93 ŞUBAT — 1935 HABER — Akşam Postaar “ —-— -— ——— ——— ——— —— — — - -— —— - — - MİDE ve BARSAKLARI BOŞALTIR. KABIZLIK, HAZIMSIZLIK, MİDE EKŞİLİK ve YAN- ZON ! *; A ı ' I Z;' l MALARINDA, hamile kadınların gasyanında faydalı ve zararsız bir ilâçtır. MAZON isim ve markamına dikkat. Deposu: MAZON ve BOTTON ecza deposu İş Bankası arkasında No 12 (7110) Rı-...nı.......u..ı:::w==ı=:u=..ıııııı.=..ıııım=ıı.. y 'ı'î'l'ı:',:.”ı:"ı:'“w ” : Krom Bal |) “çeteler 190 AFEM G0lSAMIN (| Kanzük öksür .. ğğ* | Mustahzarıar ). S yririma ğ U—Kanzük— Parfümöri Bilcömle öksürük, göğüs nez lelerile hat ve müzmin kasabal : : K A R A K O Y iltihablarında, zatüreye ve zatül- Ha n liğini Krem Balsa- cenb ve boğmaca öksürüklerinde | E CZANESİ fij minile koruyunuz: çok faideli bir şuruptur. Göğüs Hüsexin Hüsnü *_î Diş tabibi Bünyamin Nişantaş — Vali konağı caddesi | leri zayıf olanlara da ayrıca tav- İstanbul — Karaköy caddesi No. 5, Tel. 41252 siye olunur. Her eczanede bulunur. NL P| Yegâne ciddi gü- zelik kremidir. Te- ninizin daimi taze- Ademi iktidara karşı Hormobin Tabletleri No. 24, Şirin apartman 1 inci dai- (3884) PEKTORİiN PEKTORİiİN — Öksürüğünüz mü var? — Nezle mi oldunuz? — Bronşite mi tutuldunuz ?. PEKTORİiN'den Ha Bazaagt BT Ruyua SÖİ y g6D İN L0 dT Tay gada gi İ DN yT re, KP TEE T LA CU Di KKT ! şaşmayınız. DK TORİN e PEKTORİN Kutusu 85 kuruştur. Beşir Kemal - Mahmud Cevad Eczanesi, Sirkeci Erkeklerde tenasüli zafiyeti ve bel gevşekliğini tedavi eder. Eczanelerde bulunur. Fiyatı 150 kuruştur. Büyük , Tayyare Piyangosu 'B"' Tertip 4. cü Çekiş 11. Şubat 1935 dedir. %“yük Ikramiye ; 25.000 Liradır Ca 70.000, 4.000, 3.000 liralık ikramiye- ler ve 20,000 liralık mükâfat vardır. Günün Fotografları Mubtelif gazetelerde çıkan günüu hadiselerine ait fo- tograflarla spor mecmualarında gördüğünüz spor bare- ketlerine —ait — fotograflar yalnırz — Istanbulda VAKIT kütüpbanesinde satılmaktadır. Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Babığli, Ankara caddesi No. 60 “ K BORJİYA ÇEş BORJİYA ro 41 — — Hayır anne, evvelisi gün tablo- YA son fırçayı vurdu. Tablom Mer - Yem — Anayı temsil ediyor. — Rafael *ryem Ana pozu için — beni model ’*_Ph. 'Tablo o-kadar güzel, o kadar Züzel oldu ki, Rafacl dün Papaya gö- türecekti. — Papaya mı? — Evet anneciğim. Rafaelin tab - *Su, tidden Vatikan sarayına lüyik | T 06: dir. M B'c kaç dakika ikisl c — sustular. ARanın Rozita Uive çağırdığı ve diki Mların yalnızca “Fırıncı kız,, de- *ri genç kız tekrar söze başladı: e Saadetimi, ne kadar mesud ol- * Sumu düşündükçe feleğin bu san - r:: benden kıskanacağını - sanıyo - Maga titredi: — Ne demek istiyorsun çocuğum? | ,“'— Hiç., Delice fikirler.. Anne, gö- | Orsun ki, seninle beraber bulun - at 'UZ altı sene zarfında ne kadar ü.ıd Yaşadım, Halbuki sizi tanrma- koei, “"Yelki Orkunçtu? ,._M"n sayıklar gibi, genç kızın du- | mh:::dı kadar yavaş bir sesle m- — Hep benim hatam. :"Ç kız gözleri dalgın devam etti. .""g Zaman on yaşında idim. Beni l dlîlhkir ederler, döğerler, ko - Die diye” Bir çok kimseler — isimsiz, kaş , € benimle alay ederlerdi. Fa - v eü:"-'u evde geçen hayatımdı. Zünden .de tutan kadın bir hiç yü - h""lı. '©€r gün döğer, kemiklerimi ı..:": alaından terler döke döke Yetingi'9 sözlerini dinliyordu. Vazi- bunları ilk defa duymadı - lce de bildiği anlaşılıyordu. lk: kadın o kadar huysuz, o ka- deri idi ki, mahallede ona cadı lerdi. Ben Vi Benim ismim olmadığı gibi — " *Mun başka #smi olub olmadı- hayatım benim için ne | | ğını bilmiyordum, Mahallemizde ba - na herkes FPırıncı kız derdi. O kadar ki, bugün Rafael bile bana Fırıncı kız der, Ah anneciğim — bilsen hayatımın bu deyresinde ne kadar büyük isti - raplar çektim? Sırtımda eski bir pa- çavra, ayaklarım çıplak, her gün sa- bahtan akşama kadar bir fırında ça- lışmak mecburiyetinde kalırdım, Ca- dı kadın bana - pek az yiyecek verirdi. O kadar ki, bazı zamanlar açlıktan ölmemek için köpeklerin önüne atılan ekmek parçalarını