22 MART — 1938 Memaenersasamsssssne eeei Yazan: Kad Şad resa Kaflı Ali reis: — Kara Yuıuf bu gondolun yanından hızlı bir geçiş yapalım!.. Dedi. — Peki reis!... Kotra, bir çaylak kadar çevik- ti. Yelkenin inip yeniden kalk- Mması, dümenin kıvrılması birkaç saniyelik iş oldu. Kotra,, kanat- larını boydan boya — açmış olan büyük bir marti gibi ileriye atıldı. Graçyoza onu gördü: — Ne güzel!... Demekten kendini — alamadı. Sonra, sevdalı bakışlarla hâlâ ki- tara çalan Periniye döndü: — Bu tarafa bak!... İnsan ge- zintiyi böyle bir kotra ile yapma- h. Genç Perini'nin canı sıkılmıştı. Ne zamandanberi o kadar yorul- duğu ve üstüne düştüğü halde bu genç kızın gözlerini kendine çe - kememişti. Şimdi de onun aşktan kavrulan ve inliyen kalbine hiç aldırmıyor, denizdeki meçhul bir kotrava bakıyordu. — Fena değil!... Yeni görüyo - Tum!... Diye mırıldandı. — Evet!... Ben de yeni görüyo- Tum.., Ali reis bir şarkrya başladı. Gür ve olgun sesi vardı. Bu bi »Taz evvel Perini'nin çaldığı — ve söylediği şarkı idi. Perini söyler- ken sesini çıkarmıyan ve aldırmı- yan Graçyoza: — Ne güzel söylüyor!... Dedi. Perini somurttu. Genç kız bu- nun farkına vardı ve sözünü şöy- le bitirdi: — Senin kitaran kadar güzel... D rılma ama, sesin o kadar hoş değil Perini!... Genç Perini gülümsedi. Hiç ol. Mazsa çaldığı kitaranın beğenil - saadet olmuştu. Kotra, gondolun yirmi adım ka- dar ilerisinden suları yararak geç- ti. Ali reis başm: çevirerek genç kıza baktı ve gülümsedi. Graçyoza kendi kendine: — Güzel delikanlı!... — Acaba kimdir?... Diye düşündü. Yalnız Graçyoza değil, gondol- Cu da ona ve kotrasına bakmış, be- ğenmişti. O kadar ki kotranım| timdi açıklarda yaptığı dönüş ve z manevralarına dalmış, elinde-| ki küreği unutmuştu. Perininin canı sıkılmıştı. Somurtuyordu. Graçyoza hiç oralarda değildi. Tini çenesine dayamış, — da'gın Bözlerini güzel kotranın arkasın - n ayırmıyor, ÂAli reisin. sular - da titriyen, coşkun bir bahar ça - #iltası gibi ruha sinen ıukıımı inliyordu. Ali reis bütün bunların farkma Yarmıştı. O günlük yapılacak bir Tey kalmamıştı. — Geri döndüler. 'ndolun yanından sürtünürcesi- he geçerek genç kızı selâmladı. Bu Aralık ilk defa görmüş ve tanımış i genç Periniye de baktı ve: — Bonjorna Senyor!... Dedi, Daha ileriye gitmedi. Sahin'in öÖöCcü Graçyoza, henüz tanıyamadığı Ali Reisin sesini pek beğenmişti l tük... Ayrılırken No. 57 Rüvük Neniz Romanı ra Yusufa bir işaret vererek yel- keni indirtti ve dümen etrafında iki defa fırıldak gibi dönerek ol. duğu yerde durdu: — Nasılşınız efendimiz!... Be. ni tanımadınız mı?... — Hakkınız da var ya... Ancak bir defe görüş- “gene görüşe- lim!,, demiştiniz de... Kusura bak- mayınız! Perini'nin zaten — can sıkmtısı. son dereceyi bulmuştu. Fazla o - larak bu genç adamın ortaya çı - kışı da hoşuma gitmemişti Zaten onu bir yerde gördüğünü hatırlı- yor, fakat