KŞT CT ĞARALR DEZEEERERİKL K SAT Z YMı solda M.Calder'in Japon imparatoruna hediye ettiği hadın ; ._“'Hi'ldı bir masa lâmbaşı, solda bir varyele artisti, aşağıda solda bir at, sağda bir artist, ortada M. Calder palışıılın._. Güzel sanatlarda yepyeni bir şube wi ş“ilin size güzel san'atlar âle- h"_“n en mühim şahsiyetlerinden İrini tanıtıyoruz: Alexander Calder. 1926 yılma kadar çok değerli der ler yapmış olan Mister Cal- » sekiz yıldan beri karikatüre ;_"-_lı etmiş ve son yıllar - içinde i bir karikatürist olarak tanm- Taştır. Calder, 1931 senesinde — Nev- 'h_lıuyii nefise akademisinde 'îd'ii bir konferansta: — San'at beni tatmin etmi- Yor!, _Dîh bağırmış ve yirminci asır a"fulirlımım afyon çekmiş u'gl-leı_ gibi, yıllardan beri, san' - a âleminde yeni bir şey yaratma- !l_l'mı söylemişti. ister Calderi bu konferansın- raç Sonra yepyeni bir sahada gö- Yoruz, üköc.ld" (tel örnekler) serisiyle b nce Rokfellerin tipini yaratı- 'Or, b:ıfı Üp, hiç bir kalemin ve hiç İçi Irçanın yaratamadığı incelik * * canlandırmağa muvaffak ol- Uştur, 'mîlmdln sonra, Nevyork barla- öğü 'an Pıı-înde çalışan bir varyete bi 'stinin halka küpelerile sıska 'î.î.k—ı"m incec'k bir tel parça - k:: işliyerek canlandıran san'at- bu tecrübe serisinde, sıra ile ":Ve!t’în, Hoverin, Baldvinin, Mu “Y_E.Knlı Alfonsun, Hitlerin, tolininin ve daha bir çok meş- . hur kimselsrin telden karikatürü- nü yapmış ve cçok beğenilmiştir. Mister Calder 1932 yılmda Nevyorktan İspanyaya, ve ora- dan Londra, Par'a ve Berline ge- lerek eserlerini teşhir etmiş — ve san'atındaki yaratıcı kudretini bü tün sanatkârlara göstermiştir. (Alexsander Calder) in Japon İmparatoruna hediye ettiği kadın şeklinde bir elektrik lâmbası Nev york ve Pariste fevkalâde dikkati celbetmiştir. Calder'in yarattığı (tel tipler) de en bariz hususiyetler: Temsil ettiği şahsı tamamile canlandır- mış olmasıdır. Kâğıt üstünde kalemle bile tam mânasile muvaffak olamıyan bir çok karikatüristler, (Calder) in tel ile temin ettiği muvaffakıyeti hayret ve takdirle karşılamakta. dırlar, Mister Calder bize, dünyanın her tarafında güzel san'atlar na - rama yaradılmış yeni bir şey mev- cud olmadığını haber veriyor. Kübizme gelince.. Bu, foyası çabuk meydana çı - kan sahte bir pırlantanın uzaktan görünen ışıltısından çok daha sö- nük, çok daha devamsız bir (san' at ucube) sinin mağrur hamleler- le emeklemesinden başka bir şey değildi. Doğdu.. Emekledi.. Ve öldü. Calder: — Sanat eserleri ölmez, yaşar.. diyor. İsbak FERDİ — (HABER — Akşam Posfasr — Şamr İ TT TT ÜTÜ aC G LAT FÜN ÇD AYAT GA ÇTT AAT ÇAA TTT v Mga FTT ai TUT TT A YLA UTT Çok Gezen Çok Bilir Seyahat İğetaRNAgE NT TTTTÜ aÜ TÜT FT aSf TÜ za g ÜTT LAİT KMN g TTT ygöBİ T GA MAT 7 —— Notları | Eski ve yeni Afrika Cenubt Afrika, hemen hemen Amerika kadar çabuk - ilerlemiş, medenileşmiş, büyümüştür. Daha geçen asırlarda, seya- hatnamelerde, romanlarda tama- men vahşi bir memleket olarak tarif edilen bu yerler, büğün ar- tık vahşi olmaktan çok uzaktır. Eskiden manda arabalarının gün- lerle giderek geçemedikleri çöl- ler, bugün sonsuz ve bucaksız e- | kin ovaları olmuştur. Elmas ma- denlerinin etraflarında büyük şe- birler kurulmuştur. Bununla be- raber, havada, esk! zamanlara ait bir koku vardır. Çünkü ananeler ve halk öyle kolay kolay değiş- mez. Avrupa şehirlerinden hiç fark- lı olmıyan bu yerlerde yerli kadım l ve erkeklerin yürüyüşleri, hare- ketleri insani şaşırtan bir sertlik- tedir. Bu halk çok cesurdur. Me- ! selâ, ben Yohannesburg şehrinde, bir gün sokakta geçerken, az kal- | sın ödüm patlıyordu. Temiz gi- yinmiş, sıcaktan ceketsiz gezen ı bir adam, peşinde, bir zencire bağlı olarak bir aslan ile dolaşı- | yordu: istarbüklü, İçole” defilar, koru köpekleri ile dolaşanların bile yanlarından geçmeğe çeki- nirken, böyle peşinde bir aslan gezdiren adamı görünce kork- makta haklı olduğumu siz de ka- bul edersiniz. Üstelik, aslanın ağ- zında, ısırmaması için