Saçları dökülenlere" | 22 MART | seem Cildiye ve Zühreviye l Dr. Bahattin Şevkili| | Bıhçelnpı Taş Han 2 inci kat ı saat 9 dan 6 ya ludu—._,g İ RADYO ] | kullanınız. Sütünüzü arttıtır. mütehassısı ’ Süt veren annelere Fosfatlı Şark Malt Hulâsası Çocukların kemiklerini kuvvetlendirir. Baş ve cış ağıılanından ve soğuktan korunmak için Daima genç Daıma guzel İngiliz Kanzuk Eczanesi Bugün ' İSTANBUL: ; DA ğ 12,30: Plâk meşriyatı. 18: — Otel İngiliz Kanzuk Eezanesi 'Tokatliyandan — nakil - Çay saati - Mustahzaratından Telsiz caz. 19,20: Çocuk saati, hikâ- ı Saç Eksiri yeler - Mesnt Cemil, 19,50: Haber; Jer 20: Keman solo - Nejat piyano : refakatiyle 20,30: Havayen — Kitar Komoıen Kanz“k Siret ve arkadaşları. 21: Bayan Ri: Saçların dökülmesine ve kepek-| ta Mahmut (şan) piyana ile. 21,20: Yanınızda bu'undurmayı unutmay nız mustahzaratından KANZUK ile KREM BALSAMiN lenmesine mani olur. Komojen kuvvetlendirir ve besler. Komojen saçların gıdasıdır, tabit renklerini bozmaz, lâtif bir Tayihası vardır. Komojen Kanzuk saç eksiri Maruf eczanelerle; rtriyat mağa- Zzalarmda bulunur. Şişli Etfal hastanesi . Göz mütahassısı Rifat Ahmet Gözberk 1815 saçların köklerini| , ae Doktor Li C'.H wi — m';:d. ae 18,30: Çingene orkestrası. — 19: isesi 32 Spor, 19,15: Piyano musikisi. 19,55 Muayene saatleri hergün saat | Sözler. 20,30: peradan nakil, 23, 106 BORJ1YA din.. diyerek atını görünen lokantaya doğru sürdü. Bu sırada görünen — iki kayayı gözden geçiriyordu. Bunların birisi hakikaten bir Insan kafası biçi- minde idi. Şövalye ile İspada Kapya “Kafa lokantası,, ismindeki kulübenin önün- de atlarımdan indiler. Lokanta sahi - biyle karısı iki çocuğu ve bir hizmetçi kadım eşyaları, tahta kanapeleri is - kemleleri velhasıl bütün — varlarını yoklarını bir arabaya yükletmeğe uğ- raşıyorlardı. Ragastan: — Zannedersem oruç tutacağızı de- di. — Ben yemek pişirmesini bilirim. Şurada bir kümes var. Herhalde bir kaç yumurla ve tavuk buluruz, Yirmi dakika içinde size güzel bir ömlet ha- zırlarım, Ragastan Lokanta sahibine bağır - dı: — Babalık yiyecek şey var mı? — Niçin olmasın Senyüör! — Fakat siz taşınıyorsunuz.. — Zararı yok. Bahçedeki şu masa- ya oturunuz. Şimdi herşey hazırlanır, Hakikaten sebze ekili bahçenin Ka- fa Kayasının altına rastlıyan laralın- da yeşil boyalı ikl üç masa vardı. Ragastan: — Herhalde düello yeri burası ola- cak ! diye düşündü. Bu esnada hizmetçi kadın sofrayı bazırlıyordu. Bütün geceki uykusuz - Tuktanı ve bütün günkü yolculuktan Bon derece yorulmuş olan Ragastan büyük bir iştiha ile masanım başına oturdu. Ölmeğe karar veren bir ada- mın ihtiyaç duymryacağı bir — istekle yemeğe koyuldu. Kırk yaşlarında kadar ye gayet £eveze bir udam olan lokantacı — gök- ten düşen bu müşteriye hizmet etmek f&in kimseye meydan bırakmıyor, Şö- walyenin kadehine en 4A cinsten be - yaz şarap korken lâkırdı için de ip u - €u arıyardu. Son haberler. trası, 22: Radyo caz ve tango örkes- 175 Khz, MOSKOVA, 1724 m. 17,30: Sözler. 18,30: Kızılordu- ya musiki bahisleri. 