Serbest Sütun- Deniz ticareti işlerimiz üzerinde düşünceler Halkın dilekleri noktasından, matbuat arasında mümtaz bir mev ki alan gazetenizin 10/1/935 ta- rihli sayısında çıkan yazımın son bendinde söylendiği üzere maksa-| dımız afaki bir görüşle deniz mes- leğine aid derdlerimizi dökmek- ten ibaretti. Bu yazımda o devirlere aid is- teklerin neden ibaret olduğunu kısaca göstermek isterim: Yepyeni bir varlık olan Türki- ye Cümhuriyeti, iktisadi kalkım- ma plânında yeni kanunlar, ni- zamlar talimatlariyle deniz ticare tine büyük bir ehemmiyet vermiş bulunmaktadır. Devletin bütün icrai işlerinde milleti tekâmül etmiş bir kül ola” rak kabul etmekte olduğu inkâr götürmez bir hakikattir. Devlet, devlete aid yüksek gayelerin ta- hakkuku için, icabmda her tedbir ve fedakârlığı yapmak enerjisini göstermiştir; hattâ millet içinde devletin kabul ettiği bu seviyeye erişmiyenler varsa onları bu iste- nen tekâmül derecesine gelinciye kadar da yetiştirmek ve hürriyetin ahenkli sahasrna eriştirmek gibi ağır vazifeleri de iktiham etmiştir. Bu himayeler ferdlerin hürriyeti- ni ihlâl eden müdahaleler değil, ancak içtimat hürriyetin ahengi - ne ferdleri hazırlamak için üstün ve bizim için zaruri bir içtimai te. sanüd tezahürleridir. Bunları izah! için misal göstermeğe lüzum gör“! miyorumu Bipeennteyhi; sil deniztiliğine sahib memleketle - rinde görülen şekillere yaklaşmak ve bu teşekküllerin temin ettiği menfaatleri kendi yurdumuzda da yaşatmak için aşağıda yazdığım! şekilde devlet yardımının lüzumlu olduğuna kaniim, 1 — Her denizci kaptan ve ma- kinistler cemiyetine kaydolunma- ğa mecbur tutulmalıdır. 2 — Devletçe seçilen bir memu- run reisliği altımda kaptan ve ma- kinistler emiyti tarafından seçik miş bir süvari, bir baş makinist bi- rer güverte ve makine lostromola- rmdan müteşekkil beş kişilik (o bir komite yapılmalıdır. 3 — Vazifede bulunmıyan kap- tanlar devletin denizciliği namına birer yedek uzuvdurlar ki bunları himaye etmezsek, ekmekirini ka- zanmak için başka sahalara git- mek mecburiyetinde kalacaklar dır, Ve bundan iki zarar doğa- caktır. A — Denizcilik için hazırlan. mış, yetiştirilmiş uzuvların eksil- mesi, © - B — Kaptanlık ve makinistlik i- çin hazırlanmış kimselerin yeni- den başka bir mesleğe atılmaları gibi betbaht bir vaziyete düşme leridir. İşte buna mahaj kalmamak i - gin, bu komitenin elinde bulunan açıktaki denizcilere fiili iş verilin- ciye kadar, kendilerine komitece kâfi tahsisat verilerek meslek ve maişetleri garanti altına alınmalı dır. Bu rejim; denizciliği sanat e- dinmiş olub da başka yerlerden ve bilhassa devlet müesseselerin- den geliri olmıyan kimseler için tatbik edilmelidir. 4 — Buiş için icabeden para da,! komiteye yazılı denizcilik uzuvlar! rının aidatlarmdan her ay yüzde! hesabivle avrılacak paralar ve' . armadorların kazançlarından mü nasib bir kombinezonla ayrılacak tevdiattan temin olunmalıdır. 