A.A.) — Rewuter muhabirinden: Siyah gömleklile - rin bir toplantısında, Venedik sa- rayının balkonundan söylediği he- yecanlı bir nutukta Bay Mussolini, demiştir ki: “— Avrupadaki teşriki mesai ve sulh arzumuzun esası birkaç mil - yon çelik sünğü üzerine dayan - Siyasi ufkun bulutlarla dolu ol- duğu bugün, İtalya bütün dünya - ya harikulâde bir itidal manzara- sr arzetmektedir. — Çünkü İtalya, silâh bakımından ve düşünce ba - kımından müsterihtir. Sizin vasıtanızla, İtalya mille- tine, doğabilecek herhangi va - ziyet için hazırlıksız olmadığımı- zı söylemek isterim.,, İTALYAN — GAZETELERİ ASKERİ VAZİYETLERİNİ ANLATIYORLAR Roma, 24 (A.A.) — Jurnal Di - talya gazetesi 1911 smıfının silâh altına alınması hakkında diyor kit “Bu tedbir, silâhlı kuvvetlerin her türlü ihtimale karşı vaziyete hâ - — kim bir halde bulunmasını temin için ihtiyati bir gayeye matuftur » İtalyada halen silâh altında üç s- nıf vardır. j Bu da 600 bin kişi tutmaktadır. Tribüne gazetesi yazıyor: B. Musolininin siyaseti daima barışâ matuf olduğunu — tekrara lüzum yoktur. — Fakat barışı teminat al- tmma almak için gafil avlanmama * ya tamamen azmetmiş olmak lâ “ zımdır. Buyeni — vakiaların, bif ! şaşırtma tevlid etmemesi için bun” ları metanetle — karşılayan Faşiz- min hattı hareketidir, L L ” rAK LA LEVINA ÇCEE ÇEEZ - .r