| | J kullanılan. Fim a; MM'; Ağrrmasını kim dü- İşi çilin dişini kim iyi eder?, t h—l'lm bizde, kedi yer'ne fil .“'İl '"r ve kediye âdet ol - e "hfı filin de günün birin- bir dolgu yaptırmak ve- Seçirmek g.bi bir vaziyet | Taiyor, L t işte Seylâna giderseniz " ŞU çayı ile tanmmış Sey - * Düğiç, Yeda raslıyacağınız fille- Vh ı:;îm' insanlarınki gibi ağrı- ) ıfdliını ve hele bu yük- 'q,ı. 8'bi bir iş — gördüğü za - M_ & olunca, filin, kızgınlı -« BÜ aü tub sahibini öldürdüğü - â"'"ü"üı.. ,lüh"ln gıcıklanır da., Gene & görüldüğü gibi, dişiyle .'p':'üı vakitler, dişine takılı _m"ldldlkçı, hayvan deli Ti bay BT hale gelir.. Ağzındaki- Bi kö, n atar, bazan yanında ki - _h“'* 'onun başına indirir. Wıxi b d ayağiyle basar, üzerin- Piri 'U taşıdığı yükle örter.. thnm “uyanık hayvandır!,, hu n. 4 kadar uyanık, hattâ öf- İa _'?"'— Seylânlıların hiç te ho- S.n:ne* gerektir. mnd.l çay işleriyle uğraşan |h b bir tacir, günün işten Hu lan Parçasmı da, yer yüzü- * 'enmek, övmek, ondan ken- *&,h:: öğütler çıkarmakla ge - Nâ::_"h tacir, bir de fotoğraf Pi lunduruyordu. Hİ rl&.;nq’ Seylânda çok işe yarar. L#ıı:c“ml hayvanlar, — arada “q_nbö_!le zivanadan çıkıb, a - Tiyorl _"'r karmca gibi öldürüve %:" Ara, bir Avrupalının — bil - Bi ep * Marka fotoğraf makinesi- “im naşıl çekecek !,, diye h"* vakit brrakmazsa, fi - !qmı'hlld. kusurna bakılmaz, , İşte, Avrupalı — tacir de, s,"::ır altı kişiyi öldürmüş li filin fotoğrafını çek - en, güç belâ kendi - fmamış olsaydı, belki lerin yed'ncişi o - gibi dürülebilecek, a haline girecek k:::::"'l altı kişiyi öldüren fa- 4 :_5_ s,,.f:! sertliğini kaybetme - ;lıi K, _"ll’m pek değer ver - fotoğrafına a - bu pek el tültlane Yük b übilmnlîie bakım ki, dişiyle fllere arada bir oldu- 'singenin de ogün di- Şr_;î?ı'“ İp, onu sarsmış, si- % î"-ıııîşıi. a te B ** yükünü — derhal Stoğrafı çeken beyaz *rine doğru yürümeğe adam, elindeki Avrupa an Bi k.:q' ":; dfegır.ni bile düşün - O dirdi, irlattığı gibi taban- St.,':"r- fil gider, filin gözleri aa l"îvızöı-den alla « İri "'m! bir atlet gi « ışıî. bir zeplin z ileri atarak koşuyor, Fillerin dişi ağrı- yınca ne olur ? 3Şarı filleri yola getirmek için polis filler! fırtına gibi soluyordu. Beyaz adam, bir ara, ardına baktı. Kurtuluş yoktu. Fakat bu sırada ona çok yarıyacak bir şey oldu. Punçisinge ayağı — kayarak yere düştü.. | Avrupalı tacir, bu arayı kaçır- mıyarak hemen ilk önüne çıkar baş bir su geçid'nin altına girdi. Su geçidi yolu enlemesine gi « diyordu. Üzeri Malta taşları gibi dört köşe mermerlerle döşenmişti. Fil içeri girebilmek için ne ya- pacağın bilmiyordu. İri gövdesi - ni geçidin ağzna ha bire vuruyor, tuhaf sesler çıkarryordu, kuyruğu ve hortumunu ayrrayrı — yanlara doğru sallıyor, kıvirryordu, Az sonra, —en büyük kötülük sıra sıra baş gösterdi. Fil, geçidin üstünde- ki taşları kaldırıp geçidi açmağa başladı. Bundan kurtuluş yoktu. Ne iyi ki, bu sırada azgın fillere en iyi bir engel olan “Polis filler,, “vak' | a yeri,, ne yetiştiler. Bunları getiren, yerlilerdi. Va- ziyeti görmüş ve hemen yardıma koşmuşlardı. Azan filleri, her va- kit, bilhassa bu iş için yetiştiril « miş, iki çok kuvvetli fille yola ge- tiriyorlar. Bu iki gçlü fil, azan fili arala - rma alıyor, sıkıştırıyor, dayana -« rak yorultuyor ve nihayet sahib- lerinin söylediği yere teslim edi - yorlardı. Avrupalı tacir, deli Punçisin - geden kurtulunca yeniden fotoğ - rafını attığı yere döndü. Ne talih ki, fotoğraf makinesi - ne bir şey olmamıştı. Sonra - fil - mini banyo ederken, o pek arzu - ladığı fil resmini de almış bulun- duğunu gördü. Resmini memleketine gönder- di. Başından geçeni uzun mektup- lar halinde tanıdıklarına yazdı, Yalnız altı ay sonraki mektu - |bunda — şöyle bir cümle de göze çarpıyordu: 8 “Bana hücum eden filin, sevim Ki Punçisingenin, dün, ahırında, uykusu içinde ölmüş — olduğunu haber verdiler.,, Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Babıâli, Ankara caddesi No, 60 Telefon: 22566 Sahı günleri meccanendir.. HABER — Akşam Postası Süt nasıldır? Cüt veren bir ağaç Amerikanım - sıcak yerlerinde, bilhassa Venezula'da bulunan ve yerlilerin “Palo de vaca,,. “İnek ağacı,, dedikleri garib bir ağacı anlatacağız. Yüksekliği 15 — 20 metreyi bulan bu garib ağacım gövdesi bir bıçakla çizilecek olursa süde ben- ziyen, fakat tadı sütten biraz d-- ğişik olan gayet hoş kokulu koyu bir mayi bolbol akmağa başlar. Bu nebati süt açık havada ken- di kendine bırakılırsa gittikçe ko- yulaşır. Ve üzeri kaymak tutar ki yerliler buna da “peynir,, adını vermişlerdir. — Nebati süt birkaç gün saklanabilir. Fakat bu müd- det geçtikten sonra bozulur fena bir koku çıkarır. Venezuela'da bütün yerliler bu nebati südü seve seve içerler. Hat- tâ manyoka ve mısır ununa karış- tırarak bundan sütlü ekmekler ve pastalar yaparlar, kahve ve çayla- rma karıştırırlar. Ağacı çizerek sızan südünü toplamağa gittikleri vakit “ağacı sağmağa gidiyoruz!,, derler. : Her ne kadar meşhur seyyah Laet tarafından süt veren ağaçla- ra tesadüf edildiği pek eskiden - beri iddia edilirse de ancak Hum- boldt'un on dördüncü asırda ce- nubi Amerikaya seyahatinden son ra fen bu cins ağaçları kataloğuna geçirmiştir. Nebati süt ilk defa 6 zamanın tanınmış kimyageri Boussiugault tarafından tahlil edilmiştir. Ana- liz neticesi bu mayiin dört un- suru ihtiva ettiğini göüstermiştir. Bunlardan birincisi balmumuna benziyen yağlı bir maddedir ki sabun ve ayni zamanda bundan mum yapılabilmektedir. İkincisi kan elyafını andıran bir madde- dir. Üçüncüsü şekerli bir madde- dir. Dördüncüsü de fosfat halinde sud, potas manyezi ilâ,. imlâhidir. Dikkati çeken bir cihet varsa ©o da sütün hayvani sütten ziyade krenaya daha yakın bulunması keyfiyetidir. Her iki maddenin i- çinde bulunanları aşağıda -göste- riyoruz. Ufak bir karşılaştırma; birbirlerine ne kadar — yakın ol - duklarını izaha hacet kılmıdın' gösterir: ve Krema — Nebati süt 34 35 4 3 Fosfat 4 4 Su 58 58 | Venezuela'daki süt veren ağa- Yağ Şeker *U Ykincikfinuan 1935 Kokain ve morfin Veren ağaçlar. Yüzünden bir facia! Bir Amerikalı, karısını morfine alıştırdığı için mahkemeye verildi Sesli film çıktığı zaman, içimiz- de onu hatırlıyanlar vardır. Kum- ral saçlı, koyu kestane renginde gözleri daima mahmur ve düşün- celi bir sinema yıldızı.. Mis Lee. Fakat, Mis Lee doğmadan sö- nen yıldızlardandır. Birkaç ay sonra, meşhur bir kumarbazla evlenerek sahneden çekilmişti. Genç sinema yıldızının doğ - “ masiyle ölmesi bir oldu. Bugün o - nun nerede yaşadığını, ne olduğu - nu bilen yoktur. Kaliforniyalı tütün taciri olan kocası, bu güzel kadınla evlendi - ği zaman meşhur kokainnoman - lardandı. Mis Lee bu adamla evlendikten sonra, “üzüm üzüme bakarak ka- rarır,, dedikleri gibi, yavaş yavaş kocasından kokaine alışıyor. Fa - kat, bu haylâz tütün taciri müd - hiş bir iflâs yüzünden, Kaliforni - yayı terkederek Nevyorka, ora - dan da Parise gidiyor. Mis Lece, kocasını peşinden ay