kim olduğunu bilemi- yordu. Graçyozanın yüzü aydınlandı ve Periniye bakarak: — Neden tevap vermiyorsu - nuz7. Sizi tanıyor o... Cevap ver! Cevap versene!.. Demiş, gene sustuğunu görünce uykudan uyandırır gibi kolunu tu-! tarak sarsmıştı. Ali reis fırsatı kaçırmak iste - medi. Biraz evvel artık oradan u - zaklaşmak için yaptığı manevra - yı düzeltti ve gülümsiyerek Pe - rininin gözlerinin içine baktı, Perini, genç kızın sözleri üze- rine silkinmişti. Ali reise baktı: — Şey... Evet!... Bonıornı!... hakkınız var... Ben, Ankonalı Şö- valye Paolino Beneventi!... Hatır- ladınız, değil mi şimdi?... — Sen Mark meydanında görüştük. Size Marki Valeryonun konağını sor - muştum,. Perininin cevap vermeğe niyeti yoktu., Fakat Graçyoza bu güzel sesli ve yakışıklı delikanlı ile ta- nışmak fırsatını kaçırmak ııtunı- Bğkal. duzmak oe 166E buğl Köel yordu. Olduğu yerden ileriye doğ- ru kaymış: — Cevap ver!... Cevap ver!... Demek ister gibi ikide bir Peri- ninin kolunu dürtüyordu, Ali reis daha çok — beklemedi. Perininin Graçyozanın istediğin! 4 yapmaması onun işine geliyordu. Çünkü ikisini birbirinden ıymıııkı girdiği işin tıkırında gitmesi için en büyük kazançtı. Ali reis kotrada birdenbire doğ ruldu. Sol elini, sol tarafına asılı olan kılıcının sapma dayadı, ıon-, ra sağ eliyle şapkasını yerlere ka- dar eğerek genç kızı selâmladı. Ve uzaklaştı. Graçyoza, onun arkasından ba- kakalmıştı. Kotra kanala girdiği zaman ö- nüne döndü, Canı büsbütün sıkıl- mış olan Periniye baktı, — dudak büktü. Gondolcuya: — Dönelim!.. Dedi. Döndüler. Kanala girdik'eri ıı'-l man ne kotrayı, ne de Şövalye Be- neventiyi görebildiler. | Genç Perini yaptığı — yanlışlığı kavramış ve kızgınlığının — daha fena neticeler vereceğini anlamış- tır I Devamı var T NÇ tarihine kadar İstanbul HABER — Akşam Postan Buğday satış!'arı Yumuşak buğday fiatları luıv-ıı NA-BI vetli bir istikrar göstermektedir.. Haftalar var ki kilonun orta fiatı|" hep 4 kuruş 50 santim çevresinde dolaşmaktadır. Senenin bu ayla- rı Anadoludan mevaridatın azal- dığı aylardır, nitekim gerek bay- ram, gerekse mevsim icabı geçen hafta İstanbula ancak 630 ton buğ day gelmiştir ki bu miktar şehri- mizin ancak haftalık istihlâk ihti- yacına tekabül edebilir. Bununla beraber dediğimiz gibi bayramın araya girmesi mal sevkikatını bu derece azaltmıştır. - Yoksa normal olarak haftada 1500, hiç olmazsa 1000 ton gelmesi tabitdir. Buğday ihracatı son ay zarfında büsbü- tün durgun gitmiştir. Ancak bu yıl yaptığımız ihracat Türkiyenin buğday tarihinde rekor teşkil e- decek yekünları bulmuştur. Hasat mevsimine başlangıç olarak sayı- lan ağustos 934 den 15 mart 935 tarihine kadar yalnız İstanbul li- manı — yabancı — memleketlere 61.970 ton buğday yüklemiştir ki geçen yıl ayni müddetlerde gön- derdiğimiz mal sadece 5315 ton tutuyordu. — İstanbul silo ve am- barlarında haftalık