köpeklerin ve bazan da atların ağzıma takı- lan şeylerden olmadığını ba ta- savvur ediniz, Bu şehirde, böyle aslanla ge- zen kimseler az değildir. Hattâ kadınlar da vardır. Bir tanesini gördüm, hattâ ta- nıdım, Mis Frepa isminde olan bu genç kız aslan değil, fakat ©- rada Şeta denilen bir nevi Leopar taşıyordu. Tuhaf bir hayvan bu. Başını bir bez ile saklayıp baksa- nız köpek zannedersiniz. Vücu- dunu saklayıp baksanız, büyük bir kedi başı zannedersiniz. Ama dişleri, kaplan dişleri gibi, Mis Frepa, bu hayvanın av için terbiye edilmiş olduğunu söyledi. Fevkalâde çabuk koşarmış. Ö- nünden ne bir geyik ne de bir cey lân kaçabilirmiş. Yalnız ava gö- türüleceği zaman, başını bir bezle sararlar, görmesine mani olurlar- mış. Av yerine gelince, bezi çıka- rırlar, avın izini koklatıp — salrve- rirlermiş. Avı yakaladı mı, hay- van, kuzu gibi gene hanırmının yanına gelirmiş, Zaten fotoğrafta ne kadar uslu uslu durduğunu gö- rüyorsunuz. Fakat kim bilir, bu uslu hay- van belki de günün birinde bir- denbire değişiverir de hanrmının üzerine saldırır? Bu korkulacak bir şeydir. Buna mukabil, cenubi Afrikadaki yerli vahşi halkın ar- tık tekrar vahşi hayatlarıma dön- melerine imkân yoktur. Çünkü bir defa medeniyetin tadmı ta- danlar için, artık vahşete dönme- ğe imkân var mıdır?.. Cenubi Afrika yerlileri şimdi harb elbiselerini ancak dansederken giyerler.. ıfid G R ç Pağa Cenubi Afrikalı Alfredo ise bir asları köpek gibi kendi- sine bend etmiştir. Cenubi Afrikalı Mis Frepa Jel köpek yerine bir nevi yabani köpek beslemeği tercih etmiştir. ma ayrılır. Birisine Kafr, birisine de Zulu derler. Bundan yüz sene evveline ka- dar Kafr'lar ve Zulular, siyah Na polyon ismini almış olan Kral Çaka'nın ismini duyunca tiril tiril titrerlerdi. Bu kral, belki de dün- yanın en kanlı, en gaddar hüküm darı idi ve İngilizleri uzun müd. det Afrikanım buralarına sokma- mıştı, Çaka emri altında bulunanla. rmn hepsini seferber etmişti. Emir lerini dinlemiyene bir tek ceza verirdi: Ölüm, Kimse ona muka- vemet edemezdi. Onun yaptığı Buranm halkı iki başlıca kıs- | harplerde, kadın, erkek, çoluk çö- cuk tamam bir milyon insanm öl- düğü söyleniyor. Herhangi bir za fer kazandığı zaman Çaka, mağ- lupların hepsini kılıçtan — geçirir- miş. Sadece muhariplerden ken- disine dehalet edenler olursa, on- ları sağ bırakırmış. Çaka, asker. leri yalnız etle beslermiş. Tebaa- sının diğer kısmı yalnız yemiş, sebze yiyebilirmiş. Çaka'nın za- manında müthiş bir disiplin var- mış. Her kim bu disipline en kü- çük, en ehemmiyetsiz bir uysal- sızlık yapsa, derhal kafası keşilir miş. Çakanım ölüm' 'emirlerinden ve cezalarından kurtulmuş bir a- dam hatırlıyamıyorlar. Çocukları nı bile, doğar doğmaz, yarm öbür gün kendisine rakib olmasın diye kestirirmiş. Çakanın askerleri, — acizlere mahsus silâh telâkki ettikleri kı- hç, kalkan ve mızraklarla harp etmezlermiş. Yalnız ve sadece, göğüs göğüse dövüşlerde kullanı- lan hançerlerle dövüşürlermiş. Bir asker, ancak harp meydanın- da adam öldürürse evlenmeğe hakkı varmış. Çaka her zaptettiği yeri yakıp kül ederdi. İşte onun kırallığının mahvolmasına sebep te bu oldu. Çünkü halk, sayıları gittikçe ar- tan ve yersiz, yurtsuz kalan halk sefalet içinde kalınca, baş kaldır. mağa başladı ve nihayet içlerin- den birisi kralı gidip öldürüver- di, O zaman, bu kan ve ölüm kra- Imın boyunduruğundan kurtulan halk, dağıldı, ve Ingilizler, Holan dalılar frikayı kolayca istilâ — et-' tiler. Şimdi, bu eski kanlı saltanat yerine, yerli halkin üzerinde me- deni bir saltanat vardır. Eskiden yerlilerin kafaları bir emirle kral tarafından kesiliverirdi. Şimdi, yerliler çalıştırılarak yavaş yavaş 'öldürülü]orlı.r. Ve harp kıyafetin de ortalığa duman attıran kabile reislerinin kıyafetleri, şimdi, sey- yahların bir eğlence vesilesi olu- yor, yerliler ecdatlarının bu kıya- fetlerini, seyyahlarım karşılarında göbek atıp bir kaç para kazan- mak için giyiniyorlar. Yolcut