rılmıyor. Genç tütün taciri, — bu iflâstan sonra morfine alışmıştır. Günde üç defa koluna morfin enjeksiyo- nu yapmadan duramıyor. Mis Lee de ayni hastalığa tu - tuluyor. Karı koca işi, gücü bırakarak Parisin sefahathanelerine dalı - yorlar.. Kocası kumarda. Genç kadın da barlarda, — tiyatrolarda, yeni bulduğu âşıklariyle yaşama - ğa başlıyor. Mis Lee iki yıl içinde tanımmı - yacak kadar bozulmuştur. Bir kar- naval gecesi Pariste elinde fenerle dolaşırken kocasına raslryor ve onu girdiği apartmana kadar ko- em keşfinden evvel birçok seyyah- lar gene böyle çizilince köklerin- den süt sızan ağaçlara tesadüf et- tiklerini yukarıda söylemiştik. Fa | kat hiç birisi Palo de vacada oldu- ğu gibi terekkübatında — hayvani madde ihtiva — etmediklerinden bunların içimleri pek tatsız ve ek- şimsidir. Bunlardan bazıları mide ağrılarına karşı ilâç olarak kulla-! nılmaktadır. Nebati süt yalnız yerlilerin i-| şine yaramamaktadır. Âyni za- manda ticari oldukça bir ehem -| miyeti de haizdir. Bununla çiklet| yapılmaktadır. Fakat ne de olsa nebati süt bil- bildiğimiz inek, koyun ve keçi sü- tüne benzetilemez. S. Karsan | valıyor. Kumarbaz koca, son aylarda karısını ihmal etmeğe başlamıştı.. Katiyelâtende bir küçük apart - man tutarak, dostunu buraya ka - patmıştı. Mis Lee o gece kocasının ar - kasından bu apartmana giriyor.. İçeride kimseyi bulamayınca ko - casına görünmeden çıkıb gidi » yor. Tütün taciri bir başka gün a - partmana henüz gelmemişti. Mis Lee tekrar, kokain çekerek. raki - besinin bulunduğu daireye gidi - yor. İşte facia burada başlıyor: Mis Lee yatak odasında bir ganç ka - dının yattığını görünce bütün kıs - kançlık damarları uyanıyor.. Ka - pının önüde birkaç morfin birden alarak, karyolanın üzerine atılı - yor. 'Tütün tacirinin metresi gözle » rini açtığı zaman, karşısında göz - leri dışarıya uğramış bir deli gö - rünce şaşırıyor. Mis Lee yüksek sesle soruyor: — Sen, benim kocamı neden e- Himden aldın? — Kocan, beni kocamdan ne hakla ayırdı?! Münakaşa büyüyor.. Tütün ta « cirinin vicdansızlığı meydana çı - kıyor. Çünkü, metresi olan kadın da bir aile kadını idi.. Ve büyük ümidlerle tütün tacirine bağlan, - mıştı. Kaliforniyalı — kun.arbazın - evli olduğu meydana çıkmca, Pa- risli kadın pılısını pırtısını topla - yıb kaçmağa karar veriyor. Fa « kat, telâş beyhude... Mis Lee aldığı morfinlevin te « siriyle — dakikalar geçtikçe — çıldırıyor.. Saçlarını yolarak dö - vünmeğe, üstünü başını yırtmağa başlıyor. Metresi olan kadın ne yapa » cağını şaşırmış bir halde karyo « lanın kenarında sinmişti. Mis Lee, boğuk bir sesle: ç — Alçaklar... Yuva yıkan bay « kuşlar... Diye haykırarak yere düşüyor. Ve ölüyor. . $ .. Paris mahkemelerine yeni ak- seden bu faciada Mis Leenin ba- bası davacı olarak bulunmakta- dır. İhtiyar adam, kızmın mor - finoman olduğunu haber — alınca Amerikadan Parise gelmiş, fakat kızının cenazesiyle karşılaşmış - tır. Davacı, kızının ölümüne sebeb olan tütün tacirini, cinayetle it - ham ederek mahkemeye vermiş - tir. Bu hâdise karşısında yeni bir hukuki mesele tahaddüs ediyor: Bir erkek, karısını kokaine alıştı - rırsa, bu itiyad, koca için bir cü - rüm teşkil eder mi? İçki yüzünden ne müdhiş faci - alara şahid oluyoruz. Bu yüzden Kher gün birçok ocaklar sönüyor. Ve saadetler yıkılıyor. Buna se - beb olan kadın veya erkek, — hiç bir zaman mesul tutulmuyor. ve cemiyet içinde kollarını sallıya - rak geziyor. Bakalım, mahkeme ne karar ve- recek! Necmeddin Tahir