Korkunç Bir tehlike: Fareler! Daha geçenlerde işitmiştik. Li-| yon şehri belediye reisi olan eski| Fransız Başvekili Bay Heryo Li-’ yonda gittikçe çoğalan farelerle uğraşabilmek için en son çare ©- larak kedi yetiştirmeğe karar ver- mişti. Hakikaten fareler kadar baş belâsı bir düşman düşünüle - mez. Eğer bu hayvanların orta - dan kaldırılması için her memle - kette uğraşılmamış ve onların ço ğalmasma engel olacak tedbirler alınmamış olsaydı, bugür bütün dünyada farelerden başka yaşı - yan bir hayvana “tesadüf edile - mezdi! Fareler birçok cinse ayrılmak- tadır. En tehlikelileri şehirlerde yaşıyan gri renkte ve sırt tüyleri karnınınkine nuzaran daha koyu olan farelerdir ki buna bilginler Surmulot adını vermişlerdir. Bu farelerin boyu kuyruklariyle be - raber 45 santimetreye yakındır. Bunlar nereden gelmişlerdir? Yapılan araştırmalara göre bin -| lerce yıl Çinde yaşamışlar ve 18 inci asir ortalarına doğru Avrupa- ya akım etmeğe başlamışlardır. Ne gibi sebebler dolayısiyle bu suret- le yayılmak ihtiyacı duydukları bugüne kadar bir türlü öğrenile- memiştir. Ve artık bundan son- ra da ileri gitmelerine engel ola- cak hiç bir kuvvet karşılarına'çı- kamamıştır. Oral dağları eteklerinden kara bulut halinde Volga nehrine ka - dar inmişler ve nehrin burada bir kilometreye yakın genişliği karşı ları tahmin edilmektedir. Peki, diyeceksiniz ki bu kadar zararlı bir hayvan olan farelerin yokedilmesi için ne gibi tedbirler alınmıştır? Her çareye baş vurulmuş, fa - kat hiç birisi kestirme bir netice vermemiştir. Sıçanların başlıca düşmanları olan kediler bile bu iri farelerin karşısında pes demiş- lerdir. Köpeklere gelince, bunlar fare avında esasen çok İş görmezler. Kapanlarla mücadeleye girişmek iğne ile kuyu kazmağa — benzer. Zehir kullanmak iyidir, amma bu- nun da her yere konması tehlike- lidir. Zehirli gazlarla tecrübeler ya- pilmış ve görülmüştür ki fareler buna da karşı koyacak orijinal bir | korunma yolu bulmakta gecikme- mişlerdir. O da yuvalarının için- de arkalarını deliğe çevirerek ken dilerini şişirmek ve bu suretle ka- pattıkları delikten — zehirli gazın girmesine engel olmaktır. Alimler fareler için ölümle ne- ticelenecek bulaşıcı hastalık mik- robları aşılamayı düşünmüşler ve ilk zamanlarda bu işi başardıkla- rını sanmışlardır. Fakat çok geç- meden anlaşılmıştır ki ölümden kurtulan farelerden doğan yav- rular bu zehire karşı adetâ aşılan- mış oluyorlar. Ve zehir onların üstüne tesir etmiyor. Şu halde nasıl oluyor da bu belâlı hayvanların sayısı şehirler- ' #mdâ'bir vakit kalmışlardır. Bu -| de milyonlarla değil, fakat “mil- radan da ileri gidişlerine ara ver miyerek nehri yüzüb geçmişler ve Okranya ovalarına varmışlardır. Burasını çok beğenmiş - olacaklar, ki yirmi yıl kalmışlardır. Nihayet şehirlerin çekici kuvveti onları da çekmiş ve Şarki Prusyadan baş - lıyarak yavaş yavaş, fakat emin bir surette Avrupanın her şehri - ne yayılmışlardır. Kıyılara kadar inenlerden bir kısmı denizi bile geçmiş ve civar adalara yayılmışlardır. — Her yıl sayısı artmakta olan — bu fareler bugün o kadar çoğalmıştır ki bu hal insanlar için büyük bir tehli-| | ke olmaktadır. Dünyanın hiç bir kıt'ası yoktur ki bu iğrenç hay vanlar oraya gelmemiş olsunlar, Şaşılacak kadar çabuk çoğalabi- lirler. Düşününüz bir kere: Bir dişi fare yılda dört beş defa doğurur Her defasında 15 ve hattâ 20 yav ru çıkarır. Yavrular da birkaç ay- lık olunca doğurmağa - başlarlar. Görülüyor ki bir çift fare birkaç yıl içinde bütün bir şehri kaplıya-| ğ bilecek kadar çoğalabilmektedir. Yaptıkları zararlara gelince: Dişlerinin kestikleri ve güçlerinin yettiği ne varsa kemirir ve yerler. Kümeslerde tavukları boğar, tav- şanları öldürürler. Hattâ beşikte uyuyan çocuklara bile saldırdık -| ları çok defa görülmüştür. Mont-l faucon mezbahasında bir gecede 45 beygiri yok etmişlerdir. Mide- leri canlı cansız ne varsa kaldırır. Onun için mağazalarda, mezbaha- larda, hâllerde, lâğımlarda sürü|©”. Yüz metre sırtüstü yüzüşte, halinde yaşarlar. Fransanın yal- nız Pariş şehrinde dört beş milyon fare yaşadığı ve bunlarm günde bir milyon franklık zarar yaptık- yarlarla sayilmıyor? Şükredelim ki tabiat bunun da bir çaresini bul muştur. Farelerin en büyük düş - manı gene kendileridir. Erkekler dişilerin pek iyi koruyamadığı yav ruları yerler. Gıdalarmı, ihtiyaç- ları nisbetinde bulamazlarsa fa- reler birbirlerini de yerler. Ve ni- hayet ayni yerde yaşıyan farelere eğer başka yerden gelen fareler- den taze kan aşılanmazsa bunlar çabuk ölürler. Amerikanın dünya yüzüş şampi - yonlarından Eleanor Holm, Miyami - de yeniden iki dünya rekoru — kırmış- bu mesafeyi 1:17.2 dakikada geçmiş, 100 —yarda— dünya rekorunu 1:10.6 ya çıkarmıştır. Eleanor Holm, dilber bir kadındır. Resimde görüyorsunuz! v aK ı e HABER — Akşam Postası Yapma adam! Misafir karşılıyor, kahve çay pişiriyor, ortalik süpürüyor, çocuk dadılığı yapıyor. Fakat, ek$ olan bir şeyi var: Konuşamıyor! .Almanların yaptığı adam Amerikayada Otuz yıl önce, bir Alman pro- fesörü, evlerde iş görmek için (makineden adam) 1 icad etmiş- ti. ni Ketr> Bugün gene Almanyada ve ay- ni profesörün oğlu, bu icadı te- kemmül ettirmeğe çalışmaktadır. Berlinden Nevyorka gönderi - len modeller çok muvaffakiyetli neticeler vermiştir. (Makineden adam) evde misafir karşılıyor.. Kahvaltı hazırlıyor.. Ortalık sü - pürüyor.. — Kundura temizliyor... Çocuk dadılığı yapıyor.. Sofrada hizmet ediyor. Hasılı, yapamadı - ğı bir şey var: Konuşamıyor! (Sun'i adam) basit tahta par- çalarından yapılıvermiş bir kuk - la değildir. Onun karnındaki â - etler ve elektrik tertibatı en meş - hur mühendisler tarafından ya - y (Makineli adam) basit tahta pılmıştır. (Sun'i adam) m göğsünde iki elektrik düğmesi vardır. ( Bunlardan yanındaki ibreyi hangi hizmet çizgisi üstüne geti - rirseniz, (sun'i