5 — Şirketler ve mücehhezler deniz personallerini bu komite - den istemeli ve tarafeyn şikâyet - lerini de bu komiteye karşı yap | malı, komitenin vereceği kararlar. kat'iyetle tatbik ve infaz edilmeli dir. Bu ve buna benzer bir himaye, yapılmadığı takdirde evvelki mer redilen yazımda söylenen eksik - liklerin devamına mani olunma - nın imkânı yoktur. Bu şekle göre devletin deniz - cilikteki aradığı gaye bize uzak kalır. Halbuki bu toprağm bu - günkü içtimai rejimi devletin ta - yin ettiği gayeleri mutlâk tahak - kuk ettirmekten ibarettir. Binaenaleyh; aradaki şu teza- dı yani bugünkü eksiklikle hima- ye halindeki tekâmül) arasmdaki farkı kaldırmak için devletin hüs- nü niyeti yoktur, mücehhezlerin de hüsnü niyet sahibi olmaları ve dar menfaatlerine boğulmıyarak Türk inkılâbmın filizleri o olan genç hamleleri benimsemelerini, sevmelerini, ve beslemelerini milli bir mecburiyet olarak hatırlatırım. Şunu da ilâve edelim ki: Her meslekte istikbal müteşebbisler ta- rafından kurulur. Daima müşte. kar, istasyoner zihniyetli hare- ketler, geçmiş devirlerin üzerleri- mizde kalan mürdar paslarıdır ki bunları silmek ve sermayedar müteşebbisleri çel yurddaşların tarak, severek ve onlarm sami - miyetine inanarak birlikte çalış - mış gibi inkılâb ülkülerine hara - retle inanmak zamanının çoktan geldiğini kabul etmelerini iste - rim. Uzak seferler süvarisi: Etem Önderman ... Deniz yolları idaresinin dört milyon liraya yakın borcunun bir iki yıl önce Akçe Bakanlığınca kabul edildiği, bundan başka dış hatları için de bu idareye yeniden beş milyon lira tahsisat verileceği gazetelerin yazılarından anlaşıl- maktadır. Halbuki kırk sekiz senedenbe- ri denizcilik hayatımdaki tecrübe- lere ve bu yarım asırlık ihtisasrma binaen aşağıdaki anlattıklarım na zarı dikkate alındığı takdirde ha- zinenin bu kadar ağır bir yük al tına girmesine hacet kalmıyacak, hem de memleket, iktisadi inkişa- fı için denizcilik şubesinde de ile- riye doğru kuvvetli ve emniyetli bir adım da atacaktır. Yapılacak işler şunlardır: 1 — Akay idaresiyle deniz yol- ları idaresini birleştirmek. - 2 — Sevahili mütecavirenin bir buçuk milyon lira kadar tutan yıl- lık varidatından bir milyonunu,| tir faiz ve resülmali itfa karşılığı gös” tererek lüzumu olan beş on milyon lirayı milli bankalardan tedarik etmek. 3 — Vapurculuk şirketini fes - betmek ve yukarıda izah edilen! tarzda bulunacak paradan bir kıs! mı ile yeniden alınacak vaysurliğd! ilâye ve vapurculuk şirketinin pos- “ taya yarıyabilecek vapurlarmı da satm almak ve postacılığı tama - men devletleştirmek. 