Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
HABFR - Mııam Poslssr *T - ——— Yılda 1500 liralık çorap Derisi yüzüldugu halde | Siyen kadın! Ş B Bir sinema yıldızının SAS kalan | AayIı ; tuvalet masrafı nedir ? Londra Muha - birimiz yazıyor : Çok gezen Çok bilir Seyahat notları Sinema yıldızı- ona kâtip olmak meselesi çöze al- idırılmıyacak ka- I dar zor tş erden- | dir. İçinizde söz- | lerime inanmı - € * — V uT A M SK7 G ol z lühyar bir Amerikalı idi, zen - n 'i.. Bir tek merakı vardı: Âvcı'ık..... ğ Kend'ıiyle vapurda — tanıştık. Vrupaya dönüyorlum.. Benim T“l'k olduğumu öğrenince; — Ya... dedi, Türkiyeye hiç 8'tme 'im.. Orada da avlanacak laâayvanlar var mı?. —— Var.. — Meselâ neler?. Doğrusunu söy'emek lâzım ge- lirse pek iyi bilmiyordum.. Maa - Mafih şuradan bura'an duyduk - r anlattım.. Bunlar dostları - Nn gilip vurluk'arı ördek, bil - dirzmn, tilki, tavşan, — yaban kazı ' şlll adlaraaidci, AmeEr'katr dudaklârini büktü: — Burlar, dedi, ehemmiyetsiz teyler... Sizin memlekette yırtıcı yvanlar varmı 7. Bir düş'n üm.. Aslan, kap'an Olduğunu hatirlamıyor!um.. Am - Ma, yaban domuzu ve ayı olduğu- Nu biliyordum.. Bunları da Fener - Dançeli Saidin hatıra'arından o - Mmuş, öğrenmiştim. Ayı hikâye- ley n: de, her sene (Sonposta) nın &lan yerde falan k'şi bir ayi ile Suşmuş diye en azdan iki kere *krarladıgı havadislerden hatır- Umıştrm. Amerikalı dostum bana bir su- "İ sordu: — EB<san'ar memleketinizin ne raflarında kulunur. Bildiğiniz Tdaeralar var mı7. Acz'mi tamamen itiraf ettim ve Mu"abereye girmesi için Fenerli İNA Aka Gündüzün adreslerini vererek işin içinden sıyrıldım.. A- merikalı, adreslerini defterine not stt kten sonra: —ÜÖyl'e ise, dedi, ben s'ze ba - şrmdan geçen ayı hikâyelerini an- latayım da dinleyin!.. Ve anla'tı: — Bi'r gün Amerikada Grizli den'len bir cins ayı avına gitmiş - tim. Dağlı arazide yürüyordum. Bin iki yüz me're kadar yüksel - dikten sonra, dört kadem mürab - bar genişlikte küçük bir düzlüğe rast geldim. Tam oraya ayak ba- sacağım saniyede kocaman b'r ayı başını kaldırmasın mı? — Hemen tüfeğimi omuzlayıp ateş ettim ... Baş düştü ve kayboldu.. Derin bir nefes a'arak hayvanın — postunu yüzmek üzere elimi belime attım. Bıçağımı aradım.. Başımı ka!dır - d ğim zaman ne göreyim. Karşım- da tekrar avınım koca kafası! Grizli den'len — ayılarım pek diri canlı olduk!ları malümunuzdur ... Tekrar tüfeğimi omuzlayıp b'r da- ha ateş ett'm. Art'ık bu sefer ayı vuru'muştu.. Ve kaya'arın arka - sına düşmüş olacaktı.. Çünkü arka ayaklarının arkasına kalkarak sırt üstü düşüp — kaybolluğunu gör - düm.. Fakat akabinde tekrar doğ- tulup gene koca kafasını kaldır - masın mı7. Bu kadar ani o'muştu ki tüfe - ğimi omuzumdan bile indirmeğe vakit bulamamıştım. Bir daha a - teş ettim. — Âyı gene yuvarlandı.. Fırsattan istifade ederek hemen tüfeğimi do'durdum ve bek'edim. Artık bu sefer muhakkak ö'müş - “ü, zira beş dakika ka”ar bekle - neme rağmen artık hiç bir kıpır - lanma eseri yoktu.. Binbir ihtiyat- 'a düzlüğe çıkıp ilerledim, ayının lüştüğü tarafa yürüdüm, Bir ka - yayı dönünze bir de ne göreyim” Üç ayı üstüste yığılmış ve üçü de beyinlerinden vurularak ölmüş ... Meğer benim bir tek ayı diye at uğım kurşunlar ayrı ayrı ayı'arır baş'arıma isabet — etmiş ve bu ür ayılan müre'ckeb bir aile imiş. Ne dersiniz?, Kathkahalarımı zap'edem'yor dum. Amerikalı dostum da gülü yordu. — Gülmeyiniz, dedi, size dah; zaribim: anlataacsım.. Bu bir şe- leğil. Kana?ada Re-öz dağ'arın 'a av'arıyor'um. Yasım'a H 'armızı derili var”ı. Bir göld: sanda!lda idik. Sahi'de muazzar , bir ayı gördük.. — Hem ben, hem , kırmızı derili silâhlarımızı omuz ladık ve ateş ettik. Ayı devrildi .. Ve sırt üstü düştü.. Hemen sahile yanaşarak bıçaklarımızı çıkardık ve ayınım postunu yüzdük.. Arka- daşım kırmızı derili bu işte o ka - dar usta idi ki, çabucacık — ayıyı soymuştuk. Daha hayvanın üze - rinde duman