adam) derhal si - ze o hizmeti yapar. Meselâ, evinizin salonunda o - turuyorsunuz.. Misafirleriniz çay bekliyor. Sun'i uşağınızm göğ - sündeki düğmeye basar basmaz uşağınız derhal ayni katta bulu - man mutfağa gidiyor.. Ve orada aşçınızın hazırladığı kahvaltı tep-, sinini alıb gene ayni yoldan mun- tazam adımlarla yürüyerek yanı- nıza geliyor. Uşağınızı bu suret. le beş defa, on defa mutfağa gön- derebilirsiniz! Evinize misafir mi geldi? Sun'i uşağınız kapıda bekliyor ve misa- firlerinizin birer birer mantoları - |— nı, şapkalarını alıb gardıroba br - rakıyor. ğ Küçük çocuğunuzu ayrı bir o- dada sünt uşağmıza emniyetle teslim edebilirsiniz! K Nasıl mı? Anlatayım: Çocu - ğunuz küçük.. İki saatte bir defa | memesi verilecek. Uşağınızın göğ sündeki makineyi ona göre ayar- | hyorsunuz. Süt verme vakti gel dikçe, (sun'i dadı) ilk önce kolu- | nu yere indiriyor.. Süt şişesini a- lhıb yukarıya kaldırıyor.. Ve sonra çocuğunuzun ağzına — uzatıyor.. Ö4 Böylece ayni hareketi üç defa ya- — parsa, ikişerden altı saat çocuğu- nuza bakmış oluyor.. — Siz de bu müddet zarfında sinemanıza gi - der ve ahbablarımnızın — ziyaretini inde edabilirsiniz! (Sun'i adam) n eğlenceli ta- rafları da vardır. Meselâ kendisi- ni canlı bir insan şeklinde -tanıt- mak istiyorsunuz.. Düğmesini a yarlayınız.. Ve evinize gelen genç bir kadına doğru sevkediniz. (Ma Ğ kineden adam) kadının İ varınca hafif bir inhina hareket yapıyor ve birden kolları- ni açıb kadının boynuna sarılıyor! | Ne güzel bir sürpriz, de - ğil mi? (Sun'i adam) bekâr bir erkekle j arkadaşlık yapacak şekle de gir miştir. ' Yüzü kadına benziyen ve göz- lerinin sehhar bakışları olan (su- ni kadımm) da ayni tertibatla yapıl- sarılıyor A gönderildi parçalarından yapılmış bir kuklü' ğildir. Onun içindeki elektrik tertibatı meşhur mühendisler 16 | | dan yapılmıştır. B Bekârlara arkadaşlık eden (yap ma kadın) konyak içerek sı4 makineli Üt mıştır. Resimde bayılmış bi | de koltuğa serilmiş olan (©| li kadın) konyak içerek * oluyor! T Bu kadarı mübalâğadır” ceksiniz! # Niçin mübalâğa olsun?! kâr bir erkeğe (makineli X m arkadaşlık edebilmesi bir hâdisedir? Mademki tertibatı mükemmeldir. ğ adamın yüzünü değîgıim'? | iş kolayca yapılamaz mı? , // (Makineli adam) 1 İ Profesör Müller bu inceliğ" 4 doğrusu bu ihtiyacı da düf » ve her hangi bir içki giıcdJ #| telif fasılalarla alıb ağzınt ") meyi, içmeyi, tekrar qi!”;:j nın üstüne koyma ameli: Jb — zamanı ve mesafeyi h*S” rek — yapmağa ııııııvaffnk tur. Ve nihayet vakti g!““l' kadın) birden bayılıyor: ” tuğun üstüne devriliyor VS — rmın dermanı kesiliyor! ğ Artık; bunun nasıl olt düşünmeğe lüzum var l" adam) 1 icad eden, M; gördüren bir zekâ, onun — gf hoş edasiyle kenapenin df( düşmesini temin edemt? Bir kaç yıl sonra, g kullanan müesseselerdt .ll adam) m iş gördüğünü: * .4 etmek üzre çarşıya, p3777 . gö nı, gişelerde bilet ı'eı'dii'“ı g. sek, şaşmıyalım! Hİ (