buğday, stoku 28.840 tondur. Bundan başka de- ğirmen, ardiye ve silolarında da 14.040 ton buğday vardır. Gerek Anadolu, gerekse İstan- bul piyasaları bu yıl muvaffaki- yetli bir buğday mevsimi — geçir- mişlerdir. - Yavak satısı e00 A İstanbul yapak piyasasında haf. talar var ki hiç iş olmuyer. Bu- günlerde ufak tefek satışlar yapıl: mağa başlanmıştır. Geçen hafta kilosu 53 kuruş orta Fiatla 78 ton Anadolu kırkımı yapak muamele: si olmuştur. Şehrimizin yapak stokları mev. sim icabı asgari seviyelere inmiş bulunmaktadır. İstanbul ardiyele- rinde 726 tonluk yapak stoku kal. | mıştır. Bu yıl İstanbul yapak pi yasası en istekli ve hararetli mev- simini geçirmiştir. Kırkıma başlangıç olarak sa- yılan ağustos 934 den 15 mart 938 ticaret borsasında 5078 ton yapak satıl- mıştır ki gecen yıl ayni müddetle rin satışı 4080 tondu. Limanımız- dan ecnebi memleketlere vükleti. len yapak 4795 tonluk bir yeküin totmustur. Geçen yıl bu yekün Eskiden en büyük yapak müş- terimiz komşumuz Rusya idi. Mu yıl Almanya ile olan kliring uz-| laşması neticesinde kırkımızı he- men kâmilen Almanya almış ve Rusya hesabına yapılan satışlar 3000 tondu. mühim yekünlar tutamamıştır. Şişl? Etfal hastanesi , Göz mütahassısı Doktor Rifat Ahmet Gözberk C. Halk Fırkası sırasında Kız. Lisesi karşısında 32 No. Muayene saatleri hergün saat | 18 — 15 | ledir. Etrafa buram buram koku - CEBİDELİKLER | - Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cıııglıın bışındın geqenler SAA Türkçeye Geçrea: — Bu mu halis Hazaran?. Hay- di haydi!.. Git işine!.. — Halis Hazaran olduğuna: i- nanmıyor musunuz? - İstediğinize gösteriniz.. İsterseniz bükünüz... Kıramıyacağınızı iddia ederim. Ali Cengiz bastonu aldı, Şöyle bir dayanınca baston “çat,, diye i- kiye bölündü. — İşte, dedi, zaten böyle kırı- lacağına katiyen emindim. Gör- dün mü Hazaranını. Hazaran böy- le mi olur, hiç?... —Ben size bükün dedimse 0 - lanca kuvvetinizle üzerine daya - nm demedim ya!.. Demirden mi sandınız onu.. Haydi otuz kuruşu ver.. — Otuz kuruş mu? Niçin?.. — Bastonumu kırdınız. Parası- nı verin!.. Bu sırada Ali Cengizle yahudi satıcının etrafına birkaç kişi top- lanmış, sabırsızlıkla neticeyi bek- liyorlardı. Ali Cengiz bunlara döndü: — Ben istemem, dediğim halde bastonu zorla elime verdi. Üstelik de kıramazsın, dedi. Şimdi de u- tanmadan para istiyor.. Kalabalık gittikçe arttıyordu.. Çocuk bundan cesaret alarak o- lanca sesiyle: — Siz bana, dedi, iyi baston is- terim dediniz, verdim. Bu elli ku- ruşluk bastondu. Bastona cadde- de delik oçacakmış gibi dayandı- nız! — Hele şu çapkmm yalanma da bakm.. Ben sana baston iste - 'mem demedim mi .. Elime zorla tutuşturmadın mı? - Kıramıyaca - ğıma dair bahse girişmedin mi?.. Elime hatırın için aldım ve biraz büktüm. Kırılması Hazaran olma- dığının en büyük şahidi. Benden daha ne istiyorsun? Çocuk ağlamaya çalışarak: — Hem bastonumu kırdı, hem de parasını vermek istemiyor. Alt- mış kuruşluk bastonum.. — Şimdi ben ne yaparrm.. Babama ne söy- lerim?.. Babam ihtiyar, bütün kar- deşlerim benim elime — bakıyor.. Sabahtan akşama kadar - dolaşı - yorum, altmış para kazancım yok. Üstelik bir de otuz kuruş serma - yemden mi zarar edeyim.. Çocuk adetâ ağlamaya başla - mıştı.. Yahut, ivi ağlama taklidi yapıyordu. Ali Cengiz: — Görüyor musunuz, dedi, na- sıl yalan söylüyor.. Baston evvelâ otuz kuruşken 50 kuruşa kadar çıktı. Az sonra eminim ki — yüz yirmi kuruş olur. — Ne zannediyorsun ya, tabil 120 kuruşluk bastondu. Fakat ben sizden yalnız otuz kuruş istiyo - rum, İ Ali Cengiz yoluna devam et - mek istemişti. Fakat oradaki se yircilerden birkaçı önüne geçti: — Beyim çocuğun hakkını ve - rin.. Mademki siz kırdınız ödeme- niz lâzım.. İhtiyar bir kadın yanındaki bir zata: — İşte, dedi, bu çiçekler böy- lar yayarak gererler de - sefalete karsı bir damla göz yaşı dökmek - ten bile kaçarlar.. Ali Cengiz vahudi çoculmm' memnun etmeden yoluna devam edemiyeceğini anlamıştı. Etraftan, gçocuğa: — Oğlum, polise gitsene.. ! Diye akıl öğretenler bile vardı. Son kalan otuz beş kuruşu çı « kardı. Otuzunu yahudi çocuğuna verdi: — Al, dedi.. İşini çok iyi bili- yorsun ! Ali Cengiz boş yere ödediği bu paraya çok acıdı. Bu yüzden elinde ikiye parça « lanmış duran bastonu bırakamı « yordu. Kalabalık arasından ge » çerek süratle Sıraselvilere saptı.. Kendi kendine: — Lânet olsun Hazarana.. de di. Ali Cengiz Despinanm evinea gidecekti. Buraya sırf kalabalıktan kur « tulmak için sapmıştı. — Yürüdü.. Burada ne kadar karışık — sokak varsa kızgınlıkla birinden girdi ö? tekinden çıktı. Nihayet gene kem disini Doğru yolda buldu. Bu « radan doğru Tarlabaşma. oradan da aşağıki sokaklardan birine gire di. Az daha yürüyünce önüne çı- kan ilk apartmanın kapısında dur« du. İ Apartmanım kapısı kalabalıktı. Bir de araba vardı. Bütün bun. lardan apartmandan birinin taşm- dığı neticesini çıkarmak mümkün- dü. Ali Cengizin kalbi çarptı. A. caba Despina mr taşmıyordu. Hv yecanla kapıcrya koştu. (Devamı var) kiralık köşkler Bakırköyünde — Kartaltepe Meşrutiyet caddesinde 13 diğe- ri 11 numaralı vasi bahçeleri her tarafa nezaretli elektrik, — suyu mükemmel biri 10 diğeri 6 odalı havadar sanatoryom gibi köşk- ler tamamen veya kısmen ayrı ayrı ucuz kiraya vrileceğinden Galatada Kredi Lione bankası yanında Melek hanında 7 numa- raya müracaat. — (4086) Uroloğ — Operatör Doktor Kemal Ozsan Karaköy Topçu'ar caddesi No 84 nım YAĞGEK HUSAMEDDiN ldrar, kan, kazurat ve ticaret tah illeri yapılır. Eminönü, Emlâk ve <dytam Bankası karşısında İzzet bey hanı. ZAYI Istanbul 42inci mektebdar 1927. 1928 ders senesinde almış oldu- ğum şahadetnameyi zayi ettim ye nisini çıkaracağımdan eskisinin hükmü yoktur. Enver A T UN VA PN BAA DĞ d d S A Ü < e SS AT d z