kapmak mecburi - yetinde kalırdım. Bir gün o kadar acıkmış, o kadar acıkmıştım ki, —açlıktan — öleceğimi sanmıuştım. — Kırk sekiz saattan beri cadı kadın bana bir lokma bile ek - mek vermemişli. Her ne olursa ol - sun bir parça ekmek — çalıb yemeğe azmetmiştim. Fakat gündüz cesaret edemedim. Akşam olunca — ufak bir parça ekmek çalıb fırının üstündeki samanlığa çıktım ve yemeğe başla - dım, Meğer cadı kadın beni gözliyor muş. Derhal üstüme atıldı. Evvelâ beni ayakları âltına alarak — ezmeğe başladı. Sonra üzerime eğildi, ve e - teklerimi ısırmağa başladı. O kadar kuvyetli ısırıyordu ki, kan fışkırmağa başlamıştı, Korkudan ve can acısın » dan bendimi kaybedib — bayılmıştım. zaman burada i - dim. Beni kucağınıza almış, hüngür hüngür ağlıyordunuz. Tıpkı şimdi de ağladığınız gibi.. Hem neden ağlıyor- sunuz Roza anne? — Bunların hepsi geçti. Maga görlerini silerek cevab ver - di: — Evet, bunlar geçti. Fakat kal - bimde kızgın bir demir gibi hatırala- rı duruyor, ve her zaman duracak. — Benim iyi kalpli Roza anneci - ğim.. Bunları hatırlatarak seni üzdü- ğümden dolayı beni affet, Artık bü - tün bu hatıraları unut, aşka mukabil ayaklarına bir hazine dökeceğim Maga!, Maga başını sallıyordu. Meçhul ziyaretçi kendisine doğru uzatmış ol- duğu ellerini büyük bir yeisle indir- di; — Red mi ediyorsun Maga? — Ayaklarıma dökmeyi vadettiğin hazineyi reddediyorum. Aşk - ilâcma gelince bunu yapmak benim için bir çocuk oyuncağıdır. Yarın sizi bir kaç sant için gençleştirecek ilâç hazır ola- caktır. — Fakat unutma ki ilâç ayni za- manda karşımdakine de benim ihtiyar olduğumu unutturacak, ve o da beni sevecek, Sihirbaz kadım acı bir sesle sordu: — Yalnız bu ilâeı hazırlıyabilmem için sevgilinizin kim olduğunu bilmem lâzım, — Kim mi? Onu ben bile iyice bil- miyorum. Onu bir kere, yalnız bir ke- re gördüm, O da bugün, bu sabah.. Bilmem — neden? Bu resmini görür görmez — kendisine üşık olmuştum. Sonra kendisini gördüm. Fakat bil- sen Maga! Ne kadar güzeldi? Aslâ, asla bü - tün bu yzun hayatımda onun kadar güzel bir kız görmedim. Sihirbaz kadın tekrar sordu: — Cidden o kadar güzel mi? — Feykalüde. . — Pekâlâ.. İsmi nedir? — Fukir bir fırımeı kızı. — İsmini bilmiyorum. Belki aile ismi de yok - tur. İhtiyar sihirbaz kadın yeniden tit- redi Blini kalbine götürerek heleca - nını durdurmak istedi. Lâkayit gü - rünmeğe çalışarak sordu: — Resmini kim yapmış? — Rafael Sanzio isminde genç bir ressam, Bunun ne ehemmiyeti var? Şimdi sen bu ilâcı yapacaksın değil mi? — Evet, yapacağım. — Ne vakit hazır olaazck? — Hâcın söylemiş — olduğun son vasfı da haiz olması için tam bir ay lâzımdır. — Bir ay mı? İmkânı yok, bekliye- mem. — Başka çare yok, beklemeniz li zım, — Muvaffak olacağını temin ede bilir misin? — Temin edebilirim. — Pekâlâ, o halde bir ay bekliye- ceğim. Fakat bu bir ay çok uzun ge- lecek. — Bir ay sonra hazırdır. Bunun Üzerine ziyaretçi ayağa kalktı. Kapıya doğru yürüdü. Fakat dışarı çıkmadan evvel yarı yalvarma, yarı tehdid ile ihtiyar kadına bir da- ha baktı. Bundan sonra merdivenler- | den indi. Arkadaşldrını buldu ve hep beraber karanlık gecede — Sent - Anj şatosuna doğru yola koyuldular. Şato meydanma geldikleri zaman maskeli adam kendisiyle birlikte ge - len muhafızlara kâfi miktarda bahşiş verdi. Muhafızlar — teşekkür ederek kendisinden ayrıldılar. Meçhul adam, muhafızları gözden kayboluncaya kadar bekledi. Sonra sağa doğru yürüdü. Sent - Anj şato « sunu bekliyen nöbetçilere parolayı söyliyerek kolaylıkla içeri girdi. E « ger birisi kendisini dikkatle takib et- seydi, sabahleyin — Sezar Borjiyanın gizli yeraltı yoluna girerek kayboldu- ğu yeri görebilirdi. Esrarengiz adam buradan geçerek evvelâ Sent Anj şa- tosunun mahzenlerine, sonra da Va « tikan sarayındaki yatak odasına var- dı. Yüzünden maskeyi — ve sırtmdan mantoyu çıkardı. Büyük bir çatalla İkl anahtarım teşkil ettiği — arma ile süslenmiş mükellef karyolaya yattı. O anda küçük — bir çekici bir gümüş