4 — Yalnız şilebçiliği serbest bırakmak. HABER — Akşam Postası ————— —— — Sehirde lez Alın size İstanbulun yepyeni tiplerinden biri daha! — Bu da kim, bu da nesi? Diyeceksiniz. Ay tanıyamadı. nız mı? Yazık size yahu! Baksa. niza, ağzını bir karış, kulakları - nr bir kulaç açmış, etrafma ço - luğu çocuğu toplamış bar bar ba ğırıyor. — Sesinden değilse de yüzün- den olsun kim olduğunu anlıya - madınız mı?.. Öyle ise, durun, onu ben size tanıtayım: Buna derler, o Zincirlikuyulu Hasan.. Tanrının günü birinin sırtında gelir, Atik Ali ile Kara- gümrük “iramvay duraklârı ara - sındaki Körpe çınarlarm dibine oturur, oturmasiyle beraber de sağa sola, öne arkaya dönerek gelene geçene durmadan bağı - rr: — Heey, fırıncı, fırının sıcak- sa gel şu benim burnumu al, gö - tür fırında biraz ısıtıb da gene getir! — Hecey arabacı! Beygirler yorulmuş! Şunlara biraz benzin şiringa etsene yahu! — Hecey tramvaycı! Bayram- paşaya gidib gelme kaç para ve reyim! — Hesey esansçı! Sende may- danoz esansı var mı? Varsa yüz paralık ver, Hayriye teyzem aşu- reye katacak! — Heeey, kabasakal! Sakal. Bütün bu işlerden milli iktisad hesabıha aşağıdaki hayırlı netice- ler meydana gelecektir: A — Denizciliğimizin Oin- kişafı için lüzumu olan para, ha- zineye hiç bir yük yüklemeden kndi kendine kolayca bulmuş ola. caktır. Bu suretle maliyenin de- nizyollarıma bağlamaktan kurtu. lacağı bu milyonlarca lira memle- ket diğer hayırlı işlerine verecek- B — Vapurculuk şirktinin fes - hi dolayısiyle bu şirkete umumi varidat üzerinden ayrılan yüzde otuz üç, birleştirilecek olan Akay ve deniz yolları idarelerinden alı - nıb masraf ve ihtiyaçlarını karşı - lıyacaktır. Bu suretle de devlet inhisarı ruhuna muhalif olan bu varidat taksimi gibi bir gayri ta- biilik ortadan kalkacaktır. C — Devletin idaresi altma ge- çecek olan bu yeni teşekkül — de İ miryollarımızı'a yapılan parlak! tecrübelerde sabit olduğu üzere — Hasan, sokak ortasından şaklabanlık yapıyor! nı oynatma, karışmam belediye ceza alır ha! — Hecey berberbaşı, usturan keskinse, git şu keçinin sakalını tıraş et, hayvancağız (bu gece kaynanasına çaya davetli imiş! — Hecey şalvarlı arkana bak, şilep geliyor! Zincirlikuyulu Hasanm bu saydığım bağırtıları oldukça pes perdeden ve neşeli bağırtılardır. Gelgelelim, onun bir de dik per - deden, avazı çıktığı kadar sinirli sinirli bağırışları vardır ki, du - yanlar, dinliyenler için onlar öy- ©e'pek”yenir, yutulur şeyler de - ğildir Hele çevresini saran çoluk ço- cuğa kızıb da olan hızı ve hmcı ile, uzun naralarına başladı mı, artık seyredin siz gümbürtüyü... Onda öyle yakası açılmamış ka- lay tekerlemeleri, öyle okuma! peşrefleri vardır ki, bunlara da « yanabilene aşkolsun! Meselâ, ge- çen gün gene birine kızmış, ayni tertib avazavaz bağırmış çağırmış olduğu yerde ter ter tepinmiş, sonra da kızgmlığı geçince neşe- si yerine gelmiş ve fıstıki ma- kamla gülerek şu havayı tuttur - muştu: “Ne söylesem utanırsın, yar, yüzün teneke mi?,, Ara sıra kızmakla (o beraber kendisinde neşe esastır Eğer kız- terakki yolunda emniyetli adım - larla yürüyecektir. D — Deniz nakliyatımız bu su- retle devlet inhisarı altına geçerse, harici ticaretimiz bundan çok ka- zanacaktır. Çünkü dmiryollarımız üzerinde ucuz navlunla deniz ke- narına inen milli mallarımız, ec- nebi vapur kumpanyalarının çok fahiş