tüterken — sandala bindik.. İki kürek atmamıştık ki dünyanın en garib ve ayni zaman- da en korkunc manzarasiyle karşı- laştık, Öldü zannett'ğimiz ayı meğer ölmemiş.. Ancak kurşunalrın tesi- riyle, nasıl ameliyat olacak bir hasta — k'oröform ile bayıltılırsa şersem'emiş, ve b'z derisini yüz - dükten sonra ayılmış.. Ayı âacı acı bağırarak sandalın peş'nden suya at'amıştı. Var kuvve'i bilekleri- mize vererek küreklere yapıştık .. Eğer ayı ıandala yetişse muhak - kak dev'rir ve bizi bofardı.. Bere- ket vers'n, buzlu su, postu yüzül- müş ayınm vücudunu dondurmuş - tu, ayı, bağıra bağıra geriye dön- dü. karaya çıktı. Biz uzaklaşırken onun bağırtı- larını duyuyorduk ve itiraf ede- yim ki, derisi yüzülmüş ayının bu can çekişme bağırmaları bir kaç gece ku'aklarımdan gitmedi.. Ve ne ya'an söyliyeyim, ayıya acı - dım. Müthiş bir hikâye değil mi? — Hakikaten müthiş.. İhtiyar avcı bana bir cıgara w- zattı. Yaktık.. Birer nefes çekme- miştik ki kampana çaldı ... Yemek vakti gelmişti. — Kalktık.. Salona yürüdük.. Yemek — listesini e'ime alınca ilk gözüme çarpan şey “Av eleri,, oldu. Doğrusu işt!ham ka- panmıştı. YOLCU yuversin!.. Londraya ko cası muharri: Mister Saun ders'le — birlikte gelmiş olan, he - (pinizin — tanıdığı tiyorum ki sa -. bu yazılarımı oku - yacak varsa, Fay Wrayla gö - rüşmeğe gitmiş - tim.. Söz arasın- da: — Size kâtibe olabilecek bir kı dında ne gibi şa: hadetname ve tav siyeler — arıyor « sunuz? Demek is bahları erken kalkmadığından do layı koğulmıyacak, devamlı — bir kâtibe?.. Cici yıldız hiç — düşünmaden, şakarak sesiyle cevab verdi: — Ara sıra olan fırtınalarda kafası kızışmıyacak ve serince dü- şüneb'lecek bir kızcağız bana ye - ter... İş'erin kötü gittiği günlerde de aldırış etmiyecek tabiatta ol - malıdır ha!.. — Anlıyorsunuz ya: Mesele kuvvetli sinirli olmakta ... Bir film yıldızının kâtibesini üze - cek pek çok iş'ler vardır. Fakat bu kız üzzüntüsünü hiç göstermiyecek, serin kanlı ve diplomat — olacak - tır. İstenilen şartlar pek de olmıya- | cak işler değildi.. Dedim ki: — Kolay... Kazın o'saydım he- men istidamı verirdim!.. Sözlerim Fay Wray'ı kandıra - mamıştı: — Yoono.. Pek — düşündüğünüz kadar kolay değil!.. Kâtiplikten başka bir de benim telefon muha- beratımı idare edecek; — herkese çok nazik ve tatlı — davranacak; göremiyeceğim zevata karşı ince | bir diplemasi — gösterecek; ben Sinema yıdızı Fay Vray — bir filmde stüdyoda çalışırken ziyaretçilere karşı kale kapılarını çok sıkı tuta « cak!.. — Hepsi bu kadar mı?. — Bilmem ki.. —Ben sabahları saat altıda kalkar ve stüdyodan geceleri dokuzda dönerim.. Kâti » bemin vazifesi her sabah vaktinde kalkmama ve stüdyoya gitmeme dikkat etmektir. O otomobilimi ve kahva'tımı ısmarlar.. Benimle birlikte sahneye gelir ve elbisele « rin her resim çekişinde — düzgün durmasına bakar. Fay Wray yirmi altı yaşmdadır. Londrada doğmuş sarışın bir gü « zeldir. Gündüzün ve gecenin he- men bütün saatlerinde çalışmak « tadır. Genc kızların sinema yıl « dızlığına hic bir vakit üzenmeme- lerini söyledi.. — Bir yıldızm süvare elbisesi kaça maloluyor?. — Aşağı yukarı kırk İngiliz li- rasıma.. — (Dizim paramızla 250 lira).. — Peki bu güzel çiçeklere ne veriyorsunuz?. — Haftada 3 İngiliz lirası (19 Türk "irası).. — Berbere?, ğ — Kendi aylık'ı berber'm var.. Yabancı berberlere saçlarımı el « 'etmem !.. Bu yştldızımn bütün masraflarını Yesbit edebildim.. Lontrada otur « Tuğu otele haftada 1900 İnsiliz |i « rası verivör; senerdle 5090 'ngiliz li rası e 'e.Kullandığı Patu levantast Tn şişes' 3 İngiliz lirasınadır. Se- tede yalnız'evan'a masrafı 40 İn- giliz tutuyor. — Ayak kabısım bir çiftini Holivud'da 6 İngiliz lirası « na yaptırıyordu. — Senede 30 çift kullandığına göre 180 İngiliz-li « 'ası harcamaktadır. — İpek çorah, m sevdiği şeydir. Bunların behe « ine bizim paramızla — 750 kuruş yermekte ve herdefasında en az bir düzünç satın almaktadır.