N'AT BAHİSLERİ U SA —ii Şehrimizde geçen haftaki konserler Viyolonist Bay Orhan Tiyatrosunu mu şn:"lklıl ğ €s'talini veren genç ar - )şdı ©ndini göstermesini bekli - h ıiy Orhın. programına Grig- : 45 damgalı Sonatiyle baş- Be, Hj. Stekâr Cemal Reşid piya- Endisine refaket — ediyor - n;h' ilk seşlerde Orhanın ke- Yakışıklı — bir Tonaliteyi Pa A Yaklaştığı belli idi. ilgı, A ne de olsa daha dört beş v 'llgiyçlı'iin Orhbanın kemanda t i“ Peyda etmesi beklene - YUpa . “tekim adamakıllı mu - len V'etle çalınması için lâzım iı!:: Vi Siyeti Orhan Apasiona - ) idq_hi)’ıno ile keman arasın -« "ii,q:’t'un güçlüklerini muvaf l*"ıü üştı. Eserin bazı geçit - qkıdıv güzel eda etti ki, ş'rşk;*nimıloıını bir az daha Nı’ Verseydi cidden güzel Ça. T Tilebilirdi. ni '_NW inin sol minör sonatının l::;qiunı başlar başlamaz, Bi,.-ı Za kazası geçirdi. — Fakat k_'li İr idare ile bu kazaya e - h *t vermiyerek könsere de- ı*nj.::u Fakat — ne kadar olsa '?fç Iiıı,ç.huk toparlıyamadı. E- di Sok " gelen hareketi vereme- | t*'dıi.duığün ve temiz sesler çı- ı’ıqu_ halde mütereddit gözükü- Ti klt'l .:'A'""în bu Sonatında bana 2:.& İleğro kon fuoko daha iş İ'od.':nm.hyd" Fakat bu h Üti rgoya öyle bir gü - Zdi * takdir etmemek elden Bi Yj Cti a Ösen ! ; yi::_e'"l en ehemmiyetli kıs- *n. * AVaki'nin Reminör kon - C1 Belli idi ki, Orhan bil- Üa ııq:"î ı—..: şılışmışnr. Bestekârın Yik Tini şaşrlacak derecede .d“'.lfîlı Ve düzgünlükle çaldı. k“'o ğ 'omansı bir az daha “'î idi daha çok muvaf - taldı ı Z:ngırıyı mükem - în';:::âlik herkesin dikkat tün konser bo * dört ufak . verildi, Yunca bundan Parça ile konsere » Cemal Reşidin ":ı:ıukenfmel olduğunu “Burağl cet bile olmasa ge- ha « & Orhan kadar Orha - Onservatuvar hoca- Sezaiyi kutlula- lj Ata doğrudan iftihar edebilir. " ocalar keşki olsa... i Nü de ©ONservatuy, L :nl!ıi vardı. Vıî:'.ı: daha ziyade Bayan l ığın resitali idi. Arada ' .u*h İstifade ederek Alman - 'ar hoca - arı doldurmuş, her - | Temedi, buna karşı biraz | * Seri hareketlerdeki te -| ihe: ee lKiııuııun 17 inci Perşem. | yadan yeni gelen ağız sazları ho- caları da kendilerini tanıttılar. Bayan Nimet Vahid, nefes alı - şında çektiği zorluk — müstesna, düzgün ve temiz şarkı söyliyen | küçük sesli bir artisttir. Memle - ketimizde kanto (teganni) artis. ti nadirdir. Mevcutların arasında | en kuvvetlisi Bayan Nimet Vahit- | tir, Bu artistten büyük dileğimiz konservatuvarda bize (muganni) artistler yeti d'r, Kendisi çalışırsa bu işi başa - rabileceğini Resitali * bize isbat | etmiştir. Bay G. Ernest flütle Herdelin | bir Sonatmı — çalmıştır. Flütçü muntazam nefes alamıyor, Staka- tolarında dışarı nefes veriyor ve kantocu irmesi - | sazını şalümc kısmında notaları güçlükle uzatıyordu. Piyango — konsertoları — için yazdığı Kadanslarla meşhur olan Raynekenin Korno ve Obua için yazdığı bir triyoyu da Kornc mu- allimi R. Aydler ilc Obua mual - | limi J. Kobliyer çaldılar, | Bütün gayretlerine rağmen ça- | İmması güç bir saz olan Korno - ,Bun yüzünü Aydler ağartamadı. Sesler takılıp kalıyor, notalar temiz işitilmiyordu. Buna muka - | bil Obua muallimi Kolinger baş - tan aşağı vazifesini başardı. Hele Şkersodaki Obua ile — Kornonun Dialogunda sazmı çok güzel kul - | landr ve herkesin takdirini çekti. | Mehmed 'de büyük bir müvaf- fakiyetle piyanoda artistlere ve - fakat etti. Ertesi Cuma günü Kaza Dital. | | yada Bayan Adrine Saleryan'ın % piyano resitali