19,30: Köylü ve musikisi yayım, 21: Karışık kon- ser. 22: Çekçe yayım. 23,05: İngiliz: ce yayrm, 24,05: Almanca yayrm. 832 Khz. Moskava (Stalin) 361 m. 18: Edebiyat. 19,30: Bir konser nakli. 22: Dant musikisi. 823 Khz. BÜKREŞ. 364 m. 13 —13 Gündüz plâk — yayırız 18: Radyo salon orkestrası. 19: Ha- berler. 19,15: Salon sürümü, Skeç. 20,40: Şarkılar. 20,55: Sözler. | 21,15: Senfonik konser. 22; Senfo- nik konserin devamı. 23: Haberler. 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m. | 30: Sözler, 20,80: ng;S ük,edo8st 30; Havar aporu. 23, müsikizi. 2415 Caz, 21,30: Radyo orkes - erkestrasınım 20: Konferans. — 20,20: Çm*ene —— — Senyör!.. Elbisenizden - sizin de xabit olduğunuzu anlıyorum. — Doğru babalık!, — Harp benim için çok fena oldu. Burada ne kadar rahat idim. İşte şim- di kaçmağa mecbur oluyorum. Mon - teforteye sığınarak orada askerlere içki satmak suretile geçineceğimi sa - miyorum, — İyi fikir.. Orada daha çok kaza- nırsınız. Burada Allahın dağında kim gelir de size misafir olur. — İşlerim o kadar fena gitmiyordu Senyör!| Beni bir kaç saat uzaktan bi- le tanıyanlar bulunduğu gibi memle - kete uğuyan bütün yabancılar da bu- raya gelirler. — Ya öyle mi?, Demek ki siz olduk- ça meşhur bir adamsınız.. —» Evet Soenyör, — Bu şöhreliniz nerden gelir?. — Memlekette Kala Kayası efsane- sini benden başka bilen kimse bulun - madığından bu efsaneyi babamdan öğrenmiştim, Çünkü uzun zamanlar « dan beri hattâ asırlar var ki sülâle -« miz bu kayanın dibinde oturmuştur. — Bu hikâye o kadar kıymetli bir şey mi?, — Kiymetli olduğu kadar doğru bir şey.. — Bunu ben de öğrenmek isterim!. — Kolay Senyör.. Ufak bir bahşiş verene anlatıyorum Ne yapalım ka « zancımız hu yüzdendir. Ragastan masanın üzerine bir Dü - ka altını fırlattı. Lokantacı; — Ah Monsenyör! diye bağırarak parayı kaptı. — Haydi bakalım.. Anlatmağa baş » layın!.. — Hepsini dinliyeceksiniz.. Hattâ herkese göstermediğim bir şeyi göstereceğim, Hikâyenin doğruluğu - na şahit, mahzenimin içinde bulanan bir iz, bir deliktir. — Pek âlâ sizi dinliyorum. Bu sırada güneş batıyordu. Lokan- Yeni Çıktı Değişişler KAŞE NEOKALMINA Grip - Nevralji - Baş ve Diş ağrıları Artritizm - Romatizma Ovld eski Romanin en büyük klâsik şairldir. Deği- şişler bütün orta çağları kaplıyan şairin en ünlü ve en özlü eseridir. KLASiİK ESERLERDEN OVID S. Z. AKTAY 18 Forma — 75 kuruş EKSiR BALSAMiN KANZUK İsimli 2 şaheseri, bütün dünyanm en mükemmel güzellik müstahzar- larıdır. Ötedenberi memleketimiz kibar âleminin takdirine mazhar ol - muştur. Krem Balsamin Kanzuk Kadın güzelliğinin sihrini terki - binde saklryan en ciddi ve şayanı itimat markadır. — Genç ve ihti - | yar bütün kadınlar için zaruri bir | ihtiyaçtır. | vetini arttırır. —. Cildin letafet ve tara- Eksir Balsamin Kanzuk Cildin daimi yumuşaklığını temin eder, Yüzdeki çil ve lekeleri alır . Sivilceleri tamamen — izale eder. Traştan sonra cilde lâtif bir se - rinlik verir, Umumi deposu: -İngiliz Kan - zuk eczanesi. Beyoğlu. Maruf'par: Dağıtma Yeri — Vakıt Matbaası — stanbul zi aradığımı sırada parkım bu tenha! köşesine