navlunları yüzünden büyük zararlara uğruyor. İhracat iske - lelerimizden her vakit duyulan şi- kâyetler bunu isbata hacet bırak- mıyacak kadar açıktır. İşte devlet idaresi altında çok kuvvetlenecek ve dış hatlarda em” niyetle çalışacak gemilerimiz bizi, ecnebi kumpanyalarının zararla - rından kurtaracaktır. Kısaca izah edilen bu belli baş İı noktalar, meselenin en sağlam ve en hayırlı ve en kârlı hal tar - zınım neden ibaret olduğunu kâfi derecede sarahatle gösterir. Eski denizcilerden: Osman Kaptan 29 ikincikânun 1935 Istanbulun yeni Pazarolasi “Şalvarlı arkana bak, şilep geliyor! — Saka“ ını oynatma belediye ceza alır hat..,, | dırılmayıp ta hep kendi ke bırakılacak olursa Hasan, #8 tan akşama kadar caddenin a tasında boyuna tuhaf söyler hiç durub dinlenmeden ağ” Jİ bir karış açıb boyuna güler" güler! ğ Bacaklarının diz kapakla! dan aşağısı tutmıyan bu 28 çocuğun, iyi dikkat eders€ gözlerinden oldukça zeki fış yor; lâkin ne yazık, ole ibi zekâ, her gün Atik Aliile Kars gümrük arasında oturanları © oradan gelib geçenleri güldü i mekten başka bir şeye y Fakat ora halkı kendisini s€ tibkı İstanbulun eski P. Hasan Bayı gibi ona çay, kah” yemiş ısmarlar, hattâ ara sır# fak tefek mangır da toplarlar. Hasana şimdi orada bir de * la tayin etmişlerdir ki, buna o” b meşhur dilsizlerinden (O B*“ Şerafettin derler. Dilsiz olduğu halde her hangi bir işaretle leb dem” den leblebiyi anlıyan bu çok 2” | dilsiz de Hasanı çok sever v8” ne zaman caddeye çıksa dik Şerafettin hemen koşub onu *€ lâmlıyarak işaretle kendisine # rar: | — Bir emrin var mı Hasan; ” te geldim! Hasan da ona işaretle em? der: © — Çabuk şu etrafımı (sari kalabalığı dağıt, çünkü sıkıldı” şimdi naraya başlıyacağım!. O zaman dilsiz sanki bir yıcı fişeği kesilir, Hasanın etr#, fını saran kalabalığı dağıtır, # disini oradan kucaklayınca e rir, Bay Abdullahın bakkal di” kânı önüne oturtur. Oturtur 8” bir dakika geçmeden orası da b” panayır yerine döner. Hasan ”. lar bu sefer de orada bağırn — Abdullah Ağabey, çarşıf kunduracı Ali, ayakkabıların tı çiriş yerine tahin pekm€” yapıştırıyormuş doğru mu? ,, — Abdullah Ağabey be! Şabanın eşeği bozayı tarçın meden içiyormuş doğru mu? — Abdullah Ağabey! Kös cü Mustafanın devesi, bizim cirlikuyuya düşmüş, şimdi ki lar çengel ile onu çıkarmıya si” raşıyorlarmış duydun mu? — Abullah Ağabey! Aşçı limyan pişirdiği zerdeleri Nafizden aldığı sabun bo” ile boyryormuş, öyle mi? h Artık Bay Abdullah kızar: — Hay aşçı Kilimyanm ? senin de, seni buraya geti de... Alın şunu, götürün kar$i | rafa yahu! © İçeride yanlış?” müşterinin gaz şişesine ğı doldurdum! t Bunun üzerine dilsiz Şerafet Hasanı tekrar omuzlayınca 10 rir karşı tarafa ve üçüncü f89 oradaki kahvelerin önünde vet | lar, | İşte size İstanbulun yeni ii lerinden Zincirlikuyulu z Hasan... “ Aynen kendisini görmek terseniz bir Cuma Atik Ali? yurun! Osman Cemal Kayd'*” verile , | - ij me ve a eğ m Nm ELE ZEFİ ir 4