vardı. Kendis'nin | Napoli konservatuvarından me - zun olduğu programda yazılı idi. | Fakat ben ayni zamanda Madam Voskof'tan da ders aldığını öğ - rendim. Konserin başında yetişemedi - ğim için Hendel'i dinlemedim ve Bah — Vivaldinin Örg konserine yetiştim. Andantenin başında piano p'a- nodn Fortisimoya yükselen geniş akordlara tamamiyle piano piano | olarak başladığından kısa bir za - manda Fortiye vardı ve Forti ile Fortisimo ile birbirinden ayırd edilemedi. Finalin başlanrğıcında sol eldeki metodu sağ elin hare- | ketiyle kapalı kaldı ve iyi işitil . medi. Maamafih Finalin ortaları- na doğru iki elin Dialogu çok gü- zel oldu. « Bu teferrüat müstesna eser u - mumiyetle fazla hisle çalınmıştı. Bah ise en az his kaldıran beste . kârlardan biridir. Forenin Tem ve Variasionnu çok donuk calımdı. Parça güçtü. Art'stin çok sıkıntı çektiği anla - şılryordu. Nitekim sonlara doğru notalar arasında egalite bozuldu. Ben A. Saleryan de Şopen tek. niği bulamadım. Çaldığı üÜç etüd. | ten Op: 25 damgalısını çok h'ssi çaldı. Sonradan “İhtilâl,, adı ta - kılmış olan Op. 10 damgalısını da doğrudan doğruya büyük bir brio ile çaldı. Bu Etüdün ilk ve son a - taklarmı sitardanto ile başladı ki, bu tarz notaların egal'tesini boza- rak cümlenin edasını kolaylaştır - mış oldu. Etüdler güzel çalmdı. | ceremiyen ustanın, , midir. Fakat bu sizi, sene lüstro - ... HABER — Akşam Postası Lüstracılar, elleri oynayın- 'ca neden lâfa başlarlar ? Koca Londrada ancak kırk lüstracı kalmış! Bilmem ayakkabılarınızı kaç günde boyatırsnız!? Ayakkabı boyatmakla bir hi - kâye okumak arasındaki benzer - liği hiç sezdiniz mi? Lüstracı, sizin ayağınıza fırça- yı değdirir değdirmez, hemen ba- | şından geçmiş bir şeyi, yahud o dakikada aklına sızmakta — olan bir düşünceyi incelemeğe anlat - | mağa girişiyor... Bunu size söylemese muhak - kak yanmdakine söyliyecektir. Siz, aykkabınız, sabunlanmak- tan, karşılanmağa, karalanmak - tan ciyak ciyak bir takım sesler- le parlamağa, “ayna şibi,, olma - ga başladığı vakitler, bir yandan da bu, anlatmasını pek te iyi be - daha ziyade kendine saklaması gerekken ma - ceralarını, — orada kaldığınız i - çin — dinlemek zorundasınzdır.. GUU 4 Aklı parasından çok bir tanıdı- | ğım, smokinle - rugan değil de - ge- lişi gzel deriden iskarpin giyile - bileceğini buldu. Bu oldukça büyük bir ökono - racının elinden kurtaramaz. Smokinin altına rugan yerine | gelişi güzel deriden — giyeceğiniz potinin, o “ciyak ciyak,, seslerle daha çok parlayıb, bezlenib kadi- felenmesi gerekir ki, âdeta kimse sezemesin. Hiç şüphe yok ki, İstanbul lüs- tracıları, — gelişi güzel bir deriyi parlata parlata, rugana yüzde yüz çevirirler, Hele paçalarınza bir az benek | düşmüşse onu da, şöyle bir kau - çuk gibi — parmaklıyarak, aşağı doğru çekerek yahud bir fil baca- ğını trmar eder gibi nasıl fırçalar!, İskarpinlerinizi boyarken, ço - raplarınıza, canım çoraplarmıza bir kaza gelmesin diye — iki yana çok kullanılmış bir kurutma kâğı- dı halini alan, kulak gibi bir şey- ler tıkıştırır. Fakat sizi görünürden yana bu kadar koruyabilen, gözeten lüstra- bu buluşu cı ustası, elleri oynarken bir türlü çenesini tutamıyor. Konuşmadan | | yapamıyor. Yukarıya bir resmini koyduğu- muz ayakkabı boyacılarınm, İş - | tanbuldakilere pek benzemiyen | duruşları bilmem gözünüze çarp- tr mı? Bunlar, Londra lüsaracıla - rıdır. Fakat bana Şopen tadımı tattırma- dı. Rene Batonun Dimanş dö Pak. | 1 zaten tasviri bir eserdi ve güçtü; pek muvaffakiyetle çalınamadı. Albenize gelince, bu bestekâ .