âdeta gizlenmiş olmanızı bir tarafa bırakalım, evlenişimizin daha ilk gecesinde halinizde böyle bir tu- haflık görmek istemem, Haydi içeriye gidelim Beatriş!., Primver heyecandan lâkırdı söyli- yemiyecek bir haldeydi. Yalnız başı ile ret cevabını verdi. — İçeriye gitmek istemiyor musu-| nuz?, — Senyör, beni kendi hılime bırakı- Büz!. Prens Manfredi ayağa sert bir sesle: — Beatris, bazı gizli düşüncelerin sizi üzdüğünü görüyorum. Bunları bana söylemek istemez misiniz, dedi. — Evet söyliyoceğim! Siz eski bir kahramansınız!.. Aramızda mertliğe, yüksek kalpliliğe, ve doğruluğa bir örneksiniz.. Onun için sizden hiç bir şey saklamak istemem, İ — Üyleyse düsiülncelerinizi çekin - meden söyleyiniz! | — Pek âlâ Senyör!. Fakat acaba beni anlıyabilecek misiniz?, — Beatris!.. Böyle dolambaçlı söz- lere ne lüzüm var? Beni sevmiyorsu- nuz., Bana karşı aşk duymuyorsunuz. Bunu iyice anlıyorum. Fakat göyledi- Kiniz gibi, eski bir kahraman ve bir ihtiyar olduğum için Ümit edemiyece- gim bu aşka karşılık sizden samimi bir hürmet beklemeğe hakkım yok mudur?.. — Size karşı hakiki ve derin bir hür. met beslediğime emin olunuz! — Karım olarak bana itaat edece - ğinize de emin olabilir miyim? Primver bu son söze karşılık ver - Mmedi.. — Öyleyse bu husustu şüphe ede - bilirim, Ve bung hakkım vardır. De - mek ki ortada benim anlıyamadığım | bir sar, bir entrika var. Meryem Ana hakkı için yemin ederim ki bu mesele | Böyle süremez. Yetmiş iki yaşında- kalkarak | | fıımorılcrdı bulunik.* v BORJİYA 108 yım. Bu ane kadar kimse benimle eğ - lenmeğe cesaret edememiştir. Söyle - yiniz Beatris, düşüncenizi açıkça söy- lemeğe sizi davet ediyorum. Primver istırapla ellerini kavuştur- du. İhtiyar Prens hiddeti gittikçe ar - tarak sözüne devam ediyordu: — Susuyorsunuz Beatris! demek | ki böynimi kemiren şüpheler doğru?, Demek ki benimle eğlenmek istedi. niz?., Siz ha! Fakat benden ne fena - lık gördünüz ki?, Beatris titrek bir sesle: — Beni dinleyiniz Prens,. Kalbimde de bütün sırları size söyliyeceğim. Sonra siz de şanmıza uygun olanı yapmakta serbestsiniz, dedi, Bu sözler Prensin hiddetini geçir - meğe yetti. Birdenbire değişen yumu- şak bir sesle: — Heyecanmızı yatıştırınız. yay - rum, Bu anda size dünkü gibi kızım ; demekten başka bir şey düşünmiyen ihtiyar Manfrediden dedi. Primver kendini biraz topladı: — İşte doğruyu söyliyeceğim. Eğer ben Maletestanın mecliste — yaptığı teklifi kabul etmeseydim, harbiu deh- şetinden korkarak vazgeçmek için ba- hane arıyan bazı müttefliklerimizin bundan İstifade edeceklerini anlamış- tım. — Bunu ben de hissediyordum. — Bana bir asır kadar gelen bir dakika içinde giriştiğimiz işi başara « bilmemizin vereceğim cevaba bağlı ol- duğunu düşündüm, Yalnız bir silâh « şor değil bir koca da seçmek lâzım ge- Hiyordu. Bunun İçin kendimi feda et « meğe karar yerdim. — Buü kelime benim için pek ağır » dır Madam! — Bulunduğum ha! benim için da. ha ağırdı. Jan Maletesta beni seviyor fakat ben onu sevmiyordum. Bütün dostlarımıza olduğu gibi ona da kar- Forma: 25 — korkmayınız!