ST SST LN S C— S İ T e F C GF . TenaBAM HAK- NDA BİRŞEY , ÖĞRENDİNİZ Mi VERİRDİ İ SÖYLEDİĞİNNİ MİMSEY, MEZSENİZ BİLDİKLERİ ANL SONRA ŞEF BENiİ a 5 .Şâıü i 15 M RENDİM . O RAYA GİDIYORU A 104 BORJİYA —.i —- deşçe bir hürmetim vardı. Lâkin onun karısı olmak bir an için bile aklıma | gelimyen bir düşüncedir. Bana sevgi- lerini söyliyen öbür Senyörler hak - kımda da hissim böyle idi. — Demek ki mecliste bulunanlar- | dan hiç birisini sevmiyordunuz?. — Evet hiç birisini sevmiyordum. — Yemin eder misiniz?.. — Yemin ederim. Fakat bu yemine hacet var mı7, Eğer bu genç Senyör- lerden birine karşı ufak bir aşk duy - muş olsaydım o anda onu kendime koca olarak seçmez mi idim?, — O da doğru ya!. Nelse devam ediniz kızım! . — İki müthiş ihtimalden birini ka - bul etmek meeburiyetinde kalmmeca ak- lrma birdenbire siz geldiniz Prens! E- vet, bana kızım diyen sizi hatırladrm.. Muhterem İsminizin himayesi altında bir baba kucağında imişim gibi kor - kusuz ve emin bir halde yaşryacağıma hükmettim. Prens Manfredi içini çekti. — Evet anlıyorum. Siz ismimle ev- Jendiniz.. Şahsıma gelince, aksaka - irm... — Aldanıyorsunuz! Bırakınız. — da sözümü bitireyim, Evvelâ karınız ol - duğumdan dolayı kendimi çok ınes'ılt' buldum. Fakat tehlikenin doğurduğu | te'iş ve heyecan geçince bir tek kur- | KuT-4 çaresi olarak kabul ettiğim hal- | de Ptemediğim, arzu etmediğim — bir emrtvaldin karşısında bulunduğumu An!ndım, Şimdi Prens, evlenmeği hiç Allına getirmiyen bir genç kızın hattâ hişamanmadan birdenbire evlendiril. diğini görmesinden doğan meşru kor- kuyu anlarsınız değil mi?.. Oh!.. So - Buna kadar söylemekliğime izin veri- niz. Bundan sonra böyle bir itirafa cesaret edemiyeceğim çünkü!. Sizi boş yere üzdüğüm için yüreğim sızlı- yor. Fakat siz de biraz beni düyünü - Büz. Prens! Beni bir nişanlı yerine koyunuz. Ve artık genç bir kız olma - BELAY ODA ŞE. 'Fİ TANMIMAZ. ZAWNNEYME, "E SÖYLE. ATIRIM Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman birinci ai ae A raR LA YORUYTA, BANA EMÜRLERİ.MOR İ BABASIN, DE ©L DU .— — dığım fikrine yavaş yavaş alışmaklı. #ıma milsaade ediniz.. Bana üç ay izin veriniz Prens. Yemin ederim ki kal - bimde size karşı başka ve meş'um bir fikir yok. Bundan dolayı babama da meşru bir tarziye vermeniz lâzım de- ğil mi?.. Bu sözlerden içi acıyan Manfredl: — Evet hakkınız var!.. dedi. — Babam gerçi evlenmemizi hoş gördü. Fakat o burada yok iken ve iz. ni alınmadan yapılan bu hareket her- halde içinde bir düğüm olmuştur,. Ba- bamı çok üiyi tanırım. İhtiyar Prens: — Durunuz. Sözü uzatmağa hacet yok. Her şeyi anlıyorum, yeter. Bu hususta artık bir kelime bile söyleme- yiniz!., Şimdi elimden tutunuz — yav- rüm, Muhterem nişanlım, sizi dalre - nize götüreyim. dedi. — Oh ne kadar iyi kalplisiniz Prens. Fakat müsaade edin de burada kala- yım, Kendi başıma düşünmek isterim, — Karkmaz mısmız?. — Neden korkacağım?. Belki yüz defa burada gecenin sessizliği içinde yalnız başıma uzun saatler geçirdim. — Pek âlâ istediğiniz gibi yapınız. Prens yavaş yavaş uzuklaştı. Prim- ver ayakta olduğu halde onun yüksek gölgesinin karanlık arasında sendeli- yerek kaybolüşunu seyretti. Manfredi tamamen gözden silinince Beatris tekrar yerine oturdu. Kendisini için i- | çin didikliyen bir üzüntüden kurtula- rak yeniden hayat bulmuş gibi idi, syu KAFA KAYASI Ragastan o geceyi pek rahatsız ge- çirdi. Sarayın etrafında dolaşarak bi- rer birer sönen — ışıklardan Prenses Manfredinin odasını aydınlatanım hanyisi olduğunu anlamağa — çalıştı. Yüzü sararmış ve kuvveti kalmamış olduğu halde büyük meydanı örten edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. LAMAMIZ! WVE ÖĞRENMEMİLİ ., BAA Yeri ti el * Polis Hafiyesi (X: 9) T Göruzuk Bes' Bürsie eli dürüp servetini elinden almak istiyor. Fakat s€f ZANNEDERSEM B aDamM ŞEFİ TANIYOR OU JIRA'J; GÜN Zvvil KARL SOKAĞINDA G3/NUNMDARA. DA OTURDUĞUNU ÖĞRENDİK OPAYA GİTTİN. KENDİSİNİ DUK. EVİNDE ŞED SA FOK TADIN HAKLI.. HA BWLMEK 1Ç TTA GEN LE SİZE NARDIM EDE. IN GELECE . D>. GİM .. BUNU GÖTÜR! GETİRİNN.. $ H A B E R 3 defa “HABER,, de çıkıyor. Bu ramanı bir sinema seyreder gibı takib İ Polis hafiyesi x : 9 hırsızlar tarafından kaçır! BU SÖZLERE #NAMI İvetin asıl sahibi Evelin ismindeki yeğenidir. an genç kızı kurtarıyor. Ve çetenin reisini arıyof besarsererArLEAeLerAerenarAreneA ee ee RAEETEEA VE BAŞKASINI . ĞEN j SOKAĞ/ 63/ NUMARAYA GİDİ VORUM SA 63 OK $ A YAM ('Zî rnîf D MADEM Ki PEKALA GELİNİZ lâ Kh TUT BORİİYA 195 ——— aaraa y - aa çınarların altında sabahladı. Niha - — Pek âlâ!... Öyle ise haydi sen de yet: gel Fakat İtalyayı büsbütün terket» — Artık benim için her şey mahvol- muştur, diyerek çekildi. Rağastan kendisine karşı büyük bir arkadaşlık gösteren Orsini'nin kona- gında misafir bulunuyordu. Hemen buraya döndü. Derin bir uykuya da- Yan İspada Kapyayı uyandırıp Kapi - tenin eğerini vurmasını emretti. Bu eski külhanbeyi: — Sizinle beraber — gelecek miyim Mösyö?, diye sordu: — Hayır, beni burada bekle?.. Bi - razx geç geleceğim. Kapiten hazırlanmıştı. Ragastan: — Belki bir kaç gün gelemem. Bel- ki de geri dönmekliğim hiç mümkün olamaz... sözlerini söyledi, — Şövalye beni burada mr brrakı- yorsunuz?. Ragastan cevap vermedi. Kaması- nın ucuyla belindeki Sezar Borjiya- dan aldığı kılıcının kabzasını süsliyen kıymetli taşları düşürdü ve: — Bak işte, bunlar benden ayrıldı- ğın için doğan kederini yatıştırır, de- di. Ispada Kapya derhal bir adım geri- ye çekildi... — Kana bak!.. Ne oluyorsun?. — Şüvalye, beni servetle mi kandır- mak istiyorsunuzı, Teşekkür ederim. Hiç bir şeye ihliyacım yoktur. Raki san'atıma döneceğim. Ragastan şimdi başını çevirip bak- mağa tenezzül etmediği bu bir kaç parça elması ele geçirmek için iki ay evvel Roma sokaklarında bir zengini öldürmekten çekinmiyen bu adama baktı. Onun gözlerinde okuduğu saf - Hktan ve Tfedakârlık hislerinden mülteessir oldu: — Demek ki her ne olursa olsun benden ayrılmak — İstemiyorsun öyle mi?,. — Sizden ayrılmak düşüncesi — bile alnımı terletir. mek istediğimi de unutma , — Bu beni alâkadar etmez! — Bu güzel vatandan ayrılmağa demek razı oluyorsun?.. — Mösyö! İnsan biraz hür ve biraz da istediği gibi yaşadıktan sonra her yer bir değil midir? Ragastan daha ziyade mrar etmi - yerek İspada Kapyaya kendisini — ta- kip etmesini İşaret etti. İspada Kapya sevinçle hayvanıma binerek: — Meryem hakkı için beni korkut- muştunuz Şövalye! diye bağırdı. Ragastan cevap vermedi. Bir çey » rek sonra şehir haricine çıktılar, Şü- valye kendisi için artık yaşamağa lü- zum göremiyor ve Maletestaya karşt nefsini müdafan etmemeğe karar ve « riyordu. Fukat gene kalbinin derin bir köşesinde belirsiz bir ümit ışığı parıldıyordu. . Asıl yapılacak şey günü Montefor- teden uzakta geçirmekti. Primveri, Manfrediyi görmeğe tahammül — ede- miyeceğini hissediyordu. Bu suretle bütün gün şehrin etrafında dolaştı. Bir taraftan da tuhaf bir itiyatla ka- lenin taarruza veya müdafaaya elve- rişli olan noktalarını belliyordu. Öğleden dört saat sonra, Kont Al - ma- ile birlikte geçtiği geçide hâkim yaylaya vardı. Bu anda İspada Kap » ya Şövalyenin yanma sokularak : — İşte bir kır tokantası, dedi. Bu sırada eliyle kulübemsi bir yeri gös- teriyordu. — Galiba çok acıktın?. — Hem de susadım. İkisi de sabahtan beri ağızlarına bir lokma bir şey koymamışlardı, İs. pada Kapya eğer efendisi açlıktan ök meğe karar verdiyse ondan geri kal « mamayı aklına koymuştu. Fakat Ra - gastan: - — Iyi oldu, açlığımı aklıma getir- A (s- TİIYORSUNUZ ı . YA e