| rın bestelerine renk vermek zaten müşküldür. Evokasiondan sonra çalınan Triana'da iki elin hareket- leri birbirine karıştı;. sesler ayrı | ayrı ve temiz işitilmedi. Bu eserlerden sonra Spentiari- an adındaki bir bestekârın iyi ya - zılmış güzel iki parçasını dinle - | dik, Diz çöküb bağdaş kurmağı yal- nız şarkta beceremediklerini sa - nan bu resmi görünce, böyle ak - robatik daha n'ce ustalıklar yapa- bileceklerine bir daha kendileri da inanır... Fakat bu duruş gerçekten sı - kıntılı bir çalışma duruşudur. “Hemen şu işi bil'oyim de bir kalkayım..,, demek adamın aklın- dan geçer.. Gelin biizm yana.. bakm, İs - tanbul lüstrasıları bunlardan da - ha ne kadar akıllı davrnmış, ken- dilerine küçük, hattâ altında göz | bulunan bir — sandalya edin - miş;, dışarda ise boya sandığına — hattâ bir boya müessesesinin rek- lâmını falan da yapabilmeğe pek kulak asmaksızın — aynalı, kak- malı ve pırıl pıril yanan bir “be - dii,, kılık vermiş, rahatça çalış - maktadır. Salonda çalışıyorsa, bazan, bir de radyosu vardır. Fakat bana kalırsa, kendisini işte bu kadar rahata verişi, iş gö- rürken yüzde yüz, ya yanındaki - ne, yahud bir az gözü ısırırsa, si - ze, hemen dudaklarını ayırırarak uzun uzadiya “Tâkırdı ikram et - mes'ne,, sebeptir, . * Ben, lâkırdı ve keyif benzeriy- le işin karışmasına -.bir kere pek | * dayanamıyarak, bir lüstra salo - nunda, ayakkabılarıma — o balık. prriltısıni andırır canlı — ve sesli | parlaklığı vermeğe çalışan ada — | Listin 104 Sonettosu güzel çalın- | dı. Fakat “Dalgalar üzerinde yü- rüyen — St, Fransa, dö Pol,, adlı parçada pedalların idareli kulla - nılmaması yüzünden muvaffaki - yet daha az oldu. Adrine Saleryan - Bu konseriy- le bize çok hassas ve iyi teknik sa- hibi bir artist olduğunu isbat etti. Kendisinden ileride — çok şeyler bekleriz. Hem kendisini, hem de | yetişmesinde büyük âmil olduğun- da şüphe olmıyan Madam Voskof- u kutlularım, $. Karsel | ma bir ihtarda bulunmak işte - dim: — Kardeşim, konuşmayı bırak ta şu işi gör, çabuk gideceğim.. Ne dese beğenirsiniz! Lüstracılarda bulduğum bu pürüz düzeltilecek gibi değil.. — İşimi yapıyorum, dedi. Sen keyfine bak. Benim ağzım konu- | tuyor.. Amma, ellerim oyniyor... * * Londra şehrinde, şu yukarda resmini gördüğünüz biçimde lüs- tracılardan yalnız kırk tane kaldı- ğını söyliyorlar.. Bu, biraz da ahaliden çoğu - nun kendi ayakkabılarını kendi evinde boyadıkları içindir. Fakat evde boyanan bir çift a- yakkabı, ne o güzel parlaklığı a - lır, ne de biz.. hem aklımızı da muhafaza ederek — o “cıyır cıyır,, parlatma sesini çıkartabili- riz.. Istanbul lüstracıları, elleri oy- nayınca hemen konuşmağa başlı- yorlarlar, elleri oynarken muhak- kak konuşacak, konuşurken öteki umsurları da buna yoldaşlık ede - cekse, bana kalırsa, — bizim dai- » | ma acele olan ziyaretlerimizde a- yakkabılarımızı boyarken konu - şacaklarına — — boş vakitlerde, | kendi aralarında konuşurlarken ellerini oynatsınlar... HABER Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Pelgrar Adresli İSTANBUL HABEL Vazı: 2SA72 — Üdearet 219*0 ABONE ŞARTLARI ; Ş Do 8 8 lzüyma İ Türkiyor 120 3850 600 1250 Rrgi Beneti;. 180 Gd Bd0 1ere ILÂN TARIFESİ Plicaret Hünlarının satır 12,56 Renmi Hânlar 10 kuruştar. Sahibi ve Nesriